• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 172981

English Turkish Film Name Film Year Details
He's not brilliant; he's good. He's solid. Görmekli değil; iyi katı biri. Yetenekli değil. İyi sadece. Sıkı da. Görmekli değil; iyi O katı biri. The Trip-2 2010 info-icon
He is brilliant. Zeki. Yetenekli. Zeki. The Trip-2 2010 info-icon
I'm fucking brilliant! Ben kahrolası zekiyim. Yetenekli olan benim anasını satayım! Ben kahrolası zekiyim. The Trip-2 2010 info-icon
Yes, but not in the same way as... Evet ama aynı şey değil.. Evet, ama aynı şekilde değil... Evet ama aynı şey değil.. The Trip-2 2010 info-icon
Michael Sheen couldn't do what you do. Michael Sheen senin yaptığının aynısını yapamazdı. Michael Sheen senin yaptıklarını yapamazdı. Michael Sheen senin yaptığının aynısını yapamazdı. The Trip-2 2010 info-icon
Michael Sheen couldn't play Alan Partridge. Michael Sheen Alan Partridge'i oynayamazdı. Michael Sheen, Alan Partridge'i oynayamazdı. Michael Sheen Alan Partridge'i oynayamazdı. The Trip-2 2010 info-icon
Michael Sheen couldn't play Pauline Calf. Michael Sheen Pauline Calf'i oynayamazdı. Michael Sheen, Pauline Calf'ı oynayamazdı. Michael Sheen Pauline Calf'i oynayamazdı. The Trip-2 2010 info-icon
But equally, you couldn't play David Frost. Fakat aynı zamanda, sen de David Frost'u oynayamazdın. Fakat aynı şekilde sen de David Frost'u oynayamazdın. Fakat aynı zamanda, Sen de David Frost'u oynayamazdın. The Trip-2 2010 info-icon
Huh? Huh? Ha? Huh? The Trip-2 2010 info-icon
I don't believe that you really believe Benim David Frost'u oynayamayacağımı düşündüğüne... Benim David Frost'u oynayamayacağımı Benim David Frost'u oynayamayacağıma inandığına The Trip-2 2010 info-icon
that I couldn't play David Frost. ...gerçekten inanmıyorum. düşünebildiğine inanamıyorum. gerçekten inanmıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
I think you could play it. Of course you could play it. Bence sen oynayabilirsin. elbette oynayabilirsin. Bence sen bile oynayabilirdin, sen bile oynayabilirdin Bence sen oynayabilirsin. elbette oynayabilirsin. The Trip-2 2010 info-icon
Bloody hell. The waiter could play it. Kahrolası. Garson oynayabilir. Lanet olsun. Bir garson bile oynayabilirdi. Kahrolası. Garson oynayabilir. The Trip-2 2010 info-icon
But how well are you gonna play it? Ama sen kahrolası neyi oynayacaksın? Ama ne kadar iyi oynayabilirdin? Ama sen kahrolası neyi oynayacaksın? The Trip-2 2010 info-icon
Very well. Çok iyi. Çok iyi! Çok iyi. The Trip-2 2010 info-icon
[as Sheen] Hello. Merhaba. Merhaba! Merhaba. The Trip-2 2010 info-icon
I mean, Michael almost doesn't have to say the words. Demek istediğim Michael'in neredeyse söyleyecek sözü yok. Demek istiyorum ki Michael'ın kelimeleri söylemesine bile gerek yoktu neredeyse. Demek istediğim Michael'in neredeyse söyleyecek sözü yok. The Trip-2 2010 info-icon
He can just go... O sadece... Yalnızca şöyle yapsa... O sadece ... The Trip-2 2010 info-icon
And you know what he's doing. Onun ne yaptığını bilirsin. Ne yaptığını hemen anlardın. Onun ne yaptığını bilirsin. The Trip-2 2010 info-icon
You were just jutting your chin out. Sen sadece çeneni dışarı çıkarıyordun. Tek yaptığın çeneni dışına çıkartmaktı. Sen sadece çeneni dışarı çıkarıyordun. The Trip-2 2010 info-icon
