Search
English Turkish Sentence Translations Page 177218
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| When are you gonna stop denying the fact that you've got a gift? | Yeteneğinin olduğunu inkâr etmeyi ne zaman bırakacaksın? Bir yeteneğin olduğu gerçeğini inkar etmeyi ne zaman bırakacaksın? Bir yeteneğin olduğu gerçeğini inkar etmeyi ne zaman bırakacaksın? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Ever since you realized it, you've been fighting against yourself. | Fark ettiğinden beri kendinle mücadele ediyorsun. Ne zaman farkına varsan, kendine karşı savaşıyorsun. Ne zaman farkına varsan, kendine karşı savaşıyorsun. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I care about you, | Sana değer veriyorum... Seni önemsiyorum... Seni önemsiyorum... | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| and I hate to see you run away from the thing that makes you special. | ...ve seni özel kılan şeyden kaçman beni üzüyor. ...ve seni özel kılan şeyden kaçmandan nefret ediyorum. ...ve seni özel kılan şeyden kaçmandan nefret ediyorum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| That's why I want you in my crazy witch cult. | Bu yüzden üşütük cadı tarikatıma katılmanı istiyorum. Bu yüzden seni çılgın cadı mezhebimde istiyorum. Bu yüzden seni çılgın cadı mezhebimde istiyorum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I need a word with Mister Reynolds. In private. Police matter. | Bay Reynolds'la konuşmalıyım. Özel olarak, polisi ilgilendiren bir konu. Bay Reynolds ile konuşmak istiyorum. Özel olarak. Polis işi. Bay Reynolds ile konuşmak istiyorum. Özel olarak. Polis işi. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Listen, we're uh, we're gonna meet again tonight. You comin'? | Bu gece yine toplanacağız. Geliyor musun? Bu gece tekrar buluşacak mıyız? Geliyor musun? Bu gece tekrar buluşacak mıyız? Geliyor musun? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Can I help you, Mister Po Po? | Yardımcı olabilir miyim, memur bey? Yardımcı olabilir miyim Bay Po Po? Yardımcı olabilir miyim Bay Po Po? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Yes, uh, I uh, got a undercover sort of thing on uh, narco. | Narkotikle ilgili gizli bir araştırma yürütüyorum. Evet, ben gizli görevdeyim şey narkotik. Evet, ben narkotik ile ilgili gizli bir görevdeyim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Need me some uh, bait. | Biraz yem lazım. Yeme ihtiyacım var. Yeme ihtiyacım var. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Why you tellin' me? | Niye bana söylüyorsun? Neden bana söylüyorsun? Neden bana söylüyorsun? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Don't talk to me like I'm a idiot. | Aptalmışım gibi konuşma benimle. Malın tekiymişim gibi konuşma benimle. Malın tekiymişim gibi konuşma benimle. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I'm the sheriff of this parish, with a perfectly legal and legitimate need | Ben bu mahallenin şerifiyim ve vampir kanı edinmek için... Ben bu bölgenin amiriyim. Hem de vampir kanı için yasal hakkım var. Ben bu bölgenin şerifiyim. Hem de vampir kanı için yasal hakkım var. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| (STUTTERING) for vampire blood. | ...tamamen yasal ve geçerli bir nedenim var. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Whoa. Whoa, now. | Çüş, çüş. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I gave my shit to those Deliverance extras over at Hot Shot, | Hot Shot'taki manyaklara o boku satayım derken... Şu Hot Shot'taki "Kurtarma" zımbırtılarına güvendim... Şu Hot Shot'taki "Kurtarma" zımbırtılarına güvendim... | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| and it damn near cost my life gettin' out of there. | ...canımı zor kurtarmıştım. ...ve neredeyse hayatımdan oluyordum. ...ve neredeyse hayatımdan oluyordum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| So you can check as many orifices as you like. | İstediğin deliğe bakabilirsin. İstediğin her deliği kontrol edebilirsin. ...ve neredeyse hayatımdan oluyordum. İstediğin her deliği kontrol edebilirsin. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I'm clean. | Ben temizim. Temizim. Temizim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| And I'm your Aunt Fanny. | Ben de ebenim. Ben de senin Fanny teyzenim. Ben de senin Fanny teyzenim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| JASON: Andy! | Andy. Andy! Andy! | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Don't, don't fuck with me. I know you're slingin'! | Benimle taşak geçme, sattığını biliyorum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Give it. | Ver hadi. Ver onu. Ver onu. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Andy, whoa, Andy! | Andy, dur. Andy! Andy, yavaş, Andy! Andy, yavaş, Andy! | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Take it down. | Sakin ol. İndir onu. İndir onu. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| This man is not a suspect, he's not a person of interest, | Bu adam ne bir şüpheli, ne suçlanan bir kişi... Adam ne zanlı, ne şüpheli, ne tanık ne de muhbir. Adam ne zanlı, ne şüpheli, ne tanık ne de muhbir. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| he is not a witness, and he is not a CI. | ...ne bir tanık, ne de bir muhbir. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| So we got no reason to be questioning him. | Onu sorgulamak için bir sebebimiz yok. Yani onu sorgulamak için hiçbir nedenimiz yok. Yani onu sorgulamak için hiçbir nedenimiz yok. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Right. | Evet. Doğru. Aynen. Doğru. Aynen. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Sorry. | Affedersin. Üzgünüm. Üzgünüm. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Must have uh, got my drag queens mixed up. | Torbacı karıları karıştırmış olmalıyım. Travesti kılıklıları karıştırmış olmalıyım. Travesti kılıklıları karıştırmış olmalıyım. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Hey, look. | Dinle. Bana bak. Bana bak. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I'm not sayin' anything happened just now, but uh, if something did happen, | Bir şey olmadı demiyorum ama bir şey olsa da... Burada bir şey olmadığını söylemiyorum, ama bir şey olduysa bile... Burada bir şey olmadığını söylemiyorum, ama bir şey olduysa bile... | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| it didn't happen. | ...olmadı, tamam mı? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| MAXINE: Ow! Shitfire. | Anasını bellediğimin şeyi. Allahın cezası! Allahın cezası! | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I have told you, Sam Merlotte, people of all kinds need to eat. | Sana demiştim, Sam Merlotte. Her türlü insanın yemek yemesi gerek. Sana demiştim, Sam Merlotte, her türden insanın yemeğe ihtiyacı var. Sana demiştim, Sam Merlotte, her türden insanın yemeğe ihtiyacı var. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Don't even have the decency to make the front door handicap accessible. | Ön kapıyı engellilere uygun yapacak nezaketin bile yok. Ön kapıyı özürlülere uygun hale getirecek nezaketin yok. Ön kapıyı özürlülere uygun hale getirecek nezaketin yok. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Biscuits. | Çörek. Şekerim. Geliyorum efendim. Şekerim. Geliyorum efendim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| You gonna be comfy, hon? You want a tushy cushion? | Öyle rahat olacak mısın, tatlım? Minder ister misin? Rahat olacak mısın, hayatım? Minder ister misin? Rahat olacak mısın, hayatım? Minder ister misin? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| It's okay. I just want to be treated like everybody else. | Sorun değil. Bana herkes gibi davranılsın istiyorum. Sorun değil. Bana da diğer insanlara davranıldığı gibi davranılmasını istiyorum. Sorun değil. Bana da diğer insanlara davranıldığı gibi davranılmasını istiyorum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Extra gravy for ya. | Fazladan et sulu. Seninki ekstra soslu. Seninki ekstra soslu. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| And two teas. | İki çay. Ve iki de çay. Ve iki de çay. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Three sugars for me. | Bana üç şeker. Benimki üç şekerli olsun. Bana tatlandırıcı. Benimki üç şekerli olsun. Bana tatlandırıcı. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Splenda. | Tatlandırıcı alayım ben. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| How's that leg today, Tommy? | Bacağın nasıl, Tommy? Bacağın bugün nasıl, Tommy? Bacağın bugün nasıl, Tommy? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Beats a sharp stick in the eye. | Kötü ama daha beteri de olabilirdi. Ağrısı gözüme vuruyor. Ağrısı gözüme vuruyor. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Tommy, you wanna... | Tommy. Tommy, acaba sen Tommy, acaba sen | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Bless us, Lord, for these gifts we're about to receive, | Tanrım, bize vermiş olduğun... Kutsa bizi Tanrı'm, almak üzere olduğumuz hediyeler,... Kutsa bizi Tanrı'm, almak üzere olduğumuz hediyeler,... | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| and for those gifts you've bestowed upon us. | ...ve vereceğin nimetler için şükranlarımızı kabul et. ...ve bize bahşettiğin armağanlar için. ...ve bize bahşettiğin armağanlar için. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Super good today, Sam. | Bugün bomba gibi olmuş, Sam. Bir harika olmuş, Sam. Sağ ol. Bir harika olmuş, Sam. Sağ ol. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| How's that physical therapy I'm payin' for? | Parasını verdiğim fizik tedavi nasıl gidiyor? Parasını ödediğim fizik tedavi nasıl gidiyor? Parasını ödediğim fizik tedavi nasıl gidiyor? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Well, could use a couple more months. | Birkaç ay daha sürebilir. Birkaç ay daha gitsem iyi olur. Birkaç ay daha gitsem iyi olur. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| How's that anger management class? | Senin sinir yöntemi dersleri ne durumda? Öfke yönetimi sınıfı nasıl gidiyor? Daha sık gitmem gerekebilir. Öfke yönetimi sınıfı nasıl gidiyor? Daha sık gitmem gerekebilir. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Might need to go more often. | Daha sık gitmem gerekebilir. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Shit. | Siktir. Kahretsin! Kapa gitsin. Kahretsin! Kapa gitsin. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Ugh, switch it off. | Kapat gitsin. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Babe, what's wrong? | Bebeğim, ne oldu? Şey | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| from my dad. | Babam mesaj atmış. Babamdan gelmiş. Büyükannem vefat etmiş. Babamdan gelmiş. Büyükannem vefat etmiş. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| My grandma passed. | Büyük annem ölmüş. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Oh my God. I'm so sorry. | Aman Tanrım, başın sağ olsun. Aman Tanrım. Çok üzüldüm. Aman Tanrım. Çok üzüldüm. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| He texted that to you? | Mesajla mı haber veriyor? Bunu mesaj olarak mı gönderdi? Bunu mesaj olarak mı gönderdi? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Yeah, they're not the best communicators. | Evet, haber verme konusunda pek iyi değil. Evet, iletişim konusunda iyi değildirler. Evet, iletişim konusunda iyi değildirler. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Do you need to go home for the funeral? | Cenazeye gitmen gerekiyor mu? Cenaze için eve dönmen gerekiyor mu? Cenaze için eve dönmen gerekiyor mu? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| You know what? I'll probably just send flowers. | Çiçek gönderirim. Aslına bakarsan, muhtemelen sadece çiçek gönderirim. Aslına bakarsan, muhtemelen sadece çiçek gönderirim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| You sure? Toni, your family would want you in Atlanta. | Emin misin? Toni, ailen seni Atlanta'da görmek ister. Emin misin? Toni, ailen Atlanta'da olmanı ister. Emin misin? Toni, ailen Atlanta'da olmanı ister. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Nah. | Boş ver. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I think I'm better off here. | Burada daha iyiyim. Bence burada daha iyiyim. Bence burada daha iyiyim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Sid Matt, poor thing. He's been in and out of the hospital nine, ten months now. | Zavallı Sid Matt. Dokuz on aydır hastaneye bir girip bir çıkıyor. Sid Matt, zavallı adam. 9 10 aydır hastaneye gitmekten kurtulamadı. Sid Matt, zavallı adam. 9 10 aydır hastaneye gitmekten kurtulamadı. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| He tells me, "Portia, the firm's all yours," | "Portia, şirket sana ait" diyor bana. Bana diyor ki, "Portia, şirket tamamen senin", Bana diyor ki, "Portia, şirket tamamen senin", | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| but I think people still like to see his name on the cards and signs. | Ama insanlar yine de kartvizitte onun ismini görmek ister. ...ama bence insanlar hâlâ kartlarda ve tabelalarda onun ismini görmek istiyorlar. ...ama bence insanlar hâlâ kartlarda ve tabelalarda onun ismini görmek istiyorlar. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Is the cappuccino okay? | Kapuçino iyi mi? Kapuçino nasıl olmuş? Kapuçino nasıl olmuş? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| It's in the ballpark. | Güzel. İdare eder. İdare eder. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I had to improvise. No one's ever ordered a cappuccino here. | Farklı bir şey yapayım dedim, burada kapuçino söyleyen olmaz da. Elimden geldiğince hazırladım. Daha önce kimse kapuçino söylememişti. Elimden geldiğince hazırladım. Daha önce kimse kapuçino söylememişti. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| So I tracked down your buyer, AIK. Turns out their address is a PO box in the Caribbean. | Evin alıcısı AIK'yi takip ettim. Adresleri Karayip'te bir posta kutusuna ait. AIK adlı alıcını takip ettim. Adresleri Karayipler'de bir posta kutusuna çıkıyor. AIK adlı alıcını takip ettim. Adresleri Karayipler'de bir posta kutusuna çıkıyor. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Phone number is an answering service. I can keep on it, but it may take some time. | Telefona telesekreter bakıyor. Devam edebilirim ama biraz zaman alır. Arayınca telesekreter çıkıyor. Devam edebilirim ama biraz vakit alabilir. Arayınca telesekreter çıkıyor. Devam edebilirim ama biraz vakit alabilir. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| You know my hourly rate. | Saatlik ücretimi biliyorsun. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I'm sure someone with your skill can do it in half the time. | Senin gibi yetenekli biri için o kadar uzun sürmeyeceğine eminim. Eminim senin kadar yetenekli biri, bu işi yarı sürede halledebilir. Eminim senin kadar yetenekli biri, bu işi yarı sürede halledebilir. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Honestly, they must have put around fifty thousand worth of improvements into that house. | Eve yaklaşık 50 bin dolarlık masraf yapmış olmalılar. Dürüst olmak gerekirse, o eve elli bin dolar civarında yatırım yapmış olmalılar. Dürüst olmak gerekirse, o eve elli bin dolar civarında yatırım yapmış olmalılar. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| They'd at least want to be compensated for that. | En azından bunun karşılanmasını isterler. En azından bunun telafi edilmesini isterler. En azından bunun telafi edilmesini isterler. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Can't we negotiate some kind of settlement, a payment plan? | Bir anlaşmada, ödeme planında karar kılamaz mıyız? Bir şekilde anlaşma veya ödeme planı oluşturma ihtimalimiz yok mu? Bir şekilde anlaşma veya ödeme planı oluşturma ihtimalimiz yok mu? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I'll get a hold of someone at AIK. | AIK'den birileriyle görüşürüm. AIK'ten birisine ulaşmaya çalışacağım. AIK'ten birisine ulaşmaya çalışacağım. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Maybe we can appeal to their sense of compassion. | Belki merhamet duygularını tetikleriz. Belki vicdanlarına hitap edebiliriz. Teşekkür ederim. Belki vicdanlarına hitap edebiliriz. Teşekkür ederim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| There's a lifetime of memories in that house for me. | O evde bir sürü anım var. O evde yılların anısı mevcut. O evde yılların anısı mevcut. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| (REVERSE ECHO) Lifetime of misery and murder, she means. Oh, poor girl. | Bir sürü acı ve cinayet demek istiyor, zavallı kız. Yılların acısı ve cinayet demek istiyor. Zavallı kız. Yılların acısı ve cinayet demek istiyor. Zavallı kız. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Plus all those nights bangin' Bill Compton. | Bir de Bill Compton'la seviştiği onca gece. Bill Compton'la seviştikleri onca geceyi de katarsak. Bill Compton'la seviştikleri onca geceyi de katarsak. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Must have been crazy for him, doin' his vampire business. | Vampir işlerini yaptığına göre onun için deliriyor olmalı. Vampir işlerini de yaptığına göre, onun için deli divane olmalı. Vampir işlerini de yaptığına göre, onun için deli divane olmalı. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Wonder if she'll go crawlin' back. Better not. He hardly mentions her at all. | Geri döner mi acaba? Dönmesin. Zaten hiç lafı geçmiyor. Sürünerek geri dönecek mi bakalım. Umarım dönmez. Adam ondan bahsetmiyor bile. Sürünerek geri dönecek mi bakalım. Umarım dönmez. Adam ondan bahsetmiyor bile. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Bill okay? | Bill diyorum yani. Fatura uyar mı? Fatura uyar mı? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| I'm sorry, excuse me? | Efendim, anlamadım?! Kusura bakmayın, anlayamadım? Kusura bakmayın, anlayamadım? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Can I send you a bill? | Olacakları bil diyorum yani. Sana fatura göndereyim mi? Evet, elbette. Tabii ki. Sana fatura göndereyim mi? Evet, elbette. Tabii ki. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Oh yeah. Sure, of course. | Tabii, tamam. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Hey. Name's Matt. | Selam, ben Matt. Selam. Adım Matt. Jessica. Selam. Adım Matt. Jessica. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Nice to meet you. | Memnun oldum. Tanıştığımıza memnun oldum. Tanıştığımıza memnun oldum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| And I was thinkin' that you were way too beautiful to be alone here tonight. | Bu gece yalnız kalamayacak kadar güzelsin. Bu gece burada yalnız olmak için fazla güzel olduğunu düşünüyordum. Bu gece burada yalnız olmak için fazla güzel olduğunu düşünüyordum. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| And I figure it couldn't hurt to ask. | Sormanın zararı olmaz dedim. Ve sormaktan zarar gelmez diye düşündüm. Ve sormaktan zarar gelmez diye düşündüm. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Actually, uh, I'm here with my boyfriend. | Aslında, erkek arkadaşımla geldim. Kusura bakma. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| It's my loss. | Şanssızlık. Benim kaybım. Benim kaybım. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| It's uh, O neg with a twist of B pos. | Hafif B pozitifli 0 negatif. Bir ölçü 0 Negatif, iki ölçü B pozitif. Bir ölçü 0 Negatif, iki ölçü B pozitif. | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| You dance with a drink in your hand? | Elinde içkiyle mi dans edeceksin? | True Blood She's Not There-1 | 2011 | |
| Sorry I lost my temper with you. | Sana çıkıştığım için özür dilerim. Kendimi kaybettiğim için özür dilerim. Kendimi kaybettiğim için özür dilerim. | True Blood She's Not There-1 | 2011 |