English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 18471
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| She gets stuck in the mouth of the cave. | Mağaranın ağzında sıkışıp kaldı. | Extant-1 | 2014 |  |
| You're running out of oxygen. You have a stick of dynamite. | Senin de oksijenin bitiyor. Yanında dinamit var. | Extant-1 | 2014 | |
| If you use it, the woman will be killed. | Onu kullanırsan kadın ölecek. | Extant-1 | 2014 | |
| If you don't use it, everyone else will suffocate. | Kullanmazsan da herkes havasızlıktan ölecek. | Extant-1 | 2014 | |
| You should use the dynamite." | Dinamiti kullanman lazım." | Extant-1 | 2014 | |
| Pregnant woman in a cave. | Mağarada hamile bir kadın var. | Extant-1 | 2014 | |
| Wedged in the exit. | Çıkışta sıkışıp kalmış. | Extant-1 | 2014 | |
| here's a better one. | ...daha iyi bir tane sorayım. | Extant-1 | 2014 | |
| You are a soldier assigned to kill a terrorist | Binlerce insanın ölümünden sorumlu, bir teröristi öldürmek için... | Extant-1 | 2014 | |
| responsible for thousands of deaths. | ...görevlendirilmiş bir askersin. | Extant-1 | 2014 | |
| You have eyes on your target, but he's taken refuge in a school, | Hedefi görüyorsun, ancak bir okulda birilerini rehine almış... | Extant-1 | 2014 | |
| and is surrounded by small children. | ...ve etrafında küçük çocuklar var. | Extant-1 | 2014 | |
| You should blow up the school, killing the children. | Çocukları öldürerek okulu havaya uçurmalısın. | Extant-1 | 2014 | |
| Thank you, Lucy. | Teşekkür ederim, Lucy. | Extant-1 | 2014 | |
| Killing a bunch of school children. | Bir grup okul çocuğu öldürmek. | Extant-1 | 2014 | |
| She didn't even flinch. | Korkmadı bile. | Extant-1 | 2014 | |
| She made the tough call, quickly and efficiently. | Çabuk ve etkili bir şekilde zor bir karar verdi. | Extant-1 | 2014 | |
| Now, those are the very calls that she'll need to make in the field, | Bunlar alanda vermesi gereken kararlar olacak... | Extant-1 | 2014 | |
| so, we shouldn't shy away from them. | ...bu nedenle bunlardan çekinmemeliyiz. | Extant-1 | 2014 | |
| Yeah, and she probably would have made the tough call to launch nukes | Evet, muhtemelen Küba Füze Krizi'nde tek bir göz sensörünü bile kırpmadan... | Extant-1 | 2014 | |
| I don't have the luxury of discussing battlefield ethics, | Tepeme binen iki albay ve bir senatör varken... | Extant-1 | 2014 | |
| as I have two colonels and a senator breathing down my neck. | ...savaş ahlakını tartışma gibi bir lüksüm yok. | Extant-1 | 2014 | |
| Now, they would like to know what all their research | Araştırma parasının neye harcandığını bilmek isteyeceklerdir. | Extant-1 | 2014 | |
| So, we're gonna do a bit of a bot and pony show. | Şimdi biraz gösteri zamanı. | Extant-1 | 2014 | |
| Buy Lucy something nice to wear. | Lucy'ye giyecek güzel bir şeyler satın alın. | Extant-1 | 2014 | |
| And congratulations. | Ve tebrik ederim. | Extant-1 | 2014 | |
| She is spectacular. | Harikulade olmuş. | Extant-1 | 2014 | |
| Charlie, we can fix this, tweak the algorithms. | Charlie, bunu düzeltebiliriz, algoritmaları ayarlayabiliriz. | Extant-1 | 2014 | |
| Keep telling yourself that. | Bunu söyleyip dur kendine. | Extant-1 | 2014 | |
| I'm General Tobias Shepherd. | Ben General Tobias Shepherd. Evet, kim olduğunuzu biliyorum, General. | Extant-1 | 2014 | |
| I'm familiar with your work. | Senin işine aşinayım. | Extant-1 | 2014 | |
| Second K, right? | İkinci K, değil mi? İkinci Kuveyt Savaşı, evet. | Extant-1 | 2014 | |
| But you and I had very different wars, Mr. Richter. | Ama ikimiz çok farklı savaşlardaydık, Bay Richter. | Extant-1 | 2014 | |
| I'll say we did. | Öyle diyebilirim. | Extant-1 | 2014 | |
| So I see you've just kept on doing what you do. | İşinize devam ettiğinizi görüyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Your case has been officially closed, so you're all done here. | Davanız resmi olarak kapandı. Yani, burada işimiz bitti. | Extant-1 | 2014 | |
| Just when I was starting to enjoy the amenities. | Tam da rahatlığın tadını çıkarmaya başlamıştım. | Extant-1 | 2014 | |
| Go home, Mr. Richter. | Evinize gidin, Bay Richter. | Extant-1 | 2014 | |
| Go quietly about your life. | Hayatınıza sessizce devam edin. | Extant-1 | 2014 | |
| And if you're quiet enough, maybe I won't hear you. | Ve yeterince sessiz olursanız, sizi duymayabilirim. | Extant-1 | 2014 | |
| Funny. You know, that is exactly what my C.O. told me | Komik. Bölük komutanım da terhis belgemi verdiğinde öyle söylemişti. | Extant-1 | 2014 | |
| Should have listened. | Onu dinlemeliydin. | Extant-1 | 2014 | |
| Listening to bullies isn't my strong suit. | Saçmalıkları dinlemek gibi bir çabam yok. | Extant-1 | 2014 | |
| Hey, General? | General? | Extant-1 | 2014 | |
| What have you done with Molly Woods? | Molly Woods'a ne yaptınız? | Extant-1 | 2014 | |
| I recommend that you leave here, | Burayı terk etmenizi Dr. Woods'la tanıştığınızı dahi unutmanızı öneririm. | Extant-1 | 2014 | |
| And that is a strong recommendation. | Ve bu güçlü bir tavsiyedir. | Extant-1 | 2014 | |
| Which one do you prefer? | Hangisini tercih edersin? Bilmiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Can I try on both? Sure. | İkisini de deneyebilir miyim? Tabi. | Extant-1 | 2014 | |
| There's a mirror over there if you want to see how you look. | Nasıl göründüğüne bakmak istersen şurada ayna var. | Extant-1 | 2014 | |
| It's kind of nice having another female around. | Burada bir başka kadının olması güzel. | Extant-1 | 2014 | |
| It can get pretty man cave when Charlie and Ethan get together. | Charlie ile Ethan bir araya geldiğinde odadan hiç çıkmıyorlar. | Extant-1 | 2014 | |
| Where did you get that? | Nereden buldun onu? Dolabından. Ne oldu ki? | Extant-1 | 2014 | |
| Because it wasn't an option. | Çünkü bu bir seçenek değildi. | Extant-1 | 2014 | |
| Sorry, I just thought, you have a closet | Üzgünüm, tıka basa dolu dolabın var diye düşünmüştüm | Extant-1 | 2014 | |
| It's nice, but it's... inappropriate. | Güzel olmuş, ama uygun değil. | Extant-1 | 2014 | |
| You need to wear something professional. | Mesleki bir şeyler giymek zorundasın. | Extant-1 | 2014 | |
| This isn't professional? | Bu mesleki değil mi? Hayır. | Extant-1 | 2014 | |
| Why don't you just go put on the blue one? | Neden gidip mavi olanı giymiyorsun? | Extant-1 | 2014 | |
| I love the tapioca balls. | Tapyoka toplarına bayılıyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Oh, dude, you got to love the tapioca balls. | Dostum, onları sevmek zorundasın. | Extant-1 | 2014 | |
| I wish Lucy could taste 'em. | Keşke Lucy de tadabilseydi. | Extant-1 | 2014 | |
| We can get her one if you want. | İstersen ona da bir tane alabiliriz. | Extant-1 | 2014 | |
| This one one is for you. | Bu senin için. | Extant-1 | 2014 | |
| This one is for you. | Bu senin için. | Extant-1 | 2014 | |
| You okay, bud? Ethan! | İyi misin dostum? Ethan! Ethan? | Extant-1 | 2014 | |
| Ethan? | Çapraz bulmaca çözmek gibi bir şey olabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| Ethan? Ethan? | Ethan! Ethan? | Extant-1 | 2014 | |
