Search
English Turkish Sentence Translations Page 178555
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| There wereh't no tape recorder here. I'd have noticed. | Burda öyle teyp gibi bir şey yoktu. Olsaydı, görürdüm. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| The police would've found it. | Belki polisler almıştır. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Sure, but he must have had it with him. | Olabilir, ama onu hep yanında taşırmış. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Maybe it's in a diiferent room? | Belki de başka bir odadadır? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Like, I don't know what a tape recorder looks like? | O dediğiniz şeyin neye benzediğini bilmiyorum ki? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| The cleaner found a hearing aid... | Temizlikçi yatağın altını temizlerken | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| When she was cleaning under the bed, | bir işitme cihazı bulmuştu... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| but that had to be the previous occupant's_. | Herhalde bir önceki müşteriye aitti. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Where is it? | Nerede o şimdi? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Actually, I was meant to phone the gentleman from the police, | Aslında, polisteki o beyefendiye telefon edip bildirecektim ama, | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| only I mislaid___ | polisin bana verdiği | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| the phone number. Excuse me. | telefon numarasını kaybettim. Özür dilerim. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| May 23rd_ p00/grafex meeting with... | 23 Mayıs. Polygrafex toplantısı... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Printers' inks wholesaler; Poffarb_ | baskı mürekkebi toptancısı, Polfarb. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Saturday June 4th, time: 11 pm. | 4 Haziran Cumartesi Saat 23.00. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I have to check. Am I dreaming this? | Sen de bir dinle bakalım. Yoksa ben rüya mı görüyorum? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Daddy. Daddy. | Babacığım. Babacığım. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Is that you, princess? | Prenses, sen misin? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| What's that? More of the therapy? Whose voice is that? | Nedir bu, terapinin bir parçası mı? Bu ses kimin? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| No. It was recorded at night, in his room. | Kayıt gece kendi odasındayken yapılmış. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Listen to the final recording. | Son kaydı bir dinle. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Sunday, June 5th, time: Five after midnight. | 5 Haziran Pazar. Gece yarısını beş geçiyor. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| To my wife, jadwiga. | Karım, Jadwiga'ya. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I apologize for talking to you like this | Seninle bu şekilde konuştuğum için özür dilerim. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| /t'd be easier to write a letter | Aslında mektup yazmak daha kolay olabilirdi. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I've nothing left to /ive for. | Daha fazla yaşamamı gerektirecek bir neden kalmadı. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| You don? Love me. Maybe even hate me. | Beni sevmediğini biliyorum. Belki benden nefret bile ediyorsundur. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I found out today... | Kasia'nın ölümünden ve Bartek'in hastalığından tamamen benim... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Don't worry about money. | Para konusunu düşünme. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Igor runs a trust fund for me. | Igor, benim için bir vakıf fonu işletiyor. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| You're authorized to use the account. | Sana da bu hesabı kullanma yetkisi verdim. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| They've also got my policy. | Ayrıca bir de poliçem var. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| We have a kind of mutual insurance society. | İkimizi de kapsayan bir hayat sigortası poliçesi. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| The money'// he/p with bartek's operation... | Şayet uygun bir fırsat bulunur da Bartek'e yurt dışında | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| If the chance comes up for a transplant abroad. | organ nakli yapma şansı doğarsa, bu poliçe masrafları karşılar. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Bye, Darling. | Elveda, sevgilim. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I always loved you more than you thought. | Seni her zaman sandığından daha çok sevdim. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I don't believe it was suicide. Can you picture it? | Ben bunun intihar olduğuna inanmıyorum. Bir düşünsene? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| A guy records a letter of farewell, then swallows some tablets, | Adamın biri veda mektubu kaydediyor, sonra da kendini öldürmek için bir sürü hap yutuyor, | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Gets dressed, packs, leaves. But then changes his mind again, | Giyiniyor, eşyalarını topluyor, sonra tekrar fikir değiştiriyor, | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| and sticks a skewer in his eye. | ve gözüne bir şiş sokup kendini öldürüyor. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Have forensics run a phonoscopic analysis. | Uzmanlara ayrıntılı bir ses analiz yaptır bakalım. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| We need to know who was pretending to be his daughter. | Adamın kızı rolünü kim oynuyormuş? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| And I'll find out who Igor is. | Ben de Igor'un kim olduğunu bulmaya çalışayım. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| And the investigation's version? As I predicted, boss. | Soruşturma sence hangi safhada? Tahmin ettiğim gibi, patron. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Henryk was murdered by one of the patients... | Henryk hastaların biri tarafından öldürülmüş... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Under the influence of emotions related to the therapy. | Terapiyle ilgili yoğun duygusal gerilim bu suça neden olmuş. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| People kill because they're drunk, | İnsanlar sarhoşken öldürür, | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| or for money, or under orders, or out of political necessity. | ya da para için, biri emir verdiği için ya da politik nedenlerle öldürürler. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| And the prosecutor? | Peki ya, savcı? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Routine blah, blah, blah. I wouldn't worry about it. | Bildiğin saçmalık. Hiç dert etmiyorum. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| They're questioning the family, the patients, his customers. | Ailesini, hastaları ve müşterilerini sorguluyorlar. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I don't think that poses any dangerto us. | Bu durumda bize uzanabileceklerini pek sanmıyorum. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| All right. You can go. | Tamam. Gidebilirsin. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Do you know what a phonoscopic analysis is? | Ayrıntılı ses analizinin ne olduğunu biliyor musunuz? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Kind of like fingerprints? Right? Something with the voice? | Parmakizi gibi bir şey, değil mi? Sesten kimlik tespiti gibi? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Telak had a habit of recording everything. | Telak'ın herşeyi kaydetme gibi bir huyu varmış. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| He recorded something crucial to the investigation. | Ve soruşturmamız için hayati önemde bir şey kaydetmiş. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I wouldn't want to hear it. | Duymak isteyeceğimi zannetmiyorum. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| It seemed to him that he was hallucinating_. | Ona halüsinasyon görüyormuş gibi gelmiş. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| He recorded it. | Ama,Telak ve ölmüş kızı arasındaki bir konuşmayı da | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| We sent the material for analysis. The results are unequivocal. | Ses kaydını analize gönderdik ve sonuçlar bariz bir şekilde karşımıza çıktı. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| The person who stood outside Telak's door... | Telak'ın kapısının dışında durup da... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Pretending to be his daughter was you. | kızıymış gibi konuşan ses, size aitti. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Is this some kind of a joke? | Nedir bu, bir tür şaka mı? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| No. It's impossible. I don't believe it. | Hayır. İmkânsız bu. Kesinlikle olamaz. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| This isn't a matter of what you believe. | Bu sizin neye inandığınıza bağlı bir şey değil. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| You stand outside Telak's door pretending to be his daughter, | Telak'ın kapısı dışında durup kızıymışsınız gibi konuşuyorsunuz, | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| pleading with him to come to you. | ve size ulaşması için yalvarıyorsunuz. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Telak's driven to such despair that he records a suicide leiler___ | Telak da umutsuzluğa kapılıp bir intihar mektubu kaydediyor... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| and then swallows a boitleful of sedatives. | sonra da bir şişe sakinleştirici hap yutuyor. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| The facts suggest... | Deliller bize gösteriyor ki... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| you decided to kill him yourself. | onu kendiniz öldürmeye karar verdiniz. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| If you do nothing to clear this up, | Şayet bizi aksine ikna edemezseniz | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| you'll be leaving here to be detained. | sizi tutuklanmak üzere karakola sevkedeceğiz, | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| no, it lust can't be. | gerçekten de olamaz. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| /miss you, daddy. | Seni çok özledim, Babacığım. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| /miss you too, princess. | Ben de seni özledim, Prenses | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Well? | Eee, ne diyorsunuz? | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| It's my voice... | Ses, benim sesim ama... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| But they're not my words. | Kelimeler bana ait değil. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I just remember that... That evening... | O geceyi hatırlıyorum. O akşam... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I brushed my teeth with my finger... | diş fırçamı evde unuttuğum için... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Because I'd forgotten my toothbrush. | dişlerimi parmağımla temizlemiştim. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| And then I went to bed. | Sonra da yattım. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I mean, I'm not a somnambulist I don't walk in my sleep. | Söylemek istediğim, ben uyurgezer değilim, uykumda hiç yürümem. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I don't know how to explain this. | Bunu nasıl açıklıyabileceğimi bilmiyorum. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| This is an arrest warrant | Bakın, bu bir tevkif müzekkeresi. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I shan't sign it yet. But you are the chief suspect. | Bunu henüz imzalamadım ama baş şüphelimiz sizsiniz. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Please don't leave the city and don't talk to anyone. | Lütfen şehirden ayrılmayın ve kimseyle de konuşmayın. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| The slightest shadow of suspicion... | Bakın, delilleri karartmaya yönelik... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| That you're hampering the investigation... | en ufacık bir çabanızı gördüğümüzde... | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| And you'll be detained that very same day. | o gün tutuklanırsınız, bunu bilin. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Yes. I understand. | Evet, anlıyorum. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I won't hamper anything. | Hiçbir şeyi karartmayacağım. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| I'm as anxious as anyone fur this tn be cleared up. | Ben de bu işten kendimi sıyırmak için çabalıyorum. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| You can go now. | Şimdi, gidebilirsiniz. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| Give her a guardian angel. | Ona bir çıkış belgesi ver. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| You can go in. The prosecutor's waiting. | Siz girebilirsiniz, Savcı hanım sizi bekliyor. | Uwiklanie-1 | 2011 | |
| They won't let you out without this. | Bu belge olmadan dışarı çıkmanıza izin vermezler. | Uwiklanie-1 | 2011 |