Search
English Turkish Sentence Translations Page 151051
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| That's really a pity. | Gerçekten yazık. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'm very lonesome now. | Şimdi yapayalnızım. | Solaris-9 | 1972 | |
| Why do you hurt our feelings? | Neden duygularımızı incitiyorsun? | Solaris-9 | 1972 | |
| What have you been waiting for? | Neyi bekliyorsun? | Solaris-9 | 1972 | |
| You're leading some sort of strange life. | Garip bir hayat sürüyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| You're filthy and unkempt. | Pasaklı ve derbedersin. | Solaris-9 | 1972 | |
| How did you make such a mess of yourself? | Kendini böyle bir pisliğe nasıl dönüştürdün? | Solaris-9 | 1972 | |
| Wait here. I'll be right back. | Bekle. Döneceğim. | Solaris-9 | 1972 | |
| How are you? Everything all right? | Nasılsın? Herşey yolunda mı? | Solaris-9 | 1972 | |
| Where's Hari? | Hari nerde? | Solaris-9 | 1972 | |
| There's no more Hari. | Daha fazla Hari yok. | Solaris-9 | 1972 | |
| "Kris, it's terrible that I had to deceive you, | "Kris, seni aldatmak zorunda kalmak korkunç | Solaris-9 | 1972 | |
| but there was no other way. | ama başka yolu yoktu. | Solaris-9 | 1972 | |
| This is best for both of us. | İkimiz için de en iyisi bu. | Solaris-9 | 1972 | |
| I asked them myself. | Bunu yapmalarını ben istedim. | Solaris-9 | 1972 | |
| You mustn't blame anyone. | Kimseyi suçlamamalısın. | Solaris-9 | 1972 | |
| Hari. " | Hari." | Solaris-9 | 1972 | |
| She did it for you. | Bunu senin için yaptı. | Solaris-9 | 1972 | |
| Snaut, listen. | Snaut, dinle. | Solaris-9 | 1972 | |
| Later, Kris. Calm down. | Daha sonra, Kris. Sakin ol. | Solaris-9 | 1972 | |
| How... how did it... | Nasıl... nasıl yapar... | Solaris-9 | 1972 | |
| The annihilator? A burst of light and wind. | İmha edici mi? Bir ışık patlaması ve rüzgar. | Solaris-9 | 1972 | |
| Things weren't working out between us towards the end. | Sona yakın aramızda yolunda gitmeyen bir şeyler var. | Solaris-9 | 1972 | |
| Listen, Snaut. | Dinle, Snaut. | Solaris-9 | 1972 | |
| Why are we being tortured like this? | Neden böyle işkence çekiyoruz? | Solaris-9 | 1972 | |
| In my opinion, we have lost our sense of the cosmic. | Bence, evrensel anlamımızı kaybettik. | Solaris-9 | 1972 | |
| The ancients understood it perfectly. | Antik çağlarda yaşayanlar onu mükemmelen biliyordu. | Solaris-9 | 1972 | |
| They never would have asked why or what for. | Neden ve ya ne için diye hiç sormadı onlar. | Solaris-9 | 1972 | |
| Remember the myth of Sisyphus. | Sisifos efsanesini hatırla. | Solaris-9 | 1972 | |
| Since we transmitted your encephalogram, | Senin ensefalogramını yayınladığımızdan beri, | Solaris-9 | 1972 | |
| none of the guests have come back. | konuklardan hiçbiri geri dönmedi. | Solaris-9 | 1972 | |
| Something incomprehensible is starting to take place in the Ocean. | Okyanusta anlaşılmaz bir şey oluşmaya başladı. | Solaris-9 | 1972 | |
| Islands have begun to form on the surface. | Yüzeyde adalar şekillenmeye başladı. | Solaris-9 | 1972 | |
| First one. Then the next day there were several more. | Önce bir tane. Sonra ertesi gün bir çok başkası ortaya çıktı. | Solaris-9 | 1972 | |
| Are you trying to tell me that it understood us? | Bizi anladığını mı söylemek istiyorsun? | Solaris-9 | 1972 | |
| But at least there's hope, eh, Kris? | Ama en azından bir umut var, değil mi, Kris? | Solaris-9 | 1972 | |
| How old are you? Fifty two. Why? | Kaç yaşındasın? Elli iki. Neden sordun? | Solaris-9 | 1972 | |
| Have you been here long? | Uzun zamandır mı buradasın? | Solaris-9 | 1972 | |
| You must have seen my forms. I did. | Hakkımdaki belgeleri görmüşsündür. Gördüm. | Solaris-9 | 1972 | |
| Listen, having spent so many years here on the station, | İstasyonda bunca yıl yaşadıktan sonra hala aşağıdaki | Solaris-9 | 1972 | |
| do you still feel a clear connection to your life down there? | yaşamınla net bir bağlantın var mı? | Solaris-9 | 1972 | |
| You like dire questions. | Dehşetli soruları seviyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| Soon you'll ask me about the meaning of life. | Yakında hayatın anlamını soracaksın sanırım. | Solaris-9 | 1972 | |
| Wait. Don't be ironic. | Dur biraz. Alaycı olma. | Solaris-9 | 1972 | |
| It's a banal question. | O bayağı bir soru. | Solaris-9 | 1972 | |
| When man is happy, | İnsan mutlu olduğu zaman, | Solaris-9 | 1972 | |
| the meaning of life and other eternal themes rarely interest him. | hayatın anlamı ve diğer ölümsüz temalarla nadiren ilgilenir. | Solaris-9 | 1972 | |
| These questions should be asked at the end of one's life. | Bu sorular insanın ömrünün sonunda sorulmalı. | Solaris-9 | 1972 | |
| But we don't know when life will end. | Ama biz hayatın ne zaman sona ereceğini bilmeyiz. | Solaris-9 | 1972 | |
| That's why we're in such a hurry. | Böyle acele etmemizin nedeni de bu. | Solaris-9 | 1972 | |
| The happiest people are those who are not interested in these cursed questions. | En mutlu insanlar bu lanetli sorularla ilgilenmeyenlerdir. | Solaris-9 | 1972 | |
| To ask is always the desire to know. | Sormak daima bilme arzusundan. | Solaris-9 | 1972 | |
| Yet the preservation of simple human truths requires mystery. | Henüz basit insanî gerçekleri korumak için gizeme ihtiyaç duyuyoruz. | Solaris-9 | 1972 | |
| The mysteries of happiness, death and love. | Mutluluğun, ölümün, aşkın gizemi. | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe you're right, but try not to think about all that now. | Haklısın belki. Ama şimdi bunu düşünmemeye çalış. | Solaris-9 | 1972 | |
| To think about it is to know the day of one's death. | Bunun hakkında düşünmek öleceğin günü bilmek gibidir. | Solaris-9 | 1972 | |
| Not knowing that day makes us practically immortal. | O günü bilmek bizi ölümsüz yapmaz. | Solaris-9 | 1972 | |
| Fine, then. | Peki, herneyse. | Solaris-9 | 1972 | |
| In any event, my mission is finished. | Her halükarda, benim görevim sona erdi. | Solaris-9 | 1972 | |
| But what next? Return to Earth? | Fakat sırada ne var? Dünya'ya dönmek mi? | Solaris-9 | 1972 | |
| Little by little, everything will return to normal. | Herşey yavaş yavaş normale dönüyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'll even find new interests and acquaintances. | Yeni ilgi alanları yeni tanışlar bile bulurum. | Solaris-9 | 1972 | |
| But I won't be able to give myself to them fully. | Ama kendimi onlara tam olarak veremem. | Solaris-9 | 1972 | |
| Do I have the right to turn down | Irkımın on yıllardır anlamaya çalıştığı | Solaris-9 | 1972 | |
| even an imagined possibility of contact with this Ocean | bu Okyanusla, hayali de olsa bir ilişki kurma olasılığını | Solaris-9 | 1972 | |
| which my race has been trying to understand for decades? | geri çevirmeye hakkım var mı? | Solaris-9 | 1972 | |
| Should I remain here? | Burada kalmalı mıyım? | Solaris-9 | 1972 | |
| Among things and objects we both touched? | İkimizin de dokunduğu bu nesnelerin arasında? | Solaris-9 | 1972 | |
| Which still bear the memory of our breath? | Nefesimizin hatırasını taşıyan bu yerde? | Solaris-9 | 1972 | |
| In the hope that she'll return? | O'nun döneceği umudu mu? | Solaris-9 | 1972 | |
| But I don't harbor this hope. | Ama bu umuda sığınamam. | Solaris-9 | 1972 | |
| The only thing left for me | Bana kalan tek şey; | Solaris-9 | 1972 | |
| is to wait. | beklemek. | Solaris-9 | 1972 | |
| I don't know what for. New miracles? | Ne için olduğunu bilmiyorum. Yeni mucizeler için mi? | Solaris-9 | 1972 | |
| No, I feel great. | Hayır, çok iyiyim. | Solaris-9 | 1972 | |
| You know, Kris... | Biliyorsun, Kris... | Solaris-9 | 1972 | |
| I think it's time you returned to Earth. | Bence Dünya'ya dönme zamanın geldi. | Solaris-9 | 1972 | |
| SOLYARIS (SOLARIS) | SOLARIS | Solaris-10 | 1972 | |
| What action are you going to take in view of Prof. Messenger's opinion? | Prof. Messenger'ın bakışı karşısında nasıl bir tavır alacaksınız? | Solaris-10 | 1972 | |
| Iike bombarding the ocean with high intensity beams. | okyanusu yüksek yoğunlukta ışınlarla bombalamak gibi. | Solaris-10 | 1972 | |
| Should something happen, I'll find someone to take care of them. | Bir şey olmalı, onlara bakması için birilerini bulurum. | Solaris-10 | 1972 | |
| What do you mean "find out"? | 'Öğrenmek'le neyi kastediyorsun? | Solaris-10 | 1972 | |
| NIKOLAI GRINKO | NIKOLAI GRINKO | Solaris-12 | 1972 | |
| IN THE FILM | Bu Sinema Filminde | Solaris-12 | 1972 | |
| Screenplay by F. GORENSHTEIN, A. TARKOVSKY | Senaryo F. GORENSHTEIN A. TARKOVSKY | Solaris-12 | 1972 | |
| Cinematographer VADIM YUSOV | Görüntü Yönetmeni VADIM YUSOV | Solaris-12 | 1972 | |
| Production Designer MIKHAIL ROMADIN | Yapım Tasarımı MIKHAIL ROMADIN | Solaris-12 | 1972 | |
| Sound SEMYON LITVINOV | Ses SEMYON LITVINOV | Solaris-12 | 1972 | |
| On the 21st day of our expedition, | Seferimizin yirmi birinci günü, | Solaris-12 | 1972 | |
| Burton returned an hour after dark. | Burton karanlık bastıktan bir saat sonra döndü. | Solaris-12 | 1972 | |
| At this time, let us give the floor to Burton. | Şimdi bırakalım Burton konuşsun. | Solaris-12 | 1972 | |
| Then it began to see the, boil and harden. | Sonra kaynamaya, köpürmeye ve sertleşmeye başladı. | Solaris-12 | 1972 | |
| All of this could be the result of Solaris' biomagnetic current | Bütün bunlar Solaris'in, Burton'un bilincini etkileyen | Solaris-12 | 1972 | |
| We're talking about the boundaries of human knowledge. | İnsan bilgisinin sınırları hakkında konuşuyoruz. | Solaris-12 | 1972 | |
| we deliver a blow to the idea of limitless thought? | ideali"ne bir soluk getirmiş olmuyor muyuz? | Solaris-12 | 1972 | |
| "Almost no way" means that some real phenomena | “Neredeyse hiç" bazı gerçek fenomenler sizin | Solaris-12 | 1972 | |
| as a result of irresponsible day dreaming. | sonucunda çıkmaza girdi. | Solaris-12 | 1972 | |
| They are: astrobiologist Sartorius, | Bunlar: Astrobiyolog Sartorius, | Solaris-12 | 1972 | |
| He shouldn't think about this too much before lift off, | Oraya varmadan önce bunu dert etmesi onun için iyi değil ama, | Solaris-12 | 1972 | |
| When is lift off? You're already flying, Kris! Take care. | Kalkış ne zaman? Zaten uçuyorsun, Kris! Dikkat et. | Solaris-12 | 1972 |