Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177316
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Rooster: They will be a party of Marshall�s here soon, Ned. | Yakında polis şeflerinin hoş geldin partisi olacak burada, Ned. Birazdan buraya bir sürü Marşal gelir, Ned. Birazdan buraya bir sürü Marşal gelir, Ned. Birazdan buraya bir sürü Şerif gelir, Ned. Birazdan buraya bir sürü Şerif gelir, Ned. | True Grit-3 | 2010 | |
| Doctor: Let us move, Ned. | Harekete geçelim, Ned. Bırak gidelim, Ned. Zamanı geldiğinde, doktor. Bırak gidelim, Ned. Zamanı geldiğinde, doktor. Bırak gidelim, Ned. Zamanı geldiğinde, doktor. Bırak gidelim, Ned. Zamanı geldiğinde, doktor. | True Grit-3 | 2010 | |
| Doctor: Please, let us move, Ned. | Lütfen, bırak harekete geçelim, Ned. Lütfen, harekete geçelim, Ned. Marşal gitti. Lütfen, harekete geçelim, Ned. Marşal gitti. Lütfen, harekete geçelim, Ned. Şerif gitti. Lütfen, harekete geçelim, Ned. Şerif gitti. | True Grit-3 | 2010 | |
| Doctor: The Marshall's gone. | Şef gitti. | True Grit-3 | 2010 | |
| Doctor: Are we off? | Gidiyor muyuz? Tamam mıyız? Dur da şunları dilimleyip ateşe atalım. Tamam mıyız? Dur da şunları dilimleyip ateşe atalım. Tamam mıyız? Katy Flyer'dan kazandıklarımızı bölüşelim. Tamam mıyız? Katy Flyer'dan kazandıklarımızı bölüşelim. | True Grit-3 | 2010 | |
| Ned: You understand, Tom? | Anladın mı, Tom? | True Grit-3 | 2010 | |
| Ned: Do the calf again, Harold. | Yine buzağı taklidi yap, Harold. Şu sesi tekrar yapsana, Harold. Şu sesi tekrar yapsana, Harold. Yine dana yapsana, Harold. Yine dana yapsana, Harold. | True Grit-3 | 2010 | |
| Chaney: Must think over my position and how I may improve it. | Pozisyonumu değerlendirip daha iyi duruma geçmek için düşünmeliyim. Durumu gözden geçirmeli ve nasıl düzelteceğimi düşünmeliyim. Durumu gözden geçirmeli ve nasıl düzelteceğimi düşünmeliyim. Durumu gözden geçirmeli ve nasıl düzelteceğimi düşünmeliyim. Durumu gözden geçirmeli ve nasıl düzelteceğimi düşünmeliyim. | True Grit-3 | 2010 | |
| Mattie: I'm here. | Buradayım. | True Grit-3 | 2010 | |
| Mattie sobs: We must stop. | Durmalıyız. Durmalıyız. Little Blackie yoruldu. Durmalıyız. Little Blackie yoruldu. Durmalıyız. Little Blackie yoruldu. Durmalıyız. Little Blackie yoruldu. | True Grit-3 | 2010 | |
| No. (Blackie screams) | Hayır. | True Grit-3 | 2010 | |
| Cole Younger: This is Mr. James. | Bu, Bay James. Bu da Bay James. Bu da Bay James. Bu da Bay James. Bu da Bay James. | True Grit-3 | 2010 | |
| Cole Younger: When the show was at Jonesboro, Arkansas. | Şov, Jonesboro Arkansas’tayken. | True Grit-3 | 2010 | |
| <b>People did not give it credence that a young girl could leave home.</b> | İnsanlara genç bir kızın evi terk etmesi pek inandırıcı gelmez. İnsanlar genç bir kızın, kış vakti babasının intikamını almak için... İnsanlar, genç bir kızın babasının intikamını almak için... İnsanlar, genç bir kızın babasının intikamını almak için... İnsanlar, genç bir kızın babasının intikamını almak için... İnsanlar genç bir kızın, kış vakti babasının intikamını almak için... İnsanlar, genç bir kızın babasının intikamını almak için... İnsanlar, genç bir kızın babasının intikamını almak için... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And go off in the winter time to avenge her father's blood.</b> | Ve bir kış günü babasının kanını yerde bırakmamak için çekip gitmesi. ...evden ayrılabileceğine ihtimal vermezlerdi. ...kış vakti evden ayrılabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmezdi. ... kış vakti evden ayrılabileceğine ihtimal vermezlerdi. ...kış vakti evden ayrılabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmezdi. ...evden ayrılabileceğine ihtimal vermezlerdi. ...kış vakti evden ayrılabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmezdi. ...kış vakti evden ayrılabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmezdi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But it did happen.</b> | Fakat bu olay gerçekleşti. Ama oldu. Ama oldu. Ama oldu. Ama oldu. Ama oldu. Ama oldu. Ama oldu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I was just fourteen years of age when a coward by the name of Tom Chaney shot my father down.</b> | Tom Chaney denen ödlek, babamı vurduğunda daha on dört yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak, babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak, babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak, babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Tom Chaney isimli bir korkak, babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And robbed him of his life, and his horse.</b> | Ondan hayatını çaldı ve atını. Canını, atını ve pantolonun cebinde taşıdığı... Babamı öldürüp, atını ve... Canını, atını ve pantolununun cebinde taşıdığı iki California altınını almış. Babamı öldürüp, atını ve... Canını, atını ve pantolonun cebinde taşıdığı... Babamı öldürüp, atını ve... Babamı öldürüp, atını ve... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And two California gold pieces that he carried in his trouser band.</b> | Bir de pantolonunda taşıdığı iki adet Kaliforniya altın sikkesini. ...iki California altınını almış. ...iki California altınını almış. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Chaney was a hired man.</b> | Chaney kiralık elemandı. Chaney kiralık bir adamdı. Chaney, yevmiyeyle çalışan bir işçiydi. Chaney kiralık bir adamdı. Chaney, kiralık bir işçiydi. Chaney kiralık bir adamdı. Chaney, yevmiyeyle çalışan bir işçiydi. Chaney, yevmiyeyle çalışan bir işçiydi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And Papa had taken him up to fort Smith to help lead back a string of mustang ponies he'd brought.</b> | Babam, satın almış olduğu bir dizi midilliyi geri götürürken kendisine yardımcı olması için Chaney’i de Fort Smith’e götürmüştü. Babam onu Fort Smith'ten aldığı midillileri getirmesi için tutmuştu. Babam, aldığı yabani midillileri... Babam onu Fort Smith'ten aldığı midillileri getirmesi için tutmuştu. Babam, aldığı yabani midillileri Babam onu Fort Smith'ten aldığı midillileri getirmesi için tutmuştu. Babam, aldığı yabani midillileri... Babam, aldığı yabani midillileri... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>In town, Chaney had followed to drink.</b> | Ardından, Chaney kasabada içmeye gitti. Kasabada, Chaney sarhoş olup... Chaney kasabada sarhoş olup... Kasabada, Chaney sarhoş olup... Chaney kasabada sarhoş olup... Kasabada, Chaney sarhoş olup... Chaney kasabada sarhoş olup... Chaney kasabada sarhoş olup... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And cards, and lost all his money.</b> | Ve kumarda tüm parasını kaybetti. ...kumar oynadı ve tüm parasını kaybetmiş. ...kumar oynamış ve tüm parasını kaybetmiş. ...kumar oynamış ve tüm parasını kaybetmiş. ...kumar oynamış ve tüm parasını kaybetmiş. ...kumar oynadı ve tüm parasını kaybetmiş. ...kumar oynamış ve tüm parasını kaybetmiş. ...kumar oynamış ve tüm parasını kaybetmiş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He got it into his head he was being cheated.</b> | İçinden bir ses onu dolandırıldığına inandırmıştı. Nasıl olduysa, dolandırıldığını düşünmüş. Dolandırıldığını düşünmüş. Nasıl olduysa, dolandırıldığını düşünmüş. Dolandırıldığını düşünmüş. Nasıl olduysa, dolandırıldığını düşünmüş. Dolandırıldığını düşünmüş. Dolandırıldığını düşünmüş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And went back to the boarding house for his Henry Rifle.</b> | Ve tüfeğini almak için kaldığı pansiyona gitti. Sonra Henry tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. Sonra Henry marka tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. Sonra Henry tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. Sonra Henry marka tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. Sonra Henry tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. Sonra Henry marka tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. Sonra Henry marka tüfeğini almak için pansiyona dönmüş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>When Papa tried to intervene.</b> | Babam engellemeye çalıştığında... Babam araya girmeye çalıştığında... Babam araya girmeye çalıştığı sırada Chaney onu vurmuş. Babam araya girmeye çalıştığında... Babam araya girmeye çalıştığı sırada Chaney onu vurmuş. Babam araya girmeye çalıştığında... Babam araya girmeye çalıştığı sırada Chaney onu vurmuş. Babam araya girmeye çalıştığı sırada Chaney onu vurmuş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Chaney shot him.</b> | Chaney onu vurdu. ...Chaney onu vurmuş. ...Chaney onu vurmuş. ...Chaney onu vurmuş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He could have walked his horse.</b> | Atını koşturmasına bile gerek kalmadı. Atına binip gidebilirdi. Atına binip gitmiş. Atına binip gidebilirdi. Atına binip gitmiş. Atına binip gidebilirdi. Atına binip gitmiş. Atına binip gitmiş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>For not a soul in that city could be bothered to give chase.</b> | Hiçbir Allahın kulu onu yakalama zahmetine girmedi. Bu şehirdeki hiç kimse onun peşine düşüp, rahatsız etmezdi. Şehirdeki hiç kimse de peşine düşme zahmetine girmemiş. Bu şehirdeki hiç kimse onun peşine düşüp, rahatsız etmezdi. Şehirdeki hiç kimse de peşine düşme zahmetine girmemiş. Bu şehirdeki hiç kimse onun peşine düşüp, rahatsız etmezdi. Şehirdeki hiç kimse de peşine düşme zahmetine girmemiş. Şehirdeki hiç kimse de peşine düşme zahmetine girmemiş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>No doubt Chaney fancied himself, scott free.</b> | Dolayısıyla Chaney’nin yaptığı yanına kâr kalmıştı. Elbette Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. Elbette, Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. Elbette Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. Elbette, Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. Elbette Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. Elbette, Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. Elbette, Chaney bunun cezasını çekmeyeceğini sanmış. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But he was wrong.</b> | Ama yanılıyordu. Ama yanılmıştı. Ama yanılmıştı. Ama yanılmıştı. Ama yanılmıştı. Ama yanılmıştı. Ama yanılmıştı. Ama yanılmıştı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You must pay for everything in this world, one way or another.</b> | Bu dünyada yaptığın her şeyin bedelini ödersin, öyle ya da böyle. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. Bu dünyada, öyle ya da böyle yaptığın her şeyin hesabını verirsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>There is nothing free.</b> | Hiçbir şey yanına kâr kalmaz. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hiçbir şey karşılıksız değildir. Hiçbir şey karşılıksız değildir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Except the grace of God.</b> | Tanrının inayeti hariç. Tanrı'nın merhameti dışında. Tanrı'nın merhameti dışında. Tanrı'nın merhameti dışında. Tanrı'nın merhameti dışında. Tanrı'nın merhameti dışında. Tanrı'nın merhameti dışında. Tanrı'nın merhameti dışında. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Is that the man?</b> | Bu o mu? Adam bu mu? Adam bu mu? Adam bu mu? Adam bu mu? Adam bu mu? Adam bu mu? Adam bu mu? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is my father.</b> | Bu benim babam. Bu adam benim babam. Babam. Babam. Babam. Bu adam benim babam. Babam. Babam. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If you would like to kiss him,</b> | Öpmek istersen, Onu öpmek istersen... Öpmek istersen... Öpmek istersen... Öpmek istersen... Onu öpmek istersen... Öpmek istersen... Öpmek istersen... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>It would be all right.</b> | Bir sakıncası yok. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He's gone home.</b> | O şimdi evinde. Cennete gitti. Cennete gitti. Cennete gitti. Cennete gitti. Cennete gitti. Cennete gitti. Cennete gitti. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Praise the Lord.</b> | Şükürler olsun. Tanrı'ya şükür. Tanrı'ya şükür. Tanrı'ya şükür. Tanrı'ya şükür. Tanrı'ya şükür. Tanrı'ya şükür. Tanrı'ya şükür. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Why is it so much?</b> | Neden bu kadar pahalı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The quality of the casket.</b> | Tabutun kalitesi. Tabutun kalitesinden ve mumyalamadan dolayı. Tabutun kalitesinden ve mumyalama işinden dolayı. Tabutun kalitesinden ve mumyalamadan dolayı. Tabutun kalitesinden ve mumyalama işinden dolayı. Tabutun kalitesinden ve mumyalamadan dolayı. Tabutun kalitesinden ve mumyalama işinden dolayı. Tabutun kalitesinden ve mumyalama işinden dolayı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And of the embalming.</b> | Bir de tahnit işlemleri var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The life like appearance requires time and art.</b> | Bedenin yaşam formunu koruyabilmesi için zaman ve sanat gereklidir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. Hayattaki gibi görünmesi zaman ve zanaat gerektirir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And the chemicals come dear, the particulars are in your bill.</b> | Ve kimyasallar geçicidir tatlım, Moleküller kalır geriye. Kimyasallar da detaylı bir şekilde faturanıza yazıldı. Kimyasallar da pahalıya gelir, hepsi detaylı bir şekilde faturaya yazıldı. Kimyasallar da detaylı bir şekilde faturanıza yazıldı. Kimyasallar da pahalıya gelir, hepsi detaylı bir şekilde faturaya yazıldı. Kimyasallar da detaylı bir şekilde faturanıza yazıldı. Kimyasallar da pahalıya gelir, hepsi detaylı bir şekilde faturaya yazıldı. Kimyasallar da pahalıya gelir, hepsi detaylı bir şekilde faturaya yazıldı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If you'd like to kiss him, It would be all right.</b> | İstersen onu öpebilirsin. Onu öpmek istersen sorun olmaz. Öpmek istersen sorun olmaz. Öpmek istersen sorun olmaz. Öpmek istersen sorun olmaz. Onu öpmek istersen sorun olmaz. Öpmek istersen sorun olmaz. Öpmek istersen sorun olmaz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Thank you, the spirit has flown.</b> | Sağ ol, ruh bedende durmaz. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. Sağ ol, öldükten sonra ruh uçup gider. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Your wire said fifty dollars.</b> | Bağlantın 50 dolar dedi. Telgrafında 50 dolar demiştin. Telgrafınızda 50 dolar demiştiniz. Telgrafında 50 dolar demiştin. Telgrafınızda 50 dolar demiştiniz. Telgrafında 50 dolar demiştin. Telgrafınızda 50 dolar demiştiniz. Telgrafınızda 50 dolar demiştiniz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You did not specify that he was to be shipped.</b> | Taşımayı da bizim yapacağımızı söylememiştiniz. Nakil olacağını belirtmemiştin. Nakil olacağını belirtmemiştiniz. Nakil olacağını belirtmemiştin. Nakil olacağını belirtmemiştiniz. Nakil olacağını belirtmemiştin. Nakil olacağını belirtmemiştiniz. Nakil olacağını belirtmemiştiniz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well sixty dollars is every cent we have. It leaves nothing for our board.</b> | Pekâla tüm paramız 60 dolar. Geriye yol paramız kalmıyor. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Yarnell you can see to the body's transport to the train station, and accompany it home.</b> | Yarnell, tabutun tren istasyonunda aktarılması, sonrasında eve götürülmesi işlemleriyle sen ilgilen. Yarnell cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'll will have to sleep here tonight.</b> | Bu gece burada uyuyacağım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I still have to collect father's things and see to some other business.</b> | Babamın evraklarını toplamak ve diğer bazı işleri görmek istiyorum. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Your mama didn't say nothing about you settling no business here.</b> | Annen burada halledilmesi gereken bir iş olduğundan bahsetmedi. Anneniz burada bir işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada bir işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada bir işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>It is business mama doesn't know about. It's all right Yarnell, I dismiss you.</b> | Annemin henüz bilmediği bir iş. Sen endişelenme Yarnell sorumluluğu üzerime alıyorum. Annemin bilmediği işler bunlar. O yüzden Yarnell, gidebilirsin. Annemin bilmediği işler bunlar. Annemin bilmediği işler bunlar. Sorun yok Yarnell, gidebilirsin. Annemin bilmediği işler bunlar. Annemin bilmediği işler bunlar. O yüzden Yarnell, gidebilirsin. Annemin bilmediği işler bunlar. Annemin bilmediği işler bunlar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I am not sure.</b> | Emin değilim. Pek emin değilim. Pek emin değilim. Pek emin değilim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Tell mama not to sign anything until I return home and see that Papa is buried in his Mason's apron.</b> | Anneme söyle ben dönene kadar hiçbir şeyi imzalamasın. Ve babamın iş elbisesiyle gömüldüğünden emin ol. Annem de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Annem de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Your terms are agreeable, if I might pass the night here.</b> | Koşullarınızı kabul edebilirim, eğer ki geceyi burada geçirirsem. Bu geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, şartlarınız makbuldür. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. Bu geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, şartlarınız makbuldür. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. Bu geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, şartlarınız makbuldür. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Here, among these people?</b> | Burada, bu insanların arasında mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> These people? I'm expecting three more souls.</b> | Hangi insanlar? Üç ceset daha gelecek. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Sullivan, Smith, and His tongue in the rain.</b> | Sutherland, Smith, ve Kızılderili dilinde konuşan adam. Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Man: Ladies and gentlemen, beware.</b> | Bayanlar baylar farkına varın. Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And train up your children in the way that they should go.</b> | Ve çocuklarınızı olması gerektiği şekilde eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You see what has become of me.</b> | Benim ne halde olduğumu görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Because of drink.</b> | İçki yüzünden. İçki yüzünden, bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. İçki yüzünden, bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. İçki yüzünden, bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I killed a man.</b> | Adam öldürdüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>In a triffiling quarrel over a pocket knife.