• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 151137

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
Did you really not know that? Cidden bunun farkında değil miydin? Gerçekten bunu fark edemedin mi? Cidden bunun farkında değil miydin? Gerçekten bunu fark edemedin mi? Gerçekten bunu fark edemedin mi? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Why are you saying this to me? Bunu neden söylüyorsun? Neden bunu bana söylüyorsun? Bunu neden söylüyorsun? Neden bunu bana söylüyorsun? Neden bunu bana söylüyorsun? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Rachel... Wait, don't. Rachel... Hiçbir şey deme. Rachel... Dur, yapma. Rachel... Hiçbir şey deme. Rachel... Dur, yapma. Rachel... Dur, yapma. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Please, don't. Rachel. Lütfen, deme. Rachel. Lütfen, yapma. Rachel. Lütfen, deme. Rachel. Lütfen, yapma. Rachel. Lütfen, yapma. Rachel. Something Borrowed-1 2011 info-icon
This is not wedding jitters. It never was. Bu evlilik konusunda heyecanlı olduğum için değildi. Bunun evlilik stresiyle hiçbir alakası yok. Hiçbir zaman da olmadı. Bu evlilik konusunda heyecanlı olduğum için değildi. Bunun evlilik stresiyle hiçbir alakası yok. Hiçbir zaman da olmadı. Bunun evlilik stresiyle hiçbir alakası yok. Hiçbir zaman da olmadı. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I just... I can't stop thinking about you... Seni düşünmekten bir an olsun kendimi alıkoyamıyorum... Seni düşünmeden edemiyorum. Seni düşünmekten bir an olsun kendimi alıkoyamıyorum... Seni düşünmeden edemiyorum. Seni düşünmeden edemiyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
...and I don't know what to do. ...ne yapacağımı da bilmiyorum. Bir çıkar yol da bulamıyorum. ...ne yapacağımı da bilmiyorum. Bir çıkar yol da bulamıyorum. Bir çıkar yol da bulamıyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Rachel, look at me. Rachel, bana bak. Something Borrowed-1 2011 info-icon
If you feel the same way about me, tell me now. Eğer benimle aynı şeyleri hissediyorsan, Lütfen şimdi söyle. Eğer sen de aynı şeyleri hissediyorsan. Şimdi söyle bunu. Eğer benimle aynı şeyleri hissediyorsan, Lütfen şimdi söyle. Eğer sen de aynı şeyleri hissediyorsan. Şimdi söyle bunu. Eğer sen de aynı şeyleri hissediyorsan. Şimdi söyle bunu. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Just tell me now. Şimdi söyle. Şimdi söyle bana. Şimdi söyle. Şimdi söyle bana. Şimdi söyle bana. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I can't. Söyleyemem. Yapamam. Söyleyemem. Yapamam. Yapamam. Something Borrowed-1 2011 info-icon
It's too late. Çok geç. Artık çok geç. Çok geç. Artık çok geç. Artık çok geç. Something Borrowed-1 2011 info-icon
SINGER: We all look the same Hepimiz aynıyız Something Borrowed-1 2011 info-icon
I do feel the same way. Ben de seni seviyorum. Ben de seninle aynı hisleri paylaşıyorum. Ben de seni seviyorum. Ben de seninle aynı hisleri paylaşıyorum. Ben de seninle aynı hisleri paylaşıyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I wish I didn't. Keşke sevmeseydim. Keşke böyle hissetmeseydim. Keşke sevmeseydim. Keşke böyle hissetmeseydim. Keşke böyle hissetmeseydim. Something Borrowed-1 2011 info-icon
But I do. Ama seviyorum. Ama hissediyorum. Ama seviyorum. Ama hissediyorum. Ama hissediyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
