Search
English Turkish Sentence Translations Page 156088
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| It's Mark and Luke or none. | Ya Mark'la Luke kalır ya da hiçbiri kalmaz. | Stolen-1 | 2009 | |
| You're the co pilot now. | Artık yardımcı pilot sensin. | Stolen-1 | 2009 | |
| Pa, don't go! | Baba, gitme. | Stolen-1 | 2009 | |
| You boys be good. | Teyzenizi üzmeyin. Gidiyoruz, John. | Stolen-1 | 2009 | |
| Pa! Pa! | Baba! Baba! | Stolen-1 | 2009 | |
| Here's your whistle. | Senin düdüğün. | Stolen-1 | 2009 | |
| Did you see this? | Gördün mü? "Sandıktaki çocuk" mu? | Stolen-1 | 2009 | |
| What is that? | Bu da nesi? Pete işini yapıyor. | Stolen-1 | 2009 | |
| That boy had a name. | O çocuğun bir adı var. | Stolen-1 | 2009 | |
| Well, I'm sure if he knew it, he'd print it. | Adını bilse eminim yazardı. | Stolen-1 | 2009 | |
| Nothing we need to get worked up about, right? | Telaş yapacak bir durum yok, değil mi? | Stolen-1 | 2009 | |
| Look, your job doesn't include | Ama işine gazete yazısına öfkelenmek dâhil değil. | Stolen-1 | 2009 | |
| I'm not getting upset about it. | Öfkelenmedim. | Stolen-1 | 2009 | |
| I'm just taking care of it, as usual. | Her zamanki gibi işimi önemsiyorum. Ne zamandan beri eve iş getirir old | Stolen-1 | 2009 | |
| Barb, goddamn it. | Barb, lanet olsun. | Stolen-1 | 2009 | |
| I've got it. It's fine, just leave it. | Hâllederim. Tamam, kalsın. | Stolen-1 | 2009 | |
| It's my fault. I'll take care of it. | Benim hatam. Önemli değil. | Stolen-1 | 2009 | |
| There are copies. | Kopyaları da var. Dert etme, sorun değil. | Stolen-1 | 2009 | |
| God forbid anything should get out of place in this house. | Evde bir şey eksik olursa | Stolen-1 | 2009 | |
| Just leave it! | Bırak, dedim! | Stolen-1 | 2009 | |
| Thomas Adkins! | Thomas Adkins! | Stolen-1 | 2009 | |
| What the hell were you thinking? | Aklından zorun ne senin? Ne oldu? | Stolen-1 | 2009 | |
| 'Boy in the box'? | "Sandıktaki çocuk". Neydi o? | Stolen-1 | 2009 | |
| It's a news story like any other, Tom. | Alelâde bir gazete haberi Tom. Hayır Pete, değil. Bu, bambaşka. | Stolen-1 | 2009 | |
| This is a 10 year old boy who was found dead, | Ölü bulunmuş on yaşında bir çocuk söz konusu. | Stolen-1 | 2009 | |
| and he damn sure didn't die to make sure your rag of a paper | Ve senin dandik gazeten satış yapsın diye ölmedi. | Stolen-1 | 2009 | |
| Look, if I can create a little buzz | Olayın taze olduğu birkaç günde ne kadar haber yapsak o kadar iyi. | Stolen-1 | 2009 | |
| it's going to help you as well. | ...senin de o kadar işine gelir. Ölüye biraz saygın olsun. | Stolen-1 | 2009 | |
| Your mother called. | Annen aradı. Geleceğini biliyor muydun? | Stolen-1 | 2009 | |
| She must have seen Pete's article. | Pete haberini görmüş olmalı. Ne zaman Tommy'ninkine... | Stolen-1 | 2009 | |
| I'll call her and tell her we're okay. | Arayıp sorun olmadığını söylerim. Çok geç. Bir saate varacağını söyledi. | Stolen-1 | 2009 | |
| When are you gonna come home? | Eve kaçta geleceksin? | Stolen-1 | 2009 | |
| I'll try to make it early. | Erken gelmeye çalışırım. Tamam. | Stolen-1 | 2009 | |
| According to this inspection, | Bu teftişe göre binanın yapımına 1958 baharında başlamışlar. | Stolen-1 | 2009 | |
| Who was the contractor? | Müteahhit kim? Bill Byrnes adında biri. | Stolen-1 | 2009 | |
