Search
English Turkish Sentence Translations Page 151050
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| We're losing our dignity and human character. | Vakarımızı ve insan karakterimizi yitiriyoruz. | Solaris-9 | 1972 | |
| You're human, each in your own way. | İnsansın, ama kendi tarzında. | Solaris-9 | 1972 | |
| That's why you argue. | İşte tartışmamızın nedeni. | Solaris-9 | 1972 | |
| I hope I'm not bothering you. | Umarım canınızı sıkmıyorumdur. | Solaris-9 | 1972 | |
| You're a good man... | Sen iyi birisin... | Solaris-9 | 1972 | |
| but you look awful. | ama korkunç görünüyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| I've really lost heart. | Gerçekten umudumu kaybettim. | Solaris-9 | 1972 | |
| Help me out a bit. | Bana birazcık yardım et. | Solaris-9 | 1972 | |
| Doesn't a man who's ready to give up his life | Daha fazlasını bilmek için kurulacak lanetli bir | Solaris-9 | 1972 | |
| just to make cursed contact | "temas" uğruna canından vaz geçmeye | Solaris-9 | 1972 | |
| in order to know more about it have the right to get drunk? | hazır bir adamın sarhoş olma hakkı yok mudur? | Solaris-9 | 1972 | |
| He has every right. | Herşeye hakkı vardır. | Solaris-9 | 1972 | |
| Do you believe in our mission, Kelvin? | Misyonumuza inanıyor musun, Kelvin? | Solaris-9 | 1972 | |
| I'm not going to bed yet. | Yatağa şimdi gitmeyeceğim. | Solaris-9 | 1972 | |
| It's important not to fall asleep. | Uykuya dalmamak önemli. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'm going to see Faust. | Faust'u göreceğim. | Solaris-9 | 1972 | |
| In the laboratory, our Faust Sartorius | Labaratuarda, bizim Faust Sartorius | Solaris-9 | 1972 | |
| is seeking a remedy for immortality. | ölümsüzlüğü araştırıyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| While we... | Biz... | Solaris-9 | 1972 | |
| Listen, let's open these hatches and shout down below. | Dinle, gel şu ambar kapaklarını açıp aşağıya doğru bağıralım. | Solaris-9 | 1972 | |
| It would suddenly hear. | Ansızın duyabilir. | Solaris-9 | 1972 | |
| But what should we call it? | Ama ona ne diyeceğiz? | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe we should whip it. | Belki onu kamçılamalıyız. | Solaris-9 | 1972 | |
| Or, better yet, pray to it. | Ya da iyisimi ona dua edelim. | Solaris-9 | 1972 | |
| I think I shut the door to the library. She's there alone. | Sanırım kütüphanenin kapısını kapatmıştım. Orada tek başına. | Solaris-9 | 1972 | |
| Go. I feel better already. | Git. Şimdiden daha iyi hissediyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| The station is changing its orbit. | İstasyon yörüngesini değiştiriyor. | Solaris-9 | 1972 | |
| At 5 a. m. there will be 30 seconds of weightlessness. | Sabah beşte 30 saniyeliğine yerçekimsiz ortam oluşacak. | Solaris-9 | 1972 | |
| Forgive me, my darling. I was lost in thought. | Afedersin sevgilim. Düşünceye dalmışım. | Solaris-9 | 1972 | |
| She drank liquid oxygen. | Sıvı oksijen içmiş. | Solaris-9 | 1972 | |
| She did it out of despair. | Umutsuzluktan yaptı bunu. | Solaris-9 | 1972 | |
| It'll get worse. | Gittikçe kötüleşiyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| The more she's with you, the more human she'll become. | Seninle daha uzun süre kaldıkça, daha çok insanlaşacak. | Solaris-9 | 1972 | |
| Learn from Sartorius' example. Thanks for the advice. | Sartorius örneğinden öğren. Tavsiyen için teşekkürler. | Solaris-9 | 1972 | |
| Wait until she returns. | Geri gelene kadar bekle. | Solaris-9 | 1972 | |
| Kris, she can only live here, on the station. You know that. | Kris, o sadece bu istasyonda yaşayabilir. Bunu biliyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| What can I do? | Peki ne yapabilirim? | Solaris-9 | 1972 | |
| I love her. Which one? | Onu seviyorum. Hangisini? | Solaris-9 | 1972 | |
| Her, or the one in the rocket? You can pull her in from space. | Onu mu roketin içindekini mi? Onu uzaydan geri çekebilirsin. | Solaris-9 | 1972 | |
| She will appear again and she'll keep appearing. | Tekrar ortaya çıkacak ve bu böyle devam edecek. | Solaris-9 | 1972 | |
| Don't turn a scientific problem into a common love story. | Bilimsel bir sorunu basit bir aşk hikayesine çevirme. | Solaris-9 | 1972 | |
| I had a feeling this would end badly. | Bunun kötü biteceğine dair bir önsezim vardı. | Solaris-9 | 1972 | |
| What a ghastly sight. | Dehşet bir şey, değil mi? | Solaris-9 | 1972 | |
| I can never get used to all these resurrections. | Bu yeniden doğuşlara bir türlü alışamadım. | Solaris-9 | 1972 | |
| No, it's not me. | Hayır, bu ben değilim. | Solaris-9 | 1972 | |
| It's... I'm... not Hari... | O... ben... Hari değil... | Solaris-9 | 1972 | |
| And you... Maybe you... | Ve sen... Belki sen... | Solaris-9 | 1972 | |
| Don't, Hari. I'm not Hari! | Yapma, Hari. Ben Hari değilim! | Solaris-9 | 1972 | |
| Fine! | Mükemmel! | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe your appearance is supposed to be torture. | Senin ortaya çıkışın belki bir tür işkence. | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe it's a favor from the Ocean. | Belki de Okyanus'tan bir lütuf. | Solaris-9 | 1972 | |
| What does it matter when you're worth more to me | Benim için herhangi bir bilimden daha kıymetliysen, | Solaris-9 | 1972 | |
| than any science could ever be? | ne fark eder ki? | Solaris-9 | 1972 | |
| Do I look a lot like her? | Ona artık daha mı çok benziyorum? | Solaris-9 | 1972 | |
| No, you looked like her. | Hayır, aynı onun gibi görünüyorsun. | Solaris-9 | 1972 | |
| But now you and not her are the real Hari. | Ama şimdi sen o değil gerçek Hari'sin. | Solaris-9 | 1972 | |
| Do I disgust you? I'm so... | Seni tiksindiriyor muyum? Ben çok... | Solaris-9 | 1972 | |
| I disgust you! No, Hari. That's not true. | Seni iğrendiriyorum! HAyır, Hari. Bu doğru değil. | Solaris-9 | 1972 | |
| You're lying! It's not true. Stop it. | Yalan söylüyorsun! Doğru değil, sus artık. | Solaris-9 | 1972 | |
| I must be disgusting! Stop it. | İğrenç olmalıyım ! Kes şunu. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'm not going back to Earth. | Dünya'ya geri dönmeyeceğim. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'll live here with you on the station. | Seninle bu istasyonda yaşayacağım. | Solaris-9 | 1972 | |
| It looks like it's showing some activity. | Bir hayli etkinlik gösteriyor gibi. | Solaris-9 | 1972 | |
| Your encephalogram helped. | Ensefalogramın yardımcı oldu. | Solaris-9 | 1972 | |
| whenever we show pity, we ravage ourselves. | Merhamet gösterdiğimiz zaman, kendi kendimizi harap ederiz. | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe it's true... | Hakikat olabilir... | Solaris-9 | 1972 | |
| Suffering makes life seem | Istırap yaşamı kasvetli | Solaris-9 | 1972 | |
| dismal and suspect. | ve kuşkulu gösterir. | Solaris-9 | 1972 | |
| But I won't accept that. | Ama bunu kabul etmiyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| No, I won't accept that. | Hayır, kabul etmiyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| Is that which is indispensable to life also harmful to it? | Yaşam için vazgeçilmez olan aynı zamanda yaşam için zararlı mı? | Solaris-9 | 1972 | |
| No, it's not harmful. Of course it's not harmful. | Hayır, zararlı değil. Tabi ki değil.. | Solaris-9 | 1972 | |
| Remember Tolstoy? | Tolstoy'u hatırlıyor musun? | Solaris-9 | 1972 | |
| His suffering over the impossibility of loving mankind as a whole? | İnsanoğlunu bir bütün olarak sevmenin imkansızlığı üzerine çektiği ıstırabı? | Solaris-9 | 1972 | |
| How much time has passed since then? | Üzerinden ne kadar zaman geçti? | Solaris-9 | 1972 | |
| Somehow I can't figure it out. Help me. | Bir yolunu bulup çözemedim. Bana yardım et. | Solaris-9 | 1972 | |
| See, I love you. | Anla, seni seviyorum. | Solaris-9 | 1972 | |
| But love is a feeling we can experience | Ama aşk asla izah edemeyeceğimiz ama deneyimleyebileceğimiz | Solaris-9 | 1972 | |
| but never explain. | bir histir. | Solaris-9 | 1972 | |
| One can explain the concept. | İnsan aşk kavramını açıklayabilir. | Solaris-9 | 1972 | |
| You love that which you can lose: | İnsan kaybedebileceğini sever: | Solaris-9 | 1972 | |
| Yourself, a woman, a homeland. | Kendini, bir kadını, bir vatanı. | Solaris-9 | 1972 | |
| Until today, love was simply unattainable to mankind, to the Earth. | Bugüne dek aşk insanlık için, Dünya için elde edilemez oldu. | Solaris-9 | 1972 | |
| Do you understand me, Snaut? | Beni anlıyor musun, Snaut? | Solaris-9 | 1972 | |
| There are so few of us. A few billion altogether. A handful! | O kadar azıs ki. Hepi topu bir kaç milyar. Bir avuç! | Solaris-9 | 1972 | |
| Maybe we're here in order to experience people | Belkide, insanları aşkın nedeni | Solaris-9 | 1972 | |
| as a reason for love. | olarak deneyimlemek için buradayız. | Solaris-9 | 1972 | |
| He seems to have a fever. | Ateşi var gibi. | Solaris-9 | 1972 | |
| How did Gibarian die? You still haven't told me. | Gibarian nasıl öldü? Bana hala söylemedin. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'll tell you. Later. | Söyleyeceğim. Daha sonra. | Solaris-9 | 1972 | |
| Gibarian didn't die of fear. He died of shame. | Gibarian korkudan ölmedi. Utançtan öldü. | Solaris-9 | 1972 | |
| Shame the feeling that will save mankind. | Utanç insanlığı kurtaracak olan duygu. | Solaris-9 | 1972 | |
| Mama, I... | Anneciğim, ben... | Solaris-9 | 1972 | |
| Fine. I'm a little tired, but it was fine. | İyi. Biraz yoruldum ama iyiydi. | Solaris-9 | 1972 | |
| My God, it's running slow again. | Tanrım, yine yavaşladı. | Solaris-9 | 1972 | |
| I'll go adjust it. | Kurayım şunu. | Solaris-9 | 1972 | |
| You've got plenty of time. | Daha zaman var. | Solaris-9 | 1972 | |
| You know, it's really embarrassing, but for some reason... | Gerçekten utanç verici, ama bazı nedenlerden... | Solaris-9 | 1972 | |
| I've completely forgotten your face. | Senin yüzünü tamamen unuttum. | Solaris-9 | 1972 | |
| Somehow that concept seems irrelevant here. | Her nasılsa bu fikir burada konu dışı görünüyor. | Solaris-9 | 1972 |