Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 179521
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Hello, uncle. | Merhaba enişte. | Viridiana-2 | 1961 | |
| You are up early today! I take advantage of your presence. | Bugün erken kalkmışsın. Sen varsın diye erken kalktım. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I'll bake you a cake. | Sana kek yapacağım. | Viridiana-2 | 1961 | |
| You spoil me too much. What shall I become when you leave? | Beni şımartıyorsun. Sen gidince ne yapacağım ben? | Viridiana-2 | 1961 | |
| Nothing. I meant nothing... | Hiçbir şey... | Viridiana-2 | 1961 | |
| Don't you trust me? Speak... | Bana güvenmiyor musun? Söyle hadi. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Allright, I don't like to hide things. | Tamam, bir şeyleri saklamayı sevmem zaten. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Is It true that you have a son? | Bir oğlun olduğu doğru mu? | Viridiana-2 | 1961 | |
| My mother told me. | Annem söylemişti. | Viridiana-2 | 1961 | |
| So it's true? | Doğru mu? | Viridiana-2 | 1961 | |
| Yes, it is true. | Evet doğru.. | Viridiana-2 | 1961 | |
| What do you know about life? You cannot understand. | Ama sen hayat hakkında ne bilirsin ki? Bunu anlayamazsın. | Viridiana-2 | 1961 | |
| You should have taken care of this child. | Çoçuğunla ilgilenmelisin. | Viridiana-2 | 1961 | |
| His mother wanted to keep it. An humble woman. | Annesi onu saklamak istedi. Ne mütevazi kadın... | Viridiana-2 | 1961 | |
| I was in love with your aunt. I should have told her. | Halana aşıktım. Belki ona söylemeliydim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I kept it a secret, for fear of loosing her. | Ama bunu sır olarak sakladım. Onu kaybetmekten korktum. | Viridiana-2 | 1961 | |
| What about the poor innocent? | Peki ya o zavallı masumlar? | Viridiana-2 | 1961 | |
| It will not be forgotten! | Tamamen kaderlerine terketmedim onları! | Viridiana-2 | 1961 | |
| You find me monstrous? | Canavarın tekiyim değil mi? | Viridiana-2 | 1961 | |
| No, my uncle, life is so sad. | Hayır enişte. Biliyorum, hayat çok acı. | Viridiana-2 | 1961 | |
| That poor thing was going to drown itself. | Zavallı şey, neredeyse kendi kendini boğuyordu. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Is she up? | Yukarıda mı? | Viridiana-2 | 1961 | |
| She has been for hours. I must prepare her things. | Saatlerdir orada. Eşyalarını hazırlamalıyım. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Her last day here. | Buradaki son günü. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I will not see her again. | Onu bir daha göremeyeceğim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Ask her to stay a little longer. | Biraz daha kalmasını iste? | Viridiana-2 | 1961 | |
| She won't, that ungrateful one. | Kalmaz. Nankörün teki. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Sometimes I could batter her... | Bazen onu hırpalamak istiyorum. | Viridiana-2 | 1961 | |
| As soon as someone speaks about the convent, she becomes... | Birisi manastırlar hakkında konuşmaya başladığında... | Viridiana-2 | 1961 | |
| insensitive. | birdenbire duygusuzlaşıyor. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Ramona, come closer. | Yaklaş Ramona. | Viridiana-2 | 1961 | |
| At your service... | Emrinizdeyim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Let me remove that. Sit down. | Dur, şunları kaldırayım. Otur. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Will you sit down! | Otur hadi. | Viridiana-2 | 1961 | |
| You like me, do you? | Beni seviyorsun, değil mi? | Viridiana-2 | 1961 | |
| You took care of us. | Bize bakıyorsunuz. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Good, good, let's not speak about that. | Tamam, boşver bunları. | Viridiana-2 | 1961 | |
| What would you be willing to do for me? | Benim için bir şey yapmanı isteyebilir miyim? | Viridiana-2 | 1961 | |
| All what you'd ask of me. | Ne isterseniz. Söyleyin efendim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Then speak to her. | Git onunla konuş Ramona. | Viridiana-2 | 1961 | |
| A women to women chat. | Kadın kadına konuş. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Tries to convince her to stay two, or three days. | Onu burada iki üç gün daha kalmaya ikna etmeye çalış. | Viridiana-2 | 1961 | |
| You are a good person, Ramona. Speak to her. | Sen çok iyi birisin Ramona. Konuş onunla. | Viridiana-2 | 1961 | |
| No need to say that if you succeeded, | Eğer başarılı olursan, | Viridiana-2 | 1961 | |
| I will not forget about you, and your girl . | Seni ve kızını ödüllendireceğimi söylememe gerek yok. | Viridiana-2 | 1961 | |
| She cares little for a servant's opinion. | Ama efendim bir hizmetçinin konuşmalarına pek aldırmaz. | Viridiana-2 | 1961 | |
| of course, but something must be made. | Evet belki ama bir şeyler yapılmalı. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Find something | Peki efendim, | Viridiana-2 | 1961 | |
| and I will help you with all my heart. | tüm kalbimle size yardım etmeye çalışacağım. | Viridiana-2 | 1961 | |
| In this furniture, on the top, | Şu dolapta, üst çekmecede | Viridiana-2 | 1961 | |
| there is a small blue phial without any label. | üzeri etiketsiz küçük mavi bir ilaç şişesi var. | Viridiana-2 | 1961 | |
| It contains white pills. | İçinde beyaz haplar var. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Put It there. Go back to your work. I'll let you know. | Evet. Yerine koy ve işine dön tekrar. Sana daha sonra söyleyeceğim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I never knew how to do that. | Bunun nasıl yapıldığını asla öğrenemedim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Last night, You should have awaken me. | Dün gece beni uyandırmalıydın. | Viridiana-2 | 1961 | |
| it is dangerous. | Tehlikeli olurdu. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Nonsense. last time, years ago, | Önemsiz. Bir yıl önce yine uykumda gezerken... | Viridiana-2 | 1961 | |
| someone slapped me, | birisi beni tokatlayıp uyandırdı. | Viridiana-2 | 1961 | |
| and see, I am still alive. | Ve işte görüyorsun, hala yaşıyorum. | Viridiana-2 | 1961 | |
| But there are ashes on your bed... | Ama yataktaki külleri merak etmişsen... | Viridiana-2 | 1961 | |
| It is not that weird. | Bu garip değil. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Just some sleepwalker habit... | Bir çeşit uyurgezer alışkanlığı olmalı. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Ashes are a sign of penitence... | Küller pişmanlığın ve... | Viridiana-2 | 1961 | |
| and of death. | ölümün simgesi. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Penitence for you, who shall become a nun, | Pişmanlık, rahibe olacak olan senin için olsun, | Viridiana-2 | 1961 | |
| dead for me, for i am much older. | ölüm de benim için. Yaşlı olan benim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Tomorrow, I will go with you in the village. | Yarın seninle beraber kasabaya ineceğim, uğurlamaya. | Viridiana-2 | 1961 | |
| This evening, we will say good bye to each other. | Birbirimize bu akşam "hoşçakal" diyoruz. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I want you to grant me an innocent wish. | Senden masum bir istekte bulunmama izin ver. | Viridiana-2 | 1961 | |
| There is nothing i can refuse you. | Hiçbir isteğinizi reddetmem. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Then... will you do it? | O zaman... Yapacak mısın? | Viridiana-2 | 1961 | |
| Yes. Order me. | Evet, bu sizi mutlu edecek. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Just a moment... | Bir an için düşündüm de... | Viridiana-2 | 1961 | |
| How stupid. | Ne aptalca! | Viridiana-2 | 1961 | |
| I do not dare to ask. | İstemeye cüret etmemeliydim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| You are wierd. | Çok sıradışı. | Viridiana-2 | 1961 | |
| When I asked you, you got upset. | Bunu senden istediğimde kötü olmuştun. | Viridiana-2 | 1961 | |
| And now you fill me with happiness. | Ama şimdi beni çok mutlu ettin. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Thank you, my girl. | Teşekkürler kızım. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I do not like masquerades | Bu maskaralıklardan hoşlanmam. | Viridiana-2 | 1961 | |
| but I gave in to your whim. | Ama hevesinizi de kırmak istemedim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| This is not or a masquerade or a whim. | Bu bir maskaralık ya da heves değil. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I will entrust a secret to you. | Sana bir sır vereceğim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Your aunt died in my arms, the night of our wedding | Halan evlendiğimiz gece kollarımda öldü. | Viridiana-2 | 1961 | |
| wearing this dress. | Bu gelinliğin içinde... | Viridiana-2 | 1961 | |
| You look so much like her... | Ona çok benziyorsun... | Viridiana-2 | 1961 | |
| You must take me for a fool. | Aptal olduğumu düşünüyorsun, değil mi? | Viridiana-2 | 1961 | |
| I am happy to please you | Hayır, sizi mutlu ettiğime memnunum. | Viridiana-2 | 1961 | |
| for I see now that you are a good man... | Ve şimdi görüyorum, siz iyi bir insansınız... | Viridiana-2 | 1961 | |
| If only you knew... | Keşke bilseydin... | Viridiana-2 | 1961 | |
| As a young man, I was full of ideals. | Genç bir adamken bir sürü idealim vardı. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I wanted to accomplish great things, | Sevgimi ve erkekliğimi kanıtlamak için, | Viridiana-2 | 1961 | |
| to prove my love for mankind. | büyük şeyler başarmak istedim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| But as soon as I tried it, | Ama bunları yapmayı denediğimde, | Viridiana-2 | 1961 | |
| I dreaded beeing mocked, the ridicule | alaya alınıp dalga geçilmekten korktum, | Viridiana-2 | 1961 | |
| and I retired into my shell. | ve kabuğuma çekildim. | Viridiana-2 | 1961 | |
| Are you a coward? | Korkak mısın? | Viridiana-2 | 1961 | |
| facing a true danger, I do not tremble. | Tehlikelerle yüzleşmekten korkmam. | Viridiana-2 | 1961 | |
| I have checked it. | Bunu çok yaşadım. | Viridiana-2 | 1961 | |
| On the other hand, the visit of an stranger | Öte yandan bir yabancının ziyareti, | Viridiana-2 | 1961 |