| Hey, buddy? Hey. | Hey, dostum? | Extant-1 | 2014 | |
| Charlie... | Charlie... | Extant-1 | 2014 | |
| who's Molly? | Molly kim? | Extant-1 | 2014 | |
| Do you like my outfit? | Kıyafetlerimi sevdin mi? | Extant-1 | 2014 | |
| I don't know a lot about girls' clothes. | Kızların kıyafetleriyle ilgili pek bir şey bilmiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| If you don't like it, you can print clothes right here. | Hoşuna gitmediyse, buradan kıyafet çıkarabilirsin. | Extant-1 | 2014 | |
| Really? Julie does it all the time. | Gerçekten mi? Julie bunu sürekli yapıyor. | Extant-1 | 2014 | |
| She printed me this T shirt. | Bana bu tişörtü çıkardı. | Extant-1 | 2014 | |
| That's pretty cool. | Çok iyiymiş. | Extant-1 | 2014 | |
| You pick the design? | Tasarımı sen mi seçiyorsun? Evet, elbette. | Extant-1 | 2014 | |
| You're good. | İyiymişsin. | Extant-1 | 2014 | |
| I told him he must have seen her face on TV or something, | Yüzünü televizyonda falan görmüş olabilir dedim... | Extant-1 | 2014 | |
| but I think he still may be glitchy. | ...ama hâlâ arızalı olabilir diye düşünüyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| I took care of the immediate memory stammer. | Anlık bellek teklemesinin icabına baktım. Hafızayı sildin mi? | Extant-1 | 2014 | |
| Julie, Ethan knows something's going on here. | Julie, Ethan burada bir şeylerin olup bittiğinin farkında. | Extant-1 | 2014 | |
| These glitches... I don't know if I can fix what you've done. | Şu arızalar... Yaptığını nasıl tamir edebilirim bilmiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Charlie, he was about to kill himself. | Charlie, kendisini öldürmek üzereydi. | Extant-1 | 2014 | |
| Look at him now. Glitches and all, he's happy. | Şimdi ona bir bak. Arızalara rağmen mutlu. | Extant-1 | 2014 | |
| You can't argue with that. | Bunu tartışamayız. | Extant-1 | 2014 | |
| Just seems like we keep making excuses | Etik, anlamsız tercihler için bahane üretip duruyoruz, öyle değil mi? | Extant-1 | 2014 | |
| What are you saying? | Ne demek istiyorsun? Diyorum ki... | Extant-1 | 2014 | |
| I've got my own ethical adapter, | Benim kendi etik bağdaştırıcım var... | Extant-1 | 2014 | |
| and its little alarm bells keep going off, | ...ve küçük alarmı sürekli çalıp duruyor... | Extant-1 | 2014 | |
| Sometimes you have to make choices for the greater good, Charlie. | Bazen çoğunluğun iyiliği için seçim yapmak zorunda kalırsın, Charlie. | Extant-1 | 2014 | |
| The greater good? Julie, you wiped Ethan's memory. | Çoğunluğun iyiliği mi? Julie, Ethan'ın hafızasını sildin. | Extant-1 | 2014 | |
| Lucy's killing school children without even hesitating. | Lucy tereddüt bile etmeden okul çocuklarını öldürüyor. | Extant-1 | 2014 | |
| And now you're letting her bond with Ethan. It's like... | Ve şimdi onun Ethan'la arkadaşlık kurmasına izin veriyorsun. Bu tıpkı | Extant-1 | 2014 | |
| If you have a problem with the way I run this operation... | Bu operasyonu yürütmemle ilgili bir sıkıntın varsa... | Extant-1 | 2014 | |
| you can go find yourself another job. | ...gidip kendine başka bir iş bulabilirsin. | Extant-1 | 2014 | |
| I promised Ethan I'd stay. | Ethan'a kalacağıma dair söz verdim. | Extant-1 | 2014 | |
| I wanted to stay for you, too, | Senin içinde kalmak istemiştim, çünkü seni önemsiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| You were kind, you were brilliant. | Nazik, zeki biriydin sen. | Extant-1 | 2014 | |
