Search
English Turkish Sentence Translations Page 19596
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And then I let go... | ...sonra da bıraktım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Looked down at his lifeless body, | Onun cansız bedenine baktım... | FlashForward-2 | 2009 | |
| quite satisfied. | ...baya tatmin edici bir şeydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Aren't you glad you asked? | Sorduğuna sevinmiyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I found this on the south exit camera. | Bunu güney çıkışı kamerasında buldum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, that's him. How long ago was this? | Evet, bu o. Bu ne kadar önce? | FlashForward-2 | 2009 | |
| 17 minutes. | 17 dakika. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Where could he be heed this time of night? | Gecenin bu saatinde nerede dikkat çekmeyebilir ki? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You getting on? | Binecek misin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Then get on. Come on. We gotta go. | O zaman bin, haydi. Gitmemiz gerek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey, kid, you gotta pay the fare! Hey! | Çocuk, bilet parasını ödemen gerek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey, kid. (snaps fingers) | Çocuk? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You gotta pay the fare. Now do you have it or not? | Bilet parasını ödemen gerek. Paran var mı yok mu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yo. | Hey! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Are you lost? | Kayıp mı oldun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| To our friends | Dostlarımıza... | FlashForward-2 | 2009 | |
| at 25696 Sawyer Court, | ...25696 Sawyer sokağı... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Los Angeles, California, 90024. | ...Los Angeles, California, 90024. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What is he, brain damaged or something? | Ne bu şimdi özürlü falan mı bu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's my house, too. That's your house? | Aynı zamanda orası benim de evim. Orası senin evin mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You know that address? | Adresi biliyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, and he's gonna need a transfer. | Evet ama aktarma yapması gerek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's $1.55. | 1,55 dolar tutar bu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Don't worry, kid. | Üzülme, evlat. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Do you know any magic tricks? | Senin sihir numaraların var mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| No, mijo. I don't do magic. | Hayır, ahbap. Sihirden anlamam. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You said an hour. It's been over three. | Bir saat demiştin. Neredeyse üç saat oldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| She's back in surgery. | Tekrardan ameliyata alınmış. | FlashForward-2 | 2009 | |
| She'll pull through. Why? | Atlatacaktır. Neden? | FlashForward-2 | 2009 | |
| She had a flash forward, so she has a future? | Onun bir geleceği görüşü vardı diye geleceği de mi var? | FlashForward-2 | 2009 | |
| WOMAN: 450 out, and she's tachy in the 130s. | Kan basıncı 4,5'a 1,3. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What are we waiting for? | Neyi bekliyoruz? Burada tek bir seçeneğimiz var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| 5 0 Vicryl. | 5.0 Vicryl ver. | FlashForward-2 | 2009 | |
| With all due respect, Dr. Benford | Kusuruma bakma, Dr. Benford ama... | FlashForward-2 | 2009 | |
| We're gonna do a B lynch. | Rahmini almamız gerekiyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| DEMETRI: Did I ever tell you about the night before | Quantico'dan onunla birlikte mezuniyetimizin bir gece öncesini anlattım mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| We're at some dorm room getting hammered. | Bir yurt odasında kafayı çekiyorduk. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I get us a beer. We finish. She gets us a couple more... | Ben biraya alışkındım. İçtik. Sonra birkaç tane daha getirdi... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Then a couple of shots, and, uh, I'm starting to worry | ...sonra birkaç fondip en son endişelenmeye başladım... | FlashForward-2 | 2009 | |
| that nerdy little girl's gonna have to have | ...bu küçük inek kızın midesi kalkar dedim, değil mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| BRYCE: There's no guarantee that a B lynch | Rahmini almamızın kanamayı durduracağına bir garanti yok. | FlashForward-2 | 2009 | |
| A b lynch is a far less invasive procedure. | Rahmini almak en azından doğal prosedür. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Gives her a fighting chance of still having | Ona en azından normal sağlıklı bir uterus için savaşma şansı verir. Anca. | FlashForward-2 | 2009 | |
| DEMETRI: Next thing I know, it's 4:00 A.M. | Sonra saat gece yarısı 4.00 falandı... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I wake up on linoleum, got a foot in the toilet. | ...döşemede uyandım tuvalete doğru gideyim dedim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I look over. Janis is at the kitchen table | Bir baktım, Janis mutfak tezgahında parayı çarptırarak bardaklara sokmaya çalışıyordu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Her insides are stronger than any bullet. | Bildiğim bir şey varsa iç dünyası bütün o mermilerden güçlüdür. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Would you be making the same decision | Hastayı yakinen tanımasaydın aynı kararı verir miydin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| 5 0 Vicryl. | 5.0 Vicryl. | FlashForward-2 | 2009 | |
