Search
English Turkish Sentence Translations Page 156422
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I enclose my lighter as a parting gift for you. | Ayrılık hediyesi olarak çakmağımı zarfın içine koyuyorum. Kibritleri de ayrılık hediyesi olarak veriyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| Also, I think you should know, I've found someone else. | Ayrıca, bilmen gerektiğini düşündüm ki başka birini buldum. Ayrıca bilmeni isterim ki yeni birini buldum. | Submarine-1 | 2010 | |
| When we're in school together, try not to look upset. | Okulda birlikte olduğumuz zaman alt üst olmuş görünmemeye çalış. Okuldayken çok üzgün durmamaya bak. | Submarine-1 | 2010 | |
| I know you're a good actor. | İyi bir aktör olduğunu biliyorum. Rol yapabildiğini biliyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| PS: You were right about my being allergic to dogs. I got tested. | Evet, köpeklere alerjimin olması konusunda haklıydın. Tahlil oldum. Not: Köpeğe alerjim olduğu konusunda haklıymışın, test yaptırdım. | Submarine-1 | 2010 | |
| Oh, and in case you're interested, my mum's fine now. | Ah, bir de merak ettiysen, annem artık iyileşti. Oh, eğer umurundaysa, annem şu an iyi. | Submarine-1 | 2010 | |
| Sorry if it made you feel awkward. | Seni kötü hissettirdiyse özür dilerim. Kendini kötü hissediyorsan üzgünüm. | Submarine-1 | 2010 | |
| ALEX TURNER: It's Hard To Get Around The Wind | Alex Turner It's Hard to Get Around the Wind Alex Turner: It's Hard To Get Around The Wind | Submarine-1 | 2010 | |
| It's like you're trying to get to heaven in a hurry | Aceleyle cennete girmeye çalışıyorsun sanki Sanki cennete aceleyle girmeye çalışıyormuşsun gibi... | Submarine-1 | 2010 | |
| And the queue was shorter than you thought it'd be | Sıraysa sandığından kısa Ve bir bakmışsın kuyruk beklediğinden az, | Submarine-1 | 2010 | |
| And the doorman says, You need to get a wrist band | Kapıcıysa diyor ki bilekliğe ihtiyacın var Kapı görevlisi ise durmuş sana bilet soruyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| You got a lift between the pitfalls | Tuzaklar arasındaki bir asansör binmişsin Tehlikeler arasından yükselmen lazım | Submarine-1 | 2010 | |
| But you're looking like you're low on energy | Ama pek enerjin yokmuş gibi görünüyorsun Ama yapacak halin yok | Submarine-1 | 2010 | |
| Did you get out and walk to ensure you'd miss the quicksand? | İnip bataklığı geçtiğinden emin olmak için yürüdün mü? Bataklığa saplanmayacağından emin olabildin mi? | Submarine-1 | 2010 | |
| Could you tell her I called? | Onu aradığımı söyleyebilir misiniz? Ona aradığımı söyler misiniz? | Submarine-1 | 2010 | |
| Looking for a new place to begin It's Oliver. Oliver Tate. | Başlayacak yeni bir yer arıyorsun. Ben Oliver, Oliver Tate. Başlayacak yeni bir yer arıyorsun. Başlayacak yeni yer arıyorsun Oliver ben. Oliver Tate. | Submarine-1 | 2010 | |
| Oh, yeah, she's got my number. | Evet, numaram onda var. | Submarine-1 | 2010 | |
| Feeling like it's hard to understand | Anlaması zor gibi geliyor Anlamak zor, biliyorsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| But as long as you still keep peppering the pill | Ama hapı çevirmeye devam edersen Ama haplara biber ekleyebildiğin sürece | Submarine-1 | 2010 | |
| You'll find a way to spit it out again | Bir şekilde yine tüküreceksin Onları geri tükürebilirsin | Submarine-1 | 2010 | |
| And even when you know the way it's gonna blow | Ne zaman çıkacağını bilsen de Yine de nereden eseceğini bilsen bile | Submarine-1 | 2010 | |
| It's hard to get around the wind | Zordur rüzgarın etrafında gezinmek. Rüzgardan sakınmak zor gelir. | Submarine-1 | 2010 | |
| None of this will matter when I'm 38. | Olan bitenin hiçbirinin 38'imdeyken önemi kalmayacak. 38 olduğumda bunların hiçbiri önemli olmayacak. | Submarine-1 | 2010 | |
| But it's been two months since Jordana last spoke to me. | Ancak Jordana'nın benimle son kez konuşmasının üstünden iki ay geçti. Jordana'yla konuşmayalı 2 ay oldu. | Submarine-1 | 2010 | |
| Her new boyfriend has an incredibly long neck. | Yeni erkek arkadaşının akıl almaz uzunlukta bir boynu var. Yeni erkek arkadaşının boynu çok uzun. | Submarine-1 | 2010 | |
| Just thinking about giraffes makes me angry. | Aklıma zürafaların gelmesi beni sinirlendirmeye yetiyor. Artık zürafalar hakkında bile düşünemiyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| I wish I could hand in this excuse note. | Keşke bu muafiyet mesajını verebilseydim. Keşke şöyle bir raporum olsa verebilecek: | Submarine-1 | 2010 | |
| "Dear Mr Davey, | "Sayın Bay Davey, "Değerli Bay Davey, | Submarine-1 | 2010 | |
| Please may Oliver be excused from class. His tiny heart is broken. | Lütfen Oliver'ı dersinizden muaf tutun. Küçük kalbi kırılmış durumda. Oliver bugün derse katılamayacak, Küçük kalbi paramparça. | Submarine-1 | 2010 | |
| Yours sincerely, Lloyd Tate." | En içten dileklerimle, Lloyd Tate." Teşekkürler, Lloyd Tate." | Submarine-1 | 2010 | |
| Stretching out the neck on your evening | Akşamına boynunu uzatmışsın Akşama boynunu kütleterek | Submarine-1 | 2010 | |
| Trying to even out some deficit | Biraz açığını denkleştirmeye çalışmışsın Zararlardan korunmaya çalışsan da | Submarine-1 | 2010 | |
| But it's sabre toothed, multi ball confusion | Ama kılıç dişli, çok toplu şaşırtmaca işte. Kaplan dişli, çok yönlü fırtına bu. | Submarine-1 | 2010 | |
| And you can shriek until you're hollow | İçin boş olana kadar çığlık atabilir İçine çökene kadar büzülebilir | Submarine-1 | 2010 | |
| Or whisper it the other way | ya da diğer tarafa fısıldayabilirsin Ya da yönünü değiştirebilirsin | Submarine-1 | 2010 | |
| Trying to save the youth without putting your shoes on | Ayakkabılarını giymeden gençliğini kurtarmaya çalışarak Ayakkabını giymeden gençliğini koruyabileceğini düşünerek. | Submarine-1 | 2010 | |
| Looking for a new place to begin | Başlayacak yeni bir yer arıyorsun Başlayacak yeni yer arıyorsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| Is he all right? He's fine. Just leave him. | Durumu iyi mi? Bir şeyi yok. Kendi hâline bırak. İyi mi? İyi, kendine haline bırakalım. | Submarine-1 | 2010 | |
| As long as you still keep peppering the pill | Ama hapı çevirmeye devam edersen Ama haplara biber ekleyebildiğin sürece | Submarine-1 | 2010 | |
| You'll find a way to spit it out again | Bir şekilde yine tüküreceksin Onları geri tükürebilirsin. | Submarine-1 | 2010 | |
| It's hard | Zordur Rüzgardan | Submarine-1 | 2010 | |
| To get around the wind | rüzgarın etrafında gezinmek. Sakınmak zor gelir. | Submarine-1 | 2010 | |
| In my other recurring dream, I mentally rehearse the end scene. | Sık sık gördüğüm diğer rüyamda, zihnen final sahnesini prova ediyorum. Başka bir rüyamda filmin sonunu provaettim. | Submarine-1 | 2010 | |
| The one where it's getting dark and I mistake a girl for Jordana. | Havanın karardığı ve bir kızı Jordana sandığım olanı. Hava kararırken başka birini Jordana ile karıştırıyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| A girl with the exact same frame and the exact same hair. | Aynı vücut yapısı ve aynı saçı olan bir kızı. Aynı saç, aynı görünüş. | Submarine-1 | 2010 | |
| And when she turns around, I see her face is nothing like Jordana's. | Döndüğü zaman görüyorum ki, yüzü Jordana'nınkine hiç benzemiyor. Ama dönünce farklı yüz. | Submarine-1 | 2010 | |
| And she asks, "Do I know you? " | Ve "Tanışıyor muyuz?" diye soruyor. Ve bana soruyor "Seni tanıyor muyum?" | Submarine-1 | 2010 | |
| And I look traumatised and say... | Bense sarsıntıya uğramış bir hâlde diyorum ki... Ben de travma geçirmiş gibi diyorum: | Submarine-1 | 2010 | |
| No. | Hayır. "Hayır," | Submarine-1 | 2010 | |
| You don't know me. | Tanışmıyoruz. "Beni tanımıyorsun." | Submarine-1 | 2010 | |
| You don't know me at all. | Hiç tanışmıyoruz. "Beni hiç tanımıyorsun." | Submarine-1 | 2010 | |
| I think this will matter when I'm older, when I'm 38. | Bence bunun büyüdüğümde, 38'imdeyken önemi olacak. Bence 38 yaşına gelsem de umurumda olacak. | Submarine-1 | 2010 | |
| Don't you knock any more? | Artık kapı çalmak da mı yok? Kapıyı çalmadan girilmez. | Submarine-1 | 2010 | |
| Sorry, Oliver. What? | Affedersin, Oliver. Ne? Ne diyorsun Oliver? | Submarine-1 | 2010 | |
| Jordana... I think it will matter when I'm older. | Jordana... Bence büyüdüğümde önemi olacak. Jordana... Farkettim ki 38'ime gelsem bile umurumda olacak. | Submarine-1 | 2010 | |
| Yeah, course it will. | Evet, tabii olacak. Evet, tabi ki olacak. | Submarine-1 | 2010 | |
| OK, well... Good night. | Tamam, şey... İyi geceler. Peki tamam... İyi geceler. | Submarine-1 | 2010 | |
| And I can hear you through my window | Penceremden duyuyorum seni Sesinizi penceremden duyuyorum | Submarine-1 | 2010 | |
| But I'm never quite sure who is who | Ancak kim olduğundan tam emin olamıyorum Ama kim kim bilmiyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| But they want the world on a dessert spoon | Ancak dünyanın tatlı kaşığında sunulmasını istiyorlar Tüm dünyayı bir tatlı kaşığıyla almak istiyorlar. | Submarine-1 | 2010 | |
| It always sounds like they're fighting | Hep kavga ediyorlarmış gibi geliyor kulağa Sanki hep kavga ediyorlar. | Submarine-1 | 2010 | |
| Or as if that's what they're about to do | Ya da edeceklermiş gibi Ya da etmeye hazırlanıyorlar. | Submarine-1 | 2010 | |
| It might not hurt now | Şimdi acı vermeyebilir Şimdi acıtmasada | Submarine-1 | 2010 | |
| But it's gonna hurt soon | Ama yakında verecek. Yakında acıtacak. | Submarine-1 | 2010 | |
| Wait, wait, wait, wait. | Dur, dur, dur, dur. Bekle, bekle, dur bakalım. | Submarine-1 | 2010 | |
| You've got to be shitting me. | Taşak mı geçiyorsun lan sen? Şaka falan yapıyorsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| Pritchard. | Pritchard. | Submarine-1 | 2010 | |
| Pritchard, take a look at this. It's as funny as fuck. | Pritchard, şuna bir baksana. Yarıldım resmen. Pritchard, bak şuna. Çok komik. | Submarine-1 | 2010 | |
| MR DUNTHORNE: All right, whose note is that? | Pekâlâ, kimin mesajı o? Hey, kimin notu o? | Submarine-1 | 2010 | |
| Thank you, Oliver, for your refreshing honesty. | İhya edici dürüstlüğün için sağ ol, Oliver. Teşekkür ederiz Oliver dürüstlüğün için. | Submarine-1 | 2010 | |
| But you know the rules. Up you come, read it out. | Ancak kuralları biliyorsun. Buraya gelip oku bakalım. Ama kuralları biliyorsun. Tahtaya gel ve oku ne yazdığını. | Submarine-1 | 2010 | |
| It was just a joke? | Sadece bir şaka mıydı? Sadece şakaydı değil mi? | Submarine-1 | 2010 | |
| OK, well, as I say, if it was just a joke then that's fine. | Tamam, şey, dediğim gibi, eğer şakaysa önemli değil. Tamam, eğer şakaysa sorun yok. | Submarine-1 | 2010 | |
| But if ever you have serious feelings | Ancak olur da hani çıkmaz ya da mutsuzluk... Ama eğer duyguların çok ağır basıyorsa | Submarine-1 | 2010 | |
| of, you know, difficulty | ...gibi güçlü duygular hisseder... bilirsin, seni zorluyorsa | Submarine-1 | 2010 | |
| or sadness | ...ya da hakkında konuşmak istediğin... ya da acı çektiriyorsa... | Submarine-1 | 2010 | |
| or any negative feelings that you want to talk about, feel free to come and... | ...negatif bir duygun olursa, gelmekten çekinme ve... kısaca seni rahatsız eden bir şey varsa konuşmaktan çekinme. | Submarine-1 | 2010 | |
| I know, I know, yeah. | Biliyorum, biliyorum, peki. Biliyorum, evet. | Submarine-1 | 2010 | |
| I can talk to you about that. | Sizinle hakkında konuşabiliriz. Tamam, yani biliyorum, evet. | Submarine-1 | 2010 | |
| OK. I don't want to embarrass you | Tamam. Utanmanı istemem, Seni utandırmak istemiyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| but I just wanted you to know that I'm open to talking whenever you want. | ama bilmeni de isterim ki ne zaman istersen seninle konuşmaya açığım. Ama dediğim gibi konuşmak istediğinde gelip konuşabilirsin. | Submarine-1 | 2010 | |
| Yeah. OK. | Evet. Tamam. Evet, tamam. | Submarine-1 | 2010 | |
| Cool. | Süper. Güzel. | Submarine-1 | 2010 | |
| Nice one, Ol. Nice one, you fuck muppet. | Aferin, oğlum. Aferin, aşk kerizi. Çok iyiydi Oliver, çok iyiydi siktiğimin kuklası. | Submarine-1 | 2010 | |
| Why write stuff like that? Perhaps people are right and you are gay. | Neden öyle bir şey yazdın? Belki de millet haklıdır da homosundur. Niye öyle şeyler yazarsın ki? Belki de dedikleri gibi ibnesindir. | Submarine-1 | 2010 | |
| "Jordana, I love you. I want to have your babies, get married." | "Jordana, seni seviyorum. Bebeklerini, seninle evlenmeyi istiyorum." "Jordana, Seni seviyorum, senden bebekler yapmak istiyorum, lütfen evlenelim" | Submarine-1 | 2010 | |
| What the fuck? | N'apıyorsun lan?! Ne bu sikim işler? | Submarine-1 | 2010 | |
| Fuck you, Chips. What the fuck are you up to, you fool? | Senin ebeni sikeyim, Chips. N'apmaya çalışıyorsun, mal herif? Siktir git Chips. Ne sik becericen geri zekalı? | Submarine-1 | 2010 | |
| You're a loser. Go and see the girl | Ezik herif. Git de seni sevmeyen... Eziğin tekisin. Git kızla konuş. | Submarine-1 | 2010 | |
| who doesn't like you. I'll be back. | ...kızı gör bakalım. Bir yere kıpırdama. Senden hoşlanmayan kızla. Gelirim birazdan. | Submarine-1 | 2010 | |
| I'll hit you in the face. | Yüzüne vuracağım. Suratına yumuruğu hakediyorsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| Can I have a word, please, in private, without him? | Baş başa, o olmadan biraz konuşabilir miyiz? Konuşabilir miyiz, özel olarak, o olmadan. | Submarine-1 | 2010 | |
| I'm fine here. | Burada rahatım. Burada rahatım iyi. | Submarine-1 | 2010 | |
| Sorry I didn't come to the hospital. | Hastaneye gelmediğim için özür dilerim. Anneni görmeye gelmediğim için özür dilerim. | Submarine-1 | 2010 | |
| I thought my parents were going to split up | Ebeveynlerim ayrılacak sandım... Annemle babamın ayrılacağını düşündüm. | Submarine-1 | 2010 | |
| and I didn't want to look weak or things to change. | ...ve zayıf görünmek ya da işlerin değişmesini istemedim. ne zayıf görünmek istedim ne de düzenimizin değişmesini. | Submarine-1 | 2010 | |
| (Whispers) My mum gave a hand job to a mystic. | Annem mistiğin tekine mastürbasyon yapmış. Annem bir ninjaya mastürbasyon yaptırmış. | Submarine-1 | 2010 | |
| Look, I was frightened. | Bak, korkuyordum. Bak, korkmuştum. | Submarine-1 | 2010 | |
| I'm full of regret. | Pişmanlık doluyum. Çok pişmanlık duyuyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| This is the moment where you leave him and come with me. | Onu bırakıp benimle geleceğin an işte bu. İşte bunu dedikten sonra, onu bırakıp benimle gelmen lazım. | Submarine-1 | 2010 |