Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 176956
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Randall Thompson, I think. | Randall Thompson, sanırım. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| An investment banker with an Irish accent, which women find so appealing. | Kadınların çok çekici bulduğu İrlanda aksanlı yatırım bankacısı. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I don't understand why accents have such an effect... | Aksanın bu kadar etkili olmasını anlayamıyorum... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| because when you think about | ...çünkü eğer düşünürsen | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| He's foreign. He's from another country. | Yabancı biri. Başka bir ülkeden. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| He just lives here. | Şimdi burada yaşıyor. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Suddenly, he just pops the question and asks some chick to marry him? | Aniden, evlenmek istiyor ve bir fıstığa evlenme teklif ediyor. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Hello? What does that say to you? | Merhaba? Bu sana ne söylüyor? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| That he's impulsive and likes to travel. | Atılgan ve seyahat etmeyi seven biri olduğunu mu? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| No, I'm actually a referral. | Hayır, gerçekten çağrıldım. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Dr. Colvin left me a message asking me to come by today. | Dr. Colvin, bana mesaj bırakıp bugün uğramamı söylemişti. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Dr. Colvin's office, this is Grace. Can you hold, please? | Dr. Colvin'in ofisi, ben Grace. Bekler misiniz, lütfen? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Miss Casola, the doctor will be here soon. Please take a seat and wait. | Bayan Casola, doktor yakında gelir. Lütfen oturup, bekleyin. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| He said 10:00 a. m. I've been waiting. | Sabah 10:00 demişti. Bekliyordum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You know what? Forget it. | Neyse, unut gitsin. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Sorry about that, Mrs. Hoffman. | Bunu için üzgünüm, Bayan Hoffman. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Your test results will be in this afternoon, and I'll have him call you first thing. | Test sonuçlarınız bu öğlen gelir ve ilk iş sizi aratırım. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Okay, bye. Hi, how can I help you? | Tamam, hoşçakal. Selam, yardım edebilir miyim? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| My name is Jack Harper, and we're with the city morgue. | Adım Jack Harper ve şehir morgunda çalışıyoruz. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I'm sorry to be the one to tell you this... | Bunu söyleyen ben olduğum için üzgünüm... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| but Dr. Colvin died from a heart attack at around 8:00 a. m. | ...ama Dr. Colvin, sabah 8:00 civarı kalp krizinden öldü. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| We were wondering if someone from this office... | Bu ofisten birinin morga gelip... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| could come down to the morgue to identify the body. | ...onu teşhis edip edemeyeceğini merak ediyorduk. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| We need to close for the day. Look in the doctor's book... | Bugünlük kapamamız gerek. Doktorun rehberine bak... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| and call anyone who's scheduled for an appointment? | ...ve randevusu olan herkesi ara. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Lily is probably still waiting for him. Someone should probably tell her. | Lily muhtemelen onu bekliyordur. Biri ona haber vermeli. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Lily? | Lily mi? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| She's a waitress at the coffee shop across the street. | Yolun karşısındaki kafeteryada garson. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| She's going to community college... | İki senelik üniversiteye gidiyordu... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| and Frank was tutoring her. | ...ve Frank ona özel ders veriyordu. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Let us help you. It's on the way. We'll tell her. | Size yardım edelim. Yolumuzun üstü. Ona söyleriz. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| So, you think this girl might be one of "them"? | Pekala, sence o kız, onlardan biri mi? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You said it yourself. Ripples. One person's life touches so many others. | Kendin söyledin. Dalgalanma. Birinin hayatı, çoğunu etkiler. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| How many lives did Dr. Colvin touch? | Dr. Colvin kaç kişinin hayatını etkilemiştir ki? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| And if Davis is right, which one of them is gonna die today? | Ve Davis haklıysa, hangileri bugün ölecek? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| What happened? He had a heart attack. | Ne oldu? Kalp krizi geçirdi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I served him coffee every morning for over a year. | Bir yıldan fazladır, ona kahve servisi yapıyordum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| One day he saw me drawing... | Bir gün, çizimimi gördü. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| a sketch of the human anatomy from my biology text. | Biyoloji kitabımdan, insan anatomisi çizimiydi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| He corrected me. | Beni düzeltti. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| On what? | Neyle ilgili? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| He told me the left lung is smaller than the right lung... | Kalbe yer açmak için, sol akciğerin, sağ akciğerden... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| to make room for the heart. | ...küçük olduğunu söyledi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| He said that that's how he'd remembered it... | Bunu, hayata benzediği için hatırladığını söyledi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| The heart always comes first. | Kalp her zaman önce gelir. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| The man Lily knew and the man his son knew were two different people. | Lily'nin tanıdığı adamla, oğlunun tanıdığı adam farklı kişi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You know how families are. | Aileler nasıldır bilirsin. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| They always save the most dysfunctional stuff for each other. | Her zaman birbirlerinin en kötü şeylerini görürler. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Hey, man, Lily left her book here. | Hey, ahbap, Lily kitabını unuttu. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You can probably catch her at the bus stop. | Muhtemelen, otobüs durağında yakalarsınız. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Which one? Down the block. The Number 6. | Hangisi? Bloğun aşağısında. 6 Numara. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| A bad accident. | Kötü bir kazaydı. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Yesterday there was an accident. Lily's bus? | Dün bir kaza olmuştu. Lily'nin otobüsünde mi? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Wait, stop! Stop the bus! | Bekle, dur! Otobüsü durdurun! | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Hold on! Lily! | Bekle! Lily! | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Jack, what the hell were you thinking? | Jack, ne halt düşünüyordun? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Are you telling me... | Söylemek istediğin... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| you've never jumped in front of an oncoming vehicle to save someone? | ...birini kurtarmak için giden bir aracın önüne hiç atlamadığın mı? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| So Jack stopped the bus. Okay. | Yani, Jack otobüsü durdurdu. Tamam. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| That's okay. You're allowed to be wrong about him. I forgive you. | Sorun yok. Onun hakkında yanılmış olabilirsin. Seni affediyorum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| All right, what now? That's the thing. | Pekala, şimdi ne var? Olay şu. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Yesterday you and I talked about how one life touches so many others. | Dün, birinin hayatının, diğerlerini nasıl etkilediğini konuşmuştuk. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| How do I know this is what Dr. Colvin meant when he said, "Help them"? | "Onlara yardım et" dediğinde kimi kastettiğini nasıl bilebilirim? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Anybody die in the accident yesterday? | Dün kazada biri ölmüş müydü? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| That's just it. Luc wasn't sure. Although Jack thinks | Olay da bu. Luc emin değildi. Gerçi, Jack'in düşüncesi | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Jack thinks? What do you think? | Jack'in düşüncesi mi? Sen ne düşünüyorsun? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| What I was gonna tell you, if you'd let me... | Sana söyleyecek olduğum, izin verirsen... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| was that Jack and I were talking about lives touching | ...Jack ve benim, yaşam etkisinden bahsetmemiz | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You told Jack about what we talked about? | Jack'e konuşmalarımızdan mı bahsettin? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Come on, it's not as if it was classified. | Hadi, sanki gizliymiş gibi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I didn't even know that you talked to me about it until now. | Şu ana kadar, bana bundan bahsettiğini bile bilmiyordum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| What's with you? Why are you acting like this? | Senin neyin var? Neden böyle davranıyorsun? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I know it must be a big relief to share this with someone. | Bunu biriyle paylaşmanın büyük bir rahatlama olduğunu biliyorum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| But ever since you learned the truth about Jack... | Ama Jack hakkındaki gerçeği öğrendiğinden beri... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| you're walking around with blinders on, which is exactly what I think he wants. | ...bence onun istediği gibi at gözlüğüyle dolaşıyorsun. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Please don't tell me you're jealous. | Lütfen kıskandığını söyleme. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I'm skeptical, which you used to be. What's there to doubt? | Eski sen gibi şüpheciyim. Şüphelenecek ne var? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Jack's practically proven that he's here to help. | Jack, yardım için burada olduğunu kanıtladı. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Has he? He jumped in front of a bus. | Öyle mi? Otobüsün önüne atladı. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| To stop an accident, which you just said yourself... | Kazayı önlemek için, senin de söylediğin gibi... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| might not have killed anyone. | ...kimseyi öldürmeyebilecek. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You have to ask yourself, "Why Jack? Why now?" | Kendine bir sor, "Neden Jack? Neden şimdi?" | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Why would the two of you be in the same place at the same time? | Neden her ikinizde, aynı zamanda, aynı yerdeydiniz? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I know that you don't want to be alone in this... | Bunda yalnız olmak istemediğini biliyorum... | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| but something here isn't right. | ...ama burada bir şey doğru değil. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| And something about him isn't right. | Ve onun hakkında bir şeyler doğru değil. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Fine. My mind's just on other things. | İyiyim. Aklım başka şeylerde. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I just want to follow up a little on Dr. Colvin's call for help. | Dr. Colvin'in yardım isteğiyle ilgili bir şeyler yapmak istiyorum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Tru, we saved a busload of people. Our work here is done. | Tru, bir otobüs dolusu insanı kurtardık. Buradaki işimiz bitti. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| You've got to learn to take yes for an answer. | Cevap olarak, eveti kabul etmeyