Search
English Turkish Sentence Translations Page 19592
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Not everyone's visions are going to come true. | Herkesin gördüğü gerçek olmayacak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Most people don't agree. | Çoğu insan böyle düşünmüyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Most people didn't see what I did. | Çünkü çoğu insan benim gördüğüm şeyi görmedi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I saw myself as president in six months. | Bundan altı ay sonra, kendimi Başkan olarak gördüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Now as impossible as that may be... | Her ne kadar imkansız olsa da,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's a nice thought, isn't it? | ...düşününce güzel geliyor, değil mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| How much of that did you hear? | Konuşmanın ne kadarını duydun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Enough to know | Joyse Clemente'in... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I don't want to be the guy in Joyce Clemente's gun sights. | ...menzilindeki adam olmayı istemeyecek kadar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| No, you don't. | Hayır, olmayacaksın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| While others are using what they know of the present | Diğer arkadaşlar "Şu an" ile ilgili bildikleri ile bayılmayı... | FlashForward-2 | 2009 | |
| to explain the blackout, | ...açıklamaya çalışırken,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| our office is trying to consolidate information | ...bizim ofisimiz, bilgileri geleceği görüşlerin kendilerini... | FlashForward-2 | 2009 | |
| gleaned from the flash forwards themselves. | ...kullanarak sağlamlaştırma yoluna gitti. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The Mosaic collective has gathered the visions | Mozaik Toplayıcı, dünyanın her tarafından... | FlashForward-2 | 2009 | |
| of hundreds of thousands of people all around the world, | ...yüzbinlerce insanın görüşlerini topladı ve bu da... | FlashForward-2 | 2009 | |
| letting our office construct a picture | ...bizim 29 Nisan 2010'da dünyanın ne halde... | FlashForward-2 | 2009 | |
| of what the world will look like on April 29th, 2010. | ...olduğuna dair bir resim ortaya çıkarmamızı sağladı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| A tact, I believe, you've taken | Sanıyorum tüm bunları,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| without prior approval or proper authorization. | ...bir izin veya yetkiniz olmadan yaptınız. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's gotten results. Yes, I forgot. | Ancak sonuç aldık. Tabii ya, unutmuşum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're an "ends justify means" kind of guy, | Siz "Sonuca giden her yol mübahtır" inanışında bir adamsınız. | FlashForward-2 | 2009 | |
| no matter how questionable those means may be. | Her ne kadar o yollar şüpheli olacak olsa da. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In this case, the "means" merely involve | Bu konuda kullandığımız yol sadece... | FlashForward-2 | 2009 | |
| One of our agents had a flash forward of himself | Ajanlarımızdan birisi geleceği görüşünde... | FlashForward-2 | 2009 | |
| He remembers leads and investigatory paths | Önümüzdeki altı ay boyunca topladığımız ipuçlarını... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Those leads have already lead to significant breaks in the case. | O ipuçları daha şimdiden dava ile ilgili belirgin bilgiler elde etmemizi sağladı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| "Significant" might be overstating things a little, | Belirgin sözcüğü olaya biraz abartı katıyor. Ajan Weddeck. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Still, if your entire investigation is bottomed | Ayrıca bütün soruşturmayı tek bir ajanın gördüklerinin üzerine kuruyorsanız... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Perhaps we should hear from him. | ...belki de onun ağzından dinlemeliyiz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm the Deputy Field Director, Madame Chairman. | Ben Saha Operasyonları Başkanı'nın vekiliyim, Başkan Hanımefendi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yes, you seem to have landed on your feet quite nicely, | Evet, görünen o ki ayaklarınız yere sağlam basıyor, Bay Weddeck. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The point being, I'm the one heading up the investigation. | Anlatmak istediğim bu soruşturmanın başındaki kişi benim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Not to mention the fact | Üstelik Ajan Benford'un zaten yalan cihazında test edildiğini söylemem gerek yoktur. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In that case, | Bu durumda ona birkaç soru sormamızın kusuruna bakmaz öyleyse. | FlashForward-2 | 2009 | |
| This hearing reconvenes tomorrow at 10:00 A.M... | Bu oturum Ajan Benford'un görüşlerini almak için yarın saat 10.00'a ertelenmiştir | FlashForward-2 | 2009 | |
| Just tell the truth, Mark. | Sadece doğruları söyle, Mark. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's gotten us this far. | Onlar bizi buraya kadar getirdi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah. It's a little awkward. | ...dövmesi vardı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| ¶ Laugh about ¶ Why would I be angry? | Beni öldürmen için arıyorlar, Mikey. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The last time Mark had a problem, | En son Mark'ın bir sorunu olduğunda,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| he was away from home testifying in one of his cases. | ...evden uzaktaydı ve davalarından birini ispatlamaya çalışıyordu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Because I was loaded, okay? | Çünkü içkiliydim! Tamam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Before he turned around, the flash forward ended. | Arkasını dönmeden, geleceği görüş sona erdi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| My son's condition makes him a little hard to read. | Oğlumun durumu onu anlamayı biraz güçleştiriyor. 1 | FlashForward-2 | 2009 | |
