Search
English Turkish Sentence Translations Page 16103
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
What decision? Is the robot still useful? | Ne kararı? Robot hâlâ işe yarıyor mu? Ne kararı? Robot hala çalışır durumda mı? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
That's what I cann't decide on. | Bu benim karar veremeyeceğim bir şey. İşte karar veremediğim de bu. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Is it necessary to exterminate RU 4? | RU 4'ü imha etmemiz gerekli mi? RU 4'ü yok etmek gerekli mi? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What? Look, Mr. PARK... | Ne? Bakın, Bay Park... Ne? Bakın, Bay Park. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I'll file my report soon. | Raporumu yakında göndereceğim. Raporumu yakında göndereceğim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Would you like to come in? | Buyurmaz mısın? Gelmek ister misin? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What brings you here at this hour? | Bu saatte seni buraya getiren nedir? Bu saatte buraya seni hangi rüzgâr attı? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I've come for advice for my troubled mind. | Aklımı bulandıran bir mevzu için tavsiye almaya geldim. Bir tavsiye almak için geldim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What troubles you? | Aklını bulandıran şey ne? Sorun nedir? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I was quite upset by the encounter | Bu öğlen teknisyenle yaptığımız münakaşa beni çok üzdü. Teknisyenle olan tartışma... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
with the technician this afternoon. | ...için biraz üzüldüm. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Why did it upset you? | Neden üzdü seni? Niye seni üzdü? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I learned that all awakened beings | Dünyada herkesin aydınlanabileceğini öğrendim ben... Hepimiz birer canlıyız... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
in this world are Buddha, | ...ama sen, Buda, aramızda... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
and you have attained the highest point among us all. | ...ve siz Im Myeong Usta hepimizden büyük bir aydınlanmaya ulaştınız. ...en yüksek noktada olansın. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
But they deem you defective and order a recall. | Ama kusurlu olduğunuzu ve geri toplanmanız gerektiğini söyledi. Ama onlar seni arızalı olarak görüyor. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
He merely did what he had to do. | O yapması gerekeni yaptı. O adam işini yaptı. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
That is not all. | Hepsi bu değil. Sadece bu değil. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
The company will send a team of exterminators tomorrow. | Şirket yarın bir imha ekibi gönderecektir. Şirket yarın yok ediciler gönderecek. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
It is absolutely absurd. | Bu çok saçma. Bu çok saçma. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
As if you were some killer robot. | Sanki cani bir robotsunuz da. Sanki katil bir robotmuşsun gibi... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I question their ability of perception. | Onların idrak kabiliyetinden şüphe duyuyorum. Algı yetenekleri çok zayıf olmalı. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
You will be in great danger if we do nothing. | Eğer bir şey yapmazsak büyük tehlikede olacaksınız. Eğer biz bir şey yapmazsak tehlikede olacaksın. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What do you see me as? | Sence ben neyim? Beni ne olarak görüyorsun? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
You are Buddha. | Buda'sınız. Sen Buda'sın. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What does that appear to be? | Peki şu ne? Bu şey nedir? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
That is a clock. | Bir saat. Bir saat. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Then what does this appear to be? | Peki bu ne? O zaman bu nedir? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Is this my arm or is it a clock? | Kolum mu yoksa bir saat mi? Bu benim kolum mu yoksa bir saat mi? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
To perceive is to distinguish, | İdrak, sınıflandırılmış bilgiyi... Algı yetenekleri düşük olduğu... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
merely a classification of knowing. | ...ayırt edebilmektir. ...için çoğu şeyi ayırt edemezler. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
While all living creatures share the same inherent nature, | Tüm canlılar aynı doğayı paylaşırken... Herkes aynı doğada yaşarken... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
perception is what classifies one | ...idrak, birini Buda olarak ya da... ...bir şeyin makine veya Buda... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
as Buddha and another as machine. | ...sıradan bir makine olarak tasnif ettirir. ...olduğunu ayırt eden 'algı'dır. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
We mistake perception as permanent truth | Algıyı, mutlak gerçekle karıştırıyoruz... Algıladığımız şeyi kesin gerçeklik... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
and such delusions cause us pain. | ...ve böyle bir yanılsama acı doğuruyor. ...olarak kabul ederiz ve bu hayaller bize acı verir. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Perception itself is void as is the process of perceiving. | Algılamanın kendisi, bir algı süreci olduğu için boştur. Algı, hissetmenin aşamasıyken bomboştur. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
As I am a perception of this void, | Bu boşluğun bir algısı olduğum için... Lütfen beni olduğum... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
please see me for what I am. | ...lütfen beni olduğum gibi görün. ...şey olarak gör. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Brother In myung. | Birader In myung. In myung ağabey. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Fill your mind with nothingness. | Zihnini hiçlikle doldur. Beynini boş şeylerle doldurma. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
From where have I come and to where do I go? | Nereden geldim, nereye gitmeliyim? Nereden geldim ve nereye gidiyorum? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
From where have I come, | Nereden geldim... Nereden geldim ve... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
and to where do I go? | ...nereye gitmeliyim? ...nereye gidiyorum? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What am I? | Neyim ben? Neyim ben? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
From where have I come and to where do I go? | Nereden geldim, nereye gitmeliyim? Nereden geldim, nereye gideceğim? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
From where have I come and to where do I go? | Nereden geldim, nereye gitmeliyim? Nereden geldim ve nereye gideceğim? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
When is this model from? | Hangi yılın modeli bu? Bu model kaç yılından? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
The R200 series, circa 2017. | 2017 üretimi, R200 serisi. R200 serisi, 2017 yakınlarında. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Why was it not replaced? | Neden değiştirilmedi? Niye yenilenmedi? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I'm sorry, sir. We'll replace it now. | Üzgünüm, efendim. Hemen değiştireceğiz. Üzgünüm, efendim. Hemen yenileyelim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Extermination team. | İmha ekibi. İmha takımı. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
That is not necessary. | Buna gerek yok. Bu gerekli değil. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
This robot is still useful to our temple. | Bu robot tapınağımız için hâlâ faydalı. Bu robot hala tapınağın işine yarıyor. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
We have the right and responsibility to | Eski modelleri değiştirmek... Eski modelleri yenileme hakkımız ve... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
replace outdated models, sir. | ...bizim sorumluluğumuz ve hakkımız, efendim. ...sorumluluğumuz var efendim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
But if the buyer is satisfied there is no need. | Ama eğer alıcı memnunsa buna gerek yok demektir. Ama alıcı memnunsa gerek yok. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I am still useful. | Hâlâ kullanışlıyım. Hala işe yarıyorum. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I will begin my introduction of our temple. | Tapınağımızın tanıtımını yapacağım. Tapınağımızın tanıtımına başlıyorum. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Mr. PARK. Yes, ma'am. | Bay Park. Evet, efendim. Bay Park. Evet, hanımefendi? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Did you check this? I checked it yesterday. | Bunu kontrol ettiniz mi? Dün ettim. Bunu kontrol ettiniz mi? Dün etmiştim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I decided it was still functional, | Hâlâ kullanışlı olduğuna karar verdim bu yüzden rapor etmedim. Hala çalıştığına karar verdim... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
so I did not report it. | ...bu yüzden rapor vermedim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Report everything and I'll decide. | Her şeyi rapor et, kararı ben veririm. Peki, efendim. Her şeyi rapor et. Kararları ben veririm. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
You may go. | Çekiliyorum. Gidebilirsin. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I flew over as soon as I got the emergency report. | Acil durum raporunu alır almaz geldim. Raporu alır almaz geldim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
For failing to distinguish such crucial matters as this, | Bunun gibi önemli bir konuyu gözden kaçırdıkları için... Bu çok önemli durumu beklettikleri için... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I fired nine secretaries and one ignorant manager. | ...9 sekreteri ve bihaber yöneticiyi işten çıkarttım. ...dokuz sekreter ve bir cahil yetkiliyi kovdum. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Our technician seems to grasp the situation. | Teknisyenimiz olayı biliyor sanırım. Teknisyenimiz konuyu kavramış gibi görünüyor. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
So why did you seek the guarantee of UR from a mere technician, | Neden Buda'ya dönüştürmeye çalıştığınız bir robot için,... Niye teknisyenimizden bu robotu... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
in trying to turn that robot into Buddha? | ...bir UR teknisyeninden teminat istediniz? ...Buda'ya çevirmek için garanti istediniz? | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I realize that we were at fault. | Hata ettiğimizin farkındayım. Hata yaptığımızı fark ettim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
You are not obligated to mind | Şirket çıkarlarımızı gözetmekle yükümlü değilsiniz. Şirketimizin çıkarlarını... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
the interests of a mere corporation. | ...düşünmenize gerek yok. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
But UR is essentially different | Ama UR, bildiğiniz diğer şirketlerden çok farklıdır. Ama UR diğer... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
from these companies you think of. | ...şirketlerden daha değişik. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
UR robots are in our governments schools, and families. | UR robotları hükümete, iş yerlerine, okullara, ailelere tedarik ediliyor. UR robotları her yerde. Okullarda, evlerde... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Simply put, they are integral to all areas of society. | Kısaca, birçok sosyal alanda bulunuyorlar. Onlar insanlığın tamamlayıcısı. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
You could say that UR provides | Tüm üst sınıf toplum, UR temeline dayalı olarak oluşturulmuştur... UR insanlığın geleceğinin... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
the basic groundwork of the human race. | ...desem bile bu bir abartı olmaz. ...temelini atıyor. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Must mankind then refrain from | Yani insanlar üstünde durdukları temeli kırmamalı diyorsun? İnsanlığın ayağını sağlam... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
breaking down its own foothold? | ...basmasını engelliyorsunuz. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I am stating that one robot's defects | Demek istediğim eğer bir robot arıza yüzünde yanlış emirleri izliyorsa... Bir robotun arızalanması... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
can prove fatal to the national system. | ...ulusal sistemde ölümcül sorunlara yol açabilir. ...insanlığın ölümüne yol açabilir. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Thus it is a threat of the world of suffering. | Dolayısıyla bu tüm dünyanın acısını çektiği bir tehdit. Bu dünya için bir tehdit demek. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
What did you say? This is not a "threat". | Ne dedin? Bu bir "tehdit" değil. Ne dedin sen? Bu bir 'tehdit' değil. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
National security is always an excuse | Ulusal güvenlik olayı, halkı bastırmak için kullanılan bir bahane olmuştur her zaman. Ulusal güvenlik her zaman... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
used to suppress the people. | ...insanları bastırmak için kullanılır. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Now used by a mere corporation. | Şimdi de bir şirket bunun arkasına sığınıyor. Şimdi de bir şirket tarafından kullanılıyor. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Refrain yourself. | Kendini dizginle. Sakin ol. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
No, that is not so. | Hayır, öyle değil. Hayır, öyle değil. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
We're only discussing the threat to mankind's existence. | İnsanlığa karşı bir tehditten bahsediyoruz. Biz sadece insanlığın varoluşuna tehdit olan bir şeyi konuşuyoruz. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
Whether UR is the cause or the basis is not important. | Bunun temelinde UR şirketinin yatması önemli değil. UR'nin neye sebep olduğu burada önemli değil. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
You only see a merchant in me, | Bana bakınca bir tüccar görüyorsunuz... Beni sadece küçük bir tüccar olarak... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
but keep this in mind. UR's client is all of mankind. | ...ama şunu unutmayın ki UR'un müşterileri, tüm insanlıktır. ...görüyorsunuz ama şunu unutmayın UR'nin müşterisi tüm insanoğlu. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
I can take measures alike to heads of state | İnsanlığı tehdit eden... Tehlikeleri önceden hisseder... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
against such threats to mankind. | ...bir faktör varsa, her daim bunun için önlemler alırım. ...ve önlem alabilirim. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
People often see science as a mere instrument to mankind. | İnsanlar genelde bilimi, insanlığa yardımcı bir araç olarak görür. İnsanlar bilimin önemini anlayamıyor. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
A subservient aid to do its bidding, | Lambadaki cin gibi bilimin her istediklerini yerine getireceğini sanırlar. Sizin önünüze lambadan çıkmış bir cin gibi... | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |
like some genie in a lamp. | ...her dileğinizi yerine getirecek robotlar yapıyoruz. | Doomsday Book-1 | 2012 | ![]() |