Search
English Turkish Sentence Translations Page 169044
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Why get Levison to send me to New York? Are you trying to get rid of me? | Neden Levison'a beni New York'a gönderttin? Benden kurtulmaya mi çalisiyorsun? Neden Levison'a beni New York'a gönderttin? Benden kurtulmaya mı çalışıyorsun? Neden Levison'a beni New York'a gönderttin? Benden kurtulmaya mı çalışıyorsun? | The Player-1 | 1992 | |
| Get rid of you? l'm trying to help you. | Senden kurtulmak mi? Sana yardim etmeye çalisiyorum. Senden kurtulmak mı? Sana yardım etmeye çalışıyorum. Senden kurtulmak mı? Sana yardım etmeye çalışıyorum. | The Player-1 | 1992 | |
| lf you score in New York, Levison has to make you a vice president. | New York'ta sayi yaparsan, Levison seni baskan yardimcisi yapmak zorunda. New York'ta sayı yaparsan, Levison seni başkan yardımcısı yapmak zorunda. New York'ta sayı yaparsan, Levison seni başkan yardımcısı yapmak zorunda. | The Player-1 | 1992 | |
| Jesus, are you afraid of success? | Isa askina, basaridan korkuyor musun? İsa aşkına, başarıdan korkuyor musun? İsa aşkına, başarıdan korkuyor musun? | The Player-1 | 1992 | |
| Are you seeing someone else? | Baska biriyle mi görüsüyorsun? Başka biriyle mi görüşüyorsun? Başka biriyle mi görüşüyorsun? | The Player-1 | 1992 | |
| That's what this is about? Not just this. lt's a lot of things. | Bunun hakkinda miydi? Sadece bu degil. Daha çok sey var. Bunun hakkında mıydı? Sadece bu değil. Daha çok şey var. Bunun hakkında mıydı? Sadece bu değil. Daha çok şey var. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's the way you've been acting. Something is going on. | Davranislarin. Birseyler dönüyor. Davranışların. Bir şeyler dönüyor. Davranışların. Bir şeyler dönüyor. | The Player-1 | 1992 | |
| Jesus Christ. | Isa adina. İsa adına. İsa adına. | The Player-1 | 1992 | |
| You're not even looking at me when you're talking to me. | Konusurken bana bakamiyorsun bile. Konuşurken bana bakamıyorsun bile. Konuşurken bana bakamıyorsun bile. | The Player-1 | 1992 | |
| Please look me in the eyes and just tell me. | Lütfen gözlerime bak ve söyle. | The Player-1 | 1992 | |
| No bullshit. ls there someone else? | Saçmalama. Baska biri yok? Saçmalama. Başka biri yok? Saçmalama. Başka biri yok? | The Player-1 | 1992 | |
| Have a good trip. | Iyi yolculuklar. İyi yolculuklar. İyi yolculuklar. | The Player-1 | 1992 | |
| Our top story this evening involves Hollywood's three favorite G's. | Bu aksamki ilk hikayemiz Hollywood'un en sevdigi üç G il ilgili. Bu akşamki ilk hikayemiz Hollywood'un en sevdiği üç G ile ilgili. Bu akşamki ilk hikayemiz Hollywood'un en sevdiği üç G ile ilgili. | The Player-1 | 1992 | |
| A glamourous, glitzy, gala night on the town. | Sehirdeki güzel, görkemli gala gecesi. Şehirdeki güzel, görkemli gala gecesi. Şehirdeki güzel, görkemli gala gecesi. | The Player-1 | 1992 | |
| lt is a who's who of stars. | Burasi yildizlarla dolu. Burası yıldızlarla dolu. Burası yıldızlarla dolu. | The Player-1 | 1992 | |
| No l.D.s necessary, household names one and all. | Hiç isim gerekmiyor, herkesin adi belli. | The Player-1 | 1992 | |
| Leeza Gibbons reporting here. | Leeza Gibbons bildirdi. | The Player-1 | 1992 | |
| Right this minute you could fire a cannon down Sunset Boulevard... | Tam su anda Sunset Bulvari'na bir top mermisi atabilirsiniz... Tam su anda Sunset Bulvarı’na bir top mermisi atabilirsiniz... Tam su anda Sunset Bulvarı’na bir top mermisi atabilirsiniz... | The Player-1 | 1992 | |
| and not come close to hitting a celebrity. | ve bir ünlüye denk getiremezsiniz. | The Player-1 | 1992 | |
| Everybody who is anybody is right here rubbing elbows... | Burda herkes dirsek dirsege... Burda herkes dirsek dirseğe... Burda herkes dirsek dirseğe... | The Player-1 | 1992 | |
| and making big talk in this ballroom. | bu balo odasindalar. bu balo odasındalar. bu balo odasındalar. | The Player-1 | 1992 | |
| All the movers, the shakers, behind the scenes and on the screens. | Hareket edenler, sallananlar, kamera arkalari ve gösterimler. Hareket edenler, sallananlar, kamera arkaları ve gösterimler. Hareket edenler, sallananlar, kamera arkaları ve gösterimler. | The Player-1 | 1992 | |
| Leave it to Cher to wear red... | Kirmizi giymeyi Cher'e birakin... Kırmızı giymeyi Cher'e bırakın... Kırmızı giymeyi Cher'e bırakın... | The Player-1 | 1992 | |
| when the impossible to come by invitations... | zor bulunan biletlerin üstünde... | The Player-1 | 1992 | |
| call for 'black and white only, please.' | 'sadece siyah ve beyaz, lütfen.' yazsa da. | The Player-1 | 1992 | |
| Hi, Terry, nice to see you. | Merhaba, Terry, seni görmek güzel. | The Player-1 | 1992 | |
| June Gudmundsdottir, Teri Garr, Buck Henry. | June Gudmundsdottir, Teri Garr, Buck Henry. | The Player-1 | 1992 | |
| The occasion this evening, as big and important as the all star turnout. | Bu gece birçok yildizin bir araya gelmesi kadar büyük ve önemli olan baska bir olay da, Bu gece birçok yıldızın bir araya gelmesi kadar büyük ve önemli olan başka bir olay da, Bu gece birçok yıldızın bir araya gelmesi kadar büyük ve önemli olan başka bir olay da, | The Player-1 | 1992 | |
| The studio, world famous for the slogan 'Movies, now more than ever'... | Dünyada 'Filmler, simdi her zamankinden daha çok' sloganiyla bilinen stüdyo... Dünyada 'Filmler, simdi her zamankinden daha çok' sloganıyla bilinen stüdyo... Dünyada 'Filmler, simdi her zamankinden daha çok' sloganıyla bilinen stüdyo... | The Player-1 | 1992 | |
| is donating prints of 25 of its classic black and white films to the museum. | klasik siyah beyaz filmlerinden 25 tanesini müzeye bagisliyor. klasik siyah beyaz filmlerinden 25 tanesini müzeye bağışlıyor. klasik siyah beyaz filmlerinden 25 tanesini müzeye bağışlıyor. | The Player-1 | 1992 | |
| Now they'll be able to say, 'Movies, now more than ever forever.' | 'Filmler, simdi her zamankinden daha çok.' Simdi diyebilirler. | The Player-1 | 1992 | |
| lt's wonderful to see so many familiar and friendly faces around. | Bu kadar çok tanidik ve dostça yüz görmek çok güzel. Bu kadar çok tanıdık ve dostça yüz görmek çok güzel. Bu kadar çok tanıdık ve dostça yüz görmek çok güzel. | The Player-1 | 1992 | |
| As you know, the L.A. County Museum has always been close to our hearts... | Bildiginiz gibi, Los Angeles Sehir Müzesi her zaman kalbimize yakin olmustur... Bildiğiniz gibi, Los Angeles Şehir Müzesi her zaman kalbimize yakın olmuştur... Bildiğiniz gibi, Los Angeles Şehir Müzesi her zaman kalbimize yakın olmuştur... | The Player-1 | 1992 | |
| and especially the motion department. | özellikle de film departmani. özellikle de film departmanı. özellikle de film departmanı. | The Player-1 | 1992 | |
| Motion picture department! | Film departmani! Film departmanı! Film departmanı! | The Player-1 | 1992 | |
| We're happy to make possible this donation. | Bu bagisi gerçeklestirebildigimiz için mutluyuz. Bu bağısı gerçekleştirebildiğimiz için mutluyuz. Bu bağısı gerçekleştirebildiğimiz için mutluyuz. | The Player-1 | 1992 | |
| l'd like to introduce a man whose idea this all was. | Sizi bütün bunlarin ardindaki fikir babasiyla tanistirmak istiyorum. Sizi bütün bunların ardındaki fikir babasıyla tanıştırmak istiyorum. Sizi bütün bunların ardındaki fikir babasıyla tanıştırmak istiyorum. | The Player-1 | 1992 | |
| Griffin Mill, please. | Griffin Mill, lütfen. | The Player-1 | 1992 | |
| Thank you, Joel. | Tesekkürler, Joel. Teşekkürler, Joel. Teşekkürler, Joel. | The Player-1 | 1992 | |
| Grab another drink. | Baska bir içecek al. Başka bir içecek al. Başka bir içecek al. | The Player-1 | 1992 | |
| l'd like to extend my thanks... | Los Angeles Sehir Müzesi'nin ... Los Angeles Şehir Müzesi'nin... Los Angeles Şehir Müzesi'nin... | The Player-1 | 1992 | |
| to the patrons of the Los Angeles County Museum. | müdavimlerine kadar herkese tesekkür ederim. müdavimlerine kadar herkese teşekkür ederim. müdavimlerine kadar herkese teşekkür ederim. | The Player-1 | 1992 | |
| You have long fostered the art of motion pictures... | Sinema sanatinin bu toplumda... Sinema sanatının bu toplumda... Sinema sanatının bu toplumda... | The Player-1 | 1992 | |
| as a serious and valuable art form in this community. | ciddi ve degerli bir sanat olarak gelismesine imkan verdiniz. ciddi ve değerli bir sanat olarak gelişmesine imkan verdiniz. ciddi ve değerli bir sanat olarak gelişmesine imkan verdiniz. | The Player-1 | 1992 | |
| Many people across the country and around the world... | Ülkemizdeki ve dünyadaki birçok kisi... Ülkemizdeki ve dünyadaki birçok kişi... Ülkemizdeki ve dünyadaki birçok kişi... | The Player-1 | 1992 | |
| have for too long thought of movies as a popular entertainment... | sinemayi bir sanat dalindan çok bir popüler eglence araci... sinemayı bir sanat dalından çok bir popüler eğlence aracı... sinemayı bir sanat dalından çok bir popüler eğlence aracı... | The Player-1 | 1992 | |
| more than serious art. | olarak görmüstü. olarak görmüştü. olarak görmüştü. | The Player-1 | 1992 | |
| l'm afraid a large majority of the press supports this attitude. | Basinin da büyük çogunlugu korkarim bu fikre katiliyor. Basının da büyük çoğunluğu korkarım bu fikre katılıyor. Basının da büyük çoğunluğu korkarım bu fikre katılıyor. | The Player-1 | 1992 | |
| We want great films with long shelf lives. | Raf ömrü uzun ve iyi filmler istiyoruz. | The Player-1 | 1992 | |
| We want the films of the new John Hustons... | John Hustons'in... | The Player-1 | 1992 | |
| Orson Welles, Frank Capras. | Orson Welles'in, Frank Capras'nin filmlerini istiyoruz. | The Player-1 | 1992 | |
| We and the other major film studios have a responsibility to the public... | Bizim ve diger büyük stüdyolarin topluma karsi bir sorumlulugu vardir... Bizim ve diğer büyük stüdyoların topluma karsı bir sorumluluğu vardır... Bizim ve diğer büyük stüdyoların topluma karsı bir sorumluluğu vardır... | The Player-1 | 1992 | |
| to maintain the art of motion pictures... | Sinema sanatinin devami için çalismak... Sinema sanatının devamı için çalışmak... Sinema sanatının devamı için çalışmak... | The Player-1 | 1992 | |
| as our primary mandate. | ilk görevimiz olmalidir. ilk görevimiz olmalıdır. ilk görevimiz olmalıdır. | The Player-1 | 1992 | |
| Movies are art, now... | Filmler sanattir, simdi... Filmler sanattır, şimdi... Filmler sanattır, şimdi... | The Player-1 | 1992 | |
| Griffin, that was a hell of a job. Couldn't have done it better myself. | Griffin, iyi is çikardin. Ben daha iyisini yapamazdim. Griffin, iyi iş çıkardın. Ben daha iyisini yapamazdım. Griffin, iyi iş çıkardın. Ben daha iyisini yapamazdım. | The Player-1 | 1992 | |
| l'll know all of your lines soon. | Bütün dediklerin yakinda ezbere bilirim. Bütün dediklerin yakında ezbere bilirim. Bütün dediklerin yakında ezbere bilirim. | The Player-1 | 1992 | |
| Well, are we having fun yet? l'm having a great time. | Sey, eglenmeye baslayalim mi? Ben çok iyi zaman geçiriyorum. Şey, eğlenmeye başlayalım mı? Ben çok iyi zaman geçiriyorum. Şey, eğlenmeye başlayalım mı? Ben çok iyi zaman geçiriyorum. | The Player-1 | 1992 | |
| 'Griffin Mill, the writer's enemy. l'll get back to you' | 'Griffin Mill, yazar düsmani. Sana geri dönecegim' 'Griffin Mill, yazar düşmanı. Sana geri döneceğim' 'Griffin Mill, yazar düşmanı. Sana geri döneceğim' | The Player-1 | 1992 | |
| ls this a friend of a friend? | Bu bir arkadasinin arkadasi mi? Bu bir arkadaşının arkadaşı mı? Bu bir arkadaşının arkadaşı mı? | The Player-1 | 1992 | |
| Sorry? How did you meet? | Pardon? Nasil tanistiniz? Pardon? Nasıl tanıştınız? Pardon? Nasıl tanıştınız? | The Player-1 | 1992 | |
| We met at a funeral. | Cenazede karsilastik. Cenazede karsılaştık. Cenazede karsılaştık. | The Player-1 | 1992 | |
| lsn't that right? Absolutely. Excuse us. | Dogru degil mi? Kesinlikle. Müsadenizle. Doğru değil mi? Kesinlikle. Müsaadenizle. Doğru değil mi? Kesinlikle. Müsaadenizle. | The Player-1 | 1992 | |
| Don't make a scene. | Olay çikarmayin. Olay çıkarmayın. Olay çıkarmayın. | The Player-1 | 1992 | |
| That's what l call a real date. | Iste buna randevu derim. İşte buna randevu derim. İşte buna randevu derim. | The Player-1 | 1992 | |
| Should l come in? | Gireyim mi? | The Player-1 | 1992 | |
| Well Well? | Sey Sey? Şey... Şey? Şey... Şey? | The Player-1 | 1992 | |
| Not tonight, but soon. | Bu gece degil, ama yakinda. Bu gece değil, ama yakında. Bu gece değil, ama yakında. | The Player-1 | 1992 | |
| Very soon. | Çok yakinda. Çok yakında. Çok yakında. | The Player-1 | 1992 | |
| How about Mexico? Mexico? | Mexico'ya ne dersin? Mexico? | The Player-1 | 1992 | |
| Neutral territory. Acapulco. | Tarafsiz bölge. Acapulco. Tarafsız bölge. Acapulco. Tarafsız bölge. Acapulco. | The Player-1 | 1992 | |
| l've never been there. We'll go. | Hiç gitmedim. Gideriz. | The Player-1 | 1992 | |
| ls that the thing to do? That's a thing to do. | Bunu yapmamiz gerekli mi? Gerekli. Bunu yapmamız gerekli mi? Gerekli. Bunu yapmamız gerekli mi? Gerekli. | The Player-1 | 1992 | |
| Let's do it then. We'll go this weekend. | O zaman yapalim. Bu haftasonu gidiyoruz. O zaman yapalım. Bu hafta sonu gidiyoruz. O zaman yapalım. Bu hafta sonu gidiyoruz. | The Player-1 | 1992 | |
| Do l need a passport? Yes. | Pasaport gerekir mi? Evet. | The Player-1 | 1992 | |
| Mr. Mill, l'm Detective DeLongpre, Pasadena police. | Bay Mill, ben Dedektif DeLongpre, Pasadena polisi. Bay Mill, ben Dedektif De Longpre, Pasadena polisi. Bay Mill, ben Dedektif De Longpre, Pasadena polisi. | The Player-1 | 1992 | |
| Yes, l recognize you. | Evet, sizi tanidim. Evet, sizi tanıdım. Evet, sizi tanıdım. | The Player-1 | 1992 | |
| Did you have a good time at the party last night? | Dün gece partide iyi vakit geçirdiniz mi? | The Player-1 | 1992 | |
| No, l didn't. l'm not supposed to have a good time when l'm on duty. | Hayir, geçirmedim. Is basidayken iyi vakit geçirmem. Hayır, geçirmedim. İs başındayken iyi vakit geçirmem. Hayır, geçirmedim. İs başındayken iyi vakit geçirmem. | The Player-1 | 1992 | |
| Great. What do you want? | Harika. Ne istiyorsunuz? | The Player-1 | 1992 | |
| Come down to the station. Why? | Merkeze gelmenizi. Neden? | The Player-1 | 1992 | |
| To look at some pictures. Pictures? | Bazi resimlee bakmak için. Resimler mi? Bazı resimlere bakmak için. Resimler mi? Bazı resimlere bakmak için. Resimler mi? | The Player-1 | 1992 | |
| Mug shots, like in the movies. | Soygun çekimleri, filmlerdeki gibi. | The Player-1 | 1992 | |
| Ah, mug shots! All right. | A, soygun çekimleri! Tamam. | The Player-1 | 1992 | |
| Will you follow me to Pasadena? Pasadena. | Pasadena'ya kadar beni izler misiniz? Pasadena. | The Player-1 | 1992 | |
| Will you fasten your safety belt, please? | Emniyat kemerinizi baglar misiniz, lütfen? Emniyet kemerinizi bağlar mısınız,lütfen? Emniyet kemerinizi bağlar mısınız,lütfen? | The Player-1 | 1992 | |
| No! Take your hands off of her! | Hayir! Çek ellerini ondan! Hayır! Çek ellerini ondan! Hayır! Çek ellerini ondan! | The Player-1 | 1992 | |
| l want my baby. Where's her baby? | Bebegimi istiyorum. Bebegi nerde? Bebeğimi istiyorum. Bebeği nerde? Bebeğimi istiyorum. Bebeği nerde? | The Player-1 | 1992 | |
| Mr. Mill! Hello, how are you? | Bay Mill! Merhaba, nasilsiniz? Bay Mill! Merhaba, nasılsınız? Bay Mill! Merhaba, nasılsınız? | The Player-1 | 1992 | |
| Good to see you. Everybody, this is Mr. Mill. He makes movies. | Sizi görmek güzel. Millet, bu Bay Mill. Film yapar. | The Player-1 | 1992 | |
| Where the fuck is he going? Excuse me. Mr. Mill? | Nereye gidiyor bu? Afedersiniz. Bay Mill? | The Player-1 | 1992 | |
| Not in here. This is my lieutenant's office. Have a seat here. | Oraya degil. Orasi komiserin odasi. Buraya oturun. Oraya değil. Orası komiserin odası. Buraya oturun. Oraya değil. Orası komiserin odası. Buraya oturun. | The Player-1 | 1992 | |
| Willa, could you? Your desk? Thank you. | Willa, rica etsem? Sizin masa? Tesekkürler. Willa, rica etsem? Sizin masa? Teşekkürler. Willa, rica etsem? Sizin masa? Teşekkürler. | The Player-1 | 1992 | |
| Sorry. Have a seat, Mr. Mill. | Üzgünüm. Oturun, Bay Mill. | The Player-1 | 1992 | |
| Before we start, Paul saw a movie last night. | Baslamadan önce, Paul dün aksam bir film izledi. Başlamadan önce, Paul dün aksam bir film izledi. Başlamadan önce, Paul dün aksam bir film izledi. | The Player-1 | 1992 | |
| He raved about it. | Hakkinda biraz saçmaladik. Hakkında biraz saçmaladık. Hakkında biraz saçmaladık. | The Player-1 | 1992 | |
| What was the name of that movie? Freaks. | Neydi filmin adi? Ucubeler. | The Player-1 | 1992 | |
| Have you seen this? Tod Browning. Yes. | Izlemis miydiniz? Tod Browning. Evet. İzlemiş miydiniz? Tod Browning. Evet. İzlemiş miydiniz? Tod Browning. Evet. | The Player-1 | 1992 | |
| One of us, one of us. | Bizden biri, bizden biri. | The Player-1 | 1992 | |
| He came in doing that. He was raving about it. | Içeri böyle girdi. Bu sekilde saçmaliyordu. İçeri böyle girdi. Bu şekilde saçmalıyordu. İçeri böyle girdi. Bu şekilde saçmalıyordu. | The Player-1 | 1992 |