Search
English Turkish Sentence Translations Page 173221
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You think you know what men are gonna do, you think you know... | Erkeklerin ne yapacağını bilebiliyor musunuz? Erkeklerin... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
... what men want to do. | ...ne yapmak istediklerini anlayabiliyor musunuz? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
But when it comes down to that moment... | Ne zaman o an gelse... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
... where they actually need to step up and, I don't know, make a move... | ...bir adım atmaları gereken, harekete geçmeleri gereken an... ...anları geldiğinde, hemen... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
... they chicken out. | ...korkup kaçıyorlar! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I am all over this. Where are you going? | Bu işte yokum! Nereye gidiyorsun? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
We're live in two. It's going great, isn't it? | 2 dakika sonra yayındayız! Harika gidiyor, değil mi? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
The big, strong, brave men that we've all been reading about... | Dokuz yaşımızdan beri romanlarda okuyup filmlerde izlediğimiz... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...in novels and watching in movies since we were 9 years old... | ...büyük, güçlü ve cesur erkek hikâyesi... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...that's a fallacy. They don't exist. | ...tam bir palavra. Yok öyle bir şey! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Men are not strong. Men are not brave. | Erkekler güçlü değil. Cesur da değil! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Men are afraid. | Erkekler birer ödlek! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
It's all part of the show. It's an Andy Kaufman thing we're doing. | Bunlar gösterinin bir parçası. Danışıklı dövüş şeysi yapıyoruz. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Even if they have a moment in a hotel elevator... | Otel asansöründe uygun bir an yakalasalar... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...and it's totally romantic and full of potential... | ...hatta romantik ve her ihtimale açık bir an olsa bile... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...men are incapable of copping to it. | ...erkekler bunu değerlendirmekten acizdirler. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Because why? | Peki niye? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Men are weak. | Çünkü erkekler zayıftır. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Let me tell you something about women. | Ben de kadınlar hakkında bir şey söyleyeyim. Ben de kadınlardan bahsedeyim biraz. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Hey. Woman would have us believe... | Hey! Kadınlar bizi, kendilerinin... Selam. Kadınlar bizi kurban olduklarına... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...that they are the victims. That we break their hearts for sport. | ...kurban olduklarına inandırırlar. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I thought he quit. That's crap. | İşi bıraktığını sanıyordum. Bu saçmalık! İstifa etmişti. Bu saçmalık. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
See? I told you we'd get him back. | Gördün mü? Onu geri alacağımızı söylemiştim. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
They say they want true love, but all they want is a checklist. | Gerçek aşkı istediklerini söylerler. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Is he perfect? Is he handsome? Is he a doctor? | Mükemmel mi? Yakışıklı mı? Doktor mu? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
For you men who fit the criteria... | Bu kriterlere uyan erkekler için söylüyorum... Bu kriterlere uysanız bile... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...don't kid yourselves, they're not sleeping with you. | ...kendinizi kandırmayın, sizinle yatmayacaklar! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
They're sleeping with a carefully calculated set of venal choices. | Dikkatlice hesaplanmış, cebi kabarık olanlarla yatmayı seçeceklerdir! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Money over substance, looks over soul. | Para, hakikatten önce gelir, görünüş de ruhtan önce. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Polish over principles. | Karizma da prensiplerden önce gelir. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
No gesture, no matter how real or romantic... | Ne kadar gerçekçi ya da romantik olursa olsun... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...will ever compensate for a really impressive list of credentials. | ...hiçbir şık hareket, kallavi bir referanslar listesinin yerini tutamaz. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
This coming from a man who's never made a gesture... | Bunu söyleyen de hayatında bırakın şık hareketi... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, so the elevator wasn't a gesture? | Yani asansördeki şık bir hareket değil miydi? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
The elevator was a moment of passion... | Asansördeki olay anlık bir şehvet patlamasından kaynaklandı... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...followed by a moment of panic on your part, apparently. | ...ki onu da kendine has bir panik anı izledi, galiba. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Panic? I came by your room. Yes, and then you ran away. | Panik mi? Odana kadar gelmiştim. Evet, sonra da kaçtın gittin. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
That wasn't panic, sweetheart. | Ona panik denmez tatlım. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
That was an unwillingness to compete... | Ona, yatağındaki yürüyen olmazsa olmazlar listesiyle... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...with the walking checklist that was in your bed. | ...rekabete girmeye razı olmamak denir. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
You should be thanking me. | Bana teşekkür ediyor olman gerekiyordu! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
We got 1 0 seconds. | 10 saniyemiz kaldı. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Are we ready to soar up, up and away? | Uçmaya, süzülüp uzaklaşmaya hazır mıyız? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Well, there you have it, folks. That's the ugly truth. | Evet, işte gördünüz millet. Buna acı gerçek denir! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
A girl in heat for two guys... | İki erkeğin aşkıyla yanıp tutuşan bir kız... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...will choose the one with the better resume. | ...nihayetinde daha iyi özgeçmişe sahip olanı seçer. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
That is bullsh | Bu saçmalık... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
And we're out. | Ve... Kestik! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
God. I hate you so much, I just swore on live television. | Tanrım, senden öyle nefret ediyorum ki, canlı yayında bile küfrettim! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
No, you hate yourself for being so shallow. | Hayır, bu kadar sığ olduğun için kendinden nefret ediyorsun! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Off we go. Where are we going? | İşte gidiyoruz! Nereye gidiyoruz? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I'm not going anywhere with you. | Seninle hiçbir yere gitmiyorum! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Well, that's a shocker, you're bailing. I wouldn't recommend that. | İşte şok gelişme, atlıyorsun demek. Bunu hiç tavsiye etmem. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Keep rolling on the onboard camera. | Yukarıdaki kameradan yayına geçin. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
What are you doing? God, what is wrong with you? | Ne yapıyorsun? Tanrım, derdin ne senin? Ne yapıyorsun? Tanrım, senin derdin ne? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
They don't even know they're on the air, do they? | Canlı yayında olduklarını bilmiyorlar bile, değil mi? Yayında olduklarını bilmiyorlar, değil mi? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Is there any way to tell them they're on the air? | Şunlara canlı yayında olduklarını söylemenin herhangi bir yolu yok mu? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Nope. Oh, they're gonna curse. I know it. | Hayır. Küfür edecekler, biliyorum! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
So who wants champagne? | Ee, kim şampanya ister? Kim şampanya ister? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, I know. I got a great idea. | Biliyorum! Harika bir fikrim var! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Why don't we pass the time with you telling me... | Los Angeles'da Colin ile sevişirken ne kadar eğlendiğini anlatsana. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I broke up with Colin in Los Angeles, you jackass. | Los Angeles'da Colin'den ayrıldım, seni mankafaka! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
On our left, you'll see the High Sierras.... | Hemen solumuzda, Sierra sıradağlarını göreceksiniz... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
What? Oh, yeah. That's got your interest. | Ne? Ah evet! Bak bu ilgini çekti! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
If you think we're gonna finish what we started... | Başladığımız işi bitireceğimizi düşünüyorsan... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...you're out of your mind. You lost your chance. | ...aklını kaçırmışsın demektir. Şansını kaybettin! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, come on. I never had a chance with you. | Hadi ama! Seninle hiç şansım olmadı zaten. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
And to our right here, you'll see the lovely Sacramento River... | ...ve hemen sağımızda da gördüğünüz gibi, Sacramento Nehri... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...winding its way through the dichromatic landscape. | ...iki renkli toprakların arasından süzülerek akıyor. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Could you please stop talking? Thank you. | Lütfen anlatmayı bırakır mısınız? Teşekkürler. Konuşmayı keser misin lütfen? Sağ ol. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
You're right. I had a momentary lapse in judgment... | Haklısın. Göründüğünden daha iyi biri olduğunu düşünürken... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, yeah? Well, what does that mean? | Öyle mi? Ne demek oluyor bu? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
"I'm Mike Chadway. I like girls in Jell O. | "Ben Mike Chadway. Kızların üstünden jöle yalamaya bayılırım!" | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I like to fuck like a monkey. Don't fall in love, it's scary." | "Maymunlar gibi vuruşmayı severim. Sakın aşık olmayın, tırsıyorum!" | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, for God's sakes, there's the first one. | Tanrı aşkına! İşte ilki geldi. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, it is scary. It's terrifying. | Evet, çok tırsıyorum. Korkunç bir şey. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Especially when I'm in love with a psycho like you. | Özellikle de senin gibi psikopat birine aşık olmuşsam! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I am not a psycho. | Ben psikopat değilim! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Love? | Âşık mıymış? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
I just told you that I loved you, and all you heard was "psycho." | Biraz önce sana âşık olduğumu söyledim ama tek duyduğun kelime "psikopat"! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
You're the definition of neurotic. No. The definition of neurotic... | Nevrotik kelimesi tam sana uygun! Hayır. Nevrotik kelimesi... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...is a person who suffers from anxiety, obsessive thoughts, compulsive acts... | ...anksiyete, obsesif düşünceler ve... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...without any objective evidence of Shut up. | ...ve herhangi bir objektif kriter Kapa çeneni! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Yet again, I just told you I'm in love with you... | Tekrar söylüyorum, biraz önce sana âşık olduğumu söyledim... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...and you're standing here giving me a vocabulary lesson. | ...ve sen kalkmışsın kelime dağarcığınla bana hava atıyorsun! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
You're in love with me. | Bana âşıksın demek. Bana aşıksın. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Beats the shit out of me... | İliklerime kadar tırsıyorum... Hiç bir fikrim yok... | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
...but I am. | ...ama âşığım. | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, Mike. | Mike! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
You're amazing. I am? | İnanılmazsın! Öyle miyim? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Oh, you're a god. | İnsan değilsin sen! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Really? Oh, God! | Ciddi mi? Aman Tanrım! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Am I really that good? | O kadar iyi miyim gerçekten de? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Or are you ? | Yoksa...? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Are you just faking it? | Yoksa sahte miydi? | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
You'll never know. | Asla öğrenemeyeceksin! | The Ugly Truth-1 | 2009 | ![]() |
Okay, well tell them... | Tamam, peki onlara söyle... | The Ugly Truth-2 | 2009 | ![]() |
I'll be there in about 15 minutes, so stop arguing. | 15 dakika içinde oradayım zaten, tartışmanın alemi yok yani. 15 dakika sonra oradayım, tartışmayı kesin. | The Ugly Truth-2 | 2009 | ![]() |
Morning, Freddy. Morning, Abby. | Günaydın Freddy. Günaydın Abby. | The Ugly Truth-2 | 2009 | ![]() |
You look awfully pretty today. Oh, is it that bad in there? | Bugün dehşet bir güzelliğin var. O kadar vahim mi diyorsun? | The Ugly Truth-2 | 2009 | ![]() |