Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158401
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| POPPY: I have to work on my thesis on the Taliban. | Taliban hakkındaki tezim üzerinde çalışmam lazım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| BETH: Taliban, I know. | Taliban, biliyorum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What do you make of that e mail from Tamara? | Şu Tamara'dan gelen e mail hakkında ne düşünüyorsun? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Don't make any sense. | Hiç bi anlam ifade etmiyor. Hiç bir anlam ifade etmiyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| That London boyfriend's trying to fuck her up. That's my theory. | Şu Londralı erkek arkadaşı kızı mahvetmeye çalışıyor. Bu benim teorim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| She could do so much better. | Kız ondan daha iyisine layık. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's Ben. 'Who's the Daddy?' | Bu Ben. "Bebeğin babası kim?" | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| 'Steve Culley and Fran Redmond | 'Steve Culley and Fran Redmond | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| recently announced they were expecting. | yakın zamanlarda bir bebek beklediklerini duyurdular. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| But in a valentine tryst shocker, Fran is snapped with ex Ben Sergeant. | Fakat sevgililer günü buluşmasında, Fran eski sevgilisi Ben Sergeant'la yakalandı. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Ben and Fran, we say, 'Get a room.'' | "Ben ve Fran, diyoruz ki : "Bi oda tutun kendinize." "Ben ve Fran, diyoruz ki: "Bir oda tutun kendinize. " | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| He's back with Fran? After you sent that e mail, Jode. | Tekrar Fran'le mi beraber? Sen o e maili yolladıktan sonra Jode! Tekrar Fran'le mi beraber? Sen o e maili yolladıktan sonra Jode! | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| There's Plastic. | Aha plastik burun geliyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh, my God, what have I done? What have you done? | Aman tanrım, ne yaptım ben? Ne yaptın sen? Aman tanrım, ne yaptım ben? Ne yaptın sen? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What if Ben's dumped her? | Ya eğer Ben onu terkettiyse? Ya eğer Ben onu terk ettiyse? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What if he never comes back? | Ya eğer bi daha gelmezse ? Ya eğer bir daha gelmezse? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L'II never see Ben again and it's all my fault. | Bir daha asla Ben'i göremiyeceğim ve hepsi benim suçum. Bir daha asla Ben'i göremeyeceğim ve hepsi benim suçum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What's all your fault? None of your business. | Ne senin suçun? Seni ilgilendirmez. Ne senin suçun? Seni ilgilendirmez. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L'm bloody sick of you looking like a wet weekend. | Senin şu can sıkıcı hallerinden bıktım usandım artık.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Who's Ben? No one. | Ben de kim? Hiç kimse. Ben de kim? Hiç kimse. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What have you done? Nothing. | Ne yaptın? Hiç bir şey. Ne yaptın? Hiç bir şey. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You in trouble? No, leave me alone. | Başın belada mı. Hayır, git başımdan. Başın belada mı. Hayır, git başımdan. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You take care with boys, Jody. | Erkeklerle dikkatli ol Jody. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You know what can happen. | Başına neler gelebilir biliyorsun. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What can happen? | Ne gelebilir? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| What can ever, ever happen in a place like this? | Böyle bi yerde başıma ne gelebilir ki! Böyle bir yerde başıma ne gelebilir ki! | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Hello. I thought you were in London with Ben from Swipe. | Selam.Londra'da Ben'le berabersin sanıyordum. Selam. Londra'da Ben'le berabersin sanıyordum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L'm looking for Andy. Well, he's not up at Stonefield. | Andy'i arıyorum. Stonefields'ta değil. Andy'i arıyorum. Stonefields'ta değil. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| So where's this shag you've been offering me? | Ee, şu bana önerdiğin sex nerde? Ee, şu bana önerdiğin seks nerde? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Fuck off. Come on. I saw that e mail. | Siktir git ! Hadi ama, o e maili gördüm. Siktir git! Hadi ama, o e maili gördüm. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Well, I didn't send it. | Ben göndermedim onu. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| And I wouldn't shag you if you were the last man left after a nuclear winter. | Hem Nükleer bir kış sonrası geriye kalan tek erkek olsan bile yatmazdım seninle. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| L'II come round tomorrow then, about 3? | O zaman yarın 3 gibi geliyorum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Drop dead, you smug prick. | Geber git Ukala hıyar. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yeah, l'Il... l'II probably stay at the library another hour or two. | Evet şey, Muhtemelen bir iki saat daha kütüphane de olacağım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yeah, just checking some law reports. | Evet bazı kanun raporlarını kontrol ediyorum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You're a marvel. | Sen bir tanesin. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You can tell me to leave. | Gitmemi söyleyebilirsin. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You can throw me right out. | Hemen kapı dışarı edebilirsin. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Just say the word, | Söyle yeter. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| and l'II go. | Hemen gideceğim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| TAMARA: Do you smoke after sex? | Seksten sonra sigara içer misin? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| NICHOLAS: I don't know, l've never looked. | Bilmem, hiç denemedim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I used to watch you out of my window, | Penceremden, kızına kaldırımda kaykay sürmesine | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| helping your daughter skateboard up the lane. | yardım edişini izlerdim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Bit of an obvious crush, wasn't it? | Sana tutkun olduğum biraz belliydi değil mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Is that why l'm here? To expurgate the crush? | O yüzden mi burdayım? Tutkunu bastırmak için mi? O yüzden mi buradayım? Tutkunu bastırmak için mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Or as revenge on your ex? | Ya da eski sevgilinden intikam almak için mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I don't know, Nicholas. | Bilmiyorum Nicholas. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Why are you here? | Why are you here? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I should have thought that was obvious. | Sebebi gayet belli sanıyordum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Since you climbed over that stile in the summer, | Yazın o çitlerden atladığından beri, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I haven't thought about very much else. | ..pek başka bir şey düşünemez oldum. .. pek başka bir şey düşünemez oldum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| When can we do this again? What about Beth? | Bunu tekrar ne zaman yapabiliriz ? Beth nolacak ? Bunu tekrar ne zaman yapabiliriz? Beth ne olacak? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Beth and I have this kind of open... Bullshit. | Beth ve benim açık bir ilişkimiz v.. Saçmalık. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Thursday? Isn't life complicated enough? | Perşembe ? Hayat zaten yeterince karmaşık değil mi ? Perşembe? Hayat zaten yeterince karmaşık değil mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Don't put me in your column. | Beni köşe yazına koyma sakın. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| LUCETTA: Structure can be so sterile, can't it? | Yapı çok verimsiz olabilir , değil mi? Yapı çok verimsiz olabilir, değil mi? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I always think of it as a 3 dimensional... | Her zaman 3 boyutlu bişey olarak.. Her zaman 3 boyutlu bir şey olarak.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh. LUCETTA: Oh, here he is. | Oh. Oh, işte geldi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh, poor you. Was it awful? I was starting to worry. | Ooo zavallı şey, çok mu kötüydü ? Meraklanmaya başlamıştım. Ooo zavallı şey, çok mu kötüydü? Meraklanmaya başlamıştım. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Bloody terrible. Didn't move till well past Chiswick, but look. | Hem de ne kötü. Chiswick'i geçene kadar trafik tıkalıydı. Ama bak, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I popped into Fortnum's. My favorite teas. | Fortnum'a rastladım. En sevdiğim çaylar! | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh, my goodness, you feel like my buzzy toothbrush just after l've charged it up. | Aman tanrım, titreşimli diş fırçamın şarj olduktan sonraki hali gibi hissettiriyorsun.. Aman tanrım, titreşimli diş fırçam gibi hissettiriyorsun.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| You should go to London more often. Well, maybe I will. | Londra'ya daha sık gitmelisin. Belki giderim. Londra'ya daha sık gitmelisin. Belki giderim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh. Sorry, everybody. Traffic was a pig. Do carry on. What have I missed? | Üzgünüm millet, trafik tam bir başbelasıydı. Devam edin siz. Ne kaçırdım ? Üzgünüm millet, trafik tam bir baş belasıydı. Devam edin siz. Ne kaçırdım? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Well, l'm trying this magic realist bit at the end of Chapter 3. | Üçüncü kısmın sonunda bi miktar " Büyülü gerçelik" kullanmayı deniyorum. Üçüncü kısmın sonunda bir miktar " Büyülü Gerçeklik" kullanmayı deniyorum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh. That sounds very innovative. Oh, you think so? | Oo, kulağa çok yenilikçi geliyor. Öyle mi düşünüyorsun? Oo, kulağa çok yenilikçi geliyor. Öyle mi düşünüyorsun? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yes. I think l've always been waiting for the, uh, magic realist crime novel. | Evet, sanırım her zaman ee, "büyülü gerçeklik" tarzı bir cinayet romanı çıkmasını bekliyordum. Evet, her zaman "büyülü gerçeklik" tarzı bir cinayet romanı çıkmasını bekliyordum. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| LUCETTA: Wuthering Heights, it's kind of Angel of the North. | "Uğultulu Tepeler (Emily Bronte). bir bakıma "Angel of the North" heykeli gibi . "Uğultulu Tepeler. bir bakıma "Angel of the North" heykeli gibi. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| So after two years of radio silence, I contact my editor, | İki yıl radyo sessizliğinin ardından, Editörümle iletişime geçtim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| and she loves... I mean, she loves the chapters I did in the fall. | ve, çok beğenmiş.. yani sonbaharda yazdığım bölümleri çok beğenmiş. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh, Glen. Ha ha. | Oh, Glen. Ha ha. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| GLEN: I tried writing at the library | Kütüphanede yazmayı denedim, | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| but I could feel that awful paralysis descending again. | fakat o korkunç tutukluk tekrar ortaya çıkmaya başladı. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I missed everything that l've been, you know, finding here. | Burda bulduğum herşeyi çok özlemekteydim. Burada bulduğum her şeyi çok özlemekteydim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's so beautiful. | Çok güzel.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Well, l'm very glad you've come back. | Geri döndüğüne çok sevindim. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yeah, in a few solid weeks... | Evet, bir kaç hafta içinde... | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Holy cow! | Amanin boo! Amanın boo! | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Idiots! JOD Y & CASE Y: Ha ha. | Geri zekalılar! Ha ha. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Morons! | Moronlar! | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Hey, writers, let's egg the self regarding sacks of shit. | Aha yazarlar, hadi yumurta atalım kedine saygısı olan bok torbalarına.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's half term, they're just bored. | Yarı yıl tatilindeler. Sadece canları sıkılıyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| There's this theory that Hardy gave his wife syphilis, you know. | Hardy'nin karısına frengi bulaştırdığı hakkında bir teori var, bilirsin. Hardy'nin karısına frengi bulaştırdığı hakkında bir teori var. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| No evidence, but the symptoms fit. Poor woman, | Hiç kanıt yok ama belirtiler uyuyor. Zavallı kadın.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| she starts to get eccentric and then she moves her bed up to their attic. | garip davranmaya başlıyor ve sonra yatağını tavan arasına taşıyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Meanwhile, Hardy falls in love with a woman 39 years younger than him. | Bu sırada Hardy, kendisinden 39 yaş küçük birine aşık oluyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| I don't believe it. Yeah, he was 65 and she was 26. | İnanmıyorum. Evet adam 65, kadın da 26 yaşında. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Geoff. Glen. | Vaay, Glen. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Henry James? Thomas Hardy. | Henry James? Thomas Hardy. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| That's it, a Hardy book. Coming well? | İşte bu, bir Hardy kitabı. iyi gidiyor mu? | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Yes, actually. He gave his wife syphilis. | Aslında evet. Karısına frengi bulaştırmış. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Jolly good. | Muhteşem.. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Oh, he... He's completely distracted. | Tamamen dikkati dağılmış durumda. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| He's up and down to London all the time. | Durmadan Londra'ya gidip geliyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| This latest Inchcombe's taking everything he's got. | Bu son "Inchcombe" kitabı tüm zamanını alıyor. Bu son "Inchcombe" kitabı tüm zamanını alıyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| It's really preying on him. | Gerçekten rahat bırakmıyor. | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| Is it any good? Because I keep changing things | İyiye benziyormu ? Çünkü durmadan bişeyleri değiştirip duruyorum. İyiye benziyor mu? Çünkü durmadan bir şeyleri değiştiriyorum | Tamara Drewe-2 | 2010 | |
| and... NICHOLAS: Shh. | ve.. Şşş | Tamara Drewe-2 | 2010 |