• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 177299

English Turkish Film Name Film Year Details
They'd killed a shoat. Yavru bir domuz öldürdüler. Bir tane yavru domuzu vurdular. Bir tane yavru domuzu vurdular. Bir tane yavru domuzu vurdular. True Grit-1 2010 info-icon
And a fire built up under a wash pot for scalding water. Kazanda su kaynatmak için ateş yaktılar. Haşlamak için çamaşır kazanının altında bir ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. Haşlamak için çamaşır kazanının altında bir ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. Haşlamak için çamaşır kazanının altında bir ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. True Grit-1 2010 info-icon
What'dja do? Siz ne yaptınız? True Grit-1 2010 info-icon
Announced we was U.S. Marshal�s, I hollered out to Aaron. Biz ABD polis şefleriyiz, Aaron’a seslendim. Amerikan Marşal'ı olduğumuzu söyledim, ve Aaron'a yüksek sesle bağırdım. Amerikan Marşal'ı olduğumuzu söyledim, ve Aaron'a yüksek sesle bağırdım. Amerikan Marşal'ı olduğumuzu söyledim, ve Aaron'a yüksek sesle bağırdım. True Grit-1 2010 info-icon
I needed to talk to his two boys. İki oğluyla konuşmam gerekiyordu. İki oğluyla konuşmam gerektiğini söyledim. İki oğluyla da konuşmalıydım. İki oğluyla konuşmam gerektiğini söyledim. İki oğluyla da konuşmalıydım. İki oğluyla konuşmam gerektiğini söyledim. İki oğluyla da konuşmalıydım. İki oğluyla da konuşmalıydım. True Grit-1 2010 info-icon
He raised an axe, Baltayı havaya kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. True Grit-1 2010 info-icon
and commenced to cussing us and blackguarding this court. Balta elindeyken bize sövmeye başladı ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. True Grit-1 2010 info-icon
What did he do then? Sonra ne yaptı? Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? True Grit-1 2010 info-icon
I backed away from the axe. Baltadan kaçmak için geri çekildim. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. Baltadan kaçtım. Onunla konuşmaya çalıştım. True Grit-1 2010 info-icon
Tried to talked some sense into him. Onunla adam gibi konuşmaya çalıştım. True Grit-1 2010 info-icon
While this was going on C.C. he edges over to the wash pot there, behind the steam. Bunlar olurken C.C. kazanın orda, buharın ardında konuşlanmıştı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. Bunlar olurken C.C. kazanın yanında buharın arkasındaydı. True Grit-1 2010 info-icon
And picks up a shot gun. Av tüfeğini kaptı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. True Grit-1 2010 info-icon
Potter seen him, but it was to late. Potter onu görmüştü, ama artık çok geçti. True Grit-1 2010 info-icon
C.C. Wharton pulled out on Potter with one barrel. C.C. tetiği çekti ve Potter’a bir el ateş etti. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. C.C. Wharton tüfeği Potter'ın üzerine boşalttı. True Grit-1 2010 info-icon
Turned to do the same for me and I shot him. Aynısını bana yapmak için döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. Daha sonra aynısı için bana döndü ve ben de onu vurdum. True Grit-1 2010 info-icon
And the old man raised the axe. Ve yaşlı adam baltayı kaldırdı. Daha sonra yaşlı adam baltayı kaldırdı. Ben de onu vurdum. Daha sonra yaşlı adam baltasını kaldırdı. Onu da vurdum. Daha sonra yaşlı adam baltayı kaldırdı. Ben de onu vurdum. Daha sonra yaşlı adam baltasını kaldırdı. Onu da vurdum. Daha sonra yaşlı adam baltayı kaldırdı. Ben de onu vurdum. Daha sonra yaşlı adam baltasını kaldırdı. Onu da vurdum. Daha sonra yaşlı adam baltasını kaldırdı. Onu da vurdum. True Grit-1 2010 info-icon
And I shot him. Ve onu vurdum. True Grit-1 2010 info-icon
Otis lit out, and I shot him. Otis tabanları yağladı, arkasından ateş ettim. Otis sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. Otis sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. Otis sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. True Grit-1 2010 info-icon
C.C. Wharton and Aaron Wharton were dead when they hit the ground. C.C. yere yığıldı kaldı, Otis kaçmayı başardı. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Otis kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Otis kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Otis kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. True Grit-1 2010 info-icon
Did you find the jar with a hundred and twenty dollars in it? İçinde yüz yirmi dolar bulunan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldun mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldun mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldun mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? True Grit-1 2010 info-icon
Leading. Sustained. İtirazımı yineliyorum. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. True Grit-1 2010 info-icon
Found a jar with a hundred and twenty dollars in it. İçinde yüz yirmi dolar olan bir kavanoz buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. İçindeki 125 dolarla birlikte kavanozu buldum. True Grit-1 2010 info-icon
What became of Otis Wharton? Otis Wharten’a ne oldu? Otis Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? Otis Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? Otis Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? True Grit-1 2010 info-icon
There he sits. İşte orda oturuyor. Şurada oturuyor. Şurada oturuyor. Şurada oturuyor. Şurada oturuyor. Şurada oturuyor. Şurada oturuyor. Şurada oturuyor. True Grit-1 2010 info-icon
You may ask, Mr. Goudy. Sorularınızı sorabilirsiniz, Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. Sorgu sırası sizde Bay Gaudy. True Grit-1 2010 info-icon
Thank you, Mr. Barlow. Sağ olun Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. True Grit-1 2010 info-icon
Mr. Cogburn. Bay Cogburn. True Grit-1 2010 info-icon
In your four years as a U.S. Marshal. ABD polis şefliği görevini icra ettiğiniz 4 yılda… Dört yıllık Amerikan Marşalı görevinizde... Dört yıllık Federal Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? Dört yıllık Amerikan Marşalı görevinizde... Dört yıllık Yardımcı Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? Dört yıllık Amerikan Marşalı görevinizde... Dört yıllık Yardımcı Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? Dört yıllık Yardımcı Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? True Grit-1 2010 info-icon
How many men have you shot? Kaç adam vurdunuz? ...kaç kişiyi vurdunuz? ...kaç kişiyi vurdunuz? ...kaç kişiyi vurdunuz? True Grit-1 2010 info-icon
I never shot nobody I didn�t have to. Yetkimi aşacak şekilde kimseyi vurmadım. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. True Grit-1 2010 info-icon
Well that was not the question. Sorum bu değildi. True Grit-1 2010 info-icon
How many? Kaç? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? Kaç kişiyi? Vurdum mu öldürdüm mü? True Grit-1 2010 info-icon
Shot or killed? Vurduklarım mı öldürdüklerim mi? True Grit-1 2010 info-icon
Let us restrict it to �killed� so that we may have a manageable figure. Öldürdüklerinizle sınırlayalım, böylece elimizde hesaplayabileceğimiz bir rakam olur. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. True Grit-1 2010 info-icon
About twelve. On iki civarı. Yaklaşık 12... Yaklaşık 12... Yaklaşık 12... Yaklaşık 12... Yaklaşık 12... Yaklaşık 12... Yaklaşık 12... True Grit-1 2010 info-icon
Fifteen. Stopping men in flight, defending myself, et cetera. Belki on beş. Suç işlemekten alıkoydum, kendimi savundum, vesaire. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. True Grit-1 2010 info-icon
Around twelve he says. On iki civarı, diyor. Yaklaşık 12 kişi diyor... Yaklaşık 12 kişi diyor... Yaklaşık 12 kişi diyor... Yaklaşık 12 kişi diyor... Yaklaşık 12 kişi diyor... Yaklaşık 12 kişi diyor... Yaklaşık 12 kişi diyor... True Grit-1 2010 info-icon
Or fifteen. Belki on beş. ...veya 15. ...veya 15. ...veya 15. ...veya 15. ...veya 15. ...veya 15. ...veya 15. True Grit-1 2010 info-icon
So many, you cannot keep a precise count. O kadar fazla ki, sayısını bile net olarak bilemiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. O kadar fazla ki tam sayısını bile bilmiyorsunuz. True Grit-1 2010 info-icon
I have examined the records, and can supply the accurate figure. Kayıtları inceledim, tam sayıya ulaşabilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. True Grit-1 2010 info-icon
I believe them two Wharton boys makes it twenty three. Sanırım iki Wharton’la beraber yirmi üç oldu. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. Sanırım iki Wharton çocuğunu da sayarsak 23 eder. True Grit-1 2010 info-icon
And how many members of this one family, Ve bir tek bu aileden, Wharton ailesinden, Peki bu aileden... Peki bu aileden... Peki bu aileden... Peki bu aileden... Peki bu aileden... Peki bu aileden... Peki bu aileden... True Grit-1 2010 info-icon
the Wharton family, have you killed? kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? ...Wharton ailesinden kaç kişiyi öldürdünüz? True Grit-1 2010 info-icon
Immediate, or Did you also shoot Dub Wharton, brother,? Sarhoş mu yoksa… Kardeşleri Dub Wharton’ı da vurmamış mıydınız? Sanırım... Sanırım... Sanırım... True Grit-1 2010 info-icon
And Clete Wharton, half brother? Ve Clete Wharton, o da kardeş sayılır. True Grit-1 2010 info-icon
Oh, Clete was selling ardent spirits to the Cherokee. He come at me with a king bolt. Clete yerli Kızılderililere sert kuzey içkileri satıyordu. Krank miliyle üzerime geldi. Clete, Cherokee'lere mal satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. Clete, Cherokee'lere mal satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. Clete, Cherokee'lere mal satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. True Grit-1 2010 info-icon
A King bolt? Krank mili? True Grit-1 2010 info-icon