| I think I know his son. | Sanırım onun çocuğunu tanıyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| Jesus, you're talking about '58. | Tanrım, 1958 yılından bahsediyoruz. O zamanlar çocuktum. | Stolen-1 | 2009 | |
| How the hell am I supposed to remember shit like that? | O kadar yıl geçmiş, nasıl hatırlayayım ki? | Stolen-1 | 2009 | |
| Can you give us any names? | Herhangi bir isim bile veremez misin? Bir İsveçli vardı. Adam işçiymiş. | Stolen-1 | 2009 | |
| Other than that, you're on your own. | Bunun dışında yardım edemem. | Stolen-1 | 2009 | |
| They're probably all dead by now, anyway. | Şimdiye dek hepsi ölmüştür, herhâlde. | Stolen-1 | 2009 | |
| No real names? | Gerçek isimleri yok mu? Söyledim ya, gerçek bir şey yok... | Stolen-1 | 2009 | |
| only nicknames. | ...sadece takmaisimler. | Stolen-1 | 2009 | |
| You ever see any kids around? | Hiç çocuk görmedin mi? İnşaat alanıydı. | Stolen-1 | 2009 | |
| I wasn't even allowed to hang out. | Dışarı çıkmama bile izin verilmiyordu. | Stolen-1 | 2009 | |
| Look, guys, it's been real, but I got to get to work. | Bakın çocuklar, olan olmuş; ama işe devam etmemiz gerek. | Stolen-1 | 2009 | |
| You need some gas? | Gaza ihtiyacın var mı? Evet. Doldur doldurabildiğin kadar. Baba! | Stolen-1 | 2009 | |
| My boy needs a restroom. | Oğlumun tuvalete gitmesi lâzım. | Stolen-1 | 2009 | |
| Oh, we got an outhouse in the back there. | Buranın hemen dışında gidebileceği bir yer var. | Stolen-1 | 2009 | |
| How far to the nearest town? | En yakın kasabaya ne kadar uzaklıktayız? | Stolen-1 | 2009 | |
| That'd be Barnstable, 15 miles or so, | En yakını Barnstable, yirmi dört kilometre uzaklıkta. | Stolen-1 | 2009 | |
| just a straight shot down 32 here. | 32. yol üzerinden direk devam edin. | Stolen-1 | 2009 | |
| Thanks, much obliged. | Çok teşekkürler. Gel, John. Haydi. | Stolen-1 | 2009 | |
| Hey, you remember the Munsel bathroom outside their house? | Munsellerin evindeki tuvaleti hatırlıyor musun? | Stolen-1 | 2009 | |
| It's different from ours, right? | Bizimkinden çok farklıydı, değil mi? | Stolen-1 | 2009 | |
| There's no flusher. | Bunda da sifon yok. | Stolen-1 | 2009 | |
| No flusher, okay, I won't flush. | Sifon yok. Tamam. Çekmem o zaman bende. | Stolen-1 | 2009 | |
| It's not that you don't... don't flush, | Sana çekme demiyorum... | Stolen-1 | 2009 | |
| it's that there is no flusher. | ...zaten sifon yok, diyorum. Peki, çekmem o zaman. | Stolen-1 | 2009 | |
| You don't have to do that. | Bunu yapmana gerek yoktu. | Stolen-1 | 2009 | |
| I suppose I'm gonna have to start over again. | Sanırım yeniden başlamam gerekecek. Öyle gibi. | Stolen-1 | 2009 | |
| You passing through? | Geçiyordunuz galiba? | Stolen-1 | 2009 | |
| Yeah, yeah, looking for work. | Evet, öyle. İş arıyorum. Çocukla birlikte çok zor olsa gerek. | Stolen-1 | 2009 | |
| You have no idea. | Tahmin bile edemezsin. Eminim hâlledersin. | Stolen-1 | 2009 | |
| Let me know if you need anything. | Bir şeye ihtiyacınız olursa haber verin, yeter. | Stolen-1 | 2009 | |
| Thank you. Thank you kindly. | Çok teşekkür ederim. | Stolen-1 | 2009 | |
| Hey, I don't know where you're from, | Bak, nereden geldiğini bilmiyorum ama... | Stolen-1 | 2009 | |
| but I don't like strangers talking to my wife. | ...karımla konuşan yabancılardan hoşlanmam. | Stolen-1 | 2009 | |
| We don't want any trouble here. | Sorun istemiyoruz. | Stolen-1 | 2009 | |
| You and that queer boy of yours found trouble, | Sen ve şu garip çocuk, belanızı bulmak istemiyorsanız, paramı ödeyin ve gidin. | Stolen-1 | 2009 | |
| $9.57. Here's $10. | Dokuz dolar, elli yedi cent. Buyur, on dolar. | Stolen-1 | 2009 | |
| I don't expect I'll be seeing you this way again. | Sizi bu yolda tekrar görmek istemiyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| I sure hope not. | Umarım görmezsin. | Stolen-1 | 2009 | |
| I didn't know where you were. | Nerede olduğunu bilmiyordum. Biliyorum, John. | Stolen-1 | 2009 | |
| John, I'm gonna go in here | John, içeri girip, bu gecelik kalacak bir yer bulmaya çalışacağım, tamam mı? | Stolen-1 | 2009 | |
| You'll be able to see me | Şu berber dükkânının camından görebilirsin beni, tamam mı? | Stolen-1 | 2009 | |
| Oh, uh, howdy, boss. | Selam, ahbap. | Stolen-1 | 2009 | |
| Uh, you want a cut? | Tıraş mı olacaksın? Bugün değil, teşekkürler. | Stolen-1 | 2009 | |
| I was wondering if any of you knew a cheap place | Kasabada kalabileceğimiz ucuz bir yer var mı diye soracaktım? | Stolen-1 | 2009 | |
| ♪ Pretty red plane in the sky ♪ | Gökyüzünde, şirin kırmızı bir uçak Uçuyor bir buluttan diğerine | Stolen-1 | 2009 | |
| My daddy taught me that song, | Bu şarkıyı babam öğretmişti bana, ayrıca bolca parlak hediye vermişti. | Stolen-1 | 2009 | |
| Your daddy give you shiny gifts, boy? | Senin baban da sana parlak hediyeler verdi mi? | Stolen-1 | 2009 | |
| You walk down this street, and you turn left on Dixon. | Cadde boyunca yürü ve Dixon'un solundan devam et. | Stolen-1 | 2009 | |
| Maybe if you're a good boy, | Uslu bir çocuk olursan o uçağı alabilirim sana. | Stolen-1 | 2009 | |
| You can fly off into the wild blue yonder. | Mavilikler arasında süzülebilirsin. Uslu bir çocuğum ben. Evet, öylesin. | Stolen-1 | 2009 | |
| Do any of you know is there any work to get in town? | Kasabada iş bulabileceğim bir yer olup olmadığını biliyor musunuz? | Stolen-1 | 2009 | |
| Yeah, they're doing some new building | Evet, aslında kasabanın kuzeyinde yeni binalar yapılıyor. | Stolen-1 | 2009 | |
| You can talk to Bill Byrnes. | Bill Byrnes'la konuşmalısın. Byrnes. Beni Delaney gönderdi, dersin. | Stolen-1 | 2009 | |
| Delaney. Yeah. | Delaney. Evet. | Stolen-1 | 2009 | |
| John Wakefield. | John Wakefield. | Stolen-1 | 2009 | |
| Sure is shiny, pa. | Kesinlikle parlıyor, baba. John, beni duyuyor musun? | Stolen-1 | 2009 | |
| Yes, Pa. | Evet, baba. Haydi. | Stolen-1 | 2009 | |
| Where'd you get that? | Nereden aldın onu? İyi bir adam verdi. | Stolen-1 | 2009 | |
| Who? What man? | Kim? Ne adamı? Nerede o? İyi adam. | Stolen-1 | 2009 | |
| I think I found us a place to sleep tonight. | Sanırım bu gecelik kalabileceğimiz bir yer buldum. | Stolen-1 | 2009 | |
| Can I go outside? | Dışarı çıkabilir miyim? | Stolen-1 | 2009 | |
| Why are you gonna stay in the car? | Neden arabada kalasın ki? | Stolen-1 | 2009 | |
| 'Cause I'm a good co pilot. | Çünkü ben iyi bir yardımcı pilotum. | Stolen-1 | 2009 | |
| What does a good co pilot do? | İyi bir yardımcı pilot ne yapar? | Stolen-1 | 2009 | |
| A good co pilot never leaves his post. | Yardımcı pilot, mevkiisini asla terk etmez. Pekâlâ. | Stolen-1 | 2009 |