• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 172973

English Turkish Film Name Film Year Details
Desperate to be taken seriously, aren't you? Çok vakim, ciddiye alıyor musun? Ciddiye alındığın için dertlendin değil mi? Hayır, sera değil. Politika yapmıyoruz, teşekkürler. Çok vakim ciddiye alıyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
You can't treat your entire life like a Radio 4 panel show. Bütün hayatına Radyo 4 panel gösterisi gibi davranamazsın. Hayatına Radyo 4'teki bir şov programıymış gibi davranamazsın. Bütün hayatına Radyo 4 panel gösterisi gibi davranamazsın. The Trip-2 2010 info-icon
Buzz. Yes, you can. Vızıltı. Evet yapabilirsin. Evet, davranabilirsin. Vızıltı. Evet yapabilirsin. The Trip-2 2010 info-icon
Alex James said he celebrated his 20th birthday with alcohol, Alex James 20. doğumgünü alkolle kutladığını söyledi. Alex James 20. yaş gününü alkolle, 30. yaş gününü uyuşturucu ile... Alex James 20. doğumgünü alkolle kutladığını söyledi, The Trip-2 2010 info-icon
his 30th with drugs, and his 40th with food. 30unu uyuşturucuyla, ve 40.'yı da kendi yemeğiyle. ...ve 40. yaş gününü de yemekle kutladığını söylemişti. 30unu uyuşturucuyla, ve 40. da kendi yemeğiyle. The Trip-2 2010 info-icon
Is that how it is for you? Bu tam senlik bir şey mi? Senin için de mi böyle? Bu tam senlik bir şey mi? The Trip-2 2010 info-icon
Well, don't you find it exhausting, Peki, hâlâ partilere gidip... Şey, hâlâ etrafta koşuşturup, Peki,yorucu bulmuyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
still running around, going to parties and chasing girls... ...kız kovalamayı yorucu bulmuyor musun? partilere katılıp, kız tavlamayı yorucu bulmuyor musun? hâlâ koşuşturuyorsun, partilere gidip kız takip etmeyi. The Trip-2 2010 info-icon
I don't run around and go to parties. Etrafta koşup partilere gitmiyorum. Etrafta koşturup, partilere gitmiyorum. Etrafta koşup partilere gitmiyorum. The Trip-2 2010 info-icon
I don't run around and chase girls. Etrafta dolaşıp kız kovalamıyorum. Etrafta koşturup, kızları da tavlamıyorum. Etrafta dolaşıp kız kovalamıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
You do. Öyle yapıyorsun. Evet, yapıyorsun. Öyle yapıyorsun. The Trip-2 2010 info-icon
No, I don't... You chase girls. Hayır yapmıyorum. Sen kız kovalıyorsun. Hayır, yapmıyorum... Evet, karı kız peşindesin. Hayır yapmıyorum. Sen kız kovalıyorsun. The Trip-2 2010 info-icon
I don't chase them. Kovalamıyorum. Hayır, değilim. Kovalamıyorum. The Trip-2 2010 info-icon
You make me sound like Benny Hill. Bana Benny Hill'i hatırlattın. Beni Benny Hill'e çevirdin. Bana Benny Hill'i hatırlattın. The Trip-2 2010 info-icon
But don't you find all that exhausting at your age? Fakat bütün bunları senin yaşında yorucu bulmuyorsun? Ama tüm bunları bu yaşında yorucu bulmuyor musun? Fakat bütün bunları senin yaşında yorucu bulmuyorsun? The Trip-2 2010 info-icon
Do you find it exhausting looking after a baby? Bir bebeğe bakmayı yorucu buluyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
Yes, I do. Evet buluyorum. Evet, buluyorum. Evet buluyorum. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, well... Tamam öyleyse. Evet, tabi... Tamam öyleyse. The Trip-2 2010 info-icon
everything's exhausting when you're past 40. 40'ını geçtikten sonra her şey yorucu oluyor... Kırk yaşını geçtin mi, her şey yorucu gelir. 40'ını geçtikten sonra her şey yorucu oluyor... The Trip-2 2010 info-icon
Everything's exhausting at our age. Bizim yaşımızda her şey yorucu oluyor.. Bizim yaşımızda her şey yorucu. Bizim yaşımızda her şey yorucu oluyor.. The Trip-2 2010 info-icon
Hi, Emma. Selam, Emma. Merhaba, Emma. Selam, Emma. The Trip-2 2010 info-icon
Hey, are you all right? Selam iyi misin? Selam, iyi misin? Selam iyi misin? The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, I got a missed call. Evet, cevapsız bir çağrı aldım. Bir cevapsız aramam vardı. Evet,cevapsız bir çağrı aldım. The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, I was just phoning Evet, sana fotoğrafçıyı... Evet, yalnızca sana fotoğrafçıyı Evet,sana fotoğrafçıyı The Trip-2 2010 info-icon
to remind you about the photographer. ...hatırlatmak için aramıştım. hatırlatmak için arıyordum. hatırlatmak için arıyordum. The Trip-2 2010 info-icon
She's gonna meet you at Hipping Hall tomorrow. Seninle yarın Hipping Hall'de buluşacak. Seninle Hipping Hall'de buluşacak yarın. Seninle yarın Hipping Hall'de buluşacak. The Trip-2 2010 info-icon
Okay. Well... hang on. A photographer? Pekâlâ, bekle bir dakika, fotoğrafçı mı? Peki. Şey... bekle. Fotoğrafçı mı? Tamam,bekle fotoğrafçı mı? The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, for the photos for the article. Evet makale fotoğrafları için. Evet, makale için çekilecek fotolar Evet makale fotoğrafları için. The Trip-2 2010 info-icon
We talked about it in the office, remember? Bunu ofiste konuşmuştuk hatırlıyor musun? Ofiste konuşmuştuk bunu, hatırladın mı? Bunu ofiste konuşmuştuk hatırlıyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, it's on my itinerary. Evet rehberimde var. Ajandamda yazıyor. Evet rehberimde var. The Trip-2 2010 info-icon
Okay, yeah. Okay. Tamam o zaman. Peki, evet. tamam. Tamam o zaman. The Trip-2 2010 info-icon
Her name's Yolanda, by the way. Bu arada, adı Yolanda. Bu arada adı Yolanda. Bu arada, adı Yolanda. The Trip-2 2010 info-icon
And I'm gonna come up with her tomorrow, so you'll see me then. Ben de yarın onunla geliyorum, beni de görebileceksin. Ve yarın ben de yanında geleceğim, yani beni de görebileceksin. Ben de yarın onunla geliyorum, beni de görebileceksin. The Trip-2 2010 info-icon
Oh, so I'll see you tomorrow then, yeah? Yani seni yarın görebilecek miyim? Oo, yani seni yarın görebileceğim ha? Yani seni yarın görebilecek miyim? The Trip-2 2010 info-icon
Yeah, see you tomorrow. All right. Evet, yarın görüşürüz. Tamam. Evet, yarın görüşürüz. Tamam. Evet,yarın görüşürüz. Tamam. The Trip-2 2010 info-icon
Good. Take care. Güzel. Dikkat et. Güzel. Kendine iyi bak. Güzel. Dikkat et. The Trip-2 2010 info-icon
Okay, bye. Bye. Tamam, hoşça kal. Hoşça kal. Tamam, bye. Hoşçakal. Tamam, bye. Bye. The Trip-2 2010 info-icon
A ha! A ha! Ah ha! A ha! The Trip-2 2010 info-icon
This is Langdale. Bu Langdale. Langdale bu! Bu Langdale. The Trip-2 2010 info-icon
You know what that means? Anlamını biliyor musun? Bu ne demek biliyor musun? Anlamını biliyor musun? The Trip-2 2010 info-icon
