Search
English Turkish Sentence Translations Page 19896
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Oh, now, really, I think that is... | Aslında, bence... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Your Honour, I have a master's degree in psychology. | Sayın Yargıç, benim psikoloji alanında mastır derecem var. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Moon. Shine. | Ay. Pırıltı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| That's an illegal liquor drunk by illiterate, irresponsible alcoholics. | Bu cahil, sorumsuz alkolikler tarafından içilen yasadışı bir içkidir. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| What about Shine On, Harvest Moon? That's a song. | Peki ya Pırılda Sonbahar Dolunayı? Bu bir şarkı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| What's that got to do with alcoholics? | Bunun alkoliklerle ne ilgisi var? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I don't understand... That's enough. | Anlayamadım... Bu kadar yeter. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Those answers were not Mr Kwimper's. They were mine. | O cevaplar Bay Kwimper'a değil, bana aitlerdi. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| That was counsel's suggestion. | Bu, avukatın önerisiydi. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| And you, Mr Kwimper, were right about not needing a lawyer. | Bay Kwimper, avukata ihtiyacınız olmadığı konusunda haklıydınız. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| You couldn't have had a better one. | Daha iyi bir avukat bulamazdınız. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Well, this court has had a remarkable experience today. | Bu mahkeme bugün çok özel bir deneyim yaşadı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| It's had the rare privilege of listening to an honest man. | Dürüst bir adamı dinlemenin nadir ayrıcalığını yaşadı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| And it's had a further privilege. | Başka bir ayrıcalık daha var. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| It has heard the history of a little settlement... | Kötü niyetli adamları geri püskürten, her türlü resmi... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...a little colony that overcame hardships... | ...ve mali zorluğu atlatan, zorlukların üstesinden gelen... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...fought back men of evil purpose... | ...küçük bir koloninin... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...and survived all kinds of legalistic and financial difficulties. | ...küçük bir yerleşimin tarihini dinledik. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| It's gratifying to know that the spirit of the pioneer... | Öncü ruhunun... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...the spirit that made this the greatest country in the world... | ...bu ülkeyi dünyanın en büyük ülkesi yapan ruhun... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...ladies and gentlemen... | ...bayanlar ve baylar... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...it's thrilling to know that this spirit is still functioning today. | ...hala yaşadığını bilmek çok memnuniyet verici. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Our government needs it more than ever, don't you think? | Hükümetimizin buna her zamankinden çok ihtiyacı var, değil mi? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I agree, Judge. I'm willing to admit... | Katılıyorum Yargıç. Kabul ediyorum ki... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...that I've been letting the government down a little lately... | ...son zamanlarda hükümeti biraz ihmal ettim. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I haven't been taking any relief or unemployment insurance... | Bu aralar yardım ya da işsizlik parası almadım... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...but I'm willing to let bygones be bygones. | ...ama olanları unutmaya hazırım. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| We'll get together sometime. | Başka bir zaman bir araya geliriz. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Case dismissed. | Dava reddedildi. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I knowed it! I knowed it! | Biliyordum! Biliyordum! | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Eddy! Teddy! Ariadne! | Eddy! Teddy! Ariadne! | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Angel | Melek | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| with those angel eyes | o melek gözlerinle | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Come and take this earthboy | Gel ve götür bu dünyalı çocuğu | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Up to paradise | Cennete | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| May I hold you tight? | Sana sımsıkı sarılabilir miyim? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Never kissed an angel | Bir meleği öpmedim hiç | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Let me kiss one tonight | Bu gece bir meleği öpmeme izin ver | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| If I said "I love you" | "Seni seviyorum" dersem | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Would I be speaking out of turn? | Yersiz mi konuşmuş olurum? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I'm only human | Sadece insanım | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| but I'm willing to learn | ama öğrenmeyi arzu ediyorum | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| make my wish come true | dileğimi gerçekleştir | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Let me be in heaven | Cennette olmama izin ver | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| here on Earth with you | burada dünyada seninle | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I'm only human | Ben sadece insanım | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Hello, Holly. Hello, Toby. | Merhaba Holly. Merhaba Toby. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| You look awful pretty tonight. Thank you. | Bu gece acayip güzel görünüyorsun. Teşekkür ederim. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Too bad ain't nobody here to see you. | Burada seni görebilecek kimsenin olmaması çok kötü. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Isn't it, though. | Evet, ne yazık. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| I want the truth. | Gerçeği istiyorum. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| What did that Claypoole woman do to make you kiss her? | Claypoole denen kadın onu öpmen için ne yaptı? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Oh, you know, Holly. You know. No, I don't. | Bilirsin Holly. Bilirsin. Hayır. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Now, you answer me. | Hemen cevap ver. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Oh, we was lying on them pillows, remember? | Yastıkların üzerine uzanmıştık, hatırlıyor musun? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Well, we was lying on them... | İşte, uzanmıştık... | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Oh, I want you to show me exactly what happened. | Bana tam olarak ne olduğunu göstermeni istiyorum. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...you were lying down like this. And then what? | ...bu şekilde uzanıyordunuz. Sonra ne oldu? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Then she kind of leaned down real close to me. | Sonra bana doğru eğilip iyice yakınlaştı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| She run her fingers over my forehead. | Parmaklarını alnımda gezdirdi. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Well, not so much like you was ironing a shirt, it was a little softer. | Ütü yaparmış gibi değildi, biraz daha yumuşaktı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| And then she made me put my arms around her. | Ve sonra kollarımı kendisine doladı. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Then she leaned down and kissed me and I guess I kissed her. | Sonra eğildi ve beni öptü ve sanırım ben de onu öptüm. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| ...are you doing that darn times table? | ...lanet çarpım tablolarını mı yapıyorsun? | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| But you know something? I never got to the 12's so fast. | Ama biliyor musun, 12'lere hiç bu kadar hızlı gelmemiştim. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| 12 times 12 is 144. | 12 kere 12 eşittir 144. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| What bothers me is what comes after the 12's. | Asıl derdim 12'lerden sonra ne geldiği. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Me, Toby. | Ben, Toby. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| Got to fix that. | Tamir etmek lazım. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| She's loaded with pressure. | Basınçla dolmuş. | Follow That Dream-1 | 1962 | |
| The way we eat has changed more in the last 50 years | Yemek yeme biçimimiz son 50 yılda Yemek yeme biçimimiz son 50 yılda Yemek yiyiş biçimimizde son 50 yılda yaşanan değişimler... | Food inc-1 | 2008 | |
| than in the previous 10,000. | ondan önceki 10.000 yılda olmadığı kadar değişti.. ondan önceki 10.000 yılda olmadığı kadar değişti.. ...önceki 10,000 yılda yaşananlardan daha fazla. | Food inc-1 | 2008 | |
| But the image that's used to sell the food, | Buna karşın yiyecekleri pazarlarken Buna karşın yiyecekleri pazarlarken Ama bu yemeği satanların yarattığı imaj... | Food inc-1 | 2008 | |
| it is still the imagery of agrarian America. | hala 'Tarımsal Amerika' görsellerini kullanıyoruz.. hala 'Tarımsal Amerika' görsellerini kullanıyoruz.. ...hala çiftçilerle dolu olan bir Amerika imajı. | Food inc-1 | 2008 | |
| You go into the supermarket and you see pictures of farmers, | Süpermarkete girdiğinizde; çitçilerin resimlerini görürsünüz.. Süpermarkete girdiğinizde; çitçilerin resimlerini görürsünüz.. Bir süpermarkete girersiniz, çiftçi resimleri görürsünüz. | Food inc-1 | 2008 | |
| the picket fence, the silo, | Ahşap çitler.. kümes.. silo.. Ahşap çitler.. kümes.. silo.. Tahta çitler, bir ambar... | Food inc-1 | 2008 | |
| the '30s farmhouse and the green grass. | 30'ların çiftlik yaşamı.. Yemyeşil otlaklar.. 30'ların çiftlik yaşamı.. Yemyeşil otlaklar.. ...1930'ların çiftlik evi, yemyeşil çim. | Food inc-1 | 2008 | |
| It's the spinning of this pastoral fantasy. | Aslında var olmayan doğallığın temel görselleri.. Aslında var olmayan doğallığın temel görselleri.. Böyle bir doğallık imgelemi sürüp gidiyor. 1 | Food inc-1 | 2008 | |
| The modern American supermarket 1 | Modern bir Amerikan süpermarketinde 1 Modern bir Amerikan süpermarketinde 1 Modern bir Amerikan süpermarketinde... | Food inc-1 | 2008 | |
| has on average 47,000 products. | ..ortalama 47,000 değişik ürün bulunur. ..ortalama 47,000 değişik ürün bulunur. ...ortalama 47,000 çeşit ürün bulunur. | Food inc-1 | 2008 | |
| There are no seasons in the American supermarket. | Amerikan süpermarketlerinde mevsim de yoktur.. Amerikan süpermarketlerinde mevsim de yoktur.. Bir Amerikan süpermarketinde mevsim diye bir şey yoktur. | Food inc-1 | 2008 | |
| Now there are tomatoes all year round, | Yılın her mevsimi domates bulabilirsiniz; Yılın her mevsimi domates bulabilirsiniz; Bütün yıl domates bulabilirsiniz. | Food inc-1 | 2008 | |
| grown halfway around the world, picked when it was green, | dünyanın bir ucunda yetiştirilirken, ham haliyle yeşil toplanmış dünyanın bir ucunda yetiştirilirken, ham haliyle yeşil toplanmış Dünyanın öbür yarısında yetişir, daha kızarmadan toplanır... | Food inc-1 | 2008 | |
| and ripened with ethylene gas. | ve etilen gazı ile olgunlaştırılmış! ve etilen gazı ile olgunlaştırılmış! ...ve etilen gazıyla olgunlaştırılır. | Food inc-1 | 2008 | |
| Although it looks like a tomato, | Aslında evet bir domatese benziyor.. Aslında evet bir domatese benziyor.. Bize bir domates gibi görünmesine rağmen... | Food inc-1 | 2008 | |
| it's kind of a notional tomato. | Yani kavramsal olarak bir domatese.. Yani kavramsal olarak bir domatese.. | Food inc-1 | 2008 | |
| I mean, it's the idea of a tomato. | Yani domates fikrine benziyor demek istiyorum.. Yani domates fikrine benziyor demek istiyorum.. | Food inc-1 | 2008 | |
| In the meat aisle, there are no bones anymore. | Et reyonlarında artık kemik göremezsiniz.. Et reyonlarında artık kemik göremezsiniz.. Et ürünleri reyonunda artık kemik göremezsiniz. | Food inc-1 | 2008 | |
| There is this deliberate veil, | Orada üstü örtülen bir şeyler var; Orada üstü örtülen bir şeyler var; Araya bir perde çekilmiştir. | Food inc-1 | 2008 | |
| this curtain, that's dropped between us | yediklerimizin aslında nereden geldiğini yediklerimizin aslında nereden geldiğini "Üzüm" ile "bağı" arasına çekilmiş... | Food inc-1 | 2008 | |
| and where our food is coming from. | örten, gizleyen bir perde.. örten, gizleyen bir perde.. ...yediklerimizin kaynağını bizden saklayan bir perde. | Food inc-1 | 2008 | |
| The industry doesn't want you to know the truth | Gıda sanayii gerçeği bilmenizi istemiyor Gıda sanayii gerçeği bilmenizi istemiyor | Food inc-1 | 2008 | |
| about what you're eating, | ve neyi yediğinizi de.. ve neyi yediğinizi de.. ...bilmenizi istemez. | Food inc-1 | 2008 | |
| because if you knew, you might not want to eat it. | Çünkü eğer bilirseniz, artık yemek istemeyebilirsiniz.. Çünkü eğer bilirseniz, artık yemek istemeyebilirsiniz.. Çünkü bilseydiniz, yemek istemezdiniz. | Food inc-1 | 2008 | |
| If you follow the food chain back | Eğer yiyecek zincirini bu vakumlanmış et paketinden Eğer yiyecek zincirini bu vakumlanmış et paketinden Eğer etinizin plastik ambalajından başlar... | Food inc-1 | 2008 | |
| from those shrink wrapped packages of meat, | geriye doğru takip ederseniz geriye doğru takip ederseniz ...geldiği yolu takip ederseniz... | Food inc-1 | 2008 | |
| you find a very different reality. | farklı.. çok farklı bir gerçek ile karşılaşırsınız.. farklı.. çok farklı bir gerçek ile karşılaşırsınız.. ...umduğunuzdan çok farklı şeyler görürsünüz. | Food inc-1 | 2008 | |
| The reality is a factory. | Bu gerçek bir fabrikadır.. Bu gerçek bir fabrikadır.. Bir fabrika. | Food inc-1 | 2008 | |
| It's not a farm. It's a factory. | Evet.. Bir çiftlik değil, bir fabrika. Evet.. Bir çiftlik değil, bir fabrika. Bir çiftlik değil. Bir fabrika. | Food inc-1 | 2008 | |
| That meat is being processed | Bu et, çiftçi ya da yetiştiricilere Bu et, çiftçi ya da yetiştiricilere Yediğiniz eti işleyen çok uluslu... | Food inc-1 | 2008 |