Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 150930
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| lt's a bit funky in here, isn't it? Open a window. | lt's a bit funky in here, isn't it? Open a window. Biraz karışık, değil mi? Bir pencere aç. Burası havasız, değil mi? Camı aç. Burasi biraz garip oyle degil mi? Bir pencere ac. Burası biraz korkunç değil mi? Bir cam aç. | Snatch-12 | 2000 | |
| Come on, where is it? lt's over here. | Come on, where is it? lt's over here. Hadi, nerede o? Orada. Haydi, nerede? Burada. Hadi soyleyin, nerde? Surda. Hadi, nerede o? Burada. | Snatch-12 | 2000 | |
| Where? Where? l left it in a box. | Where? Where? l left it in a box. Nerede? Nerede? Kutunun içinde bıraktım. Nerede? Nerede? Bir kutuda bırakmıştım. Nerde? nerde? Bir kutunun icine koymustum. Nerede? Nerede? Bir kutuya koymuştum. | Snatch-12 | 2000 | |
| What? Look in the dog. | What? Look in the dog. Ne? Köpeğin içine bak. Ne? Köpeğin içine bak. Ne? Kopegin icine bak. Ne? Köpeğin içine bak. | Snatch-12 | 2000 | |
| You mean, '' look in the dog''? l mean, open him up. | You mean, ''look in the dog''? l mean, open him up. Ne demek, ''Köpeğin içine bak''? Yani, içini aç. Ne demek '' içine bak''? Aç onu demek. Yani kopegin icine mi? Demek istedigim onu ac. Ne demek ''Köpeğin içine bak''? Yani, içini aç. | Snatch-12 | 2000 | |
| Anything to declare? Yeah. Don't go to England. | Anything to declare? Yeah. Don't go to England. Beyan edilecek bir şey? Evet. İngiltereye gitmeyin. Beyanınız var mı? Evet. İngiltere'ye gitme. Aciklamak istediginiz birsey? Evet. Ingiltere gitmeyin. Bildirilecek birşeyiniz var mı? Evet, İngiltere'ye gitme! | Snatch-12 | 2000 | |
| Hope we get a better show this time. This will make up for it. | Hope we get a better show this time. This will make up for it. Umarım daha iyi bir şov olur bu sefer. Bu telafi edecek. Umarım bu şov daha iyi olur. Bu telafi edecek. Umalim da bu sefer iyi bir mac olsun. Bu seferki tamamdir. Umarım bu gösteri iyi olur. Bu sefer ödeşeceğiz. | Snatch-12 | 2000 | |
| Our lads at the campsite? They're over there now. | Our lads at the campsite? They're over there now. Kızlarımız kamptamı? Şu anda oradalar. Kamp yerindeki dostlarımız? Şuradalar. Bizim cocuklar kamp yerine vardilar mi? Su an ordalar. Bizim çocuklar kamp yerine gitti mi? Şu anda oradalar. | Snatch-12 | 2000 | |
| How long have we gotta stay here? As long as it takes. Now, shut up. | How long have we gotta stay here? As long as it takes. Now, shut up. Ne kadar burada kalmamız gerekiyor? Ne kadar sürers. Şimdi, kapa çeneni. Burada ne kadar kalacağız? Ne kadar gerekirse. Kapa çeneni. Burda ne kadar bekliycez? Gerektigi kadar. Simdi, kapa ceneni. Burada ne kadar duracağız. Ne kadar sürerse. Şimdi, kapa çeneni. | Snatch-12 | 2000 | |
| Not now. Gonna be a tragedy of a fight. | Not now. Gonna be a tragedy of a fight. Şimdi değil. Bir dövüş için trajedi oldu. Şimdi olmaz. Boks trajedisi olacak. Simdi degil. Trajik bir dovus olucak. Şimdi değil. Çok trajik bir kavga olacak. Seni üçkağıtçı hergele. | Snatch-12 | 2000 | |
| Once the campsite's wiped out, l know it's gonna be the same for us. | Once the campsite's wiped out, I know it's gonna be the same for us. Kamp temizlendikten sonra sıra bize gelecekti. Kamp ortadan kaldırılınca, aynısı bizim başımıza gelecek. Kampi temizledikten sonra sira bize gelicekti. Kamp temizlendikten sonra sıra bize gelecekti. | Snatch-12 | 2000 | |
| lt had previously occurred to me... | It had previously occurred to me... Bana daha önce olmuştu... Annesinin ölümünü... Daha onceden farketmistimde. Bunu daha önce farketmiştim... | Snatch-12 | 2000 | |
| Give me that fucking shooter. l'll give you your shooter, you cunt. | Give me that fucking shooter. l'll give you your shooter, you cunt. Şu silahı bana ver! Silahı sana vereceğim, seni a.cık. Ver şu silahı bana. Silahını vereyim, orospu çocuğu. Ver bana su lanet tufegi. Sana senin lanet silahini verecegim, pic kurusu. Şu koduğumun silahını bana ver! Silahı sana vereceğim, seni amcık. | Snatch-12 | 2000 | |
| That is when l thought the pikey had money riding on himself. | That is when I thought the pikey had money riding on himself. Şimdi anladımki çingene kendi üzerine oynamıştı. İşte o anda çingenenin bahis topladığını anladım. Cingene maclarda kendi uzerine oynamisti. Şimdi anladım ki çingene kendi üzerine oynamıştı. | Snatch-12 | 2000 | |
| ... considering they'd just buried 12 people somewhere in the area. | ...considering they'djust buried 12 people somewhere in the area. ...çevredeki araziye 12 tane ceset gömdükleri düşünüldüğüne. ...gömdüklerini düşünürsek, gitmeleri belki de iyi olmuştu. Gitmeleri akillicaydi. ...çevredeki araziye 12 tane ceset gömdükleri düşünüldüğünde. | Snatch-12 | 2000 | |
| What you doing here? What's it got to do with you? | What you doing here? What's it got to do with you? Buarada ne yapıyorsunuz? Bunun sizinle ne ilgisi var? Burada ne yapıyorsunuz? Sana ne? Burda ne ariyorsunuz? Bu seni niye ilgilendiriyor? Ne yapıyorsunuz burada? Sana ne? | Snatch-12 | 2000 | |
| l eventually agreed, as long as he took it to a vet. | I eventually agreed, as long as he took it to a vet. Onu hemen bir veterinere götürdük. Veterinere götürdüğü sürece kalmasını kabul ettim. Eger onu veterinere gotururse tutabilecegimizi soyledim. Onu veterinere götürdüğü sürece kabul ettim. | Snatch-12 | 2000 | |
| l couldn't stand that squeaking anymore. | I couldn't stand that squeaking anymore. Gıcırdamaya daha fazla dayanamıyacaktım. O sese daha fazla dayanamadım. Otme sesine daha fazla dayanamadim. Gıcırdamaya daha fazla dayanamıyacaktım. | Snatch-12 | 2000 | |
| lt's quite amazing what can happen in a week. | It's quite amazing what can happen in a week. Bütün bunların bir hafta içinde olması oldukça ilginç. Bir haftada inanılmaz şeyler olabiliyor. Bir haftada ne inanilmaz seyler oldu. Bütün bunların bir hafta içinde olması oldukça ilginç. | Snatch-12 | 2000 | |
| <u>My</u> name <u>is Turkish.</u> | SUBTITLES BY YETKIN Adım Turkish. Adım Turkish. Benim adım Türk. Benim adim Turkish. Adım Türk! Adım Türk! Adım Türk! Benim adım Türk. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Funny</u> name <u>for an Englishman,</u> I <u>know.</u> | Biliyorum. Bir İngiliz için komik bir isim. Bir İngiliz için tuhaf bir ad. Biliyorum bir ingiliz icin komik bir isim. Bir İngiliz için komik bir isim. Biliyorum. Bir İngiliz için komik bir isim. Biliyorum. Bir İngiliz için komik bir isim. Biliyorum. Bir İngiliz için tuhaf bir ad. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>My</u> parents <u>were on the</u> same <u>plane</u> <u>when it crashed.</u> That's <u>how they</u> met. | Ailem bir uçak kazasında tanışmışlar. Annemle babam aynı düşen uçakta tanışmışlar. Ailem yere cakilan bir ucakta bir aradaymislar. Kazadan sonra tanismislar. Bir uçak kazasında ailem aynı uçaktaymış. Böyle tanışmışlar. Bir uçak kazasında ailem aynı uçaktaymış. Böyle tanışmışlar. Bir uçak kazasında ailem aynı uçaktaymış. Böyle tanışmışlar. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>They</u> named me <u>after the plane.</u> | Kazadan sonra bana bu ismi vermişler Kazadan sonra bana bu ismi vermişler. Bana uçağın adını koymuşlar. Adimi bu ucaktan almisim. Kazadan sonra bana uçağın ismini vermişler. Kazadan sonra bana uçağın ismini vermişler. Kazadan sonra bana uçağın ismini vermişler. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Not many people are</u> <u>named after</u> a <u>plane crash.</u> | Adını uçak kazasından alan pek fazla kişi yoktur. Düşen bir uçağın adını alan pek yoktur. Pek fazla kisiye bu sekilde isim verilmemistir. Adını uçak kazasından alan kaç kişi var? Adını uçak kazasından alan kaç kişi var? Adını uçak kazasından alan kaç kişi var? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>He tells people</u> <u>he was named after</u> a <u>gun.</u> | Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Bir silahın adını aldığını söyler. Insanlara adinin bir silahtan alindigini soyler. Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Adını bir silahtan aldığını söylüyor. Bir silahın adını aldığını söyler. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>But I know he</u> was <u>really</u> named <u>after</u> a famous <u>19th century ballet dancer.</u> | Ama biliyorumki adını aslında 19. yüzyılın ünlü baletinden aldı. 9 00:00:59,520 > 00:01:02,990 Kendimi bildim bileli onu tanırm. Benim ortağım. Ama biliyorumki adını aslında 19. yüzyılın ünlü baletinden aldı. Ama ben ünlü bir 19.yy. baletinin adını aldığını biliyorum. Ama ben adini 19. yuzyilin unlu bir bale danscisindan aldigini biliyorum, 9 00:00:59,520 > 00:01:02,990 Kendimi bildigimden beri tanirim onu, O benim ortagim. 10 00:01:03,320 > 00:01:05,834 Bu cok samimi oldugumuz anlamina gelmiyor, Ama adını 19. yüzyılın ünlü bir baletinden aldığını biliyorum. Ama adını 19. yüzyılın ünlü bir baletinden aldığını biliyorum. Ama adını 19. yüzyılın ünlü bir baletinden aldığını biliyorum. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Known him for</u> as <u>long</u> as I <u>can</u> <u>remember.</u> He's <u>my partner.</u> | Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağım. Onu, kendimi bildim bileli tanırım. Ortağımdır. Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağımdır. Onu, kendimi bildim bileli tanırım. Ortağımdır. Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağımdır. Kendimi bildim bileli onu tanırım. Benim ortağımdır. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Doesn't mean</u> we <u>hold hands</u> <u>or</u> take walks. | Bu elele tutuşup yürüdüğümüz anlamna gelmiyor.. Bu elele tutuşup yürüdüğümüz anlamına gelmiyor.. Bu elele tutuştuğumuz ya da yürüyüşe çıktığımız anlamına gelmiyor. Bu, el ele geziyoruz demek değil. Bu elele tutuştuğumuz ya da yürüyüşe çıktığımız anlamına gelmiyor. Bu elele tutuştuğumuz ya da yürüyüşe çıktığımız anlamına gelmiyor. Bu, el ele geziyoruz demek değil. | Snatch-13 | 2000 | |
| It <u>means</u> I <u>try to keep him</u> out <u>of</u> as <u>much trouble</u> as <u>he inflicts on</u> me. | Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Başıma açtığı kadar beladan onun başını kurtarıyorum demek. Onu basima actigi dertlerden uzak tutmaya calisiyorum Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor. Başıma açtığı kadar beladan onun başını kurtarıyorum demek. | Snatch-13 | 2000 | |
| I <u>give him</u> a <u>hard</u> time. <u>Keeps him in check.</u> | Onun zor zamanlarında yardım ederim kontrol altında tutarım. Onun zor zamanlarında ona yardım ederim,onu kontrol altında tutarım. Onu katı davranarak kontrol ediyorum. Sorunlarla ugrastiriyorum, boylece kontrol altinda oluyor. Ona zor görevler veririm. Böylece kontrol altında olur. Ona zor görevler veririm. Böylece kontrol altında olur. Ona zor görevler veririm. Böylece kontrol altında olur. Onu katı davranarak kontrol ediyorum. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>But really,</u> he's <u>like my brother.</u> | Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama aslında kardeşim gibidir. Ama gercekten, o kardesim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. | Snatch-13 | 2000 | |
| What <u>do</u> I <u>know about diamonds?</u> I'm a <u>boxing promoter.</u> | Elmaslar hakkında ne biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. Elmaslardan ne anlarım? Ben boks menajeriyim. Elmaslar hakkinda ne mi bilirim? Ben boks menejeriyim. Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. Elmaslardan ne anlarım? Ben boks menajeriyim. Ama gerçekten, kardeşim gibidir. Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Ben bir boks bahisçisiyim. | Snatch-13 | 2000 | |
| I was a <u>happy boxing promoter</u> <u>until</u> a week <u>ago, and then:</u> | Bir hafta öncesine kadar bir boks bahisçisi olarak mutluydum. Daha sonra: Bir hafta öncesine kadar mutlu bir menajerdim. Sonra.: Gecen haftaya kadar mutlu bir boks menejeriydim, ya sonra? Bir hafta öncesine kadar mutlu bir boks bahisçisiydim. Ve sonra: Bir hafta öncesine kadar mutlu bir boks bahisçisiydim. Ve sonra: Bir hafta öncesine kadar mutlu bir boks bahisçisiydim. Ve sonra: | Snatch-13 | 2000 | |
| What <u>do</u> I <u>know about diamonds?</u> | Elmaslar hakkında ne biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmastan ne anlarım? Elmaslar hakkinda ne mi biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmaslar hakkında ne mi biliyorum? Elmastan ne anlarım? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Don't they come from Antwerp?</u> | Antwerp'ten gelmiyorlarmı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Onlar Antwerp`ten gelmiyor mu? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? Antwerp'ten gelmiyorlar mı? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Himy, would you listen to this?</u> <u>Do</u> we <u>have</u> a <u>choice?</u> | Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız varmı? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Şunu dinler misin? Seçeneğimiz var mı? Himy, sunu bir dinlesene? Baska bir secenegimiz var mi? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Himy, Bunu dinler misin? Başka şansımız var mı? Şunu dinler misin? Seçeneğimiz var mı? | Snatch-13 | 2000 | |
| It wasn't <u>meant to be taken literally.</u> | Demek istediğim bu değildi. Ciddiye alınması düşünülmemiş. Onu demek istemedim, Çoğu gerçek anlamıyla alınmamalıydı. Çoğu gerçek anlamıyla alınmamalıydı. Çoğu gerçek anlamıyla alınmamalıydı. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's a <u>nice story, Adam and Eve.</u> | Güzel bir hikayeydi, Adem ile Havva. Havva ile Adem hoş bir öykü. Guzel bir hikaye, Adam and Eve. Güzel bir hikayedir, Adem ile Havva. Güzel bir hikayedir, Adem ile Havva. Güzel bir hikayedir, Adem ile Havva. Havva ile Adem hoş bir öykü. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's <u>bound with moral</u> fibre... | It's bound with moral fibre... Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlaki karakterle ilgili. Bu durustlukle ilgili Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlak fiberiyle kaplanmış... Ahlaki karakterle ilgili. | Snatch-13 | 2000 | |
| ...but <u>asking</u> a <u>grown man</u> <u>to believe it?</u> | ...ama erişkin bir adamdan inanmasını isteyebilirmisin? ...ama erişkin bir adamdan inanmasını isteyebilir misin? Ama bir yetişkinden inanmasını istemek? ...Ama yetiskin biri buna inanir mi? ...ama erişkin bir adamdan buna inanmasını isteyebilir misin? ...ama erişkin bir adamdan buna inanmasını isteyebilir misin? ...ama erişkin bir adamdan buna inanmasını isteyebilir misin? | Snatch-13 | 2000 | |
| What <u>is it?</u> | Bu nedir? Ne var? O ne? Bu nedir? Bu nedir? Bu nedir? Ne var? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Well,</u> what <u>is it?</u> | Evet, Bu nedir? Ne var? O da ne? Evet, bu nedir? Evet, bu nedir? Evet, bu nedir? Ne var? | Snatch-13 | 2000 | |
| What <u>you want</u> I <u>should do,</u> <u>drop my pants?</u> | Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumumu indireyim? Ne istiyorsun? Pantolonumu mu indireyim? Ne yapmami istiyorsun, pantalonumu mu indireyim? Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumu mu indireyim? Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumu mu indireyim? Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumu mu indireyim? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Okay, go through.</u> | Tamam, devam et. Tamam, geç. Tamam, devam et. Tamam, devam et. Tamam, devam et. Tamam, devam et. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's a <u>nice story.</u> | Bu güzel bir hikaye Bu güzel bir hikaye. Hoş bir öykü. Bu guzel bir hikaye. Bu güzel bir hikaye. Bu güzel bir hikaye. Bu güzel bir hikaye. Hoş bir öykü. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's just that. Just a <u>story.</u> | Sadece bir hikaye Sadece bir hikaye. Ama hepsi bu. Sadece bir öykü. Sadece guzel bir hikaye. O kadar işte. Sadece bir hikaye. O kadar işte. Sadece bir hikaye. O kadar işte. Sadece bir hikaye. Ama hepsi bu. Sadece bir öykü. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Catholic religion is</u> based <u>on</u> a <u>mistranslation.</u> | Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış bir çeviriye dayanıyor. Katolik dini yanlis ceviriler uzerine kurulmustur. Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur. Katolik dini yanlış bir çeviriye dayanıyor. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Enough already. Ruben, say</u> something. | Yeter. Ruben, bir şeyler söyle Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter artık. Birşey de, Ruben. Bu kadar yeter Ruben, Birseyler soyle. Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter. Ruben, bir şeyler söyle. Yeter artık. Birşey de, Ruben. | Snatch-13 | 2000 | |
| Listen. <u>Are you busy?</u> <u>I'll tell you the whole story.</u> | Dinle. Meşgulmsün? Sana her şeyi anlatacağım Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. Dinleyin. Meşgul müsünüz? Öyküyü anlatayım. Dinle, mesgul musun? Sana butun hikayeyi anlaticam. Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. Dinle. Meşgul müsün? Sana her şeyi anlatacağım. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>The</u> Septuagint <u>scholars</u> mistranslated <u>the Hebrew word for "young</u> woman"... | Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadını' kelimesini yanlış çevirmişler... Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Eski Ahit bilginleri İbranice ''genç kadın'' sözcüğünü... Yasli bilginler Hebrew kelimesini yanlislikla genc adam olarak cevirdiler Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini yanlışlıkla... Eski Ahit bilginleri İbranice ''genç kadın'' sözcüğünü... | Snatch-13 | 2000 | |
| ... <u>into the</u> Greek <u>word for "virgin."</u> | ...yunancadaki bakire kelimesine. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. ... Yunanca'ya ''bakire'' diye çevirmiş. ...ki bu yunanca da bakire anlamina geliyordu. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. ...yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler. | Snatch-13 | 2000 | |
| It was <u>an easy</u> mistake <u>to</u> make... | Bu basit bir hata... Yapılması kolay bir hata. Yapilmasi kolay bir hataydi... Bu basit bir hata... Bu basit bir hata... Bu basit bir hata... | Snatch-13 | 2000 | |
| ...because <u>there</u> was <u>only</u> a <u>subtle</u> <u>difference in the spelling.</u> | ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. Çünkü iki sözcük arasında çok ince bir fark var. ...cunku hecelenisleri arasinda cok kucuk bir fark vardi. ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. ...çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var. Çünkü iki sözcük arasında çok ince bir fark var. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>So, they</u> came <u>up with</u> a <u>prophecy:</u> | Sonuçta, bir bir kehanet ile geldiler. Böylece ortaya şu çıkmış.: Ardindan, su kehanetle cikip geldiler: Sonuçta, bir kehanet ile geldiler. Sonuçta, bir kehanet ile geldiler. Sonuçta, bir kehanet ile geldiler. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>"Behold, the virgin shall conceive</u> <u>and bear</u> us a <u>son.</u> " | ''Bakire gebe kalır ve bize bir oğul verir. '' ''Bakire döllenecek ve bize bir oğul doğuracak. '' ''Goreceksiniz, bakire hamile kalip bize erkek bir cocuk verecek.'' ''Bakire gebe kalır ve bir oğul dünyaya getirir'' ''Bakire gebe kalır ve bir oğul dünyaya getirir'' ''Bakire gebe kalır ve bir oğul dünyaya getirir'' ''Bakire döllenecek ve bize bir oğul doğuracak. '' Sonuçta, bir bir kehanet ile geldiler. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>You understand?</u> It was <u>"virgin"</u> that caught <u>people's attention.</u> | Anlıyormusun? Sadece bakire kelimesiydi insanların dikatini çeken. Anlıyormusun?İnsanların dikatini çeken sadece bakire kelimesiydi. Anlıyor musunuz? Dikkati çeken ''bakire'' olmuş. Anladin mi? Insanlarin dikkatini ceken bakireydi. Anlıyor musun? İnsanların dikkatini çeken sadece "bakire" kelimesiydi. Anlıyor musun? İnsanların dikkatini çeken sadece "bakire" kelimesiydi. Anlıyor musun? İnsanların dikkatini çeken sadece "bakire" kelimesiydi. Anlıyor musunuz? Dikkati çeken ''bakire'' olmuş. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's <u>not everyday</u> a <u>virgin conceives</u> <u>and</u> bears a <u>son.</u> | Bakireler hergün bir erkek çocuk doğurmuyordu. Bir bakirenin doğurması hergün görülen birşey değil. Insan hergun bir bakirenin hamile kalip bir erkek cocuk verdigini goremez. Bakireler hergün gebe kalıp bir erkek çocuk doğurmuyor. Bakireler hergün gebe kalıp bir erkek çocuk doğurmuyor. Bakireler hergün gebe kalıp bir erkek çocuk doğurmuyor. Bir bakirenin doğurması hergün görülen birşey değil. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>But leave that for</u> a <u>couple</u> <u>of hundred</u> years <u>to</u> stew... | Ama birkar yüzyıllık koşturmacayı bir kenara bırakırsan... Ama bir kaç yüzyıllık kargaşadan sonra... Ama aradan birkaç yüzyıl geçince... Ama, bunu bir kac yuzyil bir guvecte pisirin. Ama birkaç yüzyıl bekledikten sonra... Ama birkaç yüzyıl bekledikten sonra... Ama birkaç yüzyıl bekledikten sonra... Ama aradan birkaç yüzyıl geçince... | Snatch-13 | 2000 | |
| ... <u>and</u> next <u>thing you know you have</u> <u>the Holy Catholic Church.</u> | ...Kutsal Katolik Kilisesi şu anda gördüğün ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. ... ortaya Kutsal Katolik Kilisesi çıkmış. ...Ve iste size kutsal katolik klisesi. ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. ...karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun. | Snatch-13 | 2000 | |
| Oy vay, what <u>are you saying?</u> | Neler diyorsun? Ne diyorsun sen yahu? Ne diyorsun? Neler diyorsun? Neler diyorsun? Neler diyorsun? Ne diyorsun sen yahu? | Snatch-13 | 2000 | |
| I'm <u>saying,</u> just because <u>it's written... | Söylüyorum, çünkü yazılmış olması ... Diyorum ki, öyle yazılması öyle olduğu... Diyorum ki, sadece yazilmis olmasi.. Diyorum ki, böyle yazılmış olması... Diyorum ki, böyle yazılmış olması... Diyorum ki, böyle yazılmış olması... | Snatch-13 | 2000 | |
| ... doesn't make <u>it so.</u> | ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...anlamına gelmez. ...oyle oldugu anlamina gelmez. ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...böyle olduğu anlamına gelmez. ...anlamına gelmez. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Gives</u> them <u>hope.</u> It's <u>not important</u> <u>whether</u> it's <u>fact or fiction.</u> | Onlara umut verir. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Bu onlara umut verir. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Umut veriyor. Gerçek mi, uydurma mı olduğu önemsiz. Bu onlara umit verir. Gercek olup olmamasi farketmez. Bu onlara umut veriyor. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Bu onlara umut veriyor. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Bu onlara umut veriyor. Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil. Umut veriyor. Gerçek mi, uydurma mı olduğu önemsiz. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>People like to believe.</u> I <u>don't want to hear anymore.</u> | İnsanlar inanmayı sever. Daha fazla dinlemek istemiyorum. Halk inanmak istiyor. Yeter artık. Insanlar inanmayi ister. Daha fazla duymak istemiyorum. İnsanlar inanmak ister. Daha fazla duymak istemiyorum. İnsanlar inanmak ister. Daha fazla duymak istemiyorum. İnsanlar inanmak ister. Daha fazla duymak istemiyorum. Halk inanmak istiyor. Yeter artık. Tabii domuz bokunu elemek isterseniz. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Anyway, who is it</u> that <u>we're seeing?</u> | Neyse gördüğümüz kim? Neyse, kimi göreceğiz? Her neyse, bu gordugumuz kim? Neyse. Kimi göreceğiz? Neyse. Kimi göreceğiz? Neyse. Kimi göreceğiz? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Michael.</u> <u>Hello?</u> | Michael. Selam? Michael'ı. Merhaba? Michael. Selam? Michael. Kim o? Michael. Kim o? Michael. Kim o? Michael'ı. Merhaba? | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Mutti.</u> | Mutti. | Snatch-13 | 2000 | |
| What's that? It's me belt. | Bu ne? Kemerim. Bu da ne böyle? Kemerim, Türk. Bu da ne böyle? Kemerim, Türk. Bu da ne böyle? Kemerim, Türk. Bu ne? Kemerim. | Snatch-13 | 2000 | |
| What's a gun doing in your trousers? It's for protection. | O silahın orada ne işi var. Korunmak için. Kemerinde silahın ne işi var? Korunmak için. Pantalonunda silahin ne isi var? Korunmak icin. Pantolonunda silah ne arıyor? Korunmak için. Pantolonunda silah ne arıyor? Korunmak için. Pantolonunda silah ne arıyor? Korunmak için. Kemerinde silahın ne işi var? Korunmak için. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Boris The Blade,</u> <u>or Boris The Bullet Dodger.</u> | Boris The Blade, veya Kurşun geçirmez Boris. Bıçak Boris, veya Kurşun atlatan Boris. Bıçak Boris veya Mermiden Kaçan Boris. Jilet Boris, ya da kursun atlatan Boris. Jilet Boris, veya kurşun atlatan Boris. Jilet Boris, veya kurşun atlatan Boris. Jilet Boris, veya kurşun atlatan Boris. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Bent</u> as <u>the Soviet sickle and</u> <u>hard</u> as <u>the</u> hammer that crosses it. | Sovyet orağı kadar namussuz, çekiç kadar da sert Sovyet orağı kadar namussuz, çekiçi kadar da sert Sovyet orağı gibi eğri, çekiç gibi sert. Sovyet oragi gibi egilmis ve onun ustundeki cekic kadar da sert. 116 00:08:42,880 > 00:08:46,759 Gorunuse gore bu pic`i oldurmek nerdeyse imkansiz. Sovyet orağı kadar eğik, içinden geçen çekiçi kadar da serttir. Sovyet orağı kadar eğik, içinden geçen çekiçi kadar da serttir. Sovyet orağı kadar eğik, içinden geçen çekiçi kadar da serttir. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Apparently,</u> it's just <u>impossible</u> <u>to kill the</u> bastard. | Ayrıca, o lanet olasını öldürmek imkansız. Ayrıca, o piçi öldürmek imkansızdır. Herifi öldürmek imkansızmış. Ayrıca, o piçi öldürmek imkansızdır. Ayrıca, o piçi öldürmek imkansızdır. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Back to my partner,</u> Tommy. | Tommy, ortağım. Ortağım Tommy'ye dönelim. Ortagima tekrar geri donelim, Tommy. Ortağım Tommy'e gelince... Ortağım Tommy'e gelince... Ortağım Tommy'e gelince... Ortağım Tommy'ye dönelim. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Tommy runs the other</u> business... | Tommy diğer işleri yönetir... Tommy diğer işi yapıyor. Tommy diger isleri yurutur... Tommy diğer işleri yönetir. Tommy diğer işleri yönetir. Tommy diğer işleri yönetir. | Snatch-13 | 2000 | |
| ... <u>the slot</u> machines... | ...atari makinaları... Kumar makinesi işi. ...oyun makineleri... Slot makinaları. Slot makinaları. Slot makinaları. Kumar makinesi işi. | Snatch-13 | 2000 | |
| ... <u>which keeps rain</u> off <u>our</u> heads <u>and gloves on</u> Gorgeous' <u>hands.</u> | ...which keeps rain off our heads and gloves on Gorgeous' hands. ...kafamızı yağmurdan koruyan ve George mizin ellerine eldiven olan. Bize başımızı sokacak bir çatı, Müthiş'e eldiven sağlıyor. Boylece basimizi yagmurdan korumus ve de eldivenlerimizi cikarmamis oluruz. Kafamızı yağmurdan koruyan ve George'un eldivenlerini elinde tutan. Kafamızı yağmurdan koruyan ve George'un eldivenlerini elinde tutan. Kafamızı yağmurdan koruyan ve George'un eldivenlerini elinde tutan. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>However,</u> Tommy's a <u>little preoccupied</u> <u>with protection</u> at present. | Yinede, Tommy bugünlerde korumakla meşgul. Yine de, Tommy bugünlerde korunmakla meşgul. Fakat Tommy şu sıra kafayı korunmaya takmış. Yinede, Tommy su aralar korumaya biraz takmis durumda. Herneyse. Tommy bugünlerde korunmakla meşgul. Herneyse. Tommy bugünlerde korunmakla meşgul. Herneyse. Tommy bugünlerde korunmakla meşgul. Fakat Tommy şu sıra kafayı korunmaya takmış. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Sooner or</u> later, <u>in unlicensed boxing,</u> <u>you have to deal with</u> that reason: | Er yada geç, lisanssız boks maçında şu sebepten dolayı: Lisanssız boksta, eninde sonunda bu nedenle karşı karşıya kalınır.: Er ya da gec, ruhsatsiz boks turnuvalarinda bu nedenle basa cikmak zorunda kalirsiniz. Er yada geç, lisanssız boks maçında uğraşmanız gereken biri var. Er yada geç, lisanssız boks maçında uğraşmanız gereken biri var. Er yada geç, lisanssız boks maçında uğraşmanız gereken biri var. Lisanssız boksta, eninde sonunda bu nedenle karşı karşıya kalınır. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Brick Top.</u> | Brick Top(Tuğla kafa). Tuğla Kafa. Tugla kafa. Baş Tuğla! Baş Tuğla! Baş Tuğla! Tuğla Kafa. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's <u>rumoured</u> that <u>his favourite means</u> <u>of dispatch involves</u> a <u>stun</u> gun... | Söylentilere göre en büyük favorin silah kaçırmakmış... Favori mesaj araçlarının bayıltıcı silah, naylon poşet... Kulagima geldigine gore is halletmenin senin icin karsiligi basa vurup bayiltmakmis. Söylentilere göre Baş Tuğla'nın favori yok etme şekli, bir sersemletici silah... Söylentilere göre Baş Tuğla'nın favori yok etme şekli, bir sersemletici silah... Söylentilere göre Baş Tuğla'nın favori yok etme şekli, bir sersemletici silah... | Snatch-13 | 2000 | |
| ... a <u>plastic</u> bag, a <u>roll of tape</u> <u>and</u> a <u>pack of hungry</u> pigs. | ...bir plastik torba, bir rulo bant ve aç domuzlara bir paket. ...bir rulo bant ve bir sürü aç domuz olduğu söylenir. ...plastik bir torba, bir rula bant ve bir suru ac domuz. ...bir plastik torba, bir rulo bant ve birkaç aç domuzmuş. ...bir plastik torba, bir rulo bant ve birkaç aç domuzmuş. ...bir plastik torba, bir rulo bant ve birkaç aç domuzmuş. | Snatch-13 | 2000 | |
| If <u>you got to deal with him,</u> just make <u>sure you don't end up owing him.</u> | Eğer onunla ilgilenmek istiyorsanız, sadece onun borcu omadığına emin olun. Eğer onunla ilgilenmek istiyorsanız, sadece onun borcu olmadığına emin olun. Onunla işiniz varsa, ona borçlanmamaya dikkat edin. Eger onunla is yapicaksaniz, sonunda ona borclu cikmamaya dikkat edin. Eğer onunla bir işe gircekseniz, sonunda ona borçlu kalmamaya dikkat edin. Eğer onunla bir işe gircekseniz, sonunda ona borçlu kalmamaya dikkat edin. Eğer onunla bir işe gircekseniz, sonunda ona borçlu kalmamaya dikkat edin. Onunla işiniz varsa, ona borçlanmamaya dikkat edin. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Then you're in his</u> debt. | Yoksa onun borcu sizin olur. Borçlu listesinde... Sonra onun alacaklilar listesinde olursunuz. Yoksa onun borcu sizin olur. Yoksa onun borcu sizin olur. Yoksa onun borcu sizin olur. Borçlu listesinde... | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Which</u> means, <u>you're in his</u> pocket. | Bu onun cebinde olduğunuzu gösterir. ...yani cebindesinizdir. Bu da artik onun cebindesiniz demektir. Bu onun cebinde olduğunuzu gösterir. Bu onun cebinde olduğunuzu gösterir. Bu onun cebinde olduğunuzu gösterir. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>And once you're in</u> that, <u>you ain't ever coming</u> out. | Ve oraya bir defa girerseniz bir daha çıkamazsınız. Cebine bir girerseniz bir daha çıkamazsınız. Ve bir kere bu duruma duserseniz, geri donus yoktur. Ve oraya bir defa battınız mı bir daha çıkamazsınız. Ve oraya bir defa battınız mı bir daha çıkamazsınız. Ve oraya bir defa battınız mı bir daha çıkamazsınız. | Snatch-13 | 2000 | |
| What <u>he means</u> is, I'm <u>doing him</u> a <u>favour.</u> | Bu ona bir iyilik yapacağım anlamına gelir. Yani ben ona iyilik etmiş olacağım. Demek istedigi, Ben ona iyilik yapiyor olacagim. Demek istiyor ki: Ben ona bir iyilik yapacağım! Demek istiyor ki: Ben ona bir iyilik yapacağım! Demek istiyor ki: Ben ona bir iyilik yapacağım! | Snatch-13 | 2000 | |
| Because <u>everybody knows nobody</u> takes a <u>dive in my</u> fights. <u>Unlike his.</u> | Because everybody knows nobody takes a dive in my fights. Unlike his. Çünkü hekes bilir ki kimse benim dövüşlerime onunkiler kadar ilgi göstermez Çünkü herkes bilir, hileli maç yapmam. Onun aksine. Cunku onun dovuslerinin aksine benim dovuslerimde hile olmadigini herkes bilir. Çünkü herkes bilir ki kimse benim dövüşlerime onunkiler gibi ilgi göstermez. Çünkü herkes bilir ki kimse benim dövüşlerime onunkiler gibi ilgi göstermez. Çünkü herkes bilir ki kimse benim dövüşlerime onunkiler gibi ilgi göstermez. Çünkü herkes bilir, hileli maç yapmam. Onun aksine. | Snatch-13 | 2000 | |
| I <u>do know</u> I can't <u>wait to</u> get <u>out of</u> here. It stinks. | I do know I can't wait to get out ofhere. It stinks. Burada daha fazla duramıyacağım. Çok pis kokuyor. Ama buradan çıkmaya can atıyorum. Berbat kokuyor. Bildigim tek sey burdan bir an once cikmak istedigim. Burasi berbat kokuyor. Burada daha fazla duramayacağım. Çok pis kokuyor. Burada daha fazla duramayacağım. Çok pis kokuyor. Burada daha fazla duramayacağım. Çok pis kokuyor. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>You can sort</u> me out <u>by showing</u> me out. | You can sort me out by showing me out. Asıl yardım, kapıyı göstermen. Bana cikis yolunu gostererek yardimci olabilirsin. Bana çıkışı göstererek tutabilirsin. Bana çıkışı göstererek tutabilirsin. Bana çıkışı göstererek tutabilirsin. Asıl yardım, kapıyı göstermen. | Snatch-13 | 2000 | |
| It's <u>hard to</u> make a <u>living</u> <u>in boxing, so now and</u> then... | It's hard to make a living in boxing, so now and then... Bokstan geçinmek zor. O yüzden ara sıra... Bokstan hayatini kazanmak zordur, bu yuzden simdi ve sonra... Bokstan para kazanmak zordur, onun için bazen... Bokstan para kazanmak zordur, onun için bazen... Bokstan para kazanmak zordur, onun için bazen... | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>...you do something</u> <u>against your principles.</u> | ...yada sen prensiplerine karşı bir şey yap. ... ilkelerine aykırı işler yaparsın. ...prensiplerine ters gelen seyler yaparsin. ...prensiplerinin dışında birşeyler yaparsın. ...prensiplerinin dışında birşeyler yaparsın. ...prensiplerinin dışında birşeyler yaparsın. ... ilkelerine aykırı işler yaparsın. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Basically, you have to</u> forget <u>you got any.</u> | Aslında, her şeyi unutman gerekir. Daha doğrusu, ilken olduğunu unutmalısın. Kisacasi, prensiplerini unutmalisin. Aslında; prensiplerin olduğunu unutman gerekir. Aslında; prensiplerin olduğunu unutman gerekir. Aslında; prensiplerin olduğunu unutman gerekir. Daha doğrusu, ilken olduğunu unutmalısın. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>Oh,</u> yeah, Tommy. <u>Brick Top loves</u> Tommy. | Oh, yeah, Tommy. Tuğla kafa Tommy i sever Oh, evet, Tommy. Tuğla kafa Tommy i sever Evet, Tommy. Tuğla Kafa Tommy'yi çok sever. Oh, evet, Tommy. Tugla kafa Tommy`yi sever. Oh, evet, Tommy. Baş Tuğla Tommy'yi sever. Oh, evet, Tommy. Baş Tuğla Tommy'yi sever. Oh, evet, Tommy. Baş Tuğla Tommy'yi sever. | Snatch-13 | 2000 | |
| You're a <u>good boy, Franky.</u> | Sen iyi bit çocuksun, Franky. İyi çocuksun, Franky. Sen iyi bir cocuksun Franky. Sen iyi bir çocuksun, Franky. Sen iyi bir çocuksun, Franky. Sen iyi bir çocuksun, Franky. İyi çocuksun, Franky. | Snatch-13 | 2000 | |
| And what? <u>Stay</u> out <u>of those casinos.</u> | Ve ne? O Casinolardan uzak dur. Ne? Kumarhaneden uzak dur. Ve ne? Gazinolardan uzak dur. Ve ne? Casinolardan uzak dur. Ve ne? Casinolardan uzak dur. Ve ne? Casinolardan uzak dur. | Snatch-13 | 2000 | |
| <u>You did</u> a <u>good job, bubbe.</u> | İyi bir iş yaptın, bubbe. İyi iş başardın, lan. Iyi bir is cikardin, bubbe. İyi bir iş becerdin, Bubbe. İyi bir iş becerdin, Bubbe. İyi bir iş becerdin, Bubbe. İyi iş başardın, lan. | Snatch-13 | 2000 | |
| Don't go screwing it up, all right? I <u>hear you, Avi.</u> | İçine etme, Tamammı? Anladım, Avi. İçine etme, Tamam mı? Anladım, Avi. Bunu mahvetme. Seni duydum, Avi. Bunu eline yuzune bulastirma, tamam mi? Seni duydum, Avi. İçine etme, tamam mı? Anladım, Avi. İçine etme, tamam mı? Anladım, Avi. İçine etme, tamam mı? Anladım, Avi. Bunu mahvetme. Seni duydum, Avi. | Snatch-13 | 2000 | |
| That's <u>Doug The</u> Head. <u>Everybody knows Doug The</u> Head. | Bu Kafa Doug. Herkes Kafa Doug'u bilir. Bu Kafa Doug. Onu herkes tanır. Bu kafa Doug. Herkes kafa Doug`u bilir. Bu Kafa Doug. Herkes Kafa Doug'u bilir. Bu Kafa Doug. Herkes Kafa Doug'u bilir. Bu Kafa Doug. Herkes Kafa Doug'u bilir. Bu Kafa Doug. Onu herkes tanır. | Snatch-13 | 2000 | |
| If it's <u>stones and</u> it's <u>stolen,</u> <u>he's the man to</u> speak <u>to.</u> | Eğer bir taş çalındıysa, konuşulacak kişi bu adamdır. Eğer bir taş çalındıysa, konuşulacak tek kişi bu adamdır. Çalınmış taş denince, gidilecek adam odur. Eger mesele taslarsa ve calinmislarsa, konusman gereken adam odur. Eğer bir taş çalındıysa, konuşulacak tek kişi bu adamdır. Eğer bir taş çalındıysa, konuşulacak tek kişi bu adamdır. Eğer bir taş çalındıysa, konuşulacak tek kişi bu adamdır. Çalınmış taş denince, gidilecek adam odur. | Snatch-13 | 2000 | |
| Pretends he's <u>Jewish.</u> | Yahudi numarası yapar. Yahudiyim der. Yahudiymis gibi davranir. Yahudi gibi davranır. Yahudi gibi davranır. Yahudi gibi davranır. | Snatch-13 | 2000 |