DEX [ON RECORDING]: Hey. I can't stop thinking about what just happened. Demin neler olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Merhaba. Az önce olanları düşünmeden edemiyorum. Demin neler olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Merhaba. Az önce olanları düşünmeden edemiyorum. Merhaba. Az önce olanları düşünmeden edemiyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
God, this is crazy. Çok çıIgıncaydı. Tanrım, bu çok çılgınca. Çok çıIgıncaydı. Tanrım, bu çok çılgınca. Tanrım, bu çok çılgınca. Something Borrowed-1 2011 info-icon
But I just wanna make sure you come to the Hamptons this weekend. Hamptonlara geleceğinden emin olmak için aramıştım. Bu haftasonu Hampton'lara gelip gelmeyeceğinden emin olmak için aradım. Hamptonlara geleceğinden emin olmak için aramıştım. Bu haftasonu Hampton'lara gelip gelmeyeceğinden emin olmak için aradım. Bu haftasonu Hampton'lara gelip gelmeyeceğinden emin olmak için aradım. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I, um, hope to see you there. Okay. Umarım oraya görüşürüz. Umarım orada görüşürüz. Umarım oraya görüşürüz. Umarım orada görüşürüz. Umarım orada görüşürüz. Something Borrowed-1 2011 info-icon
CLAIRE: Lunchtime! Yemek zamanı! Öğle yemeği! Yemek zamanı! Öğle yemeği! Öğle yemeği! Something Borrowed-1 2011 info-icon
Hey. Hey. Selam. Selam. Selam. Merhaba. Selam. Selam. Selam. Merhaba. Selam. Merhaba. Something Borrowed-1 2011 info-icon
How are you? I'm good. How are you? NasıIsın? İyiyim. Sen nasıIsın? Nasılsın? İyilik. Senden n'aber? NasıIsın? İyiyim. Sen nasıIsın? Nasılsın? İyilik. Senden n'aber? Nasılsın? İyilik. Senden n'aber? Something Borrowed-1 2011 info-icon
DARCY: Ha ha ha. Hi. Selam. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I, uh, forgot something. DARCY: Ugh. İçeride bir şey unutmuşum. Yukarıda bir şeyimi unutmuşum da. İçeride bir şey unutmuşum. Yukarıda bir şeyimi unutmuşum da. Yukarıda bir şeyimi unutmuşum da. Something Borrowed-1 2011 info-icon
What a dramatic day. DEX: It is. Ne etkileyici bir gün. Öyle. Ne dramatik bir gün. Öyle. Ne etkileyici bir gün. Öyle. Ne dramatik bir gün. Öyle. Ne dramatik bir gün. Öyle. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Why are you wearing that? Neden o tişörtü giyiyorsun? Neden bunu giyiyorsun? Neden o tişörtü giyiyorsun? Neden bunu giyiyorsun? Neden bunu giyiyorsun? Something Borrowed-1 2011 info-icon
What? Why shouldn't gays have the same rights as we do? Nesi var? Homoseksüellerin de bizim gibi hakları olamaz mı? Ne? Neden eşcinseller de bizlerle aynı haklara sahip değiller? Nesi var? Homoseksüellerin de bizim gibi hakları olamaz mı? Ne? Neden eşcinseller de bizlerle aynı haklara sahip değiller? Ne? Neden eşcinseller de bizlerle aynı haklara sahip değiller? Something Borrowed-1 2011 info-icon
I'm gonna go grab a beer. Do you guys want anything? Ben bira almaya gidiyorum. İçeriden bir şeyler isteyen var mı? Ben gidip bir bira alacağım. Bir şey isteyen var mı? Ben bira almaya gidiyorum. İçeriden bir şeyler isteyen var mı? Ben gidip bir bira alacağım. Bir şey isteyen var mı? Ben gidip bir bira alacağım. Bir şey isteyen var mı? Something Borrowed-1 2011 info-icon
I'll have a beer. Bana da bira getirebilirsin. Bana da bir bira. Bana da bira getirebilirsin. Bana da bir bira. Bana da bir bira. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I agree, I just... Sana katıIıyorum, fakat... Something Borrowed-1 2011 info-icon
Hey, Rach. Selam, Rach. Hey, Rach. Selam, Rach. Hey, Rach. Hey, Rach. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I'm sorry about that. Uh, I was just thinking... Yaptığım şey için özür dilerim. Düşünüyordum da... Bunun için üzgünüm. Düşünüyordum da... Yaptığım şey için özür dilerim. Düşünüyordum da... Bunun için üzgünüm. Düşünüyordum da... Bunun için üzgünüm. Düşünüyordum da... Something Borrowed-1 2011 info-icon
No peppers, right, baby? Bibersiz olsun, değil mi bebeğim? Biber yokmuş, değil mi canım? Bibersiz olsun, değil mi bebeğim? Biber yokmuş, değil mi canım? Biber yokmuş, değil mi canım? Something Borrowed-1 2011 info-icon
When did you get here? Uh, this morning. Buraya ne zaman geldin? Bu sabah. Sen ne zaman geldin? Bu sabah. Buraya ne zaman geldin? Bu sabah. Sen ne zaman geldin? Bu sabah. Sen ne zaman geldin? Bu sabah. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I didn't invite you back another weekend. So why are you here? Seni başka bir hafta sonu için davet etmemiştim. Neden buradasın? Seni başka bir haftasonu için davet etmemiştim. Neden buradasın? Seni başka bir hafta sonu için davet etmemiştim. Neden buradasın? Seni başka bir haftasonu için davet etmemiştim. Neden buradasın? Seni başka bir haftasonu için davet etmemiştim. Neden buradasın? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Because I love you and I can't stand to be away from you. Çünkü seni seviyorum ve senden uzakta bir saniye bile geçiremiyorum. Çünkü seni seviyorum ve senden uzak kalmaya dayanamıyorum. Çünkü seni seviyorum ve senden uzakta bir saniye bile geçiremiyorum. Çünkü seni seviyorum ve senden uzak kalmaya dayanamıyorum. Çünkü seni seviyorum ve senden uzak kalmaya dayanamıyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
And, also, my apartment flooded. Ayrıca dairemi su bastı. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Really? It flooded? That's so weird. I don't care. Cidden su mu bastı? Çok garipmiş. Aslında umurumda bile değil. Hadi ya? Su mu bastı? Çok ilginç. Bana ne bundan. Cidden su mu bastı? Çok garipmiş. Aslında umurumda bile değil. Hadi ya? Su mu bastı? Çok ilginç. Bana ne bundan. Hadi ya? Su mu bastı? Çok ilginç. Bana ne bundan. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Darcy. DARCY: That's crazy. Darcy. ÇıIgınlık bu. Darcy. Bu delice. Darcy. ÇıIgınlık bu. Darcy. Bu delice. Darcy. Bu delice. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Be nice to him. He's going through something very difficult. Ona iyi davran. Zor bir dönemden geçiyor. Ona karşı iyi davran. Çok zorlu bir şeyin üstesinden gelmeye çalışıyor. Ona iyi davran. Zor bir dönemden geçiyor. Ona karşı iyi davran. Çok zorlu bir şeyin üstesinden gelmeye çalışıyor. Ona karşı iyi davran. Çok zorlu bir şeyin üstesinden gelmeye çalışıyor. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Thank you. Well, no, it was just the apartment flooding is the only thing. Teşekkürler. Dairemin sel basması beni zor bir döneme sürükledi. Sağol. Aslında dairemi su basmasından başka bir sorunum yok. Teşekkürler. Dairemin sel basması beni zor bir döneme sürükledi. Sağol. Aslında dairemi su basmasından başka bir sorunum yok. Sağol. Aslında dairemi su basmasından başka bir sorunum yok. Something Borrowed-1 2011 info-icon
MARCUS: I think I need a wet nap. Sanırım kestirmeye ihtiyacım var. Aslında o uyurken gizlice 31 çeksem iyi olacak. Sanırım kestirmeye ihtiyacım var. Aslında o uyurken gizlice 31 çeksem iyi olacak. Aslında o uyurken gizlice 31 çeksem iyi olacak. Something Borrowed-1 2011 info-icon