Mm, that's me. Mm, ben. Mm, bende böyle. Mm, ben. The Trip-2 2010 info-icon
If Michael did it, people would go, Eğer Michael bunu yapsaydı... Ama Michael yapsaydı insanlar hemen atlardı, Eğer Michael bunu yapsaydı The Trip-2 2010 info-icon
"Fucking hell, it's David Frost." ...insanlar "Kahrolası, bu David Frost'' derdi. "Vay anasını, David Frost bu." insanlar "Kahrolası, bu David Frost'' derdi. The Trip-2 2010 info-icon
Well, you know, I got down to the last two for Peter Sellers. Peki, Peter Seller'in son iki sayısını aldım.. Şey, biliyorsun ki Peter Sellers rolü için seçmelerde son ikiye kaldım. Peki, Peter Seller'in son iki sayısını aldım.. The Trip-2 2010 info-icon
Yes, you did, and on that count, Evet, aldın, evet bu sayıda. Evet, kaldın ama o zaman için de Evet,aldın, evet bu sayıda. The Trip-2 2010 info-icon
as I've told you many times before, Sana bundan önce çok dedim. daha önce sana defalarca dediğim gibi Sana bundan önce çok dedim. The Trip-2 2010 info-icon
you would have been better than Geoffrey Rush. Geoffrey Rush'den daha iyi olmalısın. Geoffrey Rush için daha iyi bir tercih olabilirdin. Geoffrey Rush'den daha iyi olmalısın. The Trip-2 2010 info-icon
You know, I was actually in that film? Biliyor musun, aslında o filmde oynuyordum. Benim, aslında o filmde olduğumu biliyor muydun? Biliyor musun, Aslında o filmde oynuyordum? The Trip-2 2010 info-icon
Have I told you this? Bunu dedim mi? Sana bundan bahsetmiş miydim? Bunu dedim mi? The Trip-2 2010 info-icon
I played Dustin Hoffman. Dustin Hoffman'i oynadım. Dustin Hoffman'ı canlandırdım. Dustin Hoffman'i oynadım. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, yes, when he got his Oscar. Evet, oscar aldığı zaman. Ve evet, o Oscar'ını kazandığında... Evet, oscarı aldığı zaman. The Trip-2 2010 info-icon
[as Hoffman] I had to do a speech as Dustin Hoffman. Dustin Hoffman gibi bir konuşma yapmam gerekiyordu. Dustin Hoffman gibi konuşma yapmak zorunda kaldım. Dustin Hoffman gibi bir konuşma yapmam gerekiyordu. The Trip-2 2010 info-icon
Really? Yeah. Gerçekten mi? Evet. Sahiden mi? Evet. Gerçekten mi? Evet. The Trip-2 2010 info-icon
He says... and I learned this, right? Böyle diyor ve bunu öğrendim. Şöyle diyor. Tabi bunu da ezberledim. Böyle diyor ve öğrendim, tamam mı? The Trip-2 2010 info-icon
I refuse to accept that I'm better than Jack Lemmon, Onu kabul etmedim, Jack Lemmon'dan daha iyiyim... Jack Lemmon'dan daha iyi olduğumu kabul etmiyorum, Onu kabul etmedm, Jack Lemmon'dan daha iyiyim, The Trip-2 2010 info-icon
than Peter Sellers, Peter Sellers... Peter Sellers'tan, Peter Sellers, The Trip-2 2010 info-icon
than whoever else the other one was. ...ondan başka herkes. ...ya da onun dışında herhangi birisinden. ondan başka her kimse. The Trip-2 2010 info-icon
He could have turned down the award. Ödülü kazanabilirdi. Ödülü geri çevirebilirdi. Ödülü kazanabilirdi. The Trip-2 2010 info-icon
He could have turned down the Oscar if he refused to accept... Eğer onu kabul etmeyi reddetmeseydi.. Belki de oscar alabilirdi... Eğer bunu kabul etmiyorsa, ödülü kabul etmeyebilirdi... Eğer onu kabul etmeyi reddetmeseydi.. Belki de oscar alabilirdi... The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, all right. That's not the point. Evet, öyle ama. Bu noktada değil. Evet, haklısın. Ama esas mesele o değil. Evet, öyle ama. Bu noktada değil. The Trip-2 2010 info-icon
