Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 179005
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| My father's sword is meant only to behead the British. | Babamın kılıcı sadece İngiliz kafasını kesmek için vardır. | Veer-2 | 2010 | |
| Only to behead the British. | Sadece İngiliz kafasını kesmek için. | Veer-2 | 2010 | |
| 'Fire.' | Ateş. | Veer-2 | 2010 | |
| It took four years. Veer. | Dört yıl sürdü. Veer. | Veer-2 | 2010 | |
| But your father's long persuasion finally bore fruit. | Ama baban sonunda ikna oldu. | Veer-2 | 2010 | |
| Now, you both are going to London. | Şimdi, siz ikiniz Londra'ya gidiyorsunuz. | Veer-2 | 2010 | |
| Right, left. Gentlemen. Bravo. | Sağ, sol. Beyler. Bravo. | Veer-2 | 2010 | |
| Veer. The land of fair women, London. | Veer. Londra sarışın kadınların ülkesi. | Veer-2 | 2010 | |
| You go, I don't want to go. I want to look for her. | Sen git, ben gitmek istemiyorum. Ben onu aramak istiyorum. | Veer-2 | 2010 | |
| We don't know anything about her. Where will you look for her? | Biz onun hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Onu nerede arayacağız? | Veer-2 | 2010 | |
| Father is coming. Think of some excuse. | Babam geliyor. Mazeret uydur. | Veer-2 | 2010 | |
| Don't you want to go to London? | Londra'ya gitmek istemiyor musun? | Veer-2 | 2010 | |
| What? London. Of course, I want to. | Ne? Londra. Tabii ki istiyorum. | Veer-2 | 2010 | |
| Father. You talk about beheading those British.. | Baba. Sen bir yandan İngilizleri öldürmekten bahsediyorsun... | Veer-2 | 2010 | |
| ..and now you're sending us to their country. | ... diğer bir yandan ise ülkelerine göndermek istiyorsun. | Veer-2 | 2010 | |
| Their strength is their devious mind. | Güç kullanmak onların doğalarında var. | Veer-2 | 2010 | |
| There should be someone amongst us.. | Aleyhimize bir komplo kuruyor olabilirler... | Veer-2 | 2010 | |
| ..who knows how they plot ruses. | ... bunu öğrenmenin bir yolu olmalı. | Veer-2 | 2010 | |
| You're going to London, that's it. | Londra'ya gidiyorsun. O kadar! | Veer-2 | 2010 | |
| Oh, God. Bless London. | Oh, Tanrım. Londra'yı koru. | Veer-2 | 2010 | |
| Veer. London is such a beautiful place. | Veer. Londra çok güzel bir yer. | Veer-2 | 2010 | |
| Look. Queen Victoria's palace is so beautiful. | Bak. Kraliçe Victoria'nın sarayı çok güzel. | Veer-2 | 2010 | |
| The tombs in our country are better than that. | Bizim mezarlarımız bile daha güzel. | Veer-2 | 2010 | |
| Haven't you seen the Taj Mahal? | Taj Mahal'ı görmedin mi? | Veer-2 | 2010 | |
| Be careful. Watch where you're going? Sorry, sir. | Dikkatli olun. Önüne bakmıyor musun? Özür dilerim, efendim. | Veer-2 | 2010 | |
| Veer, why are you walking so rigidly? | Veer, neden böyle yürüyorsun? | Veer-2 | 2010 | |
| Now that we're here.. | Artık buradayız... | Veer-2 | 2010 | |
| ..why don't you adjust yourself? | ... neden ayak uydurmuyorsun? | Veer-2 | 2010 | |
| It's just a matter of two years. | Bu sadece iki yıl sürecek. | Veer-2 | 2010 | |
| Two years? Anything can happen in two moments. | İki yıl mı? İki dakika içinde her şey olabilir. | Veer-2 | 2010 | |
| What if she gets married within these two years? | Peki ya iki yıl içinde evlenirse? | Veer-2 | 2010 | |
| I wonder what's wrong with father. | Babamın ne gibi yanlışlar yapabileceğini düşünüyorum. | Veer-2 | 2010 | |
| He sent us here to learn the tactics of these British. | Bizi buraya İngilizlerin taktiklerini öğrenmemiz için gönderdi. | Veer-2 | 2010 | |
| He should've sent us to Madhavgarh. | Bizi Madhavgarh'a göndermesi gerekirdi. | Veer-2 | 2010 | |
| Within six months, I would've talked sense into everyone. | Altı ay içinde herkesi anlardık. | Veer-2 | 2010 | |
| Veer. Stop, Veer! | Veer. Dur, Veer! | Veer-2 | 2010 | |
| I apologise on his behalf. I'm sorry. | Onun adına özür dilerim. Üzgünüm. | Veer-2 | 2010 | |
| Veer. Veer. Get up. | Veer. Veer. Hadi. | Veer-2 | 2010 | |
| I can see that lady that displays on her face.." | Hayalimdeki kadını gördüm. | Veer-2 | 2010 | |
| When will I ever get over her? | Onu aklımdan nasıl sileceğim? | Veer-2 | 2010 | |
| Come on, Brother. Let's go back to lndia. | Hadi kardeşim Hindistan'a geri dönelim. | Veer-2 | 2010 | |
| You don't get handkerchiefs in dreams. | Mendille hayaline kavuşamazsın. | Veer-2 | 2010 | |
| She smiled. | O gülümsüyor. | Veer-2 | 2010 | |
| Come on. Hey, Charioteer, stop there! | Hadi. Hey, Arabacı, orada dur! | Veer-2 | 2010 | |
| Veer! Catch it! | Veer! Yakala onu! | Veer-2 | 2010 | |
| Veer, slowly. I'll fall! | Veer, yavaş yavaş. Ben düşeceğim! | Veer-2 | 2010 | |
| What are you doing? Veer! | Ne yapıyorsun? Veer! | Veer-2 | 2010 | |
| Veer! Veer. | Veer! Veer. | Veer-2 | 2010 | |
| My ice cream. My ice cream. | Dondurmam! Dondurmam! | Veer-2 | 2010 | |
| My ice cream. Don't scream, madam. Don't scream. | Dondurmam! Bağırmayın Madam. | Veer-2 | 2010 | |
| No, my ice cream. My ice cream. | Hayır, dondurmam. | Veer-2 | 2010 | |
| Your ice cream. Ice cream. | Dondurmanız. Dondurma. | Veer-2 | 2010 | |
| I'm sorry. Apologies. I'm sorry. | Üzgünüm. Özür dilerim. Üzgünüm. | Veer-2 | 2010 | |
| It's okay. Don't worry. | Sorun değil. Üzülmeyin. | Veer-2 | 2010 | |
| It's okay. Sure? | Sorun değil mi? Emin misiniz? | Veer-2 | 2010 | |
| Let me help then. No. | O zaman yardım edeyim. Hayır. | Veer-2 | 2010 | |
| "Every time I look into your eyes, I see my paradise." | Gözlerine her bakışımda, cennetimi görüyorum. | Veer-2 | 2010 | |
| "The stars are shining bright up in the sky, painting words of desire." | Yıldızlar parlıyor, kelimeler kaderimi renklendiriyor. | Veer-2 | 2010 | |
| "Oh, charming eyes." | Ah o güzel gözlerin, aklım gözlerinde. | Veer-2 | 2010 | |
| "I've heard that your eyes cast a beautiful spell." | Gözlerinin büyüsünü hissettim. | Veer-2 | 2010 | |
| "And those spells show beautiful dreams." | Uyuyup, onlarla rüyalara dalmak istiyorum. | Veer-2 | 2010 | |
| "Why don't you visit my dreams as well?" | Neden rüyalarıma gelmiyorsun? | Veer-2 | 2010 | |
| "Come down on earth, and come see me." | Yeryüzüne gel de buluşalım. | Veer-2 | 2010 | |
| "Come, and see me." | Gel ve beni gör. | Veer-2 | 2010 | |
| "Come see me beyond the restrictions of time." | Hadi zamanın ötesinde bir yerde buluşalım. | Veer-2 | 2010 | |
| "Beyond the restrictions of time." | Zaman sınırlarının ötesinde. | Veer-2 | 2010 | |
| "Try to understand what my eyes try to convey." | Gözlerimin ne demeye çalıştığını anla. | Veer-2 | 2010 | |
| "Oh, charming eyes." | Ah, büyüleyici gözlerin. | Veer-2 | 2010 | |
| "I've heard that your eyes.. " | Gözlerinin büyüsünü hissettim. | Veer-2 | 2010 | |
| "No one knows where you are." | Kimse nerede olduğunu bilmiyor. | Veer-2 | 2010 | |
| "You soar in the skies." | Sen gökyüzündesin. | Veer-2 | 2010 | |
| "l can see your footprints in the clouds." | Bulutlarda senin ayak izlerini görebiliyorum. | Veer-2 | 2010 | |
| "l searched for you on the ground." | Seni yeryüzünde aradım. | Veer-2 | 2010 | |
| "l looked for you in the skies." | Seni gökyüzünde aradım. | Veer-2 | 2010 | |
| "l searched all the skies." | Tüm gökyüzüne baktım. | Veer-2 | 2010 | |
| "Can this be real?" | Bu gerçek olabilir mi? | Veer-2 | 2010 | |
| "Are you the one for me?" | Sen benim misin? | Veer-2 | 2010 | |
| "You've captured my heart, my soul, my love." | Sensin dünyadaki, aklımı, kalbimi ve ruhumu çalan. | Veer-2 | 2010 | |
| "You're the one I'm waiting for." | Beni bekleyen sen olabilirsin. | Veer-2 | 2010 | |
| "You were peeking from the corners." | Baktığım her köşede sen varsın. | Veer-2 | 2010 | |
| "From behind the moon." | Ayın gerisinde. | Veer-2 | 2010 | |
| "l searched the entire world." | Seni tüm dünyada aradım. | Veer-2 | 2010 | |
| "But didn't look in the eyes." | Ama gözlerine bakmadım. | Veer-2 | 2010 | |
| "You were right in front of me." | Sen tam karşımdaydın. | Veer-2 | 2010 | |
| "Let's soar away." | Hadi uzaklaşalım. | Veer-2 | 2010 | |
| "I've heard that your eyes.." Wow. | Gözlerinin büyüsünü hissettim. Vay. | Veer-2 | 2010 | |
| London is absolutely stunning, Veer. Everyone knows English here. | İngiltere çok tuhaf bir yer. Burada herkes İngilizce biliyor. | Veer-2 | 2010 | |
| The same as everyone knows Hindi in lndia. | Tıpkı Hindistan gibi. | Veer-2 | 2010 | |
| Stand properly. | Dik durun! Sessiz olun! | Veer-2 | 2010 | |
| All right, sit. | Tamam, oturun. | Veer-2 | 2010 | |
| Do you know what is good about London? | Londra hakkında ne biliyorsunuz? | Veer-2 | 2010 | |
| There's no dirt even on the streets. | Sokaklarda çöp bile yok. | Veer-2 | 2010 | |
| Not a single one of deserves to be here. | Hiç kimse burada olmayı hak etmiyor. | Veer-2 | 2010 | |
| But thanks to Lord Macaulay.. | Lord Macaulay'e teşekkürler. | Veer-2 | 2010 | |
| ..and his new education policy. | Ve onun yeni eğitim politikasına. | Veer-2 | 2010 | |
| And the kindness of Her Majesty, the queen.. | Ve iyilik sever Majesteleri, kraliçenin sayesinde... | Veer-2 | 2010 | |
| ..you are here. | ... siz buradasınız. | Veer-2 | 2010 | |
| They think that barbaric and uncivilised natives like you.. | Onlara göre sizin gibi vahşi ve barbar insanlar... | Veer-2 | 2010 | |
| ..can be transformed. | ... değiştirebilirsiniz. | Veer-2 | 2010 | |
| I don't agree. | Ben aynı fikirde değilim. | Veer-2 | 2010 |