You do. Cidden öyle. Evet. Cidden öyle. Evet. Evet. Something Borrowed-1 2011 info-icon
MARCUS: Good spread. İyi yemek yapmışsınız. Güzel bir ziyafet. İyi yemek yapmışsınız. Güzel bir ziyafet. Güzel bir ziyafet. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Spaghetti. Spagetti. Spaghetti. Spagetti. Spaghetti. Spaghetti. Something Borrowed-1 2011 info-icon
We're allowed to have guests, right? Ziyaretçilere açığız, değil mi? Bizi misafir olarak kabul ediyorsunuz, değil mi? Ziyaretçilere açığız, değil mi? Bizi misafir olarak kabul ediyorsunuz, değil mi? Bizi misafir olarak kabul ediyorsunuz, değil mi? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Is there any vodka? Votkanız var mı? Votkanız var mı acaba? Votkanız var mı? Votkanız var mı acaba? Votkanız var mı acaba? Something Borrowed-1 2011 info-icon
DEX: Mom, don't worry. Merak etme anne. Anne, endişelenme. Merak etme anne. Anne, endişelenme. Anne, endişelenme. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Yeah, no, it shouldn't be a problem. Okay, well, I'll call you tomorrow. Yok, sorun olmaz. Tamam, yarın seni ararım. Hayır, sorun çıkaracağını sanmıyorum. Tamam, seni yarın ararım. Yok, sorun olmaz. Tamam, yarın seni ararım. Hayır, sorun çıkaracağını sanmıyorum. Tamam, seni yarın ararım. Hayır, sorun çıkaracağını sanmıyorum. Tamam, seni yarın ararım. Something Borrowed-1 2011 info-icon
It's all gonna be fine, Mom. Her şey iyi olacak anne. Her şey iyi olacak, anne. Her şey iyi olacak anne. Her şey iyi olacak, anne. Her şey iyi olacak, anne. Something Borrowed-1 2011 info-icon
That your mom? Annenle mi konuşuyordun? Annen miydi? Annenle mi konuşuyordun? Annen miydi? Annen miydi? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Is she not doing well again? Yine mi kötüleşti? Durumu kötü mü yine yoksa? Yine mi kötüleşti? Durumu kötü mü yine yoksa? Durumu kötü mü yine yoksa? Something Borrowed-1 2011 info-icon
She's actually getting better. She's so excited about the wedding. Aslında iyiye gidiyor. Düğün hakkında biraz endişeli. Aslında iyiye gidiyor. Düğün için çok heyecanlı. Aslında iyiye gidiyor. Düğün hakkında biraz endişeli. Aslında iyiye gidiyor. Düğün için çok heyecanlı. Aslında iyiye gidiyor. Düğün için çok heyecanlı. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Right. Ahem. Anladım. Doğru. Anladım. Doğru. Doğru. Something Borrowed-1 2011 info-icon
You know, when I was a kid... Ben küçükken... Ben çocukken... Ben küçükken... Ben çocukken... Ben çocukken... Something Borrowed-1 2011 info-icon
...and her depression got really bad, my father made sure he wasn't around... ...fena halde depresyona girmişti, babam da ben annemi neşelendireyim diye... ...babam gittiği zaman depresyonu tavan yapmıştı, çok kötüydü... ...fena halde depresyona girmişti, babam da ben annemi neşelendireyim diye... ...babam gittiği zaman depresyonu tavan yapmıştı, çok kötüydü... ...babam gittiği zaman depresyonu tavan yapmıştı, çok kötüydü... Something Borrowed-1 2011 info-icon
...so I'd just try to cheer her up. ...ortalıklarda fazla dolaşmamaya dikkat ediyordu ...yapabildiğim tek şey onu mutlu etmeye çalışmaktı. ...ortalıklarda fazla dolaşmamaya dikkat ediyordu ...yapabildiğim tek şey onu mutlu etmeye çalışmaktı. ...yapabildiğim tek şey onu mutlu etmeye çalışmaktı. Something Borrowed-1 2011 info-icon
The worst part was... Bunun en kötü kısmı ise... En kötüsü de... Bunun en kötü kısmı ise... En kötüsü de... En kötüsü de... Something Borrowed-1 2011 info-icon
...I actually was afraid that if I couldn't make her happy, I'd lose her. ...eğer onu mutlu edemezsem onu kaybedeceğim için korkmamdı. ...onu mutlu edememekten korkuyordum. Edemezsem onu kaybederdim. ...eğer onu mutlu edemezsem onu kaybedeceğim için korkmamdı. ...onu mutlu edememekten korkuyordum. Edemezsem onu kaybederdim. ...onu mutlu edememekten korkuyordum. Edemezsem onu kaybederdim. Something Borrowed-1 2011 info-icon
That's a good reason to be afraid. Korkmak için gerçekten iyi bir sebep. Bu korkmak için iyi bir sebep. Korkmak için gerçekten iyi bir sebep. Bu korkmak için iyi bir sebep. Bu korkmak için iyi bir sebep. Something Borrowed-1 2011 info-icon
DARCY: Dex! FedEx! It's our proofs for our wedding invites! Come see! Düğün davetiyelerimiz için son prova bu. Dex! FedEx! It's our proofs for our wedding invites! Come see! Düğün davetiyelerimiz için son prova bu. Dex! FedEx! It's our proofs for our wedding invites! Come see! Dex! FedEx! It's our proofs for our wedding invites! Come see! Something Borrowed-1 2011 info-icon
I'm sorry we haven't had any time to talk. Konuşmak için pek zaman bulamadığımız için özür dilerim. Konuşabilecek zamanımız olmadığı için gerçekten çok üzgünüm. Konuşmak için pek zaman bulamadığımız için özür dilerim. Konuşabilecek zamanımız olmadığı için gerçekten çok üzgünüm. Konuşabilecek zamanımız olmadığı için gerçekten çok üzgünüm. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Nice jeans, dude. İyi kotmuş, ahbap. Güzel kot, dostum. İyi kotmuş, ahbap. Güzel kot, dostum. Güzel kot, dostum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Nice hair, bro. Saçın iyi olmuş, kardeşim. Güzel saç, birader. Saçın iyi olmuş, kardeşim. Güzel saç, birader. Güzel saç, birader. Something Borrowed-1 2011 info-icon
MARCUS: You wanna go dip your toes in the water with me? Ayaklarımı suya sokacağım, gelmek ister misin? Beraber yüzmek ister misin? Ayaklarımı suya sokacağım, gelmek ister misin? Beraber yüzmek ister misin? Beraber yüzmek ister misin? Something Borrowed-1 2011 info-icon
I think she's asleep. Or dead. Sanırım uyuyor. Ya da ölmüş. Sanırım uyuyakalmış. Ya da ölmüş. Sanırım uyuyor. Ya da ölmüş. Sanırım uyuyakalmış. Ya da ölmüş. Sanırım uyuyakalmış. Ya da ölmüş. Something Borrowed-1 2011 info-icon
MARCUS: Well, I'm gonna go. Neyse ben gideyim. İyi o zaman, ben gidiyorum. Neyse ben gideyim. İyi o zaman, ben gidiyorum. İyi o zaman, ben gidiyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
DEX: Something tells me you're not kidding. DARCY: I'm not. Bence dalga geçmiyorsun. Geçmiyorum. Bana şaka yapmıyorsun gibi geliyor. Yapmıyorum. Bence dalga geçmiyorsun. Geçmiyorum. Bana şaka yapmıyorsun gibi geliyor. Yapmıyorum. Bana şaka yapmıyorsun gibi geliyor. Yapmıyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
That's, like, the fakest laugh. What's wrong with you lately? Sahte güldün. Bu aralar neyin var? Çok yapmacık gülüyorsun. Söylesene, son zamanlarda neyin var? Sahte güldün. Bu aralar neyin var? Çok yapmacık gülüyorsun. Söylesene, son zamanlarda neyin var? Çok yapmacık gülüyorsun. Söylesene, son zamanlarda neyin var? Something Borrowed-1 2011 info-icon
I'm sorry. I'm just a little tense. Özür dilerim. Biraz gerginim. Üzgünüm. Sadece biraz gerginim, o kadar. Özür dilerim. Biraz gerginim. Üzgünüm. Sadece biraz gerginim, o kadar. Üzgünüm. Sadece biraz gerginim, o kadar. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Tense. Gerginsin demek. Gergin. Gerginsin demek. Gergin. Gergin. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I love you, baby, even when you're tense. Gergin de olsan ben seni seviyorum, bebeğim. Seni seviyorum, hayatım. Gergin olduğun zamanlarda bile. Gergin de olsan ben seni seviyorum, bebeğim. Seni seviyorum, hayatım. Gergin olduğun zamanlarda bile. Seni seviyorum, hayatım. Gergin olduğun zamanlarda bile. Something Borrowed-1 2011 info-icon
What did I say, huh? Demin ne dedim ben sana? Ne dedim ben? Demin ne dedim ben sana? Ne dedim ben? Ne dedim ben? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Darcy, you're so dead. Darcy, sen bittin. Darcy, öldün sen. Darcy, sen bittin. Darcy, öldün sen. Darcy, öldün sen. Something Borrowed-1 2011 info-icon
My mom didn't know what I was doing. Oh, oh, oh Annem ne yaptığımı bilmiyor. Annemin bunları yaptığımdan haberi yoktu. Annem ne yaptığımı bilmiyor. Annemin bunları yaptığımdan haberi yoktu. Annemin bunları yaptığımdan haberi yoktu. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Get away from me. Oh, oh, oh Benden uzak dur. Something Borrowed-1 2011 info-icon
So I built this tiny little splint for his tiny little broken leg. Sonra ben de ufacık kırık bacağı için ufacık bir değnek yaptım. Ben de onun kırık küçük bacağına küçük bir sargı yapıverdim. Sonra ben de ufacık kırık bacağı için ufacık bir değnek yaptım. Ben de onun kırık küçük bacağına küçük bir sargı yapıverdim. Ben de onun kırık küçük bacağına küçük bir sargı yapıverdim. Something Borrowed-1 2011 info-icon
And I had to do CPR on him. You couldn't push hard. You had to just blow it... Sonra da ona suni teneffüs yapmam gerekti. Çok fazla yapamıyordum. Sadece üflemem gerekiyordu. Ve ona suni teneffüs yapmak zorunda kaldım. Çok sert yapmaman gerek, nefes alır gibi. Sonra da ona suni teneffüs yapmam gerekti. Çok fazla yapamıyordum. Sadece üflemem gerekiyordu. Ve ona suni teneffüs yapmak zorunda kaldım. Çok sert yapmaman gerek, nefes alır gibi. Ve ona suni teneffüs yapmak zorunda kaldım. Çok sert yapmaman gerek, nefes alır gibi. Something Borrowed-1 2011 info-icon
I need him. I'm sorry. Oh! Ona ihtiyacım var. Özür dilerim. Onunla konuşmalıyım. Pardon. Ona ihtiyacım var. Özür dilerim. Onunla konuşmalıyım. Pardon. Onunla konuşmalıyım. Pardon. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Oh, God! I need you. Benim de sana ihtiyacım vardı. Tanrım! Sana ihtiyacım var. Benim de sana ihtiyacım vardı. Tanrım! Sana ihtiyacım var. Tanrım! Sana ihtiyacım var. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Yeah, Rachel! İşte böyle, Rachel! Evet, Rachel! İşte böyle, Rachel! Evet, Rachel! Evet, Rachel! Something Borrowed-1 2011 info-icon
Do it, girl! Yap şunu, kızım! Yap şunu kızım! Yap şunu, kızım! Yap şunu kızım! Yap şunu kızım! Something Borrowed-1 2011 info-icon
I'm here for you, baby! Whatever you need! Whatever you need, baby! Ben senin için buradayım, bebeğim! Senin tüm ihtiyaçların için! Senin için buradayım bebeğim! Ne gerekirse! Ne gerekirse bebeğim! Ben senin için buradayım, bebeğim! Senin tüm ihtiyaçların için! Senin için buradayım bebeğim! Ne gerekirse! Ne gerekirse bebeğim! Senin için buradayım bebeğim! Ne gerekirse! Ne gerekirse bebeğim! Something Borrowed-1 2011 info-icon
DARCY: Oh, yeah. İşte böyle. Evet! İşte böyle. Evet! Evet! Something Borrowed-1 2011 info-icon
[MOUTHS] No. Olamaz. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Give him your back. Give him your back. Ona arkanı dön. Ona arkanı yasla. Ona arkanı yasla. Ona arkanı dön. Ona arkanı yasla. Ona arkanı yasla. Ona arkanı yasla. Ona arkanı yasla. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Girl, I don't need you But you need me Sana ihtiyacım yok kızım, ama senin bana var Something Borrowed-1 2011 info-icon
Take it off, let it flop Shake it freely At üzerinden, aksın gitsin Salla kalçanı özgürce Something Borrowed-1 2011 info-icon
I let 'em tell itself And you ain't gotta sell, girl, it sell itself Onlara kendileri olmalarını söyledim Sen bana vermiyorsun kızım, bırak kendisi olsun Onlara kendileri olmalarını söyledim Onlara kendileri olmalarını söyledim Sen bana vermiyorsun kızım, bırak kendisi olsun Something Borrowed-1 2011 info-icon
Like nothing else Yeah, I'm a country boy Başka hiçbir şey gibi değil Evet, ben buralıyım Something Borrowed-1 2011 info-icon
MARCUS: Yeah, get in there. Tam oraya doğru gidin. İşte, oraya yaslanın. Tam oraya doğru gidin. İşte, oraya yaslanın. İşte, oraya yaslanın. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Are you all right? İyi misin? Sen iyi misin? İyi misin? Sen iyi misin? Sen iyi misin? Something Borrowed-1 2011 info-icon
Yeah, no, I just think I pulled something. Evet, Bir şeyimi çarptım. Evet, aslında hayır. Sanırım bir şeyi çektirdim. Evet, Bir şeyimi çarptım. Evet, aslında hayır. Sanırım bir şeyi çektirdim. Evet, aslında hayır. Sanırım bir şeyi çektirdim. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Your vagina? Vajinanı mı? Something Borrowed-1 2011 info-icon
No, I didn't pull my vagina. Hayır, vajinamı çarpmadım. Hayır, vajinamı çektirtmedim. Hayır, vajinamı çarpmadım. Hayır, vajinamı çektirtmedim. Hayır, vajinamı çektirtmedim. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Ha ha ha. I'm just kidding. I just pulled near my vagina. Dalga geçiyordum. Vajinamın yakınlarındaki bir şeyi çarptım. Şaka yapıyordum. Vajinamın yanını çektirdim. Dalga geçiyordum. Vajinamın yakınlarındaki bir şeyi çarptım. Şaka yapıyordum. Vajinamın yanını çektirdim. Şaka yapıyordum. Vajinamın yanını çektirdim. Something Borrowed-1 2011 info-icon
She's fine, she's fine. İyi o, iyi. O iyi, o iyi. İyi o, iyi. O iyi, o iyi. O iyi, o iyi. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Now I know how many flowers it takes for you to call me back when you're mad. Kızgın olduğunda beni araman için kaç çiçek göndermem gerektiğini öğrenmiş oldum. Artık kızdığın zaman beni tekrar araman için kaç tane çiçek almam gerektiğini biliyorum. Kızgın olduğunda beni araman için kaç çiçek göndermem gerektiğini öğrenmiş oldum. Artık kızdığın zaman beni tekrar araman için kaç tane çiçek almam gerektiğini biliyorum. Artık kızdığın zaman beni tekrar araman için kaç tane çiçek almam gerektiğini biliyorum. Something Borrowed-1 2011 info-icon
Sorry. It just... Özür dilerim, ben sadece... Üzgünüm. Sadece... Özür dilerim, ben sadece... Üzgünüm. Sadece... Üzgünüm. Sadece... Something Borrowed-1 2011 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 151132
  • 151133
  • 151134
  • 151135
  • 151136
  • 151137
  • 151138
  • 151139
  • 151140
  • 151141
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim