Search
English Turkish Sentence Translations Page 165052
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
How much? It's the way things are done there. | Ne kadar dedin? Orada işler böyle hallediliyor. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
MARK: I only kept a million and a half dollars. And Mick knew about it. | Sadece 1,5 milyon dolarını sakladım ve Mick bunu biliyor. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
MARK: Didn't these people see The Firm? Or read the book? | Bu insanlar hiç "Şirket" filmini izlememiş mi? Kitabını da mı okumamışlar? | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
SHEPARD: The reason we came here today... | Buraya gelmemizin tek sebebi... | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
MARK: We took the kids one year to the Renaissance festival. | Çocukları bir sene Indiana'daki Rönesans Festivali'ne götürmüştük. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
Agent D'Angel0, if you have any questions. | Ajan D'Angelo, herhangi bir sorunuz var mıydı? | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
GINGER: And they sawed the locks off the door, like Mafia thugs. | Kapıların kilitlerini kırmışlar, tıpkı mafya gangsterleri gibi. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
EVELYN". This is Evelyn Whitacre. | Ben Evelyn Whitacre. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
"Grand mistakes." coming from a doctor. | "Mühim Hatalar." Doktor diyor bunu. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
SHEPARD: I read the letter, Mark. | Mektubu okudum, Mark. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
MARK: Ron Henkoff from Fortune called Dr. Miller and Miller confirmed the letter. | Fortune'den Ron Henkoff, Doktor Miller'ı aradı ve mektubu doğruladı. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
MARK: That's a violation of my doctor patient confidentiality. | Bu doktor hasta mahremiyetine yapılan bir saygısızlık. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
Henk If you talk to Henkoff | Henkoff'la konuşursan... | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
Why do you ? Why do you keep lying? | Ne diye yalan söylüyorsun ki? | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
WOMAN". Case 97 2001, United States of America v. Mark Whitacre. | Dava numarası; 97 2001. ABD hükümeti Mark Whitacre'ye karşı. | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
Uh uh Uh uh Eleven and a half million? What? | 11.5 milyon mu dedin? Ne? | The Informant!-8 | 2009 | ![]() |
What the fuck? | Hasiktir, bu da ne? Bu da ne? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Tell me something, Roger. | Bir şeyler söylesene, Roger. Bana bir şeyler söyle, Roger. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Set your watch back. There's a time difference. | Saatini geri al. Arada saat farkı var. Saatini geri al. Saat farkı var. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
We're landing in Los Angeles. | Los Angeles'a iniş yapıyoruz. Los Angeles’e ineceğiz. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
It's a city in California. | California eyaletine bağlı bir şehirdir. California'da bir kasaba. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Anything else you want to know? | Bilmek istediğin başka bir şey var mı? Başka öğrenmek istediğin? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
You all right, Bryan? | İyi misin Bryan? Sorun var mı, Bryan? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
You on edge? Want a Valium? Lude? | Gergin misin? Valium ister misin? Ya da Lude? Gergin misin? Valium ister misin? Lude? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I used to live here, didn't l? | Eskiden burada yaşardım, değil mi? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
What did he call it? | Ne dedi? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
A talking tomato? | Konuşan domates mi? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
It's a fucking extraterrestrial, Ron. | Bu şey siktiğimin uzaylısı, Ron. Uzaylı bir öküz, Ron. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
So you're telling me that he's not gonna sign off | Yani konuşan domatesi yeniden tasarlamazsak... Yani, konuşan domatesi yeniden tasarlamazsak... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
until we redesign the talking tomato? | ...herifin imzalamayacağını mı söylüyorsun? ...imza atmayacağını mı söylüyorsun? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Well, that's bullshit. Ron, listen, listen to me. | Bu saçmalık. Ron, dinle. Dinle beni. Saçmalık. Ron beni dinle, beni dinle. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Let me inform you of something, okay? | Seni bir konuda bilgilendireyim, tamam mı? Seni bir konuda aydınlatayım, olur mu? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
We don't let 25 year olds tell us how to make movies. | 25'lik veletlerin bize nasıl film yapacağımızı söylemelerine izin vermeyiz. 25 yaşındakilerin bize filmin nasıl yapıldığını anlatmasına müsaade etmeyiz. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Listen, I gotta go. I gotta go, Ron. | Dinle, kapatmam lazım. Kapatmam lazım, Ron. Bak, kapatmalıyım. Kapatmalıyım Ron. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Just call... Ron, call me later, okay? | İşte sonra... Ron, sonra ararsın, tamam mı? Sonra...Ron, sonra ara, tamam mı? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Fast acting Power Soap really gets in and blasts stains, | Anında etki eden Power Soap, lekelere derinden nüfuz ederek kökünü kazır. Çabuk etkili Power Soap içlere nüfuz eder ve lekeleri yok eder... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Ieaving your whole wash fresh and clean, | Tüm çamaşırlarınızı yepyeni... ...çamaşırlarınızı ışıl ışıl ve tertemiz bırakır... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
with a brightness that people will really notice. | ...ve herkesin fark edeceği bir ışıltıyla tertemiz yapar. ...parlaklığı insanlar fark eder. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Wow! That's incredible. | Vay canına! Bu inanılmaz. Vay canına! İnanılmaz. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I thought that ketchup stain would never come out of Joe's polo shirt. | Bu ketçap lekesinin Joe'nun tişörtünden hiç çıkmayacağını sanmıştım. Ketçap lekesinin Joe'nun gömleğinden çıkacağını hiç sanmıyordum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Whites simply come out whiter and colors simply come out brighter. | Beyazlarınız daha beyaz, renklileriniz daha canlı görünür. Beyazlar daha beyaz, renkliler daha canlı olur. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
It's the kind of clean that people will really notice and talk about. | Herkesin fark edip konuşacağı türden bir temizlik sunar. Adeta insanların farkına varıp konuşacağı temizlik. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
How did you lift those coffee stains? | Bu kahve lekelerini nasıl çıkardınız? Kahve lekelerini nasıl çıkardın? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I thought I was gonna have to throw my new pantsuit out. | Takım elbisemi çöpe atacağımı sanmıştım. Yeni takımımı atmak zorunda kalacağımı sanıyordum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I blasted it out with Power Soap! | Power Soap ile uçuruverdim! Lekeyi Power Soap'la yok ettim. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
...and lets you get on with your day. | ...size de günün tadını çıkarmak kalır. ...ve gününüzün devam etmesini sağlıyor. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
President and Mrs. Reagan visited the grieving families and bereaved widows | Başkan Reagan ve eşi... Başkan ve Bayan Reagan geçen Pazar Beyrut’ta öldürülen 200'den fazla... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
of the more than 200 Marines killed last Sunday in Beirut. | ...kederli ailelerini ve yas içindeki dul eşlerini ziyaret etti. ...deniz askerinin yaslı dul eşlerini ve ailelerini ziyaret etti. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
He used the occasion to condemn the actions of what he called | Bu vesileyle de, kendi deyimiyle "acımasız teröristlerin"... Merhametsiz teröristlerin eylemleri adı verilen olayı... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
"ruthless terrorists who..." | ...eylemlerini kınadı. ...kınadığını... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
10:30. | 10:30. 10.30. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Fuck. | Siktir. Hadi ya. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
We gotta go. We're gonna be late. | Gitmeliyiz. Geç kalacağız. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Right. That. | Evet. Öyle. Doğru. Geç kalacağız. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I forgot. | Unutmuşum. Unuttum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Christie, come on. What are you doing? | Christie, hadi ama. Ne yapıyorsun? Christie, hadi. Ne yapıyorsun? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I don't really want to go. | İçimden hiç gitmek gelmiyor. Gitmek istemiyorum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Neither do l. | Benim de. Ben de. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Look, I'm not gonna let you... | Dinle, böyle bir şey yapmana asla... Bak, sana izin vermeyeceğim... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Look, you want to know why you're not welcome at my house? | Dinle, evimde neden istenmediğini öğrenmek ister misin? Bak, evime neden kabul edilmediğini bilmek ister misin? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Because you're fucked up! | Çünkü sen siki tutmuş birisin! Çünkü rezilin tekisin! | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
That's not a good enough reason. That's not even a reason. | Bu pek yeterli bir sebep değil. Hatta bir sebep bile değil. Bu yeterince iyi bir sebep değil. Sebep bile değil. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
That's just one person's opinion. | Bu, sadece bir kişinin düşüncesi. Sadece bir kişinin düşüncesi. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Look, I don't even want to fucking deal with you right now, do you understand me? | Dinle, şu an seni sikleyip uğraşmak bile istemiyorum, anlıyor musun? Bak, şu an seninle uğraşmak bile istemiyorum, beni anlıyor musun? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Listen, I'm calling you from a payphone outside of Barstow, | Seni Barstow'un dışında bir ankesörlü telefondan arıyorum... Bak, Barstow'un dışındaki bir telefon kulübesinden arıyorum... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
and I ain't got any more quarters. It's simple. | ...ve üzerimde başka çeyreklik kalmadı. Gayet basit. ...ve başka 25 sentim yok. Bu kadar basit. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Me and the Indian need a place to hang out for a couple of days. | Bana ve Kızılderiliye birkaç gün takılmak için bir yer lazım. Kızılderili ile birlikte birkaç gün kalacak bir yere ihtiyacım var. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I don't want to hear about your fucking plan, Peter. | Senin boktan planını duymak istemiyorum, Peter. Planını duymak istemiyorum, Peter. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
It doesn't involve you, so stop pissing yourself. | Sen işe karışmayacaksın, yani altına işemeye bir son ver. Seninle ilgisi yok, o yüzden canını sıkmayı bırak. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
When you lose a child, | Bir evlat kaybettiğinizde... Bir çocuk kaybettiğinizde... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
you can't help but wonder what that child's life would have been like. | ...o evladın hayatı nasıl olacaktı diye merak etmekten kendinizi alamazsınız. ...yardım edemezsiniz ama o çocuğun hayatı nasıl olurdu merak edersiniz. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
You can't help but imagine his future. | Onun geleceğini hayal etmekten kendinizi alamazsınız. Yardım edemezsiniz ama geleceğini hayal edebilirsiniz. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
A future that now | Bu öyle bir gelecek ki... Şu an... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
doesn't exist. | ...artık var olmayacak. ...var olmayan bir geleceği. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
But Bruce lived a full life, and there's some comfort in that. | Ama Bruce dolu bir yaşam sürdü ve bu da bize teselli oluyor. Ama Bruce dolu dolu bir hayat yaşadı, ve biraz rahat bir hayattı. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
And that he was a good boy, | İyi bir çocuk olması ve... Ayrıca iyi bir çocuktu... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
and that he had done all the things he had ever wanted to do. | ...yapmak istediği her şeyi yapmış olması da bizim için teselli kaynağı. ...ve yapmak istediği her şeyi yaptı. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
That the privilege and freedom that was granted to him | Onu mutlu eden şeyler, bu dünyadaki kısacık yaşamında... Bu dünyada ona verilen kısa zamandaki imtiyaz ve özgürlük... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
during his brief time in this world were what made him happy. | ...ona lütfedilen ayrıcalık ve özgürlük oldu. ...onu mutlu etti. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I tell myself that I can only cherish one fact. | Kendime diyorum ki, sadece bir gerçeği bağrıma basabilirim. Kendi kendime sadece tek bir gerçeğe değer verebileceğimi söylüyorum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
He had everything. | O her şeye sahip oldu. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
And now, in conclusion, | Şimdi de kapanış olarak... Şimdi son olarak... | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I'm going to play Bruce's favorite song. | Bruce'un en sevdiği parçayı çalacağım. ...Bruce'nin en çok sevdiği şarkıyı çalacağım. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
It meant a lot to him. | Onun için anlamı çok büyüktü. Onun için çok şey ifade ediyordu. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
So I made the reservations for 8:30. | Rezervasyonları 8:30'a yaptırdım. 8.30’a rezervasyon yaptım. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Where? Spago. | Nereye? Spago. Nerde? Spago. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Okay. Did you tell Susan and Graham? | Pekâlâ, Susan ve Graham'a söyledin mi? Tamam. Susan ve Graham'a söyledin mi? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Well, no. I thought it was just gonna be the two of us. | Hayır. Sadece ikimiz oluruz diye düşünmüştüm. Hayır. Yalnızca senle ben olacağız sanıyordum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
William, I'm not really comfortable with that right now. | William, bu şu an içime pek sinmiyor. William, şu an bunun üzerine o kadar da rahat değilim. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Well, I'll call them and tell them to join us, then. | Onları arar, bize katılmalarını söylerim o halde. O halde onları arar ve bize katılmalarını söylerim. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Or you could call them. No. No, you should do that. | Ya da sen arayabilirsin. Hayır. Hayır, sen arasan daha iyi. Ya da sen arayabilirsin. Hayır. Hayır, sen arasan iyi olur. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
What the fuck was with that favorite song, man? | Şu en sevdiği parça zırvalığı da neydi öyle, dostum? En sevdiği o şarkı da neydi öyle? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Bruce had shitty taste in music, but no way. | Bruce'un boktan bir müzik zevki vardı ama bu kadarı da abartı. Bruce müzikte maymun iştahlıydı, ama olmadı. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Personally, I think his mom just liked it. | Bana kalırsa şarkıdan hoşlanan kişi annesiydi. Bana kalırsa, galiba annesinin hoşuna gidiyordu. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
The real question is, what in the hell are my mom and dad doing by the sushi bar? | Asıl soru şu ki, annem ve babam suşi barın yanında ne halt ediyorlardı? Asıl soru, annemle babamın suşi barda ne işi var? | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I mean, they're actually talking to each other. | Yani basbayağı birbirleriyle konuşuyorlardı. Yani, aslında birbirleriyle konuşuyorlar. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
At least your mom and dad are talking. | En azından annen ve baban konuşuyorlar. En azından annenle baban konuşuyor. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
My mom gets to talk to my dad through his lawyers. | Benim annem, babamla avukatları aracılığıyla konuşuyor. Benim annem babamla avukatları aracılığıyla konuşuyor. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
Guess what? I get to go to Hawaii with the asshole. | Sonra bil bakalım? Puşt herifle Hawaii'ye gitmek zorunda kalıyorum. Tahmin edin? Salakla Hawaii'ye gitmem gerekiyor. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |
I can't fucking believe this shit. | Bu saçmalığa inanamıyorum. | The Informers-1 | 2008 | ![]() |