Search
English Turkish Sentence Translations Page 172972
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You know it's physically impossible? | Fiziksel olarak imkansız olduğunu biliyor musun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
My back. | Sırtım. Belim! Sırtım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Are you ready to order? | Siparişleriniz hazır mı? Siparişinizi alabilir miyim? Siparişleriniz hazır mı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yes, please. | Evet, lütfen. Evet,lütfen. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Shall I go first? Yep. | İlk ben alabilir miyim? Tabii ki. Önce ben söyleyebilir miyim? Olur. İlk ben alabilir miyim? Tabi ki. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Could I have the scallops to start, please? | Başlangıç olarak istiridye alabilir miyim? Başlangıç için deniz tarağı alabilir miyim, lütfen? Başlangıç olarak istiridye alabilir miyim? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
And then I'll have the pigeon as the main course. | Sonra ana menü olarak güvercin alacağım. Sonra da ana yemek olarak kumru alayım. Sonra ana menü olarak güvercin alacağım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I will have the rabbit, please, | Ben de tavşan alayım lütfen. Benimki tavşan olsun lütfen. Ben de tavşan alayım lütfen. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
followed by the lamb. | Kuzu tarafından kovalanmış. Kuzu etinin ardından. kuzu tarafından kovalanmış. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Nice image, rabbit following a lamb. | Harika benzetme, kuzu tarafından kovalanmış. Güzel manzara, kuzu kovalayan bir tavşan. Harika benzetme, kuzu tarafından kovalanmış. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That's a bit weird. Rob. | Birazcık tuhaf. Rob. Biraz tuhaf. Rob. Birazcık tuhaf. Rob. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
A bit weird. | Birazcık tuhaf. Biraz tuhaf. Birazcık tuhaf. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Can we have a knife for the butter, please, | Tereyağı için bıçak alabilir miyim lütfen? Yağ için bıçak rica edebilir miyim, lütfen? Tereyağı için bıçak alabilir miyim lütfen? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and a rolled up �20 note for the salt? | Ve tuz için haddelenmiş 20 sterlin. Ve salata için de bükülmüş bir yirmilik banknot? ve tuz için haddelenmiş 20 sterlin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Gentlemen, your wines. | Bayım, şarabınız. Baylar, şaraplarınız. Bayım,şarabınız. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
The Cheverny and the Chablis Premier Cru. | Cheverny ve Chablis Premier Cru. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Ah, marvelous. | Nefis. Ah, olağanüstü. Nefis. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Premier Cru. | Premier Cru. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I know that that means it's good. | Bunun iyi olduğunu ifade ettiğini biliyorum. Bunun, bunun ne anlama geldiğini biliyorum. Güzel. Bunun iyi olduğunu ifade ettiğini biliyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Premier, first, the best. | Premier,bir numara,en iyisi. Premier, ilk, en iyi demek. Premier,bir numara,en iyisi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Cru? | Cru? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mystery. Mystery. But that's good. | Gizemli. Gizemli. Fakat harika. Gizem. Gizem. Ama yine de güzel. Gizemli.Gizemli. Fakat harika. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's good to have mystery about these things. | Böyle şeylerde gizemli düşünme güzel. Böyle şeylerin gizemli yanlarının olması güzeldir... Böyle şeylerde gizemli düşünme güzel. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's a premier. That's good. It's the first of something. | Bu bir ilk. Bu çok iyi. Bu bazı şeylerin bir ilki. Bu bir ilk. Güzel. Bir şeyin ilki işte. Bu bir ilk. Bu çok iyi. Bu bazı şeylerin bir ilki. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Okay, service. Table six, scallops. | Pekâlâ servis. Masa altı,istiridye. Pekâla, servis zamanı. Masa altı, deniz tarağı. Pekâlâ servis. Masa altı,istiridye. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Lovely. | Güzel. Harika. Güzel. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
