English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 18472
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You were so damn perfect, | Çok ama çok iyiydin. | Extant-1 | 2014 |  |
| I couldn't even tell you how I felt about you. | Sana karşı hissettiklerimi bile söyleyemiyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| But now, I can say it to your face, | Ama şimdi direkt yüzüne söyleyebiliyorum, çünkü artık eskisi gibi değilsin. | Extant-1 | 2014 | |
| We know he'll seek you out. | Seni bulacağını biliyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| We're running facial recognition | Bin mil yarıçapı kadar bir alanda görüntüsünü yüz tanıma sistemiyle... | Extant-1 | 2014 | |
| within a thousand mile radius. | ...her bir güvenlik kamerasında taratıyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| The moment we know he's coming, you'll know. | Geldiğini öğrendiğimiz anda sana da haber vereceğiz. | Extant-1 | 2014 | |
| Meantime, go home and wait. | Bu sırada, eve gidip bekle. | Extant-1 | 2014 | |
| What about RestWell? | Peki ya RestWell? | Extant-1 | 2014 | |
| I made that go away. And JD Richter? | Hallettim onu. Peki ya JD Richter? | Extant-1 | 2014 | |
| Did you make that go away, too? | Onu da hallettin mi? | Extant-1 | 2014 | |
| Because, you know, this was his case. | Çünkü bu onun davasıydı. Artık değil. | Extant-1 | 2014 | |
| We need to keep the circle tight to get the job done. | İşi halletmek için çemberi dar tutmalıyız. | Extant-1 | 2014 | |
| Yeah. I understand. | Evet, anlıyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| that call, the drone... | O kadar, hava aracı... | Extant-1 | 2014 | |
| it was the hardest thing I ever had to do. | ...yapmak zorunda kaldığım en zor şeydi. | Extant-1 | 2014 | |
| I just want you to know that. | Bunu bilmeni istedim. | Extant-1 | 2014 | |
| They're asking for us in Surveillance. | Gözetleme bölümüne çağırıyorlar. | Extant-1 | 2014 | |
| Thank you, Shayna. I'll be right there. | Teşekkür ederim, Shayna. Hemen geliyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| You be ready for my call. | Arayacağım seni, hazırda bekle. | Extant-1 | 2014 | |
| You keep your phone on you, and the gun. | Telefonun ve silahın yanında olsun. | Extant-1 | 2014 | |
| I need to know when the time comes... | Zamanı geldiğinde tetiği çekebileceğinden emin olmalıyım. | Extant-1 | 2014 | |
| We'll find out, won't we? | Öğreneceğiz, değil mi? | Extant-1 | 2014 | |
| I remember the arguments when we introduced the self driving car. | Kendi kendine giden arabayı tanıttığımızda çıkan tartışmaları hatırlıyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Mm. It was so hard to convince people | İnsanları yoldaki en tehlikeli faktörün insan hatası olduğuna ikna etmek çok zordu. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, the same can be said of the battlefield, which is why | Aynı şey savaş alanı için de geçerli, bu yüzden burada sahip olduğumuz şey... | Extant-1 | 2014 | |
| what we have here is so extraordinary. | ...oldukça olağandışı. | Extant-1 | 2014 | |
| And here we have the woman of the hour. | Ve günün kadını da geldi. | Extant-1 | 2014 | |
| One of them anyway. Julie Gelineau. | Onlardan biri. Julie Gelineau. | Extant-1 | 2014 | |
| This is Senator Blake Stone. | Bu, Senatör Blake Stone. | Extant-1 | 2014 | |
| We have Colonels Davis and Cramer and Gianna Pelton | Yolodyne'dan Colonels Davis, Cramer ve Gianna Pelton. | Extant-1 | 2014 | |
| Julie here has done incredible work under incredible pressure. | Julie büyük baskı altında son derece büyük bir iş başardı. | Extant-1 | 2014 | |
| So, where is she? | Kızımız nerede? | Extant-1 | 2014 | |
| Lucy's getting ready. She'll be out in a minute. | Lucy hazırlanıyor. Bir dakika içinde burada olur. | Extant-1 | 2014 | |
| may I present Lucy, the future of Humanichs? | ...size Humanich'lerin geleceği, Lucy'yi takdim ediyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| What's up, bud? | Nasılsın dostum? | Extant-1 | 2014 | |
| You want straight Scotch or gin and tonic? | Viski, cin veya tonik ister misin? | Extant-1 | 2014 | |
| Ginger ale. | Zencefilli gazoz olsun. | Extant-1 | 2014 | |
| Ginger ale's more your speed, I think. | Bence zencefilli gazoz sana iyi gider. | Extant-1 | 2014 | |
| Did you steal that dress from my closet? | O elbiseyi dolabımdan mı çaldın? | Extant-1 | 2014 | |
| No. I printed it out. | Hayır, kendim çıkardım. | Extant-1 | 2014 | |
| Ethan showed me how. Is there something wrong? | Ethan nasıl yapılacağını gösterdi. Bir sorun mu var? | Extant-1 | 2014 | |
| I specifically told you it was inappropriate. | Özellikle sana bunun uygunsuz olduğunu söylemiştim. | Extant-1 | 2014 | |
| My people are blown away. | Bizimkiler çok etkilendi. | Extant-1 | 2014 | |
| They can't believe how human she feels. | Ne kadar insansı hissettiğine inanamıyorlar. | Extant-1 | 2014 | |
| We all agree we'd like to see a field test right away, | Derhal alan deneyi yapma kararı aldık. | Extant-1 | 2014 | |
| so, I assured them that there wouldn't be a problem with that. | Onlara sorun çıkmayacağını söyledim. | Extant-1 | 2014 | |
| I... I'll tell Charlie. | Ben... Charlie'ye söyleyeceğim. | Extant-1 | 2014 | |
| Julie, congratulations. | Julie, tebrik ederim. | Extant-1 | 2014 | |
| You and Charlie have really outdone yourselves. | Charlie'yle çok iyi iş çıkardınız. | Extant-1 | 2014 | |
| Hey. Nice dress. | Güzel elbise. | Extant-1 | 2014 | |
| You made quite the entrance. Well, I think Julie's mad at me. | Çok iyi giriş yaptın. Şey, Julie bana kızdı galiba. | Extant-1 | 2014 | |
| Oh, well, that won't last long. | Pek uzun sürmez. | Extant-1 | 2014 | |
| I think you look pretty. Thanks. | Bence çok güzel görünüyorsun. Teşekkürler. | Extant-1 | 2014 | |
| They said I'm ready for the field. | Alan için hazır olduğumu söylediler. | Extant-1 | 2014 | |
| I want to learn, Charlie. | Öğrenmek istiyorum, Charlie. | Extant-1 | 2014 | |
| I want to get all of the answers right. | Tüm sorulara doğru cevap almak istiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| What's up, Doc? | Ne oldu, Doktor? | Extant-1 | 2014 | |
| You know how to use that thing? | O şeyi nasıl kullanacağını biliyor musun? | Extant-1 | 2014 | |
| You want to find out? | Öğrenmek ister misin? | Extant-1 | 2014 | |
| Why don't you do us both a favor and put that down. | Neden ikimize de bir iyilik yapıp onu bırakmıyorsun? | Extant-1 | 2014 | |
| Nope. Not just yet. | Hayır. Şimdi olmaz. | Extant-1 | 2014 | |
| What can I do for you? | Nasıl yardımcı olabilirim sana? | Extant-1 | 2014 | |
| What can you do for me? | Benim için ne yapabilirsin? | Extant-1 | 2014 | |
| I was just interrogated | Daha yeni hükümet ajanları tarafından sorgulanıp tartaklandım. | Extant-1 | 2014 | |
| Kind of thought maybe the same thing had happened to you, | Senin de başına aynı şey gelmiş olabilir mi... | Extant-1 | 2014 | |
| and I was worried. But now that I see you, | ...diye merak ettim. Ama şimdi sana bakıyorum... | Extant-1 | 2014 | |
| well, you look positively glowing. | ...oldukça hararetli görüyorum seni. | Extant-1 | 2014 | |
| So what I'm wondering | Asıl merak ettiğimse neden bazı insanlar Shinola... | Extant-1 | 2014 | |
| and other people get the sh... | ...kullanırken, diğerleri | Extant-1 | 2014 | |
| All right, look, you stepped in this mess all by yourself. | Pekâlâ, bak. Bu belaya kendi isteğinle bulaştın. | Extant-1 | 2014 | |
| You know what I suggest you do? | Sana ne yapmanı söylemiştim? | Extant-1 | 2014 | |
| Clean off your boots and find yourself another case. | Botlarını temizleyip kendine yeni bir dava bul. | Extant-1 | 2014 | |
| You know, I would take that advice. | Bu tavsiyeye uyardım. | Extant-1 | 2014 | |
| I really would. | Gerçekten uyardım. | Extant-1 | 2014 | |
| The problem is, Big Brother not only took my case | Asıl sorun, Büyük Birader davamı almakla kalmadı... | Extant-1 | 2014 | |
| but he also took my license. | ...aynı zamanda lisansımı da aldı. | Extant-1 | 2014 | |
| Sorry doesn't keep me in beer and cowboy boots. | Üzgün olman burada benim elimi, kolumu bağlı tutamaz. | Extant-1 | 2014 | |
| You sort of buried the lead there, Molly. | Bir nevi ipucunu oraya gömdün, Molly. | Extant-1 | 2014 | |
| You failed to mention that we were looking for your 30 year old son. | 30 yaşında bir çocuk aradığımızdan söz etmiştin bana. | Extant-1 | 2014 | |
| Which, by the way, how is that even possible? | Bu arada, bu nasıl mümkün olabilir? | Extant-1 | 2014 | |
| It's complicated. Here's what I know. | Karışık bir durum. Tüm bildiğim: | Extant-1 | 2014 | |
| I'm outside a bar talking to you and... your son, | Bir barın dışında sen ve oğlunla konuşuyorum... | Extant-1 | 2014 | |
| and the next thing I know | ...ve sonra da Kuveyt'e geri dönmüş... | Extant-1 | 2014 | |
| watching my company drop to friendly fire. | ...arkadaşımın dost ateşiyle vuruluşunu izliyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| And when I wake up, I'm holding a gun to my head. | Ve uyandığımda kafama silah dayıyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Let's just say my mind has been expanded | Oz'da geçirdiğim gece yüzünden ufkum biraz açıldı diyelim. | Extant-1 | 2014 | |
| So, Molly, | Yani, Molly... | Extant-1 | 2014 | |
| if you want to claim flying monkeys... | Uçan maymun var desen... | Extant-1 | 2014 | |
| I'm listening. | ...dinlemeye hazırım. | Extant-1 | 2014 | |
| Good night, Charlie. | İyi geceler, Charlie. | Extant-1 | 2014 | |
| Thanks for coming over. | Geldiğin için sağ ol. | Extant-1 | 2014 | |
| Ethan likes it when you put him to bed. | Ethan onu yatağa yatırmanı seviyor. Ben de seviyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Congratulations on a successful night. | Başarılı bir gece için tebrik ederim. | Extant-1 | 2014 | |
| Thanks. You, too. | Sağ ol. Ben de seni tebrik ederim. | Extant-1 | 2014 | |
| All right, I should go. | Pekâlâ, gitmeliyim. | Extant-1 | 2014 | |
| Charlie, did you... | Charlie... | Extant-1 | 2014 | |
| mean all those things... | ...o söylediklerinde ciddi miydin? | Extant-1 | 2014 | |
| The good, the bad, and the ugly. | İyi, Kötü ve Çirkin. | Extant-1 | 2014 | |
| I mean, I said things I regret. | Yani pişman olduğum şeyler söyledim. Ama JD... Molly... | Extant-1 | 2014 | |