I'm just saying that I was in it, and I got cut out. Sadece oynadığımı söyledim. Ve oyundan çıktım. Sadece diyorum ki ben de o işin içindeydim fakat sonradan çıkartıldım. Sadece oynadığımı söyledim ve oyundan çıktım. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, wow. Thank you very much. Look at that. Çok teşekkürler. Şuna bak. Ah, vay! Teşekkürler. Şuna baksana. Çok teşekkürler. Şuna bak. The Trip-2 2010 info-icon
It's a chocolate inverted comma. Bu ters virgüllü bir çikolata. Ters virgül şeklinde bir çikolata.. Bu ters virgüllü bir çikolata. The Trip-2 2010 info-icon
He's got an ironic dessert. İronik bir tatlısı var. The Trip-2 2010 info-icon
Thank you. Teşekkür ederim. Teşekkür ediyorum. Teşekkür ederim. The Trip-2 2010 info-icon
Your apple Breton with lemon sorbet Limon şerbetiyle elmalı püren... Limon şerbetli ve croque monsieur'lu Elmalı püren limon şerbetiyle The Trip-2 2010 info-icon
and croque monsieur. ...ve bayım... ...elma turtanız... ve bayım. The Trip-2 2010 info-icon
And your chocolate dessert is a warm chocolate fondant, ...sizin çikolatalı tatlısınız. Sıcak, çikolatalı bir şekerleme. Ve sizin çikolatanız da çikolata kaplı And your chocolate dessert is a warm chocolate fondant, The Trip-2 2010 info-icon
chocolate tier, chocolate Neapolitan, Çikolatanın geldiği yer. Napoli çikolatası... sıcak çikolata fondanı, Napoliten çikolata, çikolata yeri, Napoli çikolatası The Trip-2 2010 info-icon
and a chocolate and caramel tart. ...ve karamel turtalı bir çikolatadır. çikolata ve karamelli tarttan oluşuyor. ve karamel turtalı bir çikolatadır. The Trip-2 2010 info-icon
Thank you very much indeed. Gerçekten çok teşekkürler. Gerçekten de teşekkürler. Gerçekten çok teşekkürler. The Trip-2 2010 info-icon
Can there be any more chocolate? Biraz daha çikolata olabilir mi? Biraz daha çikolata olabilir miydi acaba içinde? Biraz daha çikolata olabilir mi? The Trip-2 2010 info-icon
You want some of that? Biraz daha mı istiyorsun? İster misin biraz? Biraz daha mı istiyorsun? The Trip-2 2010 info-icon
Okay, yeah. Tamam, evet. Peki, olur. Tamam, evet. The Trip-2 2010 info-icon
Good, isn't it? Güzel, öyle değil mi? Güzel, değil mi? Güzel öyle değil mi? The Trip-2 2010 info-icon
I'm sure people think we're gay. İnsanlar eşcinsel olduğumuzu düşünüyorlardır. Eminim, insanlar gay olduğumuzu düşünecekler. İnsanlar eşcinsel olduğumuzu düşünüyorlardr. The Trip-2 2010 info-icon
I don't care. Umursamıyorum. Umrumda değil. Umursamıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
No, I don't either. I don't care. Ben de umursamıyorum. Hayır, benim de. Ben de umursamıyorum. Ben de umursamıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
[as small man] Where are you? I don't know where you are. Neredesin? Nerede olduğunu bilmiyorum. Neredesin? Şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. Neredesin? Nerede olduğunu bilmiyorum. The Trip-2 2010 info-icon
Somebody get me out of here. Birileri beni buradan dışarı çıkarıyor. Biri beni buradan çıkartsın. Birileri beni buradan dışarı çıkarıyor. The Trip-2 2010 info-icon
[normal voice] Who'd have thought that would catch on, eh? Bunun tutacağını kim düşünebilir ki? Kim bunun tutacağını düşünürdü ki? Bunun tutacağını kim düşünebilir ki? The Trip-2 2010 info-icon
Got an iPhone app with that on it now. Şimdi onunla bir tane iPhone uygulaması al. Böyle bir uygulaması olan iPhone'um var şimdi. Şimdi onunla bir tane iPhone uygulaması al. The Trip-2 2010 info-icon
Haven't launched it. About to launch it. Onu başlatamadım. Başlatmak için... Henüz kurmadım. Kurmak üzereyim. Onu başlatamadım. Başlatmak için. The Trip-2 2010 info-icon
What, to launch an iPhone app with your... ...bir iPhone uygulaması gerek, başlatmak için ne yapabiliriz? Ne? Kutudaki Küçük Adam, Rob Brydon ile bir iPhone uygulaması başlatmak için ne yapabiliriz? The Trip-2 2010 info-icon
Rob Brydon, Small Man in a Box. Rob Brydon, Küçük Adam Kutudayken. bir iPhone uygulaması kurmak... Rob Brydon, Küçük adam kutudayken. The Trip-2 2010 info-icon
I'm not a good businessman. İyi bir iş adamı değilim. İyi bir ticaret adamı değilim. İyi bir iş adamı değilim. The Trip-2 2010 info-icon
I'm an artist. Ben bir sanatçı değilim. Ben bir sanatçıyım. Ben bir sanatçı değilim. The Trip-2 2010 info-icon
I'm cursed to be flawed in my business ventures, but... Ticari girişimlerde hata yapmakla lanetlenmişim, ama... Kusurlu olduğu için lanetliyim. benim ticari girişimlerim, ama... The Trip-2 2010 info-icon
[as Woody Allen] I got to tell you, Sana söylememek gerek. Sana söylemem gerekiyor bunu. Sana söylememek gerek. The Trip-2 2010 info-icon
the food here is terrible, Buradaki yemekler çok kötü... Buranın yemeği berbat. buradaki yemekler korkunç The Trip-2 2010 info-icon
and such small portions. ...ve çok küçük porsiyonlar. Ve ufacık porsiyonlar halinde. ve çok küçük porsiyonlar. The Trip-2 2010 info-icon
Sex without love is an empty experience, Aşk olmadan sevişmek boş bir deneyimdir. Aşk olmadan seks boş ve anlamsız bir deneyim. Aşk olmadan sevişmek boş bir deneyimdir. The Trip-2 2010 info-icon
but as empty experiences go, it's one of the best. Ama boş bir deneyim en iyi şekilde ortaya çıkar. Ama bu deneyimler olmadığında, olabilecek en iyi deneyimdir. fakat boş bir deneyim en iyi şekilde ortaya çıkar. The Trip-2 2010 info-icon
You know, sex between two people is a wonderful thing. Sevişmek iki kişi arasında olan güzel bir şeydir biliyor musun? Biliyorsun. İki kişi arasındaki seks heyecan verici bir şey. Sevişmek iki kişi arasında olan güzel bir şeydir biliyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
Between three, it's terrific. Üç kişi arasında, çok korkunç olurdu zaten. Üç kişiyle olunca, mükemmel. Üç kişi arasında, çok korkunç. The Trip-2 2010 info-icon
No, really, I enjoyed making love last night. Hayır, dün gece seviştiğimiz için gerçekten çok mutluyum. Hayır, gerçekten, geçen gece sevişmekten hoşlandım. Hayır,dün gece seviştiğimiz için gerçekten çok mutluyum. The Trip-2 2010 info-icon
It was the most fun I've had without laughing. Gülmeden yaptığım en eğlenceli şeydi. Gülmeden yapabildiğim en eğlenceli şeydi. Gülmeden yaptığım en eğlenceli şeydi. The Trip-2 2010 info-icon
You know, they tell me... I hear my ex wife Söylediler... Eski eşimin... Biliyorsun, bana söylüyorlar. Eski karımın sokakta Bana söylediler.. Eski eşimin The Trip-2 2010 info-icon
was violated in the street. ...sokakta tecavüze uğradığını. tecavüze uğradığını duydum. sokakta tecavüze uğradığını. The Trip-2 2010 info-icon
I said, " Knowing my ex wife, Söyledim, " Eski eşimden haberdarım.. Ben de dedim ki, " Eski karımı bildiğim kadarıyla Söyledim, " Eski eşimden haberdarım., The Trip-2 2010 info-icon
it was probably not a moving violation." ...muhtemelen etkili bir hareket değildi.'' muhtemelen pek de hareketli bir tecavüz olmamıştır." muhtemelen etkili bir hareket değildi" The Trip-2 2010 info-icon
Hey, Joe. It's Dad. Alo, Joe. Baban. Selam Joe, ben baban. Selam, Joe. Baban. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, I know. Evet, biliyorum. Hı hıh, biliyorum. Evet, biliyorum. The Trip-2 2010 info-icon
Your name comes up on the screen. İsmin ekrana geliyor. Ararken ekrana adın geliyor zaten. İsmin ekrana geliyor. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, that's good. Vay, güzelmiş. Oh, güzelmiş. Oh, bu güzel.. The Trip-2 2010 info-icon
I'm gonna cut to the chase. Fazla uzatmayacağım. Kısa keseceğim. Fazla uzatmayacağım. The Trip-2 2010 info-icon
I spoke to your mum. Annenle konuştum. The Trip-2 2010 info-icon
She told me what happened the other night. Bana o gece olanları anlattı. Geçen gece ne olduğunu anlattı bana. Bana o gece olanları anlattı. The Trip-2 2010 info-icon
I was just with some friends. You know, it was only a drink. Sadece arkadaşlarlaydım. Altı üstü içki içmekti. Sadece arkadaşlarımla birlikteydim. Bilirsin, alt tarafı içkiydi. Sadece arkadaşlarlaydım. Altı üstü bir içki içmekti. The Trip-2 2010 info-icon
Just having a bit of fun. Biraz eğleniyorduk. Sadece eğleniyordum. Sadece birazcık eğleniyorduk. The Trip-2 2010 info-icon
If you work hard and... you know... Eğer çok çalışırsan ve... Biliyorsun işte. Eğer çok çalışırsan ve... Yani... Eğer çok çalışırsan ve.. biliyorsun işte. The Trip-2 2010 info-icon
[stammering] then you can always... Sonra istediğin zaman... Yani sonra her zaman... sonra her zaman. The Trip-2 2010 info-icon
you know, enjoy yourself at the weekend. Hafta sonunda eğlenebililirsin.. Yani, o zaman hafta sonları hep eğlenebilirsin. haftasonunda eğlenebililirsin.. The Trip-2 2010 info-icon
But you've got to rein it in during the week. Ama hafta içi de kontrol etsen iyi olur. Ama bu eğlenceyi hafta içi kontrol altında tutmalısın. Ama hafta içi de kontrol etsen iyi olur. The Trip-2 2010 info-icon
You have to, all right? Öyle yapmak zorundasın tamam mı? Tutmalısın, anlaşıldı mı? Öyle yapmak zorundasın tamam mı? The Trip-2 2010 info-icon
Okay. How's the trip? Tamam. Yolculuk nasıl? Peki. Yolculuk nasıl? Tamam. Yolculuk nasıl? The Trip-2 2010 info-icon
Uh... Uh... Ah... Uh... The Trip-2 2010 info-icon
It's good. Güzel. Güzel işte... Güzel. The Trip-2 2010 info-icon
You know, it's kind of enjoyable. Biraz eğlenceli işte. Yani, sevilecek türden. Biraz eğlenceli işte. The Trip-2 2010 info-icon
Rob's being, you know, sort of a pain in the ass, Rob'la olmak biraz acı veriyor, Rob biraz, bilirsin, baş belası oluyorsa da... Rob'la olmak biraz acı veriyor, The Trip-2 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 172976
  • 172977
  • 172978
  • 172979
  • 172980
  • 172981
  • 172982
  • 172983
  • 172984
  • 172985
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact