Search
English Turkish Sentence Translations Page 20323
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
we challenge the legality of that. | ...bu şartnamenin meşruiyetini sorgulamak istiyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Me too. | Ben de öyle. Ayriyetten, Pacific Shores... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
immediately cease and desist | ...son vermesini emreden bir mahkeme emri talep ediyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Your honor, he's talking about shutting down a brewery. | Sayın hakim, bira fabrikasını kapatmaktan bahsediyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
And... And "And"? | Ve Ve mi? "Ve" mi? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We are seeking a construction trust | Bu ürün satışında sağlanan gelirden gereken payın... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
generated from the sale of this product. | ...zımni tröst halinde ödenmesini talep ediyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
That's...millions. And... | Milyonlardan... bahsediyorsun. Ayrıca | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
"And"? Dude, you're done. | "Ayrıca" mı? Dostum, durmasını bil artık. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
And punitive damages in the amount of $100 million. | Ayrıca cezai tazminat olarak 100 milyon dolar istiyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
I think summary judgment is out. | Duruşmasız karar mümkün değil. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Davey, Goliath, we're going to trial. | Davut, Calut, mahkemede görüşmek üzere. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
That may be the first time in your life | Ömründe ilk kere Calut olmuş olabilirsin. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Pindar: The punitive filing is meritless. | Cezai tazminat mesnetsiz, istedikleri anlaşmaya varmak. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Jared: And they might get it | İstedikleri de olabilir, diğer talepleri bayağı esaslı çünkü. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Okay, but maybe we caught a break here. | Ama belki şansımız yaver gider. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
I mean, who knows more about alcohol rulings than us? | Alkol davasına bakmak için bizden iyisi bulunabilir mi? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Nobody. | Bulunamaz. Bu yüzden fena durumda oluğumuzu anlıyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Okay, speaking of alcohol rules, | Alkolde demişken, sebzeliğe votka koymaz mısınız artık? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
[ Sighs ] Where should it go? | Ya nerde koyacakmışız? Sebzeliğe olmasın da. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Come on, guys, we went over this in the house rules. | Yapmayın çocuklar, evin kurallarını biliyorsunuz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Carmen, don't get lost in the specifics of the rules. | Carmen, her bir kuralın ayrıntılara kafa yorma. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
It's the spirit behind them that matters. | Genel olarak havaya uy yeter. Hayır. Ayrıntılara bakalım. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Where are the rules for the golden state brew off? | Altın Eyalet Bira Yarışması şartnamesi nerede? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We left them at the office. | Ofise bırakmıştık. Gel Aklıma bir fikir geldi. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Okay. You see that, Pindar? | Tamam. Gördün mü, Pindar? Karşı koyuyorlar. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
You got to fight back. | Sen de karşı koymalısın. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Look at this. | Bak, evet, Phil Guenzer Eski ev arkadaşın. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
He lives in Altadena now. Look, the man took your power. | Gücünü çalan adam Altadena'da oturuyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
You got to confront him. | Onun yüzleşmen, gücünü tekrar kazanman lâzım. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Ms. Harris, does this look like Kurt's Amber Ale? | Bayan Harris, bu bira Kurt's Amber Ale'e benziyor mu? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Absolutely. The color, the clarity, the head. | Kesinlikle. Rengi, berraklığı, köpüğü. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Uh, what causes the head? | Köpüğe sebep olan nedir? Mayası. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Our yeast. It's a special top fermenting strain. | Özel üretim, mayalandıkça köpüğü yukarıya veren bir tür. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Wait, wait. "Strain"? Yes. Yeast is alive. | "Tür" mü? Evet. Maya canlı varlıktır. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
If you feed it sugar, it can live forever. | Şekerle beslerseniz, ebediyen yaşayabilir. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
When my dad was alive, he would go to the garage | Babam hayattayken garaja gidip sürekli beslerdi,... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
to take care of it, called it his "baby." | ..."bebeğim" derdi ona. Bayan Harris, yarışmaya... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
they called it "The Golden State Brew Off"? | ...neden "Altın Eyalet" dediklerini biliyor musunuz? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Because it happens in California, | Çünkü Altın Eyalet olan Kaliforniya'da yapılıyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
That's right. | Aynen öyle. Bana 22 numaralı maddeyi okur musunuz lütfen? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
"All ingredients must be grown from seed in California." | "Tüm muhteviyat tohumdan Kaliforniya'da yetişmelidir." | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We had a farm. | Çiftliğimiz vardı. Arpa, malt ve şerbetçi otunu... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
How about the yeast? The yeast? | Peki ya mayası? Mayası mı? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
The yeast was grown in our garage, in Calabasas. | Calabasas'ta kendi garajımızda yaptık. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We grew it here. | O burada yetiştirilmişti. Hayır. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Objection. Relevance? | İtiraz ediyorum. Alakası nedir acaba? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
The relevance, your honor, is that the yeast grew | Alakası şudur, sayın hakim maya babasının memleketi... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
in her father's hometown of Dusseldorf, Germany. | ...olan Almanya'nın Düsseldorf kentinde imal edilmişti. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
He brought it over and kept it alive here. | Daha sonra getirdi ve burada canlı halde tuttu. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
It's in the story on your menu. | Menünüzde yazan hikâye bu. Deli E olarak kayda geçsin. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
I'm sorry, but he cheated. | Kusura bakmayın, ama yarışmaya hile karıştırdı. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
He didn't legally win that brew off. | Yarışmayı meşru olarak kazanmış sayılmaz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Objection. | İtiraz ediyorum. Kazanmasının geçerliliği önemi yok ki! | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
The validity of that win, your honor, | Kazanmış olmasının geçerliliği dava için büyük önem taşıyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Opposing counsel has brought suit | İddia makamı Kurt's Amber Ale üzerinde yasal haklarının... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
They don't, | Halbuki bu hakka sahip olmadıkları ve karşılıklı... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
and under the rules of collateral estoppel, | ...iddia hakkının düşmesi sebebiyle tüm iddialar... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
any judgment brought against us, is moot. | ...hükümsüz sayılacaktır. İtiraz reddediyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
The validity of the win does have bearing in this case. | Galibiyetin meşruiyetinin davayla alakası olduğu doğru. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
That's all. | Söyleyecekleri bu kadar. Yeter artık bu kadar. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
I just want to go back to my restaurant. | Restoranıma dönmek istiyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Larry: Yeast. Who'd have thought we'd be saved by yeast? | Maya. Kim derdi mayadan paçayı kurtaracağımızı? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Nice work. | Ellerinize sağlık beyler. Teşekkürler. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Ohh. Dodgers lost. | Dodgers kaybetmiş. Maça gitmek isterseniz söyleyin, ayarlarız. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We got distribution contracts in about eight stadiums. | Sekiz stadyumla dağıtım anlaşmamız var. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Oh, thanks. | Sağ olun. Herhalde bu meseleyi böylece kapatmış oluruz? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
What are we doing about the 30 grand prize money? | Ya 30 bin dolarlık büyük ödül? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
You want it back? Gas money for the chopper? | Geri mi alalım istiyorsun? Helikopterin yakıtı mı bitti? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
No. I want it back plus compounded interest. | Hayır, faiziyle birlikte istiyorum. 22 sene değil mi? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Right. Really? That's that's a lot of money. | Peki. Cidden mi. Çok para ama. Evet. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Quarter mil, give or take. That's gonna leave a mark. | Çeyrek milyon, aşağı yukarı. Bayağı canlarını acıtacak. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
It's gonna shut her down. They're just a restaurant. | Kepenk indirmek zorunda kalacak. Alt tarafı restoran. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
I'm aware of that. | Farkındayım. O yüzden fazla mesai masrafı beklemiyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
It just seems excessive. I mean, we won the case. | Bana aşırı geldi biraz. Davayı kazandık sonuçta. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
They have no claim to the recipe. | Tarifte hal iddia etmeleri artık mümkün değil. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Guys, we are deep pockets. Deep. | Önüne gelen elini cebimize daldırıyor. Önüne gelen. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Every time someone has a glass of wine we sell | Sattığımız şaraptan içip pişirdiği bifteği yakan... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
and burns a steak, they think about suing us. | ...bize dava açmayı düşünüyor. Siz de göreceksiniz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
You'll see. We get a chance to send out the message | Bize karşı düşünmeden açılan davaların bedelini ağır,... | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
that frivolous suits against us | ...çok ağır olması mümkünse, o davayı bodoslama gireceğiz. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We take it. Yeah, but the difference is | Evet, ama aradaki fark | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
we take it. I'm late for a meeting. | Bodoslama dedim. Toplantıma geç kalıyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We take it. | Bodoslama. Bodoslama. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We got to go. | Gitmemiz lâzım. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
We're gonna have to print that out again. | Tekrar çıktı almamız gerekecek. Belki de gerekmez. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Hey, is is it all right if I wear shorts to court? | Bir şey soracağım, duruşmaya şortla gelsem sorun olur mu? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
I had to ride my bike here. | Bisikletimle geldim de. Pantolon giyince fena oluyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Yeah. No on the shorts. | Peki. Sorunun cevabı hayır. Kokun da sorun olacak gibi. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
You smell like Malibu Barbie. | Malibu Barbie gibi kokuyorsun. Güneş losyonum. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Yeah. I'm not prematurely aging due to harmful U.V. rays. | Zararlı UV ışınları yüzünden erken yaşta yaşlanmayacağım. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Last week you were in the sun | Geçen hafta gladyatör kılığıyla güneşte bira komasındaydın. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Yes, and I was covered in number 30. | Evet, ama her yerimde 30 faktör krem vardı. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Really? Go get dressed. | Cidden mi? Git giyin hadi. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Gentlemen, hey, I just wanted to say | Beyler, ortaklık meselesinde oyumu vermeye gidiyorum ben. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Huh. Care to guess? | Tahminde bulunmak ister misiniz? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
No. [ Sighs ] | Değil. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Follow your heart. I think it's just under your nutsack. | Kalbinin sesini dinle. Apış aranda olması lâzım. | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
[ Laughing ] You think that's funny? | Komik mi geldi sana? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |
Your obvious reluctance to serve this complaint? | Bu şikâyeti dosyalamakta yaşadığınız tereddüt mü? | Franklin Bash-1 | 2010 | ![]() |