| AL: Let me get this straight | Şunu bir anlayalım... | FlashForward-2 | 2009 | |
| You blacked out after five drinks, | Beş içkiden sonra bayılıp düştün ve rozet almana izin mi verdiler? | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's... (chuckles) You know why? | Bu... Neden biliyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Because I'm always right about everything. | Çünkü her daim her şeyde çok haklıyımdır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's like the hand on Mark's board. | Tıpkı Mark'ın panosundaki gibi bir el. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey, guys. Dig in, cowboy, princess. | Selam gençler, yumulun bakalım kovboy ve prenses! | FlashForward-2 | 2009 | |
| A very cool costume. | Harika bir kostüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| And? | Ve de... | FlashForward-2 | 2009 | |
| You really should see a dentist. | Gerçekten bir dişçiye görünmelisin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| My parents couldn't afford braces. | Babamlar diş telinin parasını ödeyemez. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Thanks for coming out tonight. | Geldiğin için çok teşekkürler. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I love Halloween. | Cadılar Bayramına bayılıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| And, uh, I was worried about you. | Senin hakkında endişelendim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's good to see you out doing normal stuff. | Rutin işlere döndüğünü görmek sevindirici. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, I think it's a good idea | Evet hepimiz için yeniden başlamak iyi bir fikir. Haydi gidelim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Okay. Paying a little bit more... | Tamam. Aileye biraz daha... | FlashForward-2 | 2009 | |
| ¶ Om ¶ | Eğer istediğin şarkı buysa,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| On March 15th, 2010, | 15 Mart 2010'da,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Your briefing Did it say who killed me? | Şu brifingde beni kimin öldüreceği de yazıyor muydu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| My daughter's alive. Hi, Dad. | Kızım hayatta. Selam, baba. | FlashForward-2 | 2009 | |
| She saw something she shouldn't have... | Görmemesi gereken bir şey görmüş ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| and got in trouble with Jericho. | ...başı Jerciholarla derde girmiş. 1 | FlashForward-2 | 2009 | |
| The second that Jericho knows that I'm still alive, | İkinci olarak, Jericholar hayatta olduğumu biliyorlar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| they'll find me, and they'll kill me. 1 | Beni bulacaklar ve öldürecekler. | FlashForward-2 | 2009 | |
| N.S.A. finally sent back a new rendering of Suspect Zero. | N.S.A. sonunda Şüpheli X'in yeni görüntülerini gönderdi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What's that on his hand? That looks like a ring. | Şu elindeki de ne? Bir yüzüğe benziyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| This morning I was thinking about committing suicide. | Bu sabah intihar etmeyi planlıyordum. Aman Tanrım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Everything's changed for me now. | Şimdi ise benim için her şey değişti. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Who's the woman? She was in my vision. | Kim bu kadın? Görüşümdeydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In my flash forward, I saw this symbol. | Geleceği görüşümde, bu sembolü gördüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's a Japanese letter. | Bunlar Japon harfleri. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What's it mean? "Believe." | Anlamı ne? "İnanmak" | FlashForward-2 | 2009 | |
| See there, | İşte şurada,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| there... | ...şurada... | FlashForward-2 | 2009 | |
| And there. | ...ve şurada. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's metastasized. | Sıçramış. | FlashForward-2 | 2009 | |
| To the liver. | Karaciğere... | FlashForward-2 | 2009 | |
| And no sign of it in the lungs or bones? | Kemik ve ciğerlerde hiçbir izi de yok mu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Look, we hoped this treatment would have stopped the growth. | Bu tedavinin büyümeyi durduracağını umut ediyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It doesn't seem to have had an effect. | Fakat etkili oluyormuş gibi gözükmüyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What about hormone therapy? | Peki ya hormon tedavisi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Bryce, you're stage four. | Bryce, 4. derecedesin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's not likely to do much except make you feel lousy. | Bu, sana kötü hissettirmekten başka bir işe yaramaz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I feel all right now. | ...kendimi iyi hissediyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's not atypical for this type of cancer. | Bu, bu tip kanserlerde normal olan bir durum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm gonna be straight with you, Bryce. | Seninle açık konuşacağım, Bryce. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We're running out of options. | Seçim hakkımız kalmıyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We could try another round of chemo. | Bir kez daha kemoterapi yapabiliriz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I have patients at this point | Bu konumda olan ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| who have gotten into clinical trials. | ...klinik araştırmalarla kurtulan hastalarım oldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| How long have I got? | Ne kadar zamanım kaldı? | FlashForward-2 | 2009 |