</b> | Saçma sapan bir kavgada, çakıyla. Bir çakı üzerine yapılmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakı üzerine yapılmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakı üzerine yapılmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If I had received good instruction as a child...</b> | Küçükken beni eğitmiş olsalardı… Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Can you point out the sheriff?</b> | Şerifi gösterebilir misiniz? Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Him with the moustaches.</b> | Şuradaki, bıyıklı olan. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I would be with my wife and children today. I do not know what is to become of them.</b> | Şimdi karımla ve çocuklarımla beraber olacaktım. Onların hali ne olur bilmiyorum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well.</b> | Evet. Pekala. Pekâlâ. Pekala. Pekâlâ. Pekala. Pekâlâ. Pekâlâ. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I killed the wrong man, as the which of why I'm here.</b> | Yanlış adamı öldürdüm, burada olmamın sebebi de bu. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Had I killed the man I meant to. I don't believed I'd a been convicted.</b> | Öldürmeyi düşündüğüm adamı öldürmüş olsaydım inanıyorum ki beni idam etmezlerdi. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I see men out there in that crowd, that's worse than me.</b> | Kalabalığın içinde benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Indian: Before I am hanged, I would like to say. Although...</b> | Asılmadan önce şunu söylemek isterim... Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Sheriff: Naw, we ain't arrested him.</b> | Hayır onu tutuklamadık. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. Hayır onu tutuklamadık. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. Hayır onu tutuklamadık. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Ain't caught up to him, he lit out for the territory.</b> | Ona yetişmişlerdi ama sınırı geçmeyi başardı. Ona yetişmişler ama topraklarımızın dışına kaçmış. Ona yetişmişler ama topraklarımızın dışına kaçmış. Ona yetişmişler ama topraklarımızın dışına kaçmış. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I would think that he's thrown in with Lucky Ned Pepper, who's gang robbed a</b> | Bana kalırsa Şanslı Ned Pepper’la bir bağlantısı vardır Adamın çetesi onu soymuş. Sanırım Şanslı Ned Peper'a katılmıştır. Daha dün, çetesi... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... Sanırım kendisini soyan Şanslı Ned Peper'a katılmıştır. Daha dün, çetesi... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... Sanırım Şanslı Ned Peper'a katılmıştır. Daha dün, çetesi... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>mail hack yesterday on the Poteau river.</b> | Dün Rotel nehri civarında. ...Rotel River'daki bir postaneyi soydu. ...Rotel River'daki bir postaneyi soydu. ...Rotel River'daki bir postaneyi soydu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well, why are you not looking for him?</b> | Peki neden aramıyorsunuz? Neden onu aramıyorsunuz? Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili bölgesine girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I have no authority in the Indian Nation.</b> | Kızılderili halkı üzerinde herhangi bir yetkim yok. Kızılderili bölgesine girme yetkim yok. Kızılderili bölgesine girme yetkim yok. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Tom Chaney is the business of the U.S Marshall�s now.</b> | Tom Chaney ile ABD polis teşkilatının şefi ilgileniyor şu anda. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Marşalları'nın işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Federal Şerifleri'nin işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Marşalları'nın işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerika Yardımcı Şerifleri'nin işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Marşalları'nın işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerika Yardımcı Şerifleri'nin işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerika Yardımcı Şerifleri'nin işi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>When will they arrest him?</b> | Onu ne zaman tutuklayacaklar? Onu ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Onu ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Not soon, I'm afraid, the Marshall�s are not well staffed.</b> | Üzgünüm ama yakın zamanda değil. Polis şefinin yeteri kadar adamı yok. Korkarım ki yakın zamanda olmaz, Amerikan Marşal kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Federal Şerifler'in kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz, Amerikan Marşal kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Yardımcı Şerifler'in kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz, Amerikan Marşal kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Yardımcı Şerifler'in kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Yardımcı Şerifler'in kadrosu çok zayıf. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>And I'll tell you, frankly, Chaney's at the end of a long list of fugitives and malefactors.</b> | Ve itiraf etmeliyim ki Chaney kaçak suçlular listesinin son sıralarında. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Could I hire a Marshall to pursue Tom Chaney?</b> | Tom Chaney’nin izini sürmesi için bir polis şefi tutabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Marşal kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Federal Şerif kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Marşal kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Yardımcı Şerif kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Marşal kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Yardımcı Şerif kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Yardımcı Şerif kiralayabilir miyim? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You have a lot of experience with bounty hunters, do you?</b> | Ödül avcılarıyla ilgili birçok deneyim yaşadın herhalde? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>That is a silly question. I am here to settle my father's affairs.</b> | Bu saçma bi soru oldu. Buraya babamın cinayetini sonuçlandırmaya geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Sheriff: All alone. Well I am the person for it.</b> | Tek başına? Bunu anca ben yaparım. Tek başına. Bunu yapabilecek biriyim. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. Tek başına. Bunu yapabilecek biriyim. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. Tek başına. Bunu yapabilecek biriyim. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mama was never any good at sums. And she could hardly spell 'cat'.</b> | Annem bu tarz işlerde hiç iyi değildir. Ayrıca “kedi”yi bile zor telaffuz eder. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I intend to see Papa's killer hanged.</b> | Babamın katilinin asıldığını görmeye niyetliyim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Sheriff: Well, nothing prevents you from offering a reward and so informing the Marshall�s.</b> | Pekâla, kimse seni bu iş için ödül koymaktan ve polis şefine bunu bildirmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni Marşal'ları bilgilendirmekten ve ona ödül teklif etmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... Hiçbir şey seni bir ödül sunmaktan ve Marşal'ları bilgilendirmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... Hiçbir şey seni Marşal'ları bilgilendirmekten ve ona ödül teklif etmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You�d have to pay real money though, to be persuasive.</b> | Ben olsam nakit öderdim, daha cazip olması açısından. İkna edici olman için gerçek para veririm. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. İkna edici olmak için gerçek para verirdim. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. İkna edici olman için gerçek para veririm. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Sheriff: Chaney's across the river, in Choctaw nation.</b> | Chaney nehrin karşısında, Choctaw’da. Chaney nehrin karşısındaki Choctaw Nation'da. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. Chaney nehrin karşısındaki Choctaw Nation'da. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. Chaney nehrin karşısındaki Choctaw Nation'da. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I will see to the money. Who's the best Marshall?</b> | Paranın icabına bakarım. En iyi polis şefi kim? Paraları görelim. En iyi Marşal kim? Para işini hallederim. En iyi Federal Şerif kim? Para işini hallederim. En iyi Marşal kim? Para işini hallederim. En iyi Yardımcı Şerif kim? Paraları görelim. En iyi Marşal kim? Para işini hallederim. En iyi Yardımcı Şerif kim? Para işini hallederim. En iyi Yardımcı Şerif kim? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'd have to weigh that.</b> | Bu soruya cevap vermek güç. Bir düşüneyim. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>William Waters, is the best tracker.</b> | William Waters, en iyi izcidir. William Waters, en iyi iz sürücüdür. William Waters, en iyi iz sürücüdür. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He's half Comanche, and it is something to see him cut for signs.</b> | Yarı Comanche’dir, ve onunla iş yapmak her yiğidin harcı değildir. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The meanest, is Rooster Cogburn.</b> | En gaddarı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. | True Grit-4 | 2010 |