| Dylan's autistic. 1 | Dylan otistik. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're panicked over what might happen. | Olabilecekler konusunda endişeleniyorsun,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| But we've gotta use these flash forwards to our advantage. | ...fakat biz bu geleceği görüşleri avantaj olarak kullanacağız. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I know what caused the flash forwards. | Geleceği görüşlerin neden olduğunu biliyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Well, of course I do. | Tabii ki inanıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The world's greatest mystery's been solved by a boozer | Dünyanın en büyük gizemi Los Angeles'a giden bir... | FlashForward-2 | 2009 | |
| on a train bound for Los Angeles. | ...bir trenin vagonundaki ayyaş tarafından çözüldü. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Can you connect to the internet with that? | Onunla internete bağlanabiliyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Real quick, do an image search | Hemen gir ve görsellerde;... | FlashForward-2 | 2009 | |
| for "quantum physicist genius." | ..."Dahi Kuantum Fizikçisi" diye arama yap. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Go on. I'll wait. | Haydi. Bekliyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Which popped up first | Önce hangisi çıkıyor? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Me winning the Robert Wilson award | Robert Wilson ödülünü kazananmam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| or the jaunty one of me holding lab goggles | Yoksa laboratuvar gözlüklerini üreme... | FlashForward-2 | 2009 | |
| over my genitals? | ...bölgemde tutmam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hold up. You really | Dur bakalım. Sen gerçekten... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm obviously wasting my time. | Kesinlikle zamanımı boşa harcıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm sorry. I've just heard that line a hundred times before. | Üzgünüm ama bu yöntemi daha önce yüzlerce kez gördüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You genuinely want to know? Of course. | Hakikaten bilmek istiyor musun? Tabii ki. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The flash forwards were caused by you. | Geleceği görüşler senin yüzünden oldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's simple quantum mechanics, really. | Bu basit bir kuantum tekniği, gerçekten. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Whenever a heavenly body | Böyle muhteşem bir vücut,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| carries such an intense force of attraction, | ...üzerinde bu denli bir cazibe barındırdığında,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| the universe just goes... bananas. | ...evren de heyecanlanıyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Sounds technical. Helps if you have a PhD or two. | Bilimsel gözüküyor. Doktora yapıyorsan yardımı olur. | FlashForward-2 | 2009 | |
| If my calculations are correct, | Eğer hesaplamalarım doğruysa,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| your dark energy could bring about another catastrophe | ...üzerindeki kötü enerji her an yeni bir felakete yol açabilir. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Luckily, I've pinpointed the one location on Earth | Neyse ki, Dünya üzerinde seni durdurmaya... | FlashForward-2 | 2009 | |
| that has an irresistible enough force to counteract you. | ...yetecek kadar güçlü bir lokasyon belirledim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Let me guess | Dur tahmin edeyim: | FlashForward-2 | 2009 | |
| Your sleeper car. Grab your purse. | Yataklı vagonun mu? Çantanı al. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We've not a moment to lose. | Kaybedecek vaktimiz yok. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I thought for sure that would work. | Bunun işe yarayacağından emindim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| A 21 year old sorority girl, maybe. | 21 yaşındaki öğrenci bir kızda işe yarayabilirdi, belki. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But, um, I've learned never to go anywhere | Fakat şunu öğrendim ki; gerçek bir şey... | FlashForward-2 | 2009 | |
| unless I'm gonna get the real thing. | ...öğrenmeden, hiçbir yere gitmem. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The actual cause? | Gerçek sebebi mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I have a theory, but the, uh... | Bir teorim var fakat... | FlashForward-2 | 2009 | |
| The science is a little complicated. | ...bilim biraz karışıktır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm a complicated girl. I can handle it. | Ben de karışık bir kızım. Anlayabilirim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The most basic concept you need to understand | Temel olarak anlaman gereken şey;... | FlashForward-2 | 2009 | |
| is quantum superpositions. | ...kuantum çakışmaları. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Are you aware of the double slit experiment? | Young deneyi diye bir şeyden haberin var mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Well, there was that one time in college... | Üniversitedeyken bir keresinde... | FlashForward-2 | 2009 | |
| What about Schrödinger's cat? No, I'm not that kinky. | Peki ya Schrödinger'ın kedisi? Hayır, o kadar da karışık değilim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Okay. Now imagine you have a cat... | Tamam. Şimdi bir kedin olduğunu hayal et. | FlashForward-2 | 2009 | |
| B.B.L.'s a liter in the field and only one P.I.V. | Solunum cihazını hazırlayın. Bir bölgeden kanama var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We need access here! | Yolu açın! | FlashForward-2 | 2009 | |
| A teeny, tiny cat... | Ufacık, tefecik bir kedi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| MAN: We've got a gunshot wound to the abdomen. | Karın bölgesinde bir silah yarası. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We need to set up a peripheral. | Cihazı hazırlamamız gerek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Janis? We need access here! | Janis? Yolu açabilir miyiz? | FlashForward-2 | 2009 | |
| That fits in the palm of your hand. | Tam avcunun içi kadar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You also have a poisonous sardine. | Bir de zehirli sardalyan var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Once we close your palm, | Avcunu kapattığımızda,... | FlashForward-2 | 2009 |