Search
English Turkish Sentence Translations Page 172974
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Well, look, I'll sign this for William, okay, if... | Peki bunu William için imzlayacağım ama... Şey, bak, tamam, bunu imzalarım fakat ben ve... Peki bunu William için imzlayacağım ama, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as small man] if my friend and I | ...bana ve arkadaşıma... arkadaşım Dove Kulübesi'ne ben ve arkadaşım 1162 00:46:18,414 > 00:46:20,254 Dove Cottage'a bakmamıza izin verirsen. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
can go take a look at Dove Cottage. | ...Dove Cottage'a bakmamıza izin verirsen. girip bakabilirsek. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I don't understand that. | Anlamadım? Anlayamadım? Anlamadım? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Why do people have to be like that? | Neden insanlar böyle olmak zorunda? Niye böyle olmak zorundasınız siz? Neden insanlar böyle olmak zorunda? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She wasn't being like anything. | Hiçbir şey gibi değildi. Hiçbir şey olduğu yok. Hiç bir şey gibi değildi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It is only open for another half an hour, | Sadece bir yarım saat daha açığız. Yalnızca yarım saat daha açık. Sadece bir yarım saat daha açığız, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and that woman, in all fairness, is probably bereaved. | Ve şu kadın, bütün tarafsızlığıyla, muhtemelen yakının kaybetmiş... Ve o kadın da, tüm gerçekliğiyle muhtemelen kimsesiz ve yoksul kalmış. ve şu kadın, bütün tarafsızlığıyla, muhtemelen yakının kaybetmiş, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, but why... it's not my fault her husband's dead. | ...fakat neden, kocasının ölümü benim hatam değil... İyi, de neden... Kocasının ölümü benim hatam değil ki. Fakat neden,kocasının ölümü benim hatam değil... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No, but you... | Hayır sen değilsin ama... Hayır, ama siz Hayır sen değilsin ama... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Old people, at some time... not all old people, | Yaşlı insanlar bazen... Yaşlıların hepsi değil. Siz yaşlı insanlar bazen... bütün yaşlılar değil tabi, Yaşlı insanlar bazen... Yaşlıların hepsi değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
but a lot of them... seek out aggravation. | Fakat onların çoğu şiddet ararlar. ama çoğu, işi kötüleştirecek yer arar... fakat onların çoğu. şiddet ararlar. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, that's total rubbish. | Tamamen saçmalık. Of, saçmalığın daniskası. Tamamen saçmalıl. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She was lovely. | Çok güzeldi. Sevimliydi. çok güzeldi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Looks not unlike yourself in that picture. | Bakışların fotoğraftakine benzemiyor. O fotoğraftaki haline benzemiyor. Bakışların fotoğraftakine benzemiyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Okay, ready? One, two... | Tamam hazır? Bir iki. Peki, hazır? Bir, iki... Tamam hazır? Bir,iki | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Want some? | İster misin? Biraz ister misin? biraz ister misin? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Uh, no, thank you. | Hayır, hayır, teşekkür ederim. Ah, hayır, teşekkürler. Hayır,hayır,teşekkür ederim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I never smoked. | Hiç sigara içmedim. Hiç sigara kullanmadım. Hiç sigara içmedim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mm. | Mm. Hım. Mm. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That's the trouble with you, Rob. | Bu senin sorunun, Rob. İşte senin sorunun da bu Rob. Bu senin sorunun, Rob. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You're not open to new experiences. | Yeni deneyimlere açık değilsin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I would remind you of the time I had a Red Bull and Coke. | Red Bull ve Cola aldığım zamanları hatırlatırım. Red Bull'la birlikte kola içtiğim zamanları hatırlatırım. Red Bull ve Cola aldığım zamanları hatırlatırım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That's not what Coleridge would have been imbibing. | Bu Coleridge'in yapmayacağı bir şey. Coleridge'in içtiği şey değildi o. Bu Coleridge'in yapmayacağı bir şey. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He wouldn't have been having a spliff, would he? | Senin gibi tüttür müyordu? Yapıyor muydu? Spliff* kullanıyor olamazdı değil mi? (Ç.N. Bir tür elde sarılan sigara.) Senin gibi tüttür müyordu? Yapıyor muydu? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No, he wouldn't, but I mean, if they'd been around... | Hayır yapmazdı, ama demek istediğim, eğer etrafta olsalardı... Hayır olamazdı, ama demek istediğim, eğer civarda bulunsaydı Hayır yapmazdı,ama demek istediğim, eğer etrafta olsalardı, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He would have definitely partaken | Kesinlikle ayrılmış olurdu. Kesinlikle uzak durmazdı. Kesinlikle ayrılmış olurdu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
if they'd have been around. | Eğer etrafta olsalardı. Eğer etrafta olsaydı. Eğer etrafta olsalardı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
If you really want to pay tribute to him, | Ona gerçekten haraç ödemek istiyorsan... Eğer ona gerçekten saygı duruşunda bulunmak istiyorsan Ona gerçekten haraç ödemek istiyorsan. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
you should be having some opium. | ...biraz afyonun olmalı. Biraz afyonun olmalıydı. biraz afyonun olmalı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
What, that's... | Ne bu? Ne, bu... ne, bu | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Or its modern day equivalent. | Modern günümüzle eş değer... Ya da daha modern bir versiyonu. Modern günümüzle eş değer... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
This is... well, this is... | Bu. Şey.. Bu, şey... Bu... Bu. şey, bu | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
well, no, the modern day equivalent of that, | Modern gün buna eş değer değil. Şey, hayır, onun modern versiyonu... Modern gün buna eş değer değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
that's heroin. | Eroin. Eroindir. Eroin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, that's what I'm saying. | Evet, aynen dediğim gibi. Evet, ben de onu diyorum ya. Evet,aynen dediğim gibi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm not a junkie, Rob. | Ben esrarkeş değilim, Rob. Ben keş değilim Rob. Ben esrarkeş değilim,Rob. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm not encouraging you to become hooked on heroin. | Seni eroine bağlanman için cesaretlendirmiyorum. Seni eroin bağımlısı olman için gaza getirdiğim yok. Seni eroine bağlanman için cesaretlendirmiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm just saying... | Sadece diyorum ki... Sadece diyorum ki. Sadece diyorum ki... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It sounds like you are. | Öyle diyor gibisin.. Gaza getiriyormuşsun gibi geliyor. Öyle diyor gibisin.. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm not. Why would I do that? | Öyle değilim. Neden bunu yapayım? Gaza getirmiyorum seni. Neden yapayım ki bunu? Öyle değilim. Neden bunu yapayım ? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I don't know. For a laugh. | Bilmiyorum. Gülmek için. Bilmem. Gülmek için? Bilmiyorum. Gülmek için. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Ha ha. It was a hell of a laugh. | Ha ha. Tam bir kahkaha cehennemi. Ha ha. Ne komikti ama. Ha ha. Tam bir kahkaha cehennemi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You know Steve? You seen Steve lately? | Steve'i tanıyor musun? Son günlerde onu gördün mü? Steve'i biliyor musun? Steve'i gördün mü son günlerde? Steve'i tanıyor musun? Son günlerde onu gördün mü? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He's living at the council estate | O idari arazide yaşıyor. Sosyal konutlarda yaşıyor. O idari arazide yaşıyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
curled up in his own shit. | Kendi bokunda sürünüyor. Kendi bokuna saplanmış durumda. kendi bokunda sürünüyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Aye. That was my doing, that was. | Aye. Yaptığım buydu. Kabul. Bu benim marifetimdi. Benim. Aye. Yaptığım buydu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I suggested he try heroin. | Ona eroin denemesini önerdim. Ona eroin denemesini tavsiye etmiştim. Ona eroin denemesini önerdim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Cracking idea. | Çatlak fikir. Mükemmel bir fikir! Çatlak fikir. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I would never do that. | Bunu asla yapmazdım. Böyle bir şeyi hayatta yapmazdım. Bunu asla yapmazdım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Most creative... the most creative people smoke, you know, | Çok yaratıcı, çok yaratıcı insanlar sigar içer, anlıyor musun? Çoğu yaratıcı, yaratıcı insanlar içer, bilirsin Çok yaratıcı,çok yaratıcı insanlar sigare içer anlıyor musun. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
smoke marijuana, smoke hash. | Sigara haşhaşı, sigara dumanı. marihuana içer, esrar içer. sigara haşhaşı,sigara dumanı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Are you Steve Coogan? | Sen Steve Coogan mısın? Steve Coogan mısın? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yes, I am. | Evet benim. Evet, öyle. Evet benim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
A ha! | A ha! A ha! A ha! | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
A ha. | A ha. A ha! A ha. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
All right, man. How you doing? Fine, thanks. | Pekala,nasılsın adamım? İyi teşekkürler. Pakâla kardeşim. nasıl gidiyor? İyidir, sağ olasın. Pekala,nasılsın adamım? İyi teşekkürler. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, listen, do us a favor, would you? | Bana bir iyilik yapar mısın? Evet, dinle, bize bir iyilik yapsana. Bana bi iyilik yapar mısın? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Will you sign that? | Şunu imzalayacak mısın? Bunu imzalar mısın? Şunu imzalayacak mısın? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yes, of course. Make it out to Paul. | Elbette. Paul adına imzala. Elbette. Paul'a. Yes, of course. Paul adına imzala. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Can I ask you a question? Yeah, of course, absolutely. | Sana bir soru sorabilir miyim? Tabii ki. Sana bir soru sorabilir miyim? Evet, tabi ki. Sana bir soru sorabilir miyim? Evet elbette. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Is true, what I read about you? | Senin hakkında okduğum doğru mu? Hakkında okuduğum şey doğru mu? Senin hakkında okduğum doğru mu? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
What do you read about me? | Benim hakkımda ne okudun? Ne okudun ki hakkımda? Benim hakkımda ne okudun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That you're a bit of a cunt. | Birazcık amcık olduğunu? Amcığın teki olduğunu. Birazcık amcık olduğunu? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, where did you read that? | Peki, nerede okudun? Nerede okudun bunu? Peki,nerede okudun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's in today's newspaper. Here, look. | Bugünün gazetesinde İşte burada bak. Bugünün gazetesinde. İşte, bak. Bugünün gazetesinde İşte burada bak. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Uh, whoever said that doesn't know me very well. | Bunu kim dediyse beni çok iyi tanımıyor olmalı. Ah, bunu her kim söylediyse beni iyi tanımıyor. Bunu kim dediyse beni çok iyi tanımıyor olmalı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"Coogan is a cunt says dad." | "Coogan tam bir amcık." ''Babası, Coogan'ın amcığın teki olduğunu söylüyor.'' "Coogan tam bir amcık." | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"Cunt"? | "Amcık? ''Amcık?'' "Amcık? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Did you not sleep well or something? | İyi uyuyamadın mı? Uykunu mu alamadın ne? İyi uyuyamadın mı? veya başka bir şey mi var? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I couldn't get off 'cause of the food, | Yemekler yüzünden kolay dalamadım... Yemekten dolayı uykuya dalamadım. Yemekler yüzünden kolay dalamadım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and then when I did get off, | ...ve daldığım zamanda... Daldığımdaysa çok kötü ve daldığım zaman. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I was having awful dreams, really bad dreams. | ...korkunç rüyalar gördüm. Gerçekten korkunç rüyalar. rüyalar gördüm, gerçekten kötü rüyalar. korkunç rüyalar gördüm, gerçekten korkunç rüyalar. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Blue cheese. | Mavi peynir. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Coleridge was a poor sleeper. | Coleridge kötü bir uykucuydu. Coleridge'in de uykusu çok hafifti. Coleridge kötü bir uykucuydu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I was reading his poem called The Pains of Sleep. | Onun The Pains of Sleep adındaki şiirini okuyordum. Uykuların Acısı adlı şiirini okuyordum. Onuun The Pains of Sleep adındaki şiirini okuyordum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"Sleep, the wide blessing, | "Uyku, en güzel kutsanma... Uyumak, büyük nimet "Uyku,en güzel kutsanma | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"seemed to me distemper's worst calamity. | ..beni en kötü felakete çekiyor. Bana rahatsızlığın en kötü yanı gibi geliyor. "beni en kötü felakete çekiyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"The third night, when my own loud scream had waked me | Üçüncü gece kendi çığlığım beni şeytani bir rüyadan... Üçüncü gece, uyandığımda kendi kulak yırtan çığlığımla "Üçüncü gece kendi çığlığım beni uyandırdığında, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"from the fiendish dream, | ...uyandırdığında. Şu zalim rüyadan, "şeytani bir rüyadan, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"o'ercome with sufferings strange and wild, | Acıların üstesinden geldim. Başa çıkabildim tuhaf ve vahşi acılarımla. "acıların üstesinden üstesinden geldim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I wept as I had been a child." | Çocukluğumdaki gibi ağladım." Ağladım sanki bir çocukmuşçasına.'' Çocukluğumdaki gibi ağladım." | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yes. Oh, I know that. | Evet. Ah, biliyorum. Ah, evet biliyorum onu. Evet. Ah,biliyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That's the drugs. | Uyuşturucular. Uyuşturucular yüzünden. Uyuşturucular. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Coleridge. The opium. | Coleridge. Afyon. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He was a big druggie. | En büyük uyuşturucydu. Büyük bir müptela idi. En büyük uyuşturucydu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, yeah. Yeah. | Evet evet. Oh, doğru ya. Doğru. Evet evet. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You could have a costume drama here, couldn't you? | Burada kostüm draması yapabilirdin, değil mi? Burada bir dönem filmi çekebilirdin, değil mi? Burada kostüm draması yapabilirdin,yapamaz mıydın? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I would... | Yapabilirdim... Evet. Yapabilirdim... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mel Gibson coming over the hill. | Mel Gibson tepenin üzerine geliyor. Mel Gibson tepeleri aşıp geliyor. Mel Gibson tepenin üzerine geliyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I would just love to do a costume drama in these hills, | Bu tepelerde, kostüm drama yapmayı gerçekten çok isterdim. Şu tepelerde dönem filmi çekmeyi çok isterdim. Bu tepelerde,kostüm drama yapmayı gerçekten çok isterdim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
just leaping, vaulting over dry stone walls with a scabbard. | Sadece atlıyor, bir kın ile bu taş duvarların üstünden atlıyor. Sıçrayarak, elinde kılıcıyla taştan duvarları atlayarak... sadece atlyor, bir kın ile bu taş duvarların üstünden atlıyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
This, like, dead look in my eyes | Gözlerime bak aynı ölü gibi gözüküyor. Bu... tıpkı... gözümü kan bürümüş gibi... Gözlerime bak aynı ölü gibi gözüküyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
'cause I've seen so many horrors that I'm just immune to it. | Çünkü çok fazla korku yaşadım. Şimdi hiç etkilenmiyorum. Çünkü korkuya o denli bağışıklık sağlamışım... Çünkü çok fazla korku yaşadım. Şimdi hiç etkilenmiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
And they always say something like, | Ve sürekli şöyle diyorlar... Ve onlar da hep şunun gibi bir şey söylerler. Ve sürekli şöyle diyorlar, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[authoritative voice] Gentlemen, to bed. | Baylar, yatağa. Efendiler, uyku zamanı! Baylar,yatağa. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Gentlemen, to bed, for we leave at first light. | Biz şafakta ayrılalım diye baylar yatağa. Uyku zamanı efendiler, ilk ışıkla birlikte ayrılacağız. Biz şafakta ayrılalım diye baylar yatağa. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Tomorrow we battle, and we may lose our lives, | Yarın savaşırız veya hayatımızı kaybedebiliriz... Yarın çarpışacağız ve belki de hayatlarımızı yitireceğiz. Yarın savaşırız, veya hayatımızı kaybedebiliriz... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
but remember, death is but a moment. | Fakat unutma, ölüm sadece bir an. Ama unutmayın ki ölmek bir an sürer. fakat unutma, ölüm sadece bir an. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Cowardice is a lifetime of affliction. | Cowardice ızdıraplı bir hayattır. Korkaklıksa ömür boyu sürecek bir ıstıraptır! Cowardice ızdıraplı bir hayattır. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |