Search
English Turkish Sentence Translations Page 169047
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Fire it up. | Atesle. Ateşle. Ateşle. | The Player-1 | 1992 | |
| Number one, step forward. Make a quarter turn to the right. | Bir numara, öne çik. Saga dön. Bir numara, öne çık. Sağa dön. Bir numara, öne çık. Sağa dön. | The Player-1 | 1992 | |
| Are those prescription glasses? You can't ask her that. | Bunlar dinlendirici mi? Ona bunu soramazsin. Bunlar dinlendirici mi? Ona bunu soramazsın. Bunlar dinlendirici mi? Ona bunu soramazsın. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's very hard, you know. Yeah, l know. | Çok zor, bilirsin. Evet, bilirim. | The Player-1 | 1992 | |
| l wouldn't want to pick the wrong one. No. God forbid. | Yanlis kisiyi seçmek istemem. Hayir. Allah korusun. Yanlış kişiyi seçmek istemem. Hayır. Allah korusun. Yanlış kişiyi seçmek istemem. Hayır. Allah korusun. | The Player-1 | 1992 | |
| Just take your time. Anybody look... | Zamaniniz var. Çok benzettiginiz... Zamanınız var. Çok benzettiğiniz... Zamanınız var. Çok benzettiğiniz... | The Player-1 | 1992 | |
| vaguely familiar? | biri var mi? biri var mı? biri var mı? | The Player-1 | 1992 | |
| Well, you know | Sey, bilirsin Şey, bilirsin... Şey, bilirsin... | The Player-1 | 1992 | |
| Take your time. | Zamanin var. Zamanın var. Zamanın var. | The Player-1 | 1992 | |
| This is not easy. lt never is. | Bu kolay degil. Degildir. Bu kolay değil. Değildir. Bu kolay değil. Değildir. | The Player-1 | 1992 | |
| l am trying. Yes, just take your time. | Deniyorum. Evet, zamanimiz çok. Deniyorum. Evet, zamanımız çok. Deniyorum. Evet, zamanımız çok. | The Player-1 | 1992 | |
| And l did see him clearly. | Ve net bir sekilde gördüm. Ve net bir şekilde gördüm. Ve net bir şekilde gördüm. | The Player-1 | 1992 | |
| l don't Look hard. Take a good look. | Bilmiy Iyi bakin, dikkatli bakin. Bilmiy... İyi bakın, dikkatli bakın. Bilmiy... İyi bakın, dikkatli bakın. | The Player-1 | 1992 | |
| l did. l am. | Baktim. Bakiyorum. Baktım. Bakıyorum. Baktım. Bakıyorum. | The Player-1 | 1992 | |
| Um, could l see number three again? | Aaa, üç numarayi tekrar görebilir miyim? Aaa, üç numarayı tekrar görebilir miyim? Aaa, üç numarayı tekrar görebilir miyim? | The Player-1 | 1992 | |
| Call number three. Wait. | Üç numarayi çagirin. Bakleyin. Üç numarayı çağırın. Bekleyin. Üç numarayı çağırın. Bekleyin. | The Player-1 | 1992 | |
| Could l Could she call her own numbers? | Ben çagirsam Kendisi çagirabilir mi? Ben çağırsam... Kendisi çağırabilir mi? Ben çağırsam... Kendisi çağırabilir mi? | The Player-1 | 1992 | |
| Excuse me, excuse me. Thank you. | Afedersiniz, afedersiniz. Tessekkürler. Afedersiniz, afedersiniz. Teşekkürler. Afedersiniz, afedersiniz. Teşekkürler. | The Player-1 | 1992 | |
| Which number? Number five. | Hangisi? 5 numara. | The Player-1 | 1992 | |
| Susan, l think she can call who she's interested in. | Susan, bence kendisi çagirabilir. Susan, bence kendisi çağırabilir. Susan, bence kendisi çağırabilir. | The Player-1 | 1992 | |
| You're right. No, the other one. | Haklisin. Hayir, digeri. — Haklısın. Hayır, diğeri. — Haklısın. Hayır, diğeri. | The Player-1 | 1992 | |
| That one. | Evet o. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's not number six. Not number six. | Alti numara degil. Alti numara degil. Altı numara değil. Altı numara değil. Altı numara değil. Altı numara değil. | The Player-1 | 1992 | |
| Three. What do you mean number three? | Üç. Ne demek üç? | The Player-1 | 1992 | |
| l think she can request who she wants to see. | Istedigini çagirabilir. İstediğini çağırabilir. İstediğini çağırabilir. | The Player-1 | 1992 | |
| Wait. You want to see what number? Him. | Bekle. Hangisini göreceksin? Onu. | The Player-1 | 1992 | |
| That's him! l'd swear on my mother's grave. | Evet o! Annemin mezari üzerine yemin ederim o. Evet o! Annemin mezarı üzerine yemin ederim o. Evet o! Annemin mezarı üzerine yemin ederim o. | The Player-1 | 1992 | |
| Number three? Number three. | Üç numara mi? Üç nuamra. Üç numara mı? Üç numara. Üç numara mı? Üç numara. | The Player-1 | 1992 | |
| Number three on her mother's grave. | Annesinin mezarini üzerine üç numara. Annesinin mezarını üzerine üç numara. Annesinin mezarını üzerine üç numara. | The Player-1 | 1992 | |
| We heard what she said. | Ne dedigini duyduk. Ne dediğini duyduk. Ne dediğini duyduk. | The Player-1 | 1992 | |
| Yeah, l would say so. | Evet, öyle dedim. | The Player-1 | 1992 | |
| Take them out. Number three. Thank you. | Çikarin onlari. Üç numara, tesekkürler. Çıkarın onları. Üç numara, teşekkürler. Çıkarın onları. Üç numara, teşekkürler. | The Player-1 | 1992 | |
| Ma'am, may l be personal? Where the fuck is your mother buried? | Hanimefendi, kisisellesebilir miyim? Anneniz nereye gömülmüstü? Hanımefendi, kişiselleşebilir miyim? Anneniz nereye gömülmüştü? Hanımefendi, kişiselleşebilir miyim? Anneniz nereye gömülmüştü? | The Player-1 | 1992 | |
| Let's get out of here. | Gidelim burdan. | The Player-1 | 1992 | |
| l don't know who got to that witness. She wrapped up my case picking that cop. | Bu tanigi kim buldu. Davami mahvetti, benim polisimi seçerek. Bu tanığı kim buldu. Davamı mahvetti, benim polisimi seçerek. Bu tanığı kim buldu. Davamı mahvetti, benim polisimi seçerek. | The Player-1 | 1992 | |
| You're a lucky man, Mr. Mill. Goddamn, no ramp again! | Sansli adamsiniz, Bay Mill. Lanet, yine bir dümen yok! Şanslı adamsınız, Bay Mill. Lanet, yine bir dümen yok! Şanslı adamsınız, Bay Mill. Lanet, yine bir dümen yok! | The Player-1 | 1992 | |
| Witnesses can't be relied on. Remember Witness for the Prosecution? | Taniklara güven olmaz. Infazin Tanigi'i hatirliyor musun? Tanıklara güven olmaz. İnfazın Tanığı'nı hatırlıyor musun? Tanıklara güven olmaz. İnfazın Tanığı'nı hatırlıyor musun? | The Player-1 | 1992 | |
| Marlene Dietrich and Tyrone Power? | Marlene Dietrich ve Tyrone Power? | The Player-1 | 1992 | |
| You're free as a bird. No witness, no crime. | Bir kus kadar özgürsün. Tanik yok, suç da yok. Bir kus kadar özgürsün. Tanık yok, suç da yok. Bir kus kadar özgürsün. Tanık yok, suç da yok. | The Player-1 | 1992 | |
| That Avery woman thinks you got away with murder. | Bu Avery denen kadin cinayetin yanina kaldigini düsünüyor. Bu Avery denen kadın cinayetin yanına kaldığını düşünüyor. Bu Avery denen kadın cinayetin yanına kaldığını düşünüyor. | The Player-1 | 1992 | |
| Everybody does, Mr. Mill. | Herkes öyle düsünüyor, Bay Mill. Herkes öyle düşünüyor, Bay Mill. Herkes öyle düşünüyor, Bay Mill. | The Player-1 | 1992 | |
| Our Father who art in heaven... | Cennetteki Isa... Cennetteki İsa... Cennetteki İsa... | The Player-1 | 1992 | |
| hallowed be Thy name. | senin adin kutsal olsun. senin adın kutsal olsun. senin adın kutsal olsun. | The Player-1 | 1992 | |
| Thy kingdom come, Thy will be done... | Senin kralligin geldi, Dünya da cennette gibi... Senin krallığın geldi, Dünya da cennette gibi... Senin krallığın geldi, Dünya da cennette gibi... | The Player-1 | 1992 | |
| on earth as it is in heaven. | bilineceksin. | The Player-1 | 1992 | |
| Give us this day our daily bread... | Bugünün yemegini de ver... Bugünün yemeğini de ver... Bugünün yemeğini de ver... | The Player-1 | 1992 | |
| and forgive us our trespasses | ve bizi ve günahlarimizi affet ve bizi ve günahlarımızı affet... ve bizi ve günahlarımızı affet... | The Player-1 | 1992 | |
| You have made a wonderful movie. lt's perfect. | Harika bir film olmus. Kusursuz. Harika bir film olmuş. Kusursuz. Harika bir film olmuş. Kusursuz. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's Oscar time, Larry. | Oscar zamani, Larry. Oscar zamanı, Larry. Oscar zamanı, Larry. | The Player-1 | 1992 | |
| Too late. Come on. | Çok geç. Hadi. | The Player-1 | 1992 | |
| What took you so long? Traffic was a bitch. | Nerde kaldin? Trafik .rospuluk yapti. Nerde kaldın? Trafik orospuluk yaptı. Nerde kaldın? Trafik orospuluk yaptı. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's outstanding. The audience will love it. | Essiz. Seyirci bayilacak. Eşsiz. Seyirci bayılacak. Eşsiz. Seyirci bayılacak. | The Player-1 | 1992 | |
| You sold it out! | Sen sattin! Sen sattın! Sen sattın! | The Player-1 | 1992 | |
| How could you let him sell you out? What about truth? Reality? | Seni atlatmasina nasil izin verdin? Peki ya gerçek? Gerçeklik? Seni atlatmasına nasıl izin verdin? Peki ya gerçek? Gerçeklik? Seni atlatmasına nasıl izin verdin? Peki ya gerçek? Gerçeklik? | The Player-1 | 1992 | |
| What about the way the old ending tested in Canoga Park? | Canoga Park'da denedigimiz eski son? Canoga Park'da denediğimiz eski son? Canoga Park'da denediğimiz eski son? | The Player-1 | 1992 | |
| Everybody hated it. We reshot it, now everybody loves it. | Herkes nefret etti. Tekrar çektik, simdi herkes seviyor. | The Player-1 | 1992 | |
| That's reality. But you had an ending which was true. | Bu gerçeklik. Ama senin gerçek bir sonun vardi. Bu gerçeklik. Ama senin gerçek bir sonun vardı. Bu gerçeklik. Ama senin gerçek bir sonun vardı. | The Player-1 | 1992 | |
| Doesn't she know anything about working with grown ups? | Yetiskinlerle çalismak hakkinda birsey bilmiyor mu? Yetişkinlerle çalışmak hakkında bir şey bilmiyor mu? Yetişkinlerle çalışmak hakkında bir şey bilmiyor mu? | The Player-1 | 1992 | |
| Bonnie, goddamn it. This is a hit. This is what we're here for. | Bonnie, lanet olsun. Bu bir hit. Burada olma nedenimiz de bu. | The Player-1 | 1992 | |
| lt didn't have to end this way. | Bu sekilde bitmesi gerekmezdi. Bu şekilde bitmesi gerekmezdi. Bu şekilde bitmesi gerekmezdi. | The Player-1 | 1992 | |
| l want you out of here. Good thinking, Larry. | Gidin buradan. Iyi fikir, Larry. Gidin buradan. İyi fikir, Larry. Gidin buradan. İyi fikir, Larry. | The Player-1 | 1992 | |
| l'm going over your head, Larry. | Seni tepeliyorum, Larry. | The Player-1 | 1992 | |
| Bonnie, you're fired. | Bonnie, kovuldun. | The Player-1 | 1992 | |
| Fuck you! | .iktir git! Siktir git! Siktir git! | The Player-1 | 1992 | |
| lt takes more to make it in this business than a dirty mouth. | Bu meslekte basarili olmak küfür etmekten daha çogunu gerektirir. Bu meslekte başarılı olmak küfür etmekten daha çoğunu gerektirir. Bu meslekte başarılı olmak küfür etmekten daha çoğunu gerektirir. | The Player-1 | 1992 | |
| The campaign. | Kampanya. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's very important. l must talk to him. | Çok önemli. Onunla konusmam lazim. Çok önemli. Onunla konuşmam lazım. Çok önemli. Onunla konuşmam lazım. | The Player-1 | 1992 | |
| He's very busy. Please? | Çok mesgul. Lütfen? Çok meşgul. Lütfen? Çok meşgul. Lütfen? | The Player-1 | 1992 | |
| lt's me, Bonnie. We're friends. | Benim, Bonnie. Biz arkadasiz. Benim, Bonnie. Biz arkadaşız. Benim, Bonnie. Biz arkadaşız. | The Player-1 | 1992 | |
| You don't understand. l am not just me, l'm also the job. | Anlamiyorsun. Ben sadece ben degilim, ben ayrica isim. Anlamıyorsun. Ben sadece ben değilim, ben ayrıca isim. Anlamıyorsun. Ben sadece ben değilim, ben ayrıca isim. | The Player-1 | 1992 | |
| All right. l'll try. Okay? | Tamam. Denerim. Tamam mi? Tamam. Denerim. Tamam mı? Tamam. Denerim. Tamam mı? | The Player-1 | 1992 | |
| Walter, stop that nonsense! | Walter, saçmalamayi kes! Walter, saçmalamayı kes! Walter, saçmalamayı kes! | The Player-1 | 1992 | |
| Griffin, it's Bonnie. | Griffin, Bonnie geldi. | The Player-1 | 1992 | |
| Did Levy fire her? Yes, sir, l guess he did. | Levy onu kovmadi mi? Evet, efendim, sanirim kovdu. Levy onu kovmadı mı? Evet, efendim, sanırım kovdu. Levy onu kovmadı mı? Evet, efendim, sanırım kovdu. | The Player-1 | 1992 | |
| l can't see her now. | Onu su anda göremem. | The Player-1 | 1992 | |
| l promised l'd be home early. | Eve erken dönecegime söz verdim. Eve erken döneceğime söz verdim. Eve erken döneceğime söz verdim. | The Player-1 | 1992 | |
| Tell her l'll get back to her. | Ona geri dönecegimi söyle. Ona geri döneceğimi söyle. Ona geri döneceğimi söyle. | The Player-1 | 1992 | |
| Get your foot off the fucking couch. Tell her yourself. | Ayagini lanet kanepeden çek. Ona kendin söyle. Ayağını lanet kanepeden çek. Ona kendin söyle. Ayağını lanet kanepeden çek. Ona kendin söyle. | The Player-1 | 1992 | |
| Yes. Could you hold, please? Griffin, it's Larry Levy's | Evet. Bekler misiniz, lütfen? Griffin, Larry Levy Evet. Bekler misiniz, lütfen? Griffin, Larry Levy... Evet. Bekler misiniz, lütfen? Griffin, Larry Levy... | The Player-1 | 1992 | |
| Please! Griffin, please, can we talk about it? | Lütfen! Griffin, lütfen, konusabilir miyiz? Lütfen! Griffin, lütfen, konuşabilir miyiz? Lütfen! Griffin, lütfen, konuşabilir miyiz? | The Player-1 | 1992 | |
| Bonnie, l know you'll land on your feet. | Bonnie, tekrar kendi ayaklarina basacagina eminim. Bonnie, tekrar kendi ayaklarına basacağına eminim. Bonnie, tekrar kendi ayaklarına basacağına eminim. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's Larry Levy's office. He says it's very important. | Larry Levy'nin ofisi. Önemli oldugunu söylüyor. Larry Levy'nin ofisi. Önemli olduğunu söylüyor. Larry Levy'nin ofisi. Önemli olduğunu söylüyor. | The Player-1 | 1992 | |
| Give it a minute, then transfer it to the car phone. | Bir dakika, Araç telefonuma gönder. | The Player-1 | 1992 | |
| Yeah? l have Larry Levy on the line. | Evet? Larry Levy hatta. | The Player-1 | 1992 | |
| How did the screening go? How's my new ending? | Gösterim nasil gitti? Yeni finalim nasil? Gösterim nasıl gitti? Yeni finalim nasıl? Gösterim nasıl gitti? Yeni finalim nasıl? | The Player-1 | 1992 | |
| Fantastic! Worked like gangbusters. That's why you get the big bucks. | Harika! Ise yaradi. Bu yüzden çok para kazaniyorsun. Harika! İşe yaradı. Bu yüzden çok para kazanıyorsun. Harika! İşe yaradı. Bu yüzden çok para kazanıyorsun. | The Player-1 | 1992 | |
| Yeah. Stop kissing my ass. What do you want? Can't this wait? | Evet. .içimi yalamayi kes. Ne istiyorsun? Bekleyemez mi? Evet. Kıçımı yalamayı kes. Ne istiyorsun? Bekleyemez mi? Evet. Kıçımı yalamayı kes. Ne istiyorsun? Bekleyemez mi? | The Player-1 | 1992 | |
| l don't think it should. This is hot. You should hear this writer's pitch. | Sanmiyorum. Çok sicak. Bu yazari dinlemelisin. Sanmıyorum. Çok sıcak. Bu yazarı dinlemelisin. Sanmıyorum. Çok sıcak. Bu yazarı dinlemelisin. | The Player-1 | 1992 | |
| We should go for this great idea. Who's the writer? | Bu fikire oynamaliyiz. Yazari kim? Bu fikre oynamalıyız. Yazarı kim? Bu fikre oynamalıyız. Yazarı kim? | The Player-1 | 1992 | |
| l'll put him on the speaker. Hold on. | Telefona veriyorum. Bekle. | The Player-1 | 1992 | |
| Hi, Griff. Remember me? l'm the asshole who was in the postcard business. | Selam, Griff. Beni hatirladin mi? Kartpostal isindeki sersem benim. Selam, Griff. Beni hatırladın mı? Kartpostal isindeki sersem benim. Selam, Griff. Beni hatırladın mı? Kartpostal isindeki sersem benim. | The Player-1 | 1992 | |
| You. The king of suspense. You remember. | Sen. Gerilimin krali. Hatirlarsin. Sen. Gerilimin kralı. Hatırlarsın. Sen. Gerilimin kralı. Hatırlarsın. | The Player-1 | 1992 | |
| l haven't heard from you for a while. | Uzun zamandir sesin çikmiyordu. Uzun zamandır sesin çıkmıyordu. Uzun zamandır sesin çıkmıyordu. | The Player-1 | 1992 | |
| l've been busy writing a script. Give him the pitch. | Senaryo yazmakla mesguldüm. Ona fikrini anlat. Senaryo yazmakla meşguldüm. Ona fikrini anlat. Senaryo yazmakla meşguldüm. Ona fikrini anlat. | The Player-1 | 1992 | |
| You'll love this. lt's great! | Bayilacaksin. Harika bir fikir! Bayılacaksın. Harika bir fikir! Bayılacaksın. Harika bir fikir! | The Player-1 | 1992 | |
| lt's a Hollywood story, a real thriller. | Tam bir Hollywood hikayesi, gerçek bir gerilim. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's about a shit bag producer, studio exec... | .ok Çuvali bir yapimci hakkinda, stüdyo yöneticisi... Bok Çuvalı bir yapımcı hakkında, stüdyo yöneticisi... Bok Çuvalı bir yapımcı hakkında, stüdyo yöneticisi... | The Player-1 | 1992 | |
| who murders a writer he thinks is harassing him. | onu tehdit ettigini sandigi bir yazari öldürür. onu tehdit ettiğini sandığı bir yazarı öldürür. onu tehdit ettiğini sandığı bir yazarı öldürür. | The Player-1 | 1992 | |
| The problem is, he kills the wrong writer. | Sorun sudur ki, yanlis yazari öldürmüstür. Sorun sudur ki, yanlış yazarı öldürmüştür. Sorun sudur ki, yanlış yazarı öldürmüştür. | The Player-1 | 1992 | |
| Now he's got to deal with blackmail and the cops. | Simdi hem santajla hem de polislerle ugrasmak zorundadir. Simdi hem şantajla hem de polislerle uğraşmak zorundadır. Simdi hem şantajla hem de polislerle uğraşmak zorundadır. | The Player-1 | 1992 |