You are armed, and he advanced upon you. Siz silahlıydınız ve o sizden daha avantajlı durumdaydı. Siz tepeden tırnağa silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... Siz silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... Siz tepeden tırnağa silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... Siz silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... Siz tepeden tırnağa silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... Siz silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... Siz silahlıydınız ve üzerinize yürürken elindeki şey... True Grit-1 2010 info-icon
With nothing more than a King bolt? Krank milinden başka bir şeyi yokken? ...bir vagondan sökülmüş basit bir civata mıydı? ...vagonları birleştiren basit bir civata mıydı? ...bir vagondan sökülmüş basit bir civata mıydı? ...vagonları birleştiren basit bir civata mıydı? ...bir vagondan sökülmüş basit bir civata mıydı? ...vagonları birleştiren basit bir civata mıydı? ...vagonları birleştiren basit bir civata mıydı? True Grit-1 2010 info-icon
From a wagon tongue? Bir vagon çevirecinden? True Grit-1 2010 info-icon
I�ve seen men badly tore up with nothing bigger than a king bolt. I defended myself. Bugüne kadar krank miliyle karşılık veren bir sürü adam gördüm. Ben kendimi korudum. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. True Grit-1 2010 info-icon
Returning to the other encounter. Kendinizi başka bir çatışmanın içine atarak. True Grit-1 2010 info-icon
With Aaron Wharton, and his two remaining sons. Aaron Wharton, ve kalan iki oğlu. Aaron Wharton ve iki öksüz çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. Aaron Wharton ve iki öksüz çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. Aaron Wharton ve iki öksüz çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. True Grit-1 2010 info-icon
You sprang from cover. Kendinizi korumak için hamle yaptınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. True Grit-1 2010 info-icon
With revolver in hand. Elinizde Revolver vardı. True Grit-1 2010 info-icon
That'd be it. Loaded and cocked. Kesinlikle. Dolu ve horozu çekilmiş. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. True Grit-1 2010 info-icon
Well if it ain't loaded and cocked, it don't shoot. Eğer dolu ve horozu çekilmiş olmasa ateş etmez. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. True Grit-1 2010 info-icon
And like his son, Aaron Wharton advanced against an armed man. Ve tıpkı oğlu gibi, Aaron Wharton silahlı bir adama karşı avantajlı durumdaydı. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. True Grit-1 2010 info-icon
Well he was armed, he had an axed raised. İyi de o da silahlıydı, baltası havadaydı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. True Grit-1 2010 info-icon
I believe you testified you backed away from Aaron Wharton. İfadenizde, Aaron Wharton’ı o halde görünce geri çekildiğinizi söylediniz sanırım. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. True Grit-1 2010 info-icon
That's right. Which direction were you going? Evet öyle. Hangi yöne doğru gittiniz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? True Grit-1 2010 info-icon
I always go backwards, when I'm backing up. Geri çekilirken, geriye doğru gitmek gibi bir huyum vardır. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. True Grit-1 2010 info-icon
Very amusing. Çok matrak. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. True Grit-1 2010 info-icon
Now, he advanced upon you much in the manner of Clete Wharton Evet, size karşı Clete Wharton’dan daha avantajlı durumdaydı. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. True Grit-1 2010 info-icon
menacing you with that little ol' King bolt or rolledup newspaper or whatever it was. Gözünüzü korkuttu, şu küçük krank miliyle, ya da kıyma paketleyicisiyle, ya da her ne idiyse. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. True Grit-1 2010 info-icon
Yes sir. He commenced to cussing Küfür ederek suç işledi zaten. Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... True Grit-1 2010 info-icon
and laying about with threats. And you were backing away. Sözlü saldırıda bulundu ve tehdit etti. Ve siz o sırada geriye doğru yürüyordunuz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. True Grit-1 2010 info-icon
How many steps before the shooting started? Birbirinize ateş etmeden önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? True Grit-1 2010 info-icon
Uh, seven, eight steps. Aa, yedi sekiz adım. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. True Grit-1 2010 info-icon
Good, and Wharton keeping pace. Güzel, Wharton da sizinle beraber adım atıyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. True Grit-1 2010 info-icon
Advancing away from his campfire. Kamp ateşinden uzaklaşıyordu. True Grit-1 2010 info-icon
Seven, eight, steps. Yedi, sekiz, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. True Grit-1 2010 info-icon
What would that be? Ne kadar eder? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? True Grit-1 2010 info-icon
Fifteen, twenty feet? On beş, on altı? True Grit-1 2010 info-icon
I suppose. Herhalde. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. True Grit-1 2010 info-icon
Will you explain to this jury, Mr. Cogburn. Jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn? Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... True Grit-1 2010 info-icon
Why Mr. Wharton was found immediately by his wash pot, one arm in the fire. Neden Bay Wharton kazanın hemen yanında, bir eli ateşin içindeyken bulundu acaba? ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... True Grit-1 2010 info-icon
His sleeve and hand smoldering. Well ‘Yen’i ve elinden dumanlar tütüyordu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. True Grit-1 2010 info-icon
Did you move the body after you shot him? Onu vurduktan sonra başka yere taşıdınız mı? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? True Grit-1 2010 info-icon
You did not drag the body over to the fire? Fling his arm in? Vücudunu ateşe kadar sürükleyip kolunu içine atmadınız? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? True Grit-1 2010 info-icon
No, sir. Two witnesses. Hayır, bayım. İki şahit. Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... True Grit-1 2010 info-icon
Who arrived on the scene will testify to the location of the body. Olay yerini gören ve cesedin konumu hakkında ifade verecek olan iki şahit. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. True Grit-1 2010 info-icon
You do not remember moving the body. Adamın gövdesini yerinden oynattığınızı hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. True Grit-1 2010 info-icon
So it was, a cold blooded bushwhack, while poor Mr. Wharton was tending his campfire. Yani yerdeki uzunca kan izi, zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakarken oldu. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. True Grit-1 2010 info-icon
I, if that was where the body was I might have moved him. Ceset gerçekten dediğiniz yerde bulunduysa, yerini değiştirmiş olabilirim. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. True Grit-1 2010 info-icon
Why, would you move the body, Mr. Cogburn? Neden cesedin yerini değiştiresiniz, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? True Grit-1 2010 info-icon
Them hogs rooting around they might have moved him. Domuzlar etrafta dolanıyorlardı, onlar da hareket ettirmiş olabilirler. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. True Grit-1 2010 info-icon
I'd do not remember. Hatırlayamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. True Grit-1 2010 info-icon
Pencil neck son of a bitch. ... orospu çocuğu. Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! True Grit-1 2010 info-icon
Mr. Cogburn. What do you want? Bay Cogburn. Ne istiyorsun? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? True Grit-1 2010 info-icon
I'd like to talk to you a minute. Sizinle bir dakika konuşmak istiyordum. Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? True Grit-1 2010 info-icon
They tell me you're a man with, True Grit. Senin tam “Gerçek Metanet (True Grit)” bir adam olduğunu söylediler. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. True Grit-1 2010 info-icon
What do you want, girl? Ne istiyorsun küçük kız? Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. True Grit-1 2010 info-icon
Speak up, It is suppertime. Yorma beni, sadede gel. True Grit-1 2010 info-icon
Let me do that. Ver ben yapayım şunu. Bırak ben yapayım. Bırakın ben yapayım. Bırak ben yapayım. Bırakın ben yapayım. Bırak ben yapayım. Bırakın ben yapayım. Bırakın ben yapayım. True Grit-1 2010 info-icon
Your makings are too dry. Yeteneklerini yavaş yavaş kaybediyorsun. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. True Grit-1 2010 info-icon
I am looking for the man who shot and killed my father, Frank Ross, in front of the Monarch boarding house. Babam Frank Ross’u vurup öldüren adamı arıyorum, Hükümdar pansiyonunun hemen önünde vurdu. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. True Grit-1 2010 info-icon
The man's name is Tom Chaney. Adamın adı Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. True Grit-1 2010 info-icon
They say he's over in Indian Territory, and I need somebody to go after him. Kızılderililer'in bölgesinde olduğunu söylüyorlar, Onun izini sürecek biri lazım bana. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. True Grit-1 2010 info-icon
What's your name, girl. Senin adın ne küçük kız? Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. True Grit-1 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 177294
  • 177295
  • 177296
  • 177297
  • 177298
  • 177299
  • 177300
  • 177301
  • 177302
  • 177303
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact