Search
English Turkish Sentence Translations Page 158198
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You sober up, or I'll have you put someplace, and | Hemen ayılmazsan seni | Taken-3 | 2002 | |
| Esther, no, no. I got it. | Esther hayır, hayır. Ben açarım. Ben açarım. Sağ ol. | Taken-3 | 2002 | |
| Sorry to bother you, sir. | Rahatsız ettiğim için üzgünüm efendim. Bunları acilen görmek istediğinizi söylemiştiniz. | Taken-3 | 2002 | |
| Yes, of course. Come on in. | Evet tabii. İçeri gelin. | Taken-3 | 2002 | |
| Two possibilities, sir. Both very credible. | İki tane akla yakın ihtimal var. | Taken-3 | 2002 | |
| Gail Arlen... | Gail Arlen, 1960'tan beri sürekli uçan daire gördüğünü bildiriyor. | Taken-3 | 2002 | |
| Divorced, no children, lives alone. | Boşanmış. Çocuğu yok yalnız yaşıyor. | Taken-3 | 2002 | |
| My doctor told me it would reduce my tension. | Doktorum asabiyetini alır demişti. | Taken-3 | 2002 | |
| Betty and Barney Hill. | Betty ve Barney Hill. | Taken-3 | 2002 | |
| Encounters in 1 961 on their way back from Niagara Falls. | 1961'de Niagara'dan dönerlerken uçan daire görmüşler. | Taken-3 | 2002 | |
| He's a postal clerk, and she's a child welfare worker. | Adam postanede çalışıyor. Kadın da muhtaç çocuklara yardım ediyor. İkisi de saygın insanlar. | Taken-3 | 2002 | |
| They've begun some sort of therapy using hypnosis. | Hipnoz yoluyla tedaviye başlamışlar. | Taken-3 | 2002 | |
| They're very solid. Very solid, sir. | Çok sağlamlar efendim. Çok sağlamlar. | Taken-3 | 2002 | |
| In both these cases, the people claim | Her iki iddiada da uzay gemilerine alındıklarını söylüyorlar. | Taken-3 | 2002 | |
| that they were taken aboard a craft. | Bu, tam onun söyleyeceği türden bir şey. | Taken-3 | 2002 | |
| Taken? Yes, sir. | Alınmak mı? Evet efendim. | Taken-3 | 2002 | |
| It could be just what we need. | İhtiyacımız olan şey bu olabilir. | Taken-3 | 2002 | |
| Lonely divorcee... | Yalnız dul... | Taken-3 | 2002 | |
| Makes up stories to get attention. | Dikkat çekmek için hikâyeler uyduruyor. Hipnoz mu dedin? | Taken-3 | 2002 | |
| MARTY: Medical hypnosis, like they use on amnesia victims. | Tıbbi hipnoz, amnezi hastalarına uygulanan türden. | Taken-3 | 2002 | |
| No. No Negroes. It clouds the issue. | Hayır. Zenci olmaz. Konu dağılabilir. | Taken-3 | 2002 | |
| Sir Just keep trying! | Efendim Aramaya devam edin! | Taken-3 | 2002 | |
| There must be somebody out there. | Mutlaka biri olmalı. Emredersiniz efendim. | Taken-3 | 2002 | |
| What the Russians want is nothing less than world domination. | Rusların istediği dünyayı yönetmek. | Taken-3 | 2002 | |
| Communism is a religion, a faith like any other, | Komünistlik bir din. Tıpkı diğerleri gibi kutsal kitabı, azizleri ve şehitleri var. | Taken-3 | 2002 | |
| The Russians see themselves as crusaders in a holy war. | Ruslar kendilerini kutsal savaştaki haçlılar gibi görüyorlar. | Taken-3 | 2002 | |
| (blows whistle) Drop! | Yatın! | Taken-3 | 2002 | |
| Is there any reason you're not under your desk, Jack? | Sen neden sıranın altında değilsin Jack? | Taken-3 | 2002 | |
| I don't see the point. The point is to be ready. | En azından insanlar neler olduğunu bilirler. Anlamsız. Hazır olmanız için. | Taken-3 | 2002 | |
| In the event of a nuclear attack on the Great Falls Air Force Base, | Şimdi oldu. 500 Millik alandaki tek askeri üs Great Falls. Eğer oraya bir nükleer saldırı olursa... | Taken-3 | 2002 | |
| the initial blast would be jarring, | Patlama çok tehlikeli olabilir. Ama bizim camlarımızı bile kırmaz. | Taken-3 | 2002 | |
| You don't take the threat of nuclear attack seriously then? | Öyleyse sen nükleer saldırı tehlikesini ciddiye almıyorsun? | Taken-3 | 2002 | |
| On the contrary, sir. | Aksine efendim. Olası bir saldırıdan sonra, üç gün içinde, dünyanın 3/4'ü yok olacaktır. | Taken-3 | 2002 | |
| 3/4 of the world would've been destroyed. | Teğmen... | Taken-3 | 2002 | |
| I don't see the point of hiding from that kind of destruction under a desk. | Böyle bir sonuçtan sıranın altına girerek kurtulmak anlamsız geliyor. | Taken-3 | 2002 | |
| Everybody back in your seats. | Herkes yerine dönsün. | Taken-3 | 2002 | |
| Yeah, I'm heading to lunch. | Yemeğe çıkıyorum. Telefona dikkat eder misin? Tamam bakarım. | Taken-3 | 2002 | |
| Hey, Jess. | Selam Jess. Kim galip? | Taken-3 | 2002 | |
| Who's winning? | benim operasyonumu tehlikeye attığı kadar, | Taken-3 | 2002 | |
| One nothing, Yankees. | Yankees 1 0 önde. | Taken-3 | 2002 | |
| Bottom of the ninth, two outs, and Mays just doubled. | 9.un sonunda iki tane dışarı attılar. Mays çifte sayı yaptı. | Taken-3 | 2002 | |
| You like baseball. | Beysbolu seviyorsun. | Taken-3 | 2002 | |
| Force of nature, those Yanks. | Bu Yanki'ler doğaüstü. | Taken-3 | 2002 | |
| I heard Mum talking to Dad...to Bill. | Annemin babamla... Bill'le konuştuklarını duydum. | Taken-3 | 2002 | |
| She said you got a job as close as you were legally allowed. | Kanunun izin verdiği kadar yakında bir iş bulduğunu söyledi. | Taken-3 | 2002 | |
| She wanted him to come over and tell you to go someplace else. | Ondan, gelip sana başka bir yere gitmeni söylemesini istedi. | Taken-3 | 2002 | |
| Well, he did. | Geldi de. | Taken-3 | 2002 | |
| You grew up. | Büyümüşsün. | Taken-3 | 2002 | |
| I've been reading these books | Hükümetin uçan daireleri bildiğini söyleyen kitapları okuyordum. | Taken-3 | 2002 | |
| They're afraid if they tell us, there'll be panic. | Bize söylerlerse panik çıkmasından korkuyorlarmış. | Taken-3 | 2002 | |
| They started taking you again. | Seni yine almaya başladılar. | Taken-3 | 2002 | |
| It says in there where it's mostly the Air Force that knows about them. | En çok bilginin hava kuvvetlerinde olduğunu yazıyor. | Taken-3 | 2002 | |
| So what I was thinking... I mean, you were a pilot and all. | Ben de düşündüm ki... Sen de pilottun ya. | Taken-3 | 2002 | |
| Why don't we go tell them? | Neden gidip onlara anlatmıyoruz? | Taken-3 | 2002 | |
| Why don't we? | Neden anlatmıyoruz? | Taken-3 | 2002 | |
| (military cadence) | Bayım, bu konuda kimseyle konuşmazsanız çok makbule geçer. | Taken-3 | 2002 | |
| We got some kind of exercise just started. | Yeni bir eğitim başladı da. Burası altüst oldu. | Taken-3 | 2002 | |
| Captain. Real pleasure to meet you. | Yüzbaşı sizinle tanışmak büyük zevk. | Taken-3 | 2002 | |
| My mum said my dad always spoke very highly of you. | Annem, babamın sizden hep övgüyle bahsettiğini söylerdi. | Taken-3 | 2002 | |
| He was the best bombardier I ever saw. | Gördüğüm en iyi bombardımancıydı. Hiç ıskaladığını sanmıyorum. | Taken-3 | 2002 | |
| He was a good friend of mine. How's your mother doing? | Çok yakın arkadaşımdı. Annen neler yapıyor? | Taken-3 | 2002 | |
| She's doing fine. Good. | Gayet iyi. Güzel. | Taken-3 | 2002 | |
| You speak to her, let her know I sent my best. | Onunla konuşursan selamımı söyle. Söylerim. | Taken-3 | 2002 | |
| You going to join the service like your dad? | Sen de baban gibi orduya mı katılacaksın? | Taken-3 | 2002 | |
| I might, sir. | Olabilir efendim. Güzel bir hayattır. | Taken-3 | 2002 | |
| Well, you said on the phone | Telefonda yardımcı olabileceğim bir şey olduğunu söylemiştin. | Taken-3 | 2002 | |
| My father and l have both seen them. | Babam da ben de onları görüyoruz. İkimizde onlara bindik. | Taken-3 | 2002 | |
| You've both seen them? | İkinizde gördünüz mü? | Taken-3 | 2002 | |
| Uh, well... | Sen neler hissederdin? | Taken-3 | 2002 | |
| let me just... | O zaman ben... | Taken-3 | 2002 | |
| get this all on record for you, then. | ...bunu rapor haline getireyim. | Taken-3 | 2002 | |
| How long after we left his office | Sence biz çıktıktan ne kadar sonra o raporu çöpe atmıştır? | Taken-3 | 2002 | |
| We weren't even out of the building. He didn't believe us at all. | Daha binadan çıkmadan. Bize hiç inanmadı. | Taken-3 | 2002 | |
| No. There's got to be another way. | İnanmadı. Başka bir yolu olmalı. | Taken-3 | 2002 | |
| The people who aren't involved are all going to be like Lieutenant Wylie. | Sence o kadar eskiye mi dayanıyor. Neden olmasın? Bu işe karışmayan herkes teğmen Wylie gibi olacak. | Taken-3 | 2002 | |
| They'll smile politely and think we're crazy. | Kibarca gülümseyip deli olduğumuzu düşünecekler. | Taken-3 | 2002 | |
| So how do we get to the people who are involved? | Peki, karışan kişilere nasıl ulaşacağız? | Taken-3 | 2002 | |
| I just don't know if they can do anything for us, Jesse. | Bizim için bir şey yapabileceklerinden emin değilim Jesse. | Taken-3 | 2002 | |
| I will do whatever it takes to help you. | Sana yardım için ne gerekiyorsa yaparım. Yok bir şey. | Taken-3 | 2002 | |
| Take good care of my baby | Çevrenizi öğrendiğiniz zaman hazır olacaksınız. | Taken-3 | 2002 | |
| Hey, Gus! You might want to open a window. | Gus pencereyi açsana. | Taken-3 | 2002 | |
| That you don't really love her | Bunlara "Anı Pencereleri" diyoruz. Anılarımızdaki görüntüleri alıp bize gerçekmiş gibi gösteriyorlar. | Taken-3 | 2002 | |
| Smell of it. Can't eat. | Kokularından bir şey yiyemiyorum. | Taken-3 | 2002 | |
| Uh...two bacon, lettuce, and tomato sandwiches | İki tane beykın, marullu ve domatesli sandviç ile kahve. | Taken-3 | 2002 | |
| Okay. I'll give you a cup of coffee. | Tamam kahveni vereyim. | Taken-3 | 2002 | |
| See you in hell, niggers! | Cehenneme gidin zenciler. | Taken-3 | 2002 | |
| Thanks. Sure. | Sağ ol. Ne demek. | Taken-3 | 2002 | |
| Something's wrong with your old man. | Üzüldüm. Babana bir şeyler oluyor. | Taken-3 | 2002 | |
| Get a napkin for his mouth! Something so he won't bite his tongue off. | Ağzına havlu sokun. Dilini ısırmasın. | Taken-3 | 2002 | |
| Help me roll him on his side so he doesn't choke if he vomits. | Yardım et, yan çevirelim. Böylece, kusacak olursa boğulmaz. | Taken-3 | 2002 | |
| Call an ambulance. | Ambulans çağır. Adamın şiddetli sara nöbeti geçirdiğini söyle. | Taken-3 | 2002 | |
| I'm a med student at U of U. I know what I'm talking about. | Ben tıp öğrencisiyim. Bu işlerden anlarım. Hemen ara! | Taken-3 | 2002 | |
| It's all right, sir. You're gonna be all right. | Tamam efendim. Her şey düzelecek. Ambulans geliyor. Sen benim oğlumsun. Mirasınızı elimizden aldılar. Böyle miras istemiyorum. | Taken-3 | 2002 | |
| Dad? You're in the infirmary at the Air Force base. | Baba şu anda Hava Kuvvetleri üssündeki revirdesin. | Taken-3 | 2002 | |
| You had a seizure at the diner, and they brought you here. | Lokantada bir kriz geçirdin. Seni buraya getirdiler. | Taken-3 | 2002 | |
| Guess there are some benefits to being a vet. | Gazi olmanın ayrıcalıkları sanırım. | Taken-3 | 2002 | |
| I had this headache... | Başım ağrıdı...Ve silahla ateş edildi. Evet. | Taken-3 | 2002 | |
| Are you all right? | İyi misin? Evet. Ateş ettikleri ben değildim. | Taken-3 | 2002 | |
| Those...those two coloured guys that came in, did they get hurt? | Şu...Şu sonradan gelen zenciler. Onlar yaralandı mı? Kimse yaralanmadı. | Taken-3 | 2002 | |
| You think the seizures had anything to do with our friends? | Sence bu krizin dostlarımızla bir alakası var mı? | Taken-3 | 2002 |