It means "long valley" in Viking. Vikinglerde uzun vadi anlamına gelir. Viking dilinde, uzun vadi anlamına gelir. Vikinglerde uzun vadi anlamına gelir. The Trip-2 2010 info-icon
This would have... Oh! Burada şey olacaktı. Oh! Bu şey... Oh! Burada şey olacaktı. Oh! The Trip-2 2010 info-icon
All this was formed in the last ice age, Bunların hepsi buzul çağda ortaya çıkmış. Bunların hepsi 10.000 sene önce Bunların hepsi buzul çağda ortaya çıkmış, The Trip-2 2010 info-icon
about 10,000 years ago. Yaklaşık 10,000 yıl önce. Buz Devri'nde oluştu. yaklaşık 10,000 yıl önce. The Trip-2 2010 info-icon
Incredible, isn't it? İnanılmaz öyle değil mi? İnanılmaz, değil mi? İnanılmaz öyle değil mi? The Trip-2 2010 info-icon
How far are we gonna go? Ne kadar gideceğiz? Daha ne kadar uzağa gideceğiz? Ne kadar gideceğiz? The Trip-2 2010 info-icon
A little bit further. Biraz daha. Biraz daha var. Biraz daha. The Trip-2 2010 info-icon
Because it's late. Çünkü geç kaldık. Geç oldu da, ondan diyorum. Çünkü geç kaldık. The Trip-2 2010 info-icon
I know. I know. Biliyorum, biliyorum. Biliyorum. Biliyorum. Biliyorum,biliyorum. The Trip-2 2010 info-icon
As you can see, the sun is now on the other side of the... Görebiliyor musun,güneş şimdi diğer tarafta... Senin de görebildiğin gibi Güneş şimdi Dünya'nın... Görebiliyor musun,güneş şimdi diğer tarafta.... The Trip-2 2010 info-icon
Hello. It's okay. Hello. Selam Her şey yolunda, selam. Selam. Sorun değil. Selam. Selam Her şey iyi,selam. The Trip-2 2010 info-icon
Human history has been recorded for, what, 3,000 years? İnsanlık tarihi 3.000 yıldır mı kaydediliyor? İnsanlık tarihi 3000 yıldır mı ne kaydediliyor. İnsanlık tarihi 3.000 yıldır mı kaydediliyor? The Trip-2 2010 info-icon
and yet, you know, right now, we're in a warm period, Ve şimdi görüyorsun, sıcak bir ortam... Ve henüz, bilirsin, tam şu an ılık süreçteyiz. ve görüyorsun,şimdi sıcak bir ortam, The Trip-2 2010 info-icon
but there's gonna be another ice age very soon, ...fakat yakında başka bir buzul çağ yaşanacak. Ama yakın zaman sonra bir başka Buz Devri daha yaşanacak. fakan yakında başka bir buzul çağ yaşanacak. The Trip-2 2010 info-icon
in about, say, another 3,000 years, Söylenenlere göre bir 3000 yıl daha... Yaklaşık, diyelim ki, 3000 yıl içinde. söylenenlere göre 3000 yıl daha... The Trip-2 2010 info-icon
but that's the blink of an eye. Fakat göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Ama bu göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre. fakat göz açıp kapayıncaya kadar geçer. The Trip-2 2010 info-icon
The rocks here were formed 400 million years ago. Buradaki taşlar 400 milyon yıl önce ortaya çıkmış. Buradaki kayalar 400 milyon yıl önce şekillendiler. Buradaki taşlar 400 milyon yıl önce ortaya çıkmış. The Trip-2 2010 info-icon
400 million years ago. 400 milyon yıl önce. 400 milyon yıl evvel. 400 milyon yıl önce. The Trip-2 2010 info-icon
It's like... where we are now, Şuan olduğumuz yer gibi. Bu tıpkı... Şu anda durduğumuz yerde Şuan olduğumuz yer gibi. The Trip-2 2010 info-icon
this was a huge volcanic caldera. Bu kocaman bir volkanik kalderaydı. bu kadar büyük volkanik krater vardı. Bu kocaman bir volkanik kalderaydı. The Trip-2 2010 info-icon
This was a volcanic lake of molten volcano, Bu da dökülmüş volkanın volkan gölüydü... Bu erimiş magmadan oluşmuş volkanik bir göldü. Bu da dökülmüş volkanın volkan gölüydü. The Trip-2 2010 info-icon
and it was on a land mass called Avalonia ...ve burası insanlar tarafından Avalonia olarak adlandırıldı. Ve Avalonia adındaki ufak kıta kitlesinin üzerindeydi. ve burası insanlar tarafından Avalonia olarak adlandırıldı. The Trip-2 2010 info-icon
that drifted from the South Pole all the way to where we are now Bütün güney kutbunu şu an olduğumuz yere sürükledi. Yüz milyonlarca yıl devam eden bir süreçte, Kuzey kutuptan, Bütün güney kutbunu şuan olduğumuz yere sürükledi. The Trip-2 2010 info-icon
over sort of hundreds of million years. Yüzlerce milyon yıl önce. ta buraya kadar sürüklenen kıta parçası. yüzlerce milyon yıl önce. The Trip-2 2010 info-icon
We shouldn't probably go much further Daha ileri gitmemeliyiz. Güneş batacağından ötürü, kesinlikle... Daha ileri gitmemeliyiz, The Trip-2 2010 info-icon
just because of the light. Hava kararıyor. ...daha fazla uzaklaşmamalıyız. hava kararıyor. The Trip-2 2010 info-icon
It's... isn't that beautiful, that? Hiç iyi olmadı, değil mi? Bu... güzel ama, değil mi? İyi olmadı değil mi? The Trip-2 2010 info-icon
I think it almost is more beautiful in the mist. Bence sis varken daha güzel. Bence sislerin içinde daha da güzel duruyordur. Bence sis varken daha güzel. The Trip-2 2010 info-icon
It's like a... It's like a Turner painting. Bu şey gibi... Tıpki tornacı boyama gibi.. Bu tıpkı. Tıpkı bir Turner tablosu gibi. Bu şey gibi... Tıpki tornacı boyama gibi.. The Trip-2 2010 info-icon
Let me get two tickets for Dove Cottage. Dove Cottage için iki bilet alabilir miyim? Dove Kulübesi için iki bilet alabilir miyim? Dove Cottage için iki bilet alabilir miyim? The Trip-2 2010 info-icon
I'm really sorry, sir, but the last admission is 5:00. Gerçekten üzgünüm bayım, fakat son giriş 5.00'teydi. Gerçekten üzgünüm efendim. Son giriş zamanı saat 5:00'te. Gerçekten üzgünüm efendim. fakat son giriş 5.00 The Trip-2 2010 info-icon
Right, okay, well, it's five past. Pekâlâ tamam, saat beş buçuk. Tabi, peki, şey, sadece beş geçiyor. Pekâlâ tamam, saat beş buçuk. The Trip-2 2010 info-icon
I'm really sorry, sir, but these are the rules. Gerçekten üzgünüm efendim. Ama kurallar... Gerçekten üzgünüm efendim fakat kurallar böyle. Gerçekten üzgünüm efendim. fakat bunlar kural. The Trip-2 2010 info-icon
We'll be very quick. Çok hızlı olacağız. Çok hızlı oluruz. Çok hızlı olacağız. The Trip-2 2010 info-icon
Yes, I know, but that really wouldn't be fair Biliyorum ama bu diğer gelenler için... Evet, biliyorum ama, bu diğer sonradan gelenler için Biliyorum ama bu gerçekten diğer bütün geç gelenler için. The Trip-2 2010 info-icon
on all the other latecomers. ...hiç adil olmaz. pek de adil olmazdı. adil olmaz. The Trip-2 2010 info-icon
What other latecomers? I can't see anyone. Ne? Geç gelen diğerleri mi? Hiç kimseyi göremiyorum. Hangi geç gelenler? Kimseyi göremiyorum ben? Ne diğer geç gelenler mi? Hiç kimseyi göremiyorum. The Trip-2 2010 info-icon
No, I know. Not at the moment, but... Anlıyorum. Şu anda yok ama... Evet, biliyorum. Şimdi değil, fakat... Hayır,biliyorum. Şuan yok, fakat... The Trip-2 2010 info-icon
Please? We've come from London. Lütfen? Londra'dan geldik. Lütfen ama? Londra'dan geliyoruz. Lütfen? Londra'dan geldik. The Trip-2 2010 info-icon
Why didn't you come earlier? Neden daha erken gelmediniz? Neden daha erken gelmediniz ki? Neden daha erken gelmediniz? The Trip-2 2010 info-icon
Well, that's... because I got stuck in traffic. Şey, trafik vardıç Şey, aslında... Çünkü trafikte sıkışıp kaldım. Şey,yani trafik vardı. The Trip-2 2010 info-icon
Well, I'm really sorry. Gerçekten üzgünüm. Şey, gerçekten üzgünüm. Gerçekten üzgünüm. The Trip-2 2010 info-icon
Perhaps you could come back tomorrow. Belki de yarın gelebilirsiniz. Belki, yarın gelirsiniz. Belki de yarın gelebilirsiniz. The Trip-2 2010 info-icon
I can't come back tomorrow. Is this man troubling you? Yarın geri gelemem. Bu bay size sorun mu çıkarıyor? Yarın, geri gelemem. Bu adam sorun mu çıkartıyor sana? Yarın geri gelemem. Bu bay size sorun mu çıkarıyor? The Trip-2 2010 info-icon
What are you doing? Honestly. Ne yapıyorsun? Dürüst olmak gerekirse... Ne yapıyorsun sen? Cidden? Ne yapıyorsun? Dürüst olmak gerekirse. The Trip-2 2010 info-icon
We just wondered if we could pop inside Sadece kulübenin içine girip... Yalnızca acaba içeriye şöyle bir göz atıp, Sadece kulübenin içine girip The Trip-2 2010 info-icon
and have a little look at the cottage. ...birazcık bakabilir miyiz diye merak ettik. kulübeye bakabilir miyiz diye merak ediyorduk. birazcık bakabilir miyiz diye merak ettik. The Trip-2 2010 info-icon
Mr. Brydon? Bay Brydon? The Trip-2 2010 info-icon
Yes, it is. Evet benim. Evet, benim. Evet benim. The Trip-2 2010 info-icon
It's very nice to meet you. Sizi görmek çok güzel. Sizinle tanışmak çok güzel. Sizi görmek çok güzel. The Trip-2 2010 info-icon
Would you do something for me? Benim için bir şey yapar mısınız? The Trip-2 2010 info-icon
Depends what it is. Ne olduğuna bağlı. The Trip-2 2010 info-icon
I have a grandson, and he loves that tiny man... Bir torunum var ve bu minik adamı çok seviyor. Bir torunum var benim ve o ufak adama bayılıyor... Bir torunum var. ve bu minik adamı çok seviyor. The Trip-2 2010 info-icon
Small man in a box? Küçük adam bir kutu da mı? Kutudaki Küçük Adam mı? Küçük adam bir kutu da mı? The Trip-2 2010 info-icon
Small man in the box that you do. Yaptığınız küçük adam. Sizin Kutudaki Küçük Adam'ınız. Yaptığınız küçük adam. The Trip-2 2010 info-icon
Could you sign this for him? Bunu onun için imzalayabilir misiniz? The Trip-2 2010 info-icon
Sure. Yeah. Evet tabi. Tabi, elbette. Evet tabi. The Trip-2 2010 info-icon
Thank you. Thank you. Teşekkürler.Teşekkürler. Teşekkürler. Teşekkürler. Teşekkürler.Teşekkürler. The Trip-2 2010 info-icon
What's his name? Adı nedir? Adı ne? Adı nedir? The Trip-2 2010 info-icon
His name is William. Adı William. William. Adı William. The Trip-2 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 172968
  • 172969
  • 172970
  • 172971
  • 172972
  • 172973
  • 172974
  • 172975
  • 172976
  • 172977
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact