Search
English Turkish Sentence Translations Page 145977
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Then you said you could do without my help. | Ve bensiz de idare edebileceğini söyledin. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Honest hate must be respected; I respect it. | Gerçek nefret saygıyı hakeder. Saygı duydum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
But I couldn't care less if you hate me. You hardly exist. | Fakat benden nefret ettiğinden çok emin değilim. Belli belirsiz. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
If it wasn't for Karin, who thank God is like her mother, | Eğer Karin olmasaydı, çok şükür ki o annesine benziyor, | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
you wouldn't exist at all for me. | sen benim için varolmazdın. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
There's no hostility here, I swear. | Yenim ederim, burda hiç düşmanlık yok. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Give me the name and number of the cello owner and I'll see. | Çello sahibinin adını ve telefonunu ver, ben hallederim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Here you are. Thank you. | İşte burda. Teşekkür ederim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
What's your answer? I'll let you know. | Cevabın ne? Seni bilgilendirirm. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Can I just say one thing? Only if you must. | Sadece bir tek şey söyleyebilir miyim? Eğer söylemen gerekiyorsa. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
That tale of an argument fifty years ago in no excuse. | Elli yıl önceki o kavganın hiç bir özrü yok. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Poor Anna. | Zavallı Anna. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Will you hit me now? | Şimdi bana vuracak mısın? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
FIVE | BEŞ | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I hope I'm not interrupting. | Umarım bölmüyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
No, I've just finished. I practice in the mornings. | Hayır. Zaten bitirmiştim. Sabahları pratik yapıyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
The organist is expecting: I'm replacing her. | Orgçu onun yerini almamı bekliyor. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I thought you played the cello. I have an organ diploma. | Çello çaldığınızı sanıyordum. Org diplomam var. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
In my time, it was smart to have one. | Benim zamanımda bir diploma almak akıllıcaydı. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
There were a lot of churches and few orchestras. | Çok sayıda kilise, az sayıda orkestra vardı. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
What were you playing? | Ne çalıyordunuz? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
A Bach sonata for a trio. First movement. | Bach'ın üçlüler için sonatı. Giriş kısmı. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
It was beautiful. This is a unique organ from 1728. | Çok güzeldi. 1728'den benzersiz bir parçadır. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Nobody knows how it ended up here, in the middle of nothing. | Hiç bir şeyin orta yerinde nasıl böyle bittiğini kimse bilmiyor. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
A few weeks ago, Karin and I played a concert here. | Bir kaç hafta önce Karin'le burda bir konser verdik. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
It was almost full. | Nerdeyse dopdoluydu. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Will you be playing any more concerts? I don't have the time. | Başka konserler de verecek misiniz? Benim zamanım yok. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Karin has to prepare her audition and I have to finish my book. | Karin sınava hazırlanıyor, ben de kitabımı bitirmeliyim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Yes, I'm writing a book about Bach's Passion of St. John. | Evet, Bach'ın St. John tutkusu üzerine bir kitap yazıyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I met Karin. They say she's talented. | Karin'le tanıştım. Çok yetenekli olduğunu söylüyorlar. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
She's considered exceptional, and not only by her dad. | Bir istisna olduğu düşünülüyor. Sadece babası tarafından da değil. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Are you her teacher? That's the way it's turned out. | Onu siz mi çalıştırıyorsunuz? Öyleydi ama değişecek. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
In the conservatory, she'll have the best European teachers. | Konservatuvarda Avrupanın en iyi öğretmenleri tarafından eğitilecek. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Won't it be difficult to let her go? Yes. | Onun gitmesi sizin için zor olmayacak mı? Evet. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
You could say that. | Böyle söylenebilir. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Do you love her a lot? Yes. | Onu çok fazla seviyorsunuz. Evet. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I'm sorry. No, it's all right. | Özür dilerim. Yoo, sorun değil. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Karin is like Anna. She doesn't look like her. | Karin Anna'ya benziyor. Çok fazla benzemez. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Whenever I mention Anna, I cry. That's the way it is. | Ne zaman Anna'dan sözetsem ağlıyorum. Olan bu. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I can't help it. | Önüne geçemiyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
She's been dead for two years and it still hurts just the same. | Öleli iki yıl oldu ama hala ilk günkü gibi acıtıyor. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
That's the way it is. | Olan bu. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Life itself has become a ritual. | Hayatın kendisi bir alışkanlık oldu. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I don't know, I can't find words to describe it. | Bilmiyorum, tarif edecek kelime bulamıyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I've become a handicapped person. | Engelli bir insan haline geldim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Just like that. Handicapped. | Aynen öyle. Engelli. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Karin is everything that lends sense into my life. | Karin hayatıma anlam veren herşey... | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
It wouldn't have much sense without her. | Ondan sonra pek anlamı kalmayacak. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I think a lot about death these days. | Bugünlerde ölüm üzerine çok fazla düşünüyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I think: | Düşünüyorum: | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
One day I'll walk through the forest to the river. | Bir gün ormanın içinden nehre doğru yürüyeceğim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
A foggy, windless autumn day. | Durgun, sisli bir sonbahar günü. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Absolute silence. | Kesin bir sessizlik. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Then I see someone by the gate. | Ve sonra kapıda birini göreceğim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Coming towards me. She's wearing a denim skirt... | Bana doğru gelen... Üzerinde kot bir etek... | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
A blue jacket... | Mavi bir ceket... | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
She's barefoot and her hair is tied up in a long pony tail. | Yalınayak ve saçlarını atkuyruğu yapmış. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
And she's walking towards me. | Ve bana doğru yürüyor. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Anna is walking towards me, through the gate. | Anna kapıdan bu tarafa bana doğru yürüyor. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
And then I realize I'm dead. | Ve ben öldüğümü anlayacağım. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Then something strange happens. | Sonra ilginç birşey olacak. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I think: "Is it this easy?" | Düşüneceğim: Bu kadar kolay mı? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
We spend life thinking about death and what comes after. | Bütün bir hayatı, ölümü ve sonrasını düşünerek geçirdik. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
And then it's so easy. | Ve sonra bu kadar kolay oldu. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I can see a flickering light in the music. Like Bach. | Müzikteki pırıltılı ışığı görebilirim. Tıpkı Bach gibi. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I think I understand. Come for dinner tonight. | Sanırım anlıyorum. Bu akşam yemeğe gelin. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
We're good cooks. Thanks, I like that. | Biz iyi aşçıyız. Teşekkürler. Sanırım bu hoşuma gider. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I have to go now, we've got a class. | Şimdi gitmeliyim, dersim var. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Karin gets angry if I'm late. | Gecikirsem Karin kızar. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
See you soon. Wait, I don't think I can go. | Görüşürüz o zaman. Bekleyin. Gelebileceğimi sanmıyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I understand. The old man would get mad... No. | Anlıyorum. Yaşlı adam kızar... Hayır. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Why did you come here? I don't know. | Buraya neden geldiniz? Bilmiyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
You're a lawyer, right? Can I sue him? | Siz bir avukatsınız, öyle değil mi? Onu dava edebilir miyim? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Why would you want to do that? He's got a fortune and won't die. | Bunu neden yapmak istiyorsunuz? Onun bir serveti var ve ölmüyor. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
He's probably mummified by his own evil. | Büyük ihtimalle şeytani bedenini mumyalattıracak. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I asked him for an advance on my inheritance, but he humiliated me. | Mirasımdam biraz ödünç istedim ve beni aşağıladı. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I'd love to sue him. | Onu dava etmek hoşuma gider. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Not while he's mentally competent. | Fiziksel olarak yeterli olduğu sürece bunu yapamazsınız. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
He's not ill in that sense. No, he's not ill. | Bu anlamda hasta değil henüz. Hayır hasta değil. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Are you here to ask for money for a poor abandoned wife? | Zavallı terkedilmiş bir eş olarak, para istemek için mi burdasınız? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Don't get angry. Of course I ask myself. | Kızmayın. Elbette kendime soruyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
You haven't had contact for decades. | Asırlardır birbirinizle bir bağlantınız yoktu. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I'm not here to ask for money. | Para istemek için burda değilim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Are you fucking? | Düzüşüyor musunuz? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Do you hate him so much to have to talk this way? | Bu tarz konuşmanıza neden olacak kadar çok mu nefret ediyorsunuz ondan? | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Forgive me for desecrating this place and ruining our chat. | Bu yerin kutsallığını ve sohbetimizi bozduğum için kusura bakmayın. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I hate him in all possible dimensions of the word. | Kelimenin her boyutuyla ondan nefret ediyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I hate him so much, I would like to see him die from a horrible illness. | Ondan o kadar nefret ediyorum ki, amansız bir hastalıktan öldüğünü görmek isterdim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I'd visit him every day, just to witness his torment. | Izdırabını görmek için, onu hergün ziyaret ederdim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Maybe I'm just a pathetic soul. Theoretically. | Belki hasta bir ruhum ben. Teorik olarak. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
I see surprise and displeasure in your eyes. | Gözlerinizdeki şaşkınlık ve hoşnutsuzluğu görebiliyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
As a lawyer, you should be used to... | Bir avukat olarak, dünyadaki... | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
the stupidity and repulsiveness in the world. | aptallık ve iğrençlikleri bilmeliydiniz. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Goodbye, Marianne. It was nice of you to listen to me. | Hoşçakal Marianne. Beni dinlemen büyük incelikti. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Sometimes I think I'm insane. I suffer all the time. | Bazen deli olduğumu düşünüyorum. Hep bundan çekiyorum. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
SIX AN OFFER | ALTI BİR TEKLİF | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Karin! Hi, granddad. | Karin! Selam büyükbaba. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
Well... this is my study. I haven't been here for years. | Şey, bu benim çalışmam. Yıllardır buraya gelmemiştim. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
You and Anna would come sometimes, when you were living at the lake house. | Gölevinde yaşadığınız zamanlarda, Anna ve sen bazen buraya gelirdiniz. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |
You used to smoke then. Yes, you're right. | O zamanlar sigara içerdin. Evet, haklısın. | Saraband-1 | 2003 | ![]() |