This is Hazlett on Coleridge. | Bu Hazlett Coleridge'in üstünde. Hazlett'in Coleridge'i bu. Bu Hazlett Coleridge'in üstünde. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"All that he had done of moment he had done 20 years ago. | "20 yıl önce yaptığı her şey... "Şu anda yaptığı ne varsa, yirmi yıl evvel yaptığıdır. "20 yıl önce yaptığı her şey, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"Since then, he maybe is said | ...o zamandan bu yana, belki de... O zamandan beri yüreğinin sesini "O zamandan bu yana, belki de, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"to live on the sound of his own voice. | ...kendi sesini yaşamayı çok seviyordu.'' dinleyerek yaşadığı söylenir. ''kendi sesini yaşamayı çok seviyordu... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He is a general lover of art and science." | Genel olarak sanat ve bilimi sever. Sanat ve bilimin takipçisidir." Genel olarak sanat ve bilimi sever. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"And wedded to no one in particular." | "Ve bilhassa hiç kimseyle evlenmedi." "Ve özellikle birisiyle evlenmemiştir." "Ve bilhassa hiç kimseyle evlenmedi." | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Okay, it's about me. I didn't realize, but carry on. | Tamam, bu benim hakkımda Fark etmedim, ama devam et. Peki, bu beni anlatıyor. Fark edememişim ama... Devam et. Tamam,bu benim hakkımda Fark etmedim,ama devam et. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
" He pursues knowledge as a mistress." | "Bilgiyi metresi olarak izledi.." " Adeta metresiymiş gibi bilginin peşi sıra gidiyor." " Bilgiyi metres olarak izledi.." | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
" It was not to be supposed that Mr. Coleridge could keep on | "Bay Coleridge'in bunu yolculuğa çıktığındaki gibi... " Hiç umulmuyordu ki Bay Coleridge kendi baş koyduğu yolda "Bay Coleridge'in bunu yolculuğa çıktığındaki gibi | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"at the rate he set off. | ...sürdürebileceği beklenmiyordu. yürümeye devam edebilsin.'' sürdürebileceği beklenmiyordu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"A ha. | A ha. "A ha. "A ha. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
He could not realize all"... | Hepsini fark edemedi. Ve daha azının, istikrarsız tutkusunu... Hepsini fark edemedi.."... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Is that written down? | Bu yazılı mı? Bu yazıyor mu orada? Bu yazılı mı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
" And less could not fix his desultory ambition. | "Ve azı da tutarsız hırsı düzeltilemezdi... onaramayacağının ayırdına varamamıştı. " Ve azı da tutarsız hırsı düzeltilemezdi, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Other stimulants supplied the place"... | diğer uyarıcılar yer sağlardı"... Diğer uyaranlar yerini doldurdu..." diğer uyarıcılar yer sağlardı"... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Careful, you were going to Jimmy Saville then, | Dikkat et sonrasında Jimmy Saville'e gidiyordun. Dikkatli ol, yine Jimmy Saville aksanına kayıyordun, Dikkat et sonrasında Jimmy Saville'e gidiyordun. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
but I'll let it go. | Neyse devam et... Ama yine de devam et bakalım. neyse devam et, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
" Other stimulants supplied the place and kept up | " Diğer uyarıcıları sağladı ve sarhoş rüya görmeye... " Diğer uyaranlar yerini doldurdu ve erken dönem belirtilerindeki " Diğer uyarıcıları sağladı ve sarhoş rüya görmeye | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"the intoxicating dream, the fever, and the madness | ...devam etti. Ateşli ve çılgınca... "zehirli düşleri, ateşi ve devam etti ateşli ve çılgınca. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
of his early impressions." | ...ilk taklitlerinden" ve deliliği korumaya devam etti.'' ilk taklitlerinden" | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Right. I don't do impressions. | Tamam. Taklit yapmıyorum. Pekâla... Ben belirtiler göstermiyorum. Tamam, Taklit yapmıyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm saying that it can be hard to have a big success. | Sadece büyük bir başarının gerçekten zor olacağını söylüyorum. Diyorum ki büyük bir başarı elde etmek zor olabilir. Sadece büyük bir başarının gerçekten zor olacağını söylüyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Bob Balaban said, " Never be hot. Always be warm." | Bob Balaban dedi ki " Asla ateşli olma, daima sıcak ol." Bob Balaban der ki: "Asla ateşli olma. Her daim ılık ol.'' Bob Balaban dedi ki " Asla ateşli olma, daima sıcak ol." | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
And a lot of the people that are thought of as great had... | Birçok insan da harika olacağını düşündü. Ve mükemmel olarak bilinen pek çok insanın da kendi Bir çok insan da harika olacağını düşündü. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
supernova moments. | Supernova anılarının.77+8 süpernova anları vardır. supernova anlarını. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Where do you go from there? | Buraya nereden gidiyoruz? Oraya nereden ulaşırsın? Buraya nereden gidiyoruz? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, it's difficult, you know, | Pekâlâ, bu zordur bilirsin. Şey, biraz zor, bilirsin... Peki,bu zor bilirsin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
once you've achieved greatness, to match that. | Bir kez bunu karşılaştıracak azamete ulaştığında... Bir kere mükemmelliği yakaladın mı ona uyum sağlamak... bir kez bunu karşılaştıracak azamete ulaştığında, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I imagine it is. | Öyle olduğunu hayal ediyorum. Öyle olduğunu tahmin ediyorum. Öyle olduğunu hayal ediyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, and you'll always imagine, | Evet, ve hep öyle hayal edeceksin Evet, ve her zaman da tahmin edeceksin Evet, ve hep öyle hayal edeceksin | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
because it's not a problem | Çünkü bu bir sorun değil Çünkü bu senin uğraşacağın çünkü bu bir sorun değil | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
you'll ever have to contend with. | Tartışacağın... türde bir problem değil. Tartışacağın, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
But that's not a problem for me, why? | ...fakat bu benim için bir sorun değil, neden? Ama benim için problem değil, neden? Fakat bu benim için bir sorun değil,neden? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'd rather be me than you, | Kendimi sana tercih ederim. Sen olmaktansa kendim olmayı tercih ederim, Kendimi sana tercih ederim, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
because I'd rather have these moments of genius | Çünkü bu dahilik dolu dakikaları... çünkü bu dahilik anlarına sahip olacağım Çünkü bu dahilik dolu dakikaları | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
than a lifetime of mediocrity. | ...vasat bir hayata tercih ederim. orta şekerli bir ömürdense. vasat bir hayata tercih ederim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
My career is not mediocre. | İşim vasat değil. Benim kariyerim orta şekerli değil. İşim vasat değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Doesn't matter about the thyme. | Kekik önemli değil. Kekiği kafana takma. Kekik önemli değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Scallops. Thank you very much. | İstiridyeler. Teşekkür ederim. Deniz tarakları. Çok teşekkür ederim. İstiridyeler. Teşekkür ederim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Thank you. | Teşekkür ederim. Teşekkürler. Thank you. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Golly. Thank you. | Golly. Teşekkür ederim. Vay canına! Sağ ol! Golly. Teşekkür ederim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I always think of Coleridge | Hep Coleridge'i düşünüyorum. Coleridge'i her daim bir tür Hep Coleridge'i düşünüyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
as sort of a Richard Burton type character. | Richard Burton ne tür bir karakter? Richard Burton karakteri gibi düşünmüşümdür. Richard Burton ne tür bir karakter? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as Burton] In Xanadu did Kubla Kahn | Xanadu'da Kubla Kahn'ı yaptı. Xanadu'daki Kubla Kahn gibi. Xanadu'da Kubla Kahn'ı yaptı, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
a stately pleasure dome decree | Görkemli bir kubbe... Haşmetli bir zevk kubbesi buyruğu görkemli bir kubbe | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
where Alph, the sacred river, ran | ...Kutsal Nehir Alfa'nın ölçülemeyecek kadar... Kutsal ırmak, Alph Kutsal Nehir Alfa'nın ölçülemeyecek kadar | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
through caverns measureless to man down to a soundless sea. | ...uçsuz bucaksız denize aktığı yer. mağaraların arasından akarak hadsiz hudutsuz yükseklikten sessiz denize dökülür. uçsuz bucaksız denize aktığı yer. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm very impressed with that. | Bundan çok etkilenmiştim. Çok etkilendim. Bundan çok etkilenmiştim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You shocked me, 'cause I would have thought | Beni şaşırttın. Çünkü, senin... Sarstın beni, 'Çünkü Olivia Newton John'un Beni şaşırttın, Çünkü,senin | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
that you would have preferred | ...Olivia Newton John'ın Xanadu versiyounu... Xanadu versiyonunu Olivia Newton John'ın Xanadu. versiyounu | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Olivia Newton John's version of Xanadu. | ...tercih edeceğini düşündüm. seçeceğini düşünüyordum. tercih edersin diye düşünmüştüm. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I think both Newton John and Coleridge | Bence her ikisi de... Bence hem Newton John hem de Coleridge Bence her ikisi de, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
tackled the subject of Xanadu with varying degrees of success. | Xanadu projesinin başarısının farklı mimarları. Xanadu konusunu farklı başarı dereceleriyle kotarmıştır. Xanadu projesinin başarısının farklı mimarları. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
They call it Xanadu. | Xanadu diye adlandırdılar. Xanadu derler. Xanadu diye adlandırdılar. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Xanadu. | Zanadu. Xanadu. Zanadu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Xaaaanadu. | Zaanadu. Xaaaanadu. Zaanadu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
In Xanadu. | Zanadu'da. Xanadu'da. Zanadu'da. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
First one, pigeon, lamb encore, | İlk olarak, güvercin, kuzu... İlk olarak güvercin, ikinci sırada kuzu eti İlk olarak, güvercin, kuzu, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
followed by duck, lamb encore. | ...ördek tarafından izlenmiş kuzu. Ördekten önce, kuzu eti. ördek tarafından izlenmiş kuzu | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Golly, that does look nice. | Golly, bu harika görünüyor. Vay canına, harbiden güzel görünüyor. Golly,bu harika görünüyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That looks lovely. What is that? | Güzel görünüyor. Bu ne? Çok harika gözüküyor. Ne bu? Güzel görünüyor. Bu ne? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Pigeon. Really? | Güvercin. Gerçekten mi? Kumru. Gerçekten mi? Güvercin. Gerçekten mi? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mmm. | Mmm. Hım... Mmm. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's a little like haggis. | Biraz sakatat yahnisine benziyor. Biraz haggise* benziyor. (Ç.N. Koyun etinden yapılmış bir tür İskoç Yemeği.) Biraz sakatat yahnisine benziyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah? | Öyle mi? Evet? Öyle? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Anyone ever asks you to go on a haggis hunt, | Biri sana sakakat avlamaya gidelim derse... Eğer birisi senden haggis avina gitmeyi isterse, Biri sana sakakat avlamaya gidelim derse, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
be careful what you say. | ...ne dediğine dikkat et. ne söyleyeceğine dikkat etmelisin. ne dediğine dikkat et. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[as Connery] They've taken you for a fool. | Seninle dalga geçiyorlar Seni salak yerine koyarlar. Seninle dalga geçiyorlar | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Taken you for a fool. | Seninle dalga geçiyor. Salak yerine. Seninle dalga geçiyor. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
As a bloody fool. | Uğursuz bir aptal. Lanet olası bir salak yerine. Uğursuz bir aptal. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[mumbling] There's no such thing as a haggis hunt. | Sakatat avlamak diye bir şey yok. Haggis avı diye bir şey yoktur. Sakatat avlamak diye bir şey yok. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[mumbling] | Fakat bu benim için bir sorun değil,neden? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I just imagined myself pointing my knife upside down | Sadece bıçağımı aşağı indirirken kendim hayal ettim. Şu an bıçağı yukarı doğru diktiğimi... Sadece bıçağımı aşağı indirirken kendim hayal ettim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and just pressing my head onto it. | Ve başımı onun üstüne bastırıyorum. ...ve başımı üzerine doğru bastırdığımı hayal ettim. ve başımı onun üstüne bastırıyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |