Search
English Turkish Sentence Translations Page 157952
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Put it over there. That looks much better. Yes. | Şuraya koy. Çok daha iyi görünüyor. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I'd like to tie this back if I could. Goodness. | Bunları da eski yerlerine kaldırmak istiyorum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Mommy! Oh, darling. | Anne! Ah, hayatım. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Welcome home, my darling. | Eve hoş geldim, benim sevgilim. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Oh, my sweet. So this is the�bermensch? | Ah, tatlım. O halde bu da Übermensch? | Sylvia-1 | 2003 | |
| Pleased to meet you, Mrs. Plath. Sylvia's told me a lot about you. | Tanıştığımıza memnun oldum bayan Plath. Sylvia bana sizden çok söz etti. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Leave the bags. I'll have Sam and Daniel get them. Sam, Daniel. | Valizleri bırakın. Sam ve Daniel onları alır. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Why can't you ever just be pleased for me? [ Sighs ] | Neden benim için yalnızca memnun olamazsın? | Sylvia-1 | 2003 | |
| How is he going to support you? | Seni nasıl geçindirecek? | Sylvia-1 | 2003 | |
| I don't want to be supported. | Ben geçindirilmek istemiyorum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| He's gonna be a great poet. | Harika bir şair olacak. | Sylvia-1 | 2003 | |
| He just won this poetry prize that was judged by W.H. Auden. | W.H. Auden tarafından verilen şiir ödülünü yeni kazandı. | Sylvia-1 | 2003 | |
| And I've got money saved up. | Birikmiş param var. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Mother, I just got this teaching job. | Şu öğretmenlik işini yeni aldım anne. | Sylvia-1 | 2003 | |
| And I could always sell stories to those stupid magazines. It doesn't matter. | Ve aptal dergilere daima hikayelerimi satabilirim,önemli değil. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Darling, you know I've only wanted what's best for you. | Tek bildiğim şey senin için en iyisini istediğim.. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Well, he is the best for me. | Benim için en iyisi o. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Then what do you want me to say? | O zaman ne söylememi istiyorsun? | Sylvia-1 | 2003 | |
| That you like him. | Ondan hoşlandığını. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Then I like him. | O halde ondan hoşlandım. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Hello. Pleased to meet you. | Merhaba. Tanıştığımıza memnun oldum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| We've heard a lot about you. Likewise. | Hakkınızda çok şey duydum.. Ne güzel. | Sylvia-1 | 2003 | |
| How are you enjoying yourselves? Hello. Oh, we're having such a nice time. | Nasıl zaman geçiriyorsunuz? Harika vakit geçiriyoruz.. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Good. Thank you. | Güzel. Teşekkürler. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You've made us feel so at home. Hasn't she? | Onu evinde gibi hissettiriyorsun. Değil mi? | Sylvia-1 | 2003 | |
| If I close my eyes, I could be back in Mytholmroyd. | Gözlerimi kapatsam yine Mytholmroyd'da olabilirim. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Your hem's up in the front, darling. | Eteğinin kenarları kırışık, canım. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Oh. Elizabeth, meet Ted. | Elizabeth, Ted'le tanış. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Ted, Elizabeth Brooks. How do you do? | Ted, Elizabeth Brooks. Memnun oldum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| My, aren't you the catch of the day. Ted is going to be a great poet. | Vay,işte bu günün karı oldu. Ted harika bir şair. | Sylvia-1 | 2003 | |
| His last book won What was that? | Son kitabı...Hangisiydi? New York Şiir Merkezi'nden. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Really wonderful. You read it? | Gerçekten harika . Okudunuz mu? | Sylvia-1 | 2003 | |
| Yes. Of course. | Evet.Tabi. | Sylvia-1 | 2003 | |
| What did you think of the poem about the giraffe? | Jiraf hakkındaki şiir için ne düşünüyorsunuz? | Sylvia-1 | 2003 | |
| Oh, listen to that accent. | Ah, tabi biliyor. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I need a drink. Uh, excuse me, ladies. | Bir şeyler içmeliyim. İzninizle bayanlar. | Sylvia-1 | 2003 | |
| It's all he ever thought about. | Sadece onları düşünürdü. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Before the war, back in Germany, | Savaştan önce Almanya'dayken... | Sylvia-1 | 2003 | |
| his colleagues always called him der Bienenk�nig. | ...meslektaşları onu hep der Bienenkönig diye çağırırlardı. | Sylvia-1 | 2003 | |
| That was Otto. King of the Bees. | Bu Otto'ydu. Arıların Kralı. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You must forgive my friends, Ted. | Arkadaşlarımın kusuruna bakma, Ted. | Sylvia-1 | 2003 | |
| They, uh, haven't had the advantages you have. | Senin sahip olduğun şeylerden çıkar sağlarlar. | Sylvia-1 | 2003 | |
| And what might they be? | Nasıl olabilirler? | Sylvia-1 | 2003 | |
| That's why she's in love with you, you know. Sylvia, I mean. | Bu yüzden sana aşık. Sylvia'yı kast ediyorum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Oh, my God. There were Oh, there were | Ah, tanrım,diğerleri.. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I don't I don't mean to sound disloyal, but there were... | Sadakatsiz görünmek istemem ama... | Sylvia-1 | 2003 | |
| She rather frightened them, I think. | Onları korkutmayı tercih etti sanırım. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You're | Sen.. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You're very different. | Sen çok farklısın. | Sylvia-1 | 2003 | |
| But I think you frightened her, and that's why she likes you. | Sanırım onu korkutuyorsun. Seni bu yüzden seviyor. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You think I'd hurt her. No, I wouldn't hurt her. | Onu kırabileceğimi düşünüyorsunuz. Hayır, onu kırmam. | Sylvia-1 | 2003 | |
| We thought she was dead, she was so pale, so white. | Öldüğünü sandık.Orada öyle beyaz ve kaskatıydı ki. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Some people want to be found. Sylvia didn't. | Bazı insanlar bulunmak ister. Sylvia hayır. | Sylvia-1 | 2003 | |
| crawled into a hole and waited to die. | Sürünüp durdu.Ölmeyi bekleyerek. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Be good to her. | Ona karşı nazik ol. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Wow, look at those. My God. | Vay,şunlara bak. Aman tanrım. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Did you have fun? Uh huh. | İyi vakit geçirdin mi? Evet. | Sylvia-1 | 2003 | |
| It finally cooled down. It was so hot earlier, wasn't it? You tell me. | Neyse ki hava serinledi. Sabah ne kadar sıcaktı,değil mi? | Sylvia-1 | 2003 | |
| I look a bit... messy because I started baking, and I made | Şunu dinle.Bu gün pan kek yaptım... | Sylvia-1 | 2003 | |
| Baking? I made one real cream cake, but it went a bit funny in the center. | Pan kek mi? Bir tane gerçek kremalı pasta... | Sylvia-1 | 2003 | |
| But the funny thing is, the second one looks nicer than the first one anyway. | Ama komik olan, ikincisi nedense birincisinden daha iyi göründü. | Sylvia-1 | 2003 | |
| stayed home and baked them some nice cakes. | ...evde oturup onlara kek yapmasından hoşlanacaklarını biliyor musun? | Sylvia-1 | 2003 | |
| I am happy. I'd just be happier if you were writing. | Ben memnunum. Yazıyor olsaydın daha mutlu olurdum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I've got the whole summer to write. | Yazacak koca bir yaz var. | Sylvia-1 | 2003 | |
| How was your walk? Good. | Yürüyüşün nasıldı? İyi. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Got a poem. A good one. | Bir şiir yazdım. İyi bir tane. | Sylvia-1 | 2003 | |
| That's 'cause you've got nothing to say. | Böyle, çünkü söyleyecek hiç bir şeyim yok. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I'm not a real writer. Never will be. | Gerçek bir yazar değilim. Bu olamaz. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I'm no good. You make great cakes. | İyi değilim. Harika kekler yapıyorsun. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You know what your trouble is? | Senin sorunun ne biliyor musun? | Sylvia-1 | 2003 | |
| I have a husband who thinks he can tell me how to write poetry? | Bana nasıl şiir yazılmasını söyleyen bir kocamın olması mı? | Sylvia-1 | 2003 | |
| There's no secret to it. | Bunda bir sır falan yok. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You've got to write. That's what poets do. | Yazmalısın.Şairler bunu yapar. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Yes, well, that's wasy for you to say. | Evet, doğru.Senin için söylemesi kolay. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You go out for a bike ride and come back with an epic in hexameters. | Bisiklete binmeye gidiyorsun,ve kafanda şu Hexametor'la ilgili şeyle dönüyorsun. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I sit down to write, I get a bake sale. | Ben yazmaya oturduğum da, aklıma gelen ise kek satışı. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Do you know what | Biliyor musun? | Sylvia-1 | 2003 | |
| Do you know what my trouble is? | Benim sorunum ne biliyor musun? | Sylvia-1 | 2003 | |
| Is that I don't have a subject. | Bir temam yok. | Sylvia-1 | 2003 | |
| The novel, Falcon Yard, what's that about? | Falcon Yard romanının konusu ne? | Sylvia-1 | 2003 | |
| It's... about a girl who meets a boy. | Bir erkekle tanışan bir kız hakkında. | Sylvia-1 | 2003 | |
| No. What's it really about? You and me. | Hayır.Ne hakkında? Sen ve ben. | Sylvia-1 | 2003 | |
| What's it really about? | Gerçekten ne hakkında? | Sylvia-1 | 2003 | |
| A girl who spends her summer at the beach? | Kızın sahilde geçirdiği yaz hakkında mı? | Sylvia-1 | 2003 | |
| No, see No, that's not really me. | Hayır, bak bu gerçek anlamı değil. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Yes, it is. You told me it was about you. | Evet, öyle.Senin hakkında olduğunu bana sen söyledin. | Sylvia-1 | 2003 | |
| What I'm trying to say is that you've already got your subject. It's you. | Söylemeye çalıştığım şey, her zaman bir konun var.Bu kendinsin. | Sylvia-1 | 2003 | |
| And you keep skirting round the issue. | Konunun etrafında dolanıyorsun. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You keep flowering it up. You keep All right, all right, all right. | Yanı başındasın oysa. Tamam, tamam. | Sylvia-1 | 2003 | |
| Jesus Christ. What? | Tanrım. Ne? | Sylvia-1 | 2003 | |
| The tide's dragging us out. | Dalga artıyor. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I'm not gonna get us back in. | Geri dönmemiz gerek. | Sylvia-1 | 2003 | |
| People drown like this. | İnsanlar böyle boğuluyorlar. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I tried to drown myself once. | Bir keresinde kendimi boğmaya çalıştım. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I swam out in the sea as far as I could, | Denizde gidebildiğim kadar uzağa yüzdüm... | Sylvia-1 | 2003 | |
| but it just spat me out like a cork. | ...ama beni bir mantar gibi dışarı fırlattı. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I guess it didn't want me. | Beni istememişçesine. | Sylvia-1 | 2003 | |
| You know, it's funny, | Komik olan ne biliyor musun? | Sylvia-1 | 2003 | |
| I was always happy until I was nine years old. | Dokuz yaşına gelene kadar hep mutluydum. | Sylvia-1 | 2003 | |
| I was always in one piece. | Hep tek parçaydım. | Sylvia-1 | 2003 |