Search
English Turkish Sentence Translations Page 166201
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
No! It wasn't like that! But it was. | Hayır! Böyle olmadı! Aynen böyle oldu. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Get out. Please. | Git buradan. Lütfen. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I don't want you here. | Senin burada olmanı istemiyorum. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
It's no great pleasure to be here. | Ben de burada olmaya meraklı değilim zaten. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
So the royal corkscrew finds me twisted, does he? | Haşmetmeapları beni çok mu oynak görüyorlar? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I'll go tell your mother. She'll be pleased. She knows. She sent me. | Gidip annene söyleyeyim. Çok memnun olacaktır. Biliyor zaten. Beni o gönderdi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
How completely hers you are. | Ona ne kadar da bağlısın. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You've had four sons. Who do you claim? | Dört oğlun vardı. Hangisi kral olsun isterdin? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Not Henry. Not my buried brother. | Henry olamaz. Öldü de gömüldü bile. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Not that monument to muck, that epic idiot. | O mezarda yatan, taşında da kral oğlu yazan herif aptalın tekiydi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Why him? Why always him and never me? | Neden oydu? Neden hep oydu da ben değildim? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
He was the eldest. He came first. | En büyüğünüz oydu. Birinci sırada o vardı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Christ, Henry, is that all? | Tanrı aşkına, Henry, hepsi bu mu? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You went with Eleanor. | Sen Eleanor'un peşinden gittin. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You never called me. You never said my name. | Ama sen beni hiç çağırmadın ki. Adımı hiç söylemedin. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I'd have walked. I'd have crawled. I'd have done anything. | Yürürdüm, sürünürdüm, her şeyi yapardım senin için. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
It's not my fault. I won't be blamed. | Benim hatam değil. Suçlama beni. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I only wanted you. | İstediğim yalnızca sendin. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
No, my crown. You want my kingdom. You keep your kingdom. | İstediğin tacımdı. Krallığımdı. Krallığın senin olsun. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
That I will. I hope it kills you. | Benim olacak tabii. Başını yesin o krallık. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Thank God I have another son. Thank God for John. | Tanrı'ya şükür, başka bir oğlum daha var. Tanrı'ya şükür John var. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
And who shall we thank for Geoffrey? You don't think much of me. | Peki Geoffrey'yi verdiği için kime şükredelim? Beni pek kaale almadın. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
"Much"? I don't think of you at all. | "Pek" mi? Hiç aklıma gelmedin ki. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Nurse used to say I had your hands. | Ebenin dediğine göre ellerim seninkilere benzermiş. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I might have had more of you. Try seeing me. | Keşke daha fazlası da olsaymış. Bir de beni görmeyi dene. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I haven't Richard's military skill, but he was here betraying you, not I. | Richard'ın askeri yeteneği yok bende. Ama o sana burada ihanet etti, bense etmedim. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I haven't John's... God knows what you see in John... and he's betrayed you too. | John'un... Senin John'da ne bulduğunu Tanrı bilir. O da sana ihanet etti. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You think I'd ever make you king? | Seni kral yapacağımı aklın kesiyor mu? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You'll make me king because I'm all you've got. | Kral yapacaksın tabii çünkü elinde benden başkası kalmadı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I was to be his chancellor. Ask him why. I've heard enough. | Onun şansölyesi olacaktım. Nedenini sor bakalım. Yeter bu kadar. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
For moving John to treason. | John'u ihanete teşvik ettiğim için. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I don't doubt he offered, I don't doubt you tried, | Richard'ın bu teklifi ettiğinden de senin elinden geleni ardına koymadığından da... | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
and I don't doubt John loves me. | ...ve sonunda John'un beni sevdiğine de zerre şüphem yok. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Like a glutton loves his lunch. | Sen öyle zannet. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You turd. | Seni pislik herif. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Well, John? | Evet, John? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
It isn't what you think. What do I think? | Sandığın gibi değil. Ne sandığım gibi değil? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
What Geoffrey said. I wouldn't plot against you, ever. | Geoffrey'nin dedikleri. Seni tuzağa düşürmek hiç aklıma gelmedi, bir an bile. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I know. You're a good boy. | Bilirim. Sen iyi bir evlatsın. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Can I go now, please? It's late. I ought to be in bed. | Artık gidebilir miyim, lütfen? Geç oldu. Uyumam lazım. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Couldn't you wait? Couldn't you trust me? It was all yours. | Bekleyemedin mi? Güvenemedin mi bana? Sonunda hepsi senin olacaktı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Couldn't you believe that? Will you listen to the grief? | Birazcık olsun inanamaz mıydın bana? Senin öfkene mi kulak verseydim? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Who do you think I bullt this kingdom for? Me! | Bu krallığı kimin için tesis ettim? Benim için! | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Daddy did it all for me. | Babacığım her şeyi benim için yaptı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
When can I have it, daddy? Not until we bury you? | Peki ne zaman olacak bu, babacığım? Seni gömmeden olmaz mı? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I loved you. You're a cold and bloody bastard, you are. | Sevmiştim oysa seni. Kahrolası kalpsiz herifin tekisin, sen busun. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
And you don't love anything. | Ve hiçbir şeyi sevemezsin sen. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I'm it. I'm all that's left. | Benim. Elinde tek kalan benim. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Here, father. Here I am. | İşte, baba. Buradayım. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
My life, when it is written, will read better than it lived. | Hayatım kitaplara döküldüğü zaman, okunması daha iyidir yaşanmasından. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Henry fitz empress, first plantagenet, a king at 21, | Bir hükümdar oğlu olan Henry, tahta çıkan ilk Plantagenet'di. 21 yaşında kral olan... | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
the ablest soldier of an able time. | ...genç, güçlü bir askerdi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
He led men well, he cared for justice when he could... | Ordularını iyi komuta ederdi. Elinde güç varken daima adaleti gözetirdi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
and ruled, for 30 years, a state as great as charlemagne's. | Öyle de yönetti 30 yıl boyunca Charlemagne'in devleti kadar büyük bir devleti. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
He married out of love a woman out of legend. | Efsanevi bir kadınla aşk evliliği yaptı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Not in alexandria or rome or camelot has there been such a queen. | Ne İskenderiye'de, ne Roma'da, ne de Camelot'da böylesi bir kraliçe görülmemiştir. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
She bore him many children, | Ona düzinelerce çocuk verdi... | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
but no sons. | ...ama hiç oğlan yoktu aralarında. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
King Henry had no sons. | Kral Henry'nin oğlu falan yoktu. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
He had three whiskered things, but he disowned them. | Üç tane kediciği vardı ama onları sahiplenmedi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You're not mine! We're not connected! | Siz benden değilsiniz! Aramızda bir bağ yok! | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I deny you! | Sizi reddediyorum! | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
None of you will get my kingdom. I leave you nothing! | Hiçbiriniz mirasçım değilsiniz! Size hiçbir şey bırakmıyorum! | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
And I wish you plague! May all your children breech and die! | Veba alsın canınızı! Evlatlarınız da ardınızdan gelsin! | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
My boys are gone. | Evlatlarım gitti. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I've lost my boys. | Yitirdim evlatlarımı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
You dare to damn me, do you? | Beni lanetlemeye cüret ettiniz demek? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Well, I'll damn you back. | O zaman ben de sizi lanetliyorum. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
All my boys. | Hepsini. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
The Christmas wine is in the pot | Noel şarabı kâsede | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
The Christmas coals are red | Noel kömürleri kor olmuş | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I'll spend my day the lover's way | Âşıklar misâli geçecek günüm | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Unwrapping all my gifts | Açacağım hediyelerimi yatakta | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
The Christmas mass | Noel ayini bitti artık | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
The Christmas prayers are done | Noel duaları edildi | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
No one else is caroling. It might as well be lent. | Senden başka şarkı söyleyen yok. Paskalya vakti de geldi zaten. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
When I was little, Christmas was a time of great confusion to me. | Ben küçük bir çocukken, Noel bana karmaşaymış gibi gelirdi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
The holy land had two kings... God and uncle raymond. | Kutsal ülkenin iki kralı vardı... Tanrı ve Raymond amcam. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I never knew whose birthday we were celebrating. | Hiçbir zaman hangisinin doğum gününü kutladığımızı bilmezdim. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Henry isn't here. Good, we can talk behind his back. | Henry burada değil. O zaman biraz çekiştirebiliriz onu. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
What happened? Don't you know? | Ne oldu ki? Bilmiyor musun? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
There was a scene with beds and tapestries, and many things got said. | Hani şu yatakların, duvar halılarının olduğu ve bir sürü şeyin söylendiği o odada yaşananları. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Spiced wine. | Kokulu şarap. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
I'd forgotten Henry liked it. May I stay? | Henry'nin bu şarabı sevdiğini unutmuşum. Kalmamda sakınca var mı? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
It's your room just as much as mine. We're both in residence. | Burası benim olduğu kadar senin de odan. Burayı beraber paylaşıyoruz. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Packed in like the poor, three to a bed. | Şu yoksullar gibi, aynı yatağa büzülmüş üç kişi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Did you love Henry... ever? | Henry'yi sevdin mi hiç? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Ever? Back before the flood? As long ago as rosamund. | Hiç mi? Tufandan bile önceyi mi kastediyorsun? Rosamund kadar eski desene. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Ah, that's prehistory, lamb. There are no written records or survivors. | O söylediğin tarih öncesi bir devir, kuzucuğum. Ne yazılı kaydı ne de bugünlere kalan bir tanığı var. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
There are pictures. She was prettier than you. Oh, much. | Ama resimleri var. Senden daha güzelmiş doğrusu. Hem de çok. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Her eyes, in certain light, were violet, and all her teeth were even. | Gözleri gün ışığında menekşeye çalardı, dişleri ise inci gibiydi. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
That's a rare, fair feature... even teeth. | Nadir, zarif bir endamı vardı, dişlerine varıncaya kadar. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
She smiled to excess, but she chewed with real distinction. | Güldü mü ağız dolusu gülerdi. Lokmayı çiğneyişi bile bir başkaydı. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
And you hate her even now. | Hâlâ nefret ediyor musun ondan? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
No, but I did. | Hayır, ama o zamanlar etmiştim. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
He put her in my place, you see, and that was very hard. | Henry onu benim yerime koydu, anlarsın ya, bu benim için çok zor oldu. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Like you, she headed Henry's table. That's my chair. | Aynen senin gibi, Henry'nin sofrasında baş köşeye oturdu. O sandalye benim sandalyem. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
And so you had her poisoned. | O zaman sen mi zehirledin onu? | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
No, I never poisoned rosamund. | Hayır, ben Rosamund'u hiç zehirlemedim. | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |
Oh, I prayed for her to drop... | Ayrılmaları için dua ettim... | The Lion in Winter-2 | 1968 | ![]() |