Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 15872
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
I think you knew Gabriel wouldn't call the authorities | Gabriel'in polisi aramayacağını Davina'yı kaçırırken de... Gabriel'in polisi aramayacağını Davina'yı kaçırırken de... Kızını kaçırınca Gabriel'in yetkilileri aramayacağını iyi biliyordun. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
if you took Davina. Which was not stupid. | ...bildiğini zannediyorum ki zaten aptalca değildi. ...bildiğini zannediyorum ki zaten aptalca değildi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and he knows those emotions are of no use right now. | ...ve bu duyguların şu anda işe yaramayacağını biliyor. ...ve bu duyguların şu anda işe yaramayacağını biliyor. ...ve bu duygularının ona fayda getirmeyeceğinin farkında. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And everybody will get what they want. | ...ve herkes isteğini alacak. ...ve herkes isteğini alacak. Herkes istediğine kavuşacak. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You may call me Miss Penn. | Bana, Bayan Penn diyebilirsin. Bana, Bayan Penn diyebilirsin. Bana Bayan Penn demende sakınca yok. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I may? | Diyebilir miyim? Diyebilir miyim? Sakınca yok mu? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I call you Miss? | Size Bayan mı diyebilirim? Size Bayan mı diyebilirim? Sana bayan diye mi hitap edeceğim? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I think I call you Ellie, | Çok iyi arkadaş olacağımıza göre sana Ellie diyeceğim. Çok iyi arkadaş olacağımıza göre sana Ellie diyeceğim. Sana Ellie diyeceğim, çünkü çok iyi arkadaş olmaya başladık. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I will not answer to Ellie. | Ellie dersen, cevaplamam. Bana sadece Bayan Penn diyebilirsin. Ellie dersen, cevaplamam. Bana sadece Bayan Penn diyebilirsin. Bana Ellie dersen cevap vermem. Bayan Penn demende sakınca yok. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
so you're the schoolteacher now, huh? | Sen demek şimdi de öğretmensin, ha? Sen demek şimdi de öğretmensin, ha? Şimdi de öğretmen mi oldun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
What, you gonna rap my knuckles if I'm bad? | Ne, kötü davranırsam beni azarlayacak mısın? Ne, kötü davranırsam beni azarlayacak mısın? Ne yani, yaramazlık yaparsam dövecek misin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It's unlikely. | Pek öyle değil. Pek öyle değil. Sanmıyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You telling me how it's gonna be?! | Bana nasıl olacağını mı anlatıyorsun? Bana nasıl olacağını mı anlatıyorsun? Bu işi nasıl yapacağımızı sen mi söyleyeceksin! | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I have the girl, okay? | Kız bende, tamam mı? Kız bende, tamam mı? Kız bende, tamam mı? Kuralları da ben koyarım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I make all the rules. | Kuralları ben koyarım. Kuralları ben koyarım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You want $5 million? | 5 milyon dolar mı istiyorsun? 5 milyon dolar mı istiyorsun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
That's right. | Aynen öyle. Aynen öyle. Evet. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Let's make it eight. | Şunu 8 yapalım. Şunu 8 yapalım. Sekiz yapalım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
8 million. | 8 milyon. Adam başına 2 milyon. 8 milyon. Adam başına 2 milyon. 8 milyon. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
That's two million apiece. | Kişi başı iki milyon eder. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Call back in 40 minutes | 40 dakika sonra tekrar ara... 40 dakika sonra tekrar ara... 40 dakika sonra arayıp Devina'yı babasıyla konuştur. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
There's no way you're just gonna | Fazladan üç milyon vermenin imkanı yok | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You have the money. | Yeterince paran var. Yeterince paran var. Parayı hazırla. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It would have been polite to ask. | Sorman daha kibarca olurdu. Sorman daha kibarca olurdu. Kibarca da sorabilirdin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They have to get used to doing it my way. | Benim yöntemimle halletmeye alışmalılar. Benim yöntemimle halletmeye alışmalılar. Benim kurallarıma alışmaları lazım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Right now, they're getting very used to it. | Şu anda, buna daha çok alışıyorlar. Şu anda, buna daha çok alışıyorlar. Şu anda buna iyice alışıyorlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Or they think she's messing with them. | Ya da kızın onlarda dalga geçtiğini düşünüyorlar. Ya da kızın onlarda dalga geçtiğini düşünüyorlar. Ya da kendilerine oyun oynadığını düşünecek. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I am. | Geçiyorum! Geçiyorum! Oynuyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
But you'll give them the money. | Ama parayı onlara vereceksin. Ama parayı onlara vereceksin. Ama parayı vereceksin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You have to get used to doing things my way, too. | Sen de, benim yöntemimle halletmeye alışmalısın. Sen de, benim yöntemimle halletmeye alışmalısın. Senin de benim kurallarıma alışman gerekiyor. Evet, lütfen. Pekâlâ. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The last time a family's head | En son bir ailenin güvenlik şefi... En son bir ailenin güvenlik şefi... Son kez bir aile güvenlik şefi... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
their daughter get kidnapped, | ...kızlarının kaçırılmasına göz yumduğunda, kız üç gün içinde kurtarılmıştı. ...kızlarının kaçırılmasına göz yumduğunda, kız üç gün içinde kurtarılmıştı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
His body never was. | Adamın cesedi bir daha bulunamadı. Adamın cesedi bir daha bulunamadı. Ama şefin cesedi bulunamadı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Speak out of turn again | Sıran gelmeden konuşursan benden zılgıtı yiyeceksin! Sıran gelmeden konuşursan benden zılgıtı yiyeceksin! Sıran gelmeden konuşma yoksa ağzının payını veririm. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
How'd you know there was four of them? | Dört kişi olduklarını nereden bildin? "Adam başına 2 milyon" dedin. Dört kişi olduklarını nereden bildin? "Adam başına 2 milyon" dedin. Dört kişi olduklarını nasıl anladın? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You said, "2 million apiece." | 'Kişi başı iki milyon.' demiştin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Guy didn't blink. | Hiç açık vermedi. Hiç açık vermedi. Adam gözünü bile kırpmadı. Gözünü kırpmadığını mı duydun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You heard him not blink? | Açık vermediğini nereden biliyorsun? Açık vermediğini nereden biliyorsun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Four's | Dört böyle durumlarda ortanca sayıdır. Dört böyle durumlarda ortanca sayıdır. Bu tip durumlarda genelde dört kişi olurlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Three guys with ambition, one with information. | Üçü hırslı, biri de bilgili. Üçü hırslı, biri de bilgili. Üçü aç gözlü, biri de bilgi sahibi olur. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'll tell you when it's useful for you to know it. | Bilmen gerektiği zaman sana söyleyeceğim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They will. | Verecekler. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
In 38 minutes. | 38 dakika sonra. 38 dakika sonra. 38 dakika içinde. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You're the boss, Ellie. | Patron sensin, Ellie. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Miss Penn. | Bayan Penn. Bayan Penn. Yani, Bayan Penn. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And I'll use her for bait! | Merhaba, Echo. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
either everybody gets what they want, or nobody does. | Ya herkes istediğini alır, ya da kimse bir şey alamaz. Ya herkes istediğini alır, ya da kimse bir şey alamaz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I don't have any hobbies. | Hiç hobim yok. Hiç hobim yok. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And they did things to you. | Ve sana bir şeyler yaptılar. Ve sana bir şeyler yaptılar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Extract the Active. | ...bu günün bir gün geleceğini düşünerek orada sakladık. ...bu günün bir gün geleceğini düşünerek orada sakladık. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
He took you away. | Seni kaçırdı. Seni kaçırdı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And now... | Ve şimdi... Ve şimdi... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Miss Penn... | Bayan Penn... Bayan Penn... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Nothing is what it appears to be. | Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It seems pretty clear to me. | Bana oldukça net görünüyor. Bana oldukça net görünüyor. Bana gayet açık geldi ama. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Because you're only seeing part of it. | Çünkü sen, sadece bir parçasını görüyorsun. Çünkü sen, sadece bir parçasını görüyorsun. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm talking about | Anlatmaya çalıştığım temiz bir geçmiş. Anlatmaya çalıştığım temiz bir geçmiş. Temiz bir sayfa açmaktan bahsediyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You ever try and clean an actual slate? | Hiç geçmişini unutmaya çalıştın mı? Hiç geçmişini unutmaya çalıştın mı? Hiç bir sayfayı sildiğin oldu mu? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You always see what was on it before. | Her zaman daha önce yaptıklarını görürsün. Her zaman daha önce yaptıklarını görürsün. Eski yazılanlar her zaman gözükür. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Are you volunteering... I don't have | Gönüllü müsün? Gönüllü müsün? Gönüllü olacak mısın? Zaten seçme şansım var mı ki? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
a choice, do I? 1 | Başka seçeneğim yok, değil mi? 1 Başka seçeneğim yok, değil mi? 1 | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
How did it get this far? | Nasıl bu duruma kadar geldim? Nasıl bu duruma kadar geldim? Bu iş bu noktaya nasıl geldi? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Caroline, | Caroline... Caroline... Caroline... 1 | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
actions have consequences. | ...yaptıklarının sonucu olacaktır. ...yaptıklarının sonucu olacaktır. Yapılan hareketlerin sonuçları olacaktır. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh, God, you're loving this, aren't you? | Tanrım, bunu seviyorsun, değil mi? Tanrım, bunu seviyorsun, değil mi? Tanrım, bu işe bayılıyorsun, değil mi? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm sorry you don't understand what I'm offering here. | Üzgünüm ama burada sana ne teklif ettiğimi anlamıyorsun. Üzgünüm ama burada sana ne teklif ettiğimi anlamıyorsun. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
But what we do helps people. | Ama yaptığımız şey insanlara yardım etmek. Ama yaptığımız şey insanlara yardım etmek. Yaptıklarımızla insanlara yardım ediyoruz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
If you become a part of that, it can help you. | Bunun bir parçası olursan, sana da yardımı dokunur. Bunun bir parçası olursan, sana da yardımı dokunur. Eğer bir parçası olursan sana da yardımı dokunur. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You're just looking out for me. | Sadece benim iyiliğimi istiyorsunuz. Sadece benim iyiliğimi istiyorsunuz. Zaten sadece beni kolluyorsun. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Perhaps better than you have. | Belki sahip olduklarından daha iyidir. Belki sahip olduklarından daha iyidir. Belki de kendini kolladığından daha iyi kollayabiliriz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We can take care | İçine düştüğün pisliğin icabına bakabiliriz. İçine düştüğün pisliğin icabına bakabiliriz. Bu karışıklığı halledebiliriz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
After your five year term, | Beş yılın sonunda, özgür olacaksın... Beş yılın sonunda, özgür olacaksın... Beş yıllık anlaşmandan sonra istediğini yapmakta özgür olacaksın | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I don't deserve this. | Bunu hak etmiyorum. Bunu hak etmiyorum. Bunu hak etmiyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I was just trying to make a difference, | Sadece fark yaratmaya çalışıyordum. Sadece fark yaratmaya çalışıyordum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
trying to... | Bu dünyada kendime bir yer edinmeye çalışıyordum. Bu dünyada kendime bir yer edinmeye çalışıyordum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
like she always said, and now I'm... | Her zaman söylediği ve şimdi ben... Her zaman söylediği ve şimdi ben... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I know. | Biliyorum. Biliyorum. Biliyorum. Biliyorum. Biliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Actions have consequences. | Yapılan her hareketin bir bedeli vardır. Yapılan her hareketin bir bedeli vardır. Yapılan hareketlerin sonuçları olacaktır. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
What if they didn't? | Peki, ya olmasaydı? Peki, ya olmasaydı? Peki ya olmazsa? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Happy birthday, man. | Mutlu yıllar, dostum. Mutlu yıllar, dostum. Doğum günün kutlu olsun, adamım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
No way. | Olamaz, olamaz! Olamaz, olamaz! Hadi canım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You cheated. | Hile yaptın. Hile yaptın. Hile yaptın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
How did l cheat? | Nasıl hile yaptım? Nasıl hile yaptım? Nasıl hile yapmış olabilirim ki? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You did something | Bir şeyler yaptın işte. Bir şeyler yaptın işte. Kesin sonradan hile olduğu anlaşılacak şeyler yapmışsındır. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
that will prove to have been cheating. | Bu hile yaptığını kanıtlar. Bu hile yaptığını kanıtlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This isn't over. | Daha bitmedi. Daha bitmedi. Çok ciddiyim. Birileri senin işini bitirecek. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh, my God, you are a sore loser. | Aman tanrım, kaybetmeyi hiç kaldıramıyorsun. Aman tanrım, kaybetmeyi hiç kaldıramıyorsun. Tanrım, kaybedince amma da ağlıyormuşsun. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh, I wouldn't know... I've never lost. | Bilemezdim... Hiç kaybetmedim ki. Bilemezdim... Hiç kaybetmedim ki. Ağlamam çünkü hiç kaybetmem. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
That's okay, the first time, | Sorun değil, bu ilk, her seferinde biraz daha alışırsın. Sorun değil, bu ilk, her seferinde biraz daha alışırsın. Önemli değil, ilk seferinde az ağlarsın zaten. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh, wow, that's funny, | Hem hileci hem de çirkef birinin bunları söylemesi çok komik. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You sure you didn't let me win? | Kazanmama izin vermediğine emin misin? Kazanmama izin vermediğine emin misin? Kazanmama izin vermediğine emin misin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Two out of three. | Üçün ikisini kazanan. Üçün ikisini kazanan. İki yapan kazansın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Nah. Huh? | Ne dersin? Ne dersin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Let's just dance. | Hadi sadece dans edelim. Hadi sadece dans edelim. Dans edelim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You having a good time? | İyi vakit geçiriyor musun? İyi vakit geçiriyor musun? İyi vakit geçiriyor musun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The best. | En iyisini. En iyisini. Hem de nasıl. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Listen, uh, I know | Dinle, ilk başta bağlanmak yok dediğimizi biliyorum... Dinle, ilk başta bağlanmak yok dediğimizi biliyorum... Bir şey diyeceğim: | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
at the beginning of the weekend, we said no strings. | Başlarda birbirimize bağlanmayacağımızı söylemiştik. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We also said no ropes, and look how long that lasted. | Ayrıca ip de yok dedik ve ne kadar uzun sürdü. Ayrıca ip de yok dedik ve ne kadar uzun sürdü. Bağlanmayacağız demiştik ama bak ne hale düştük. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, I remember. | Evet, hatırlıyorum. Evet, hatırlıyorum. Evet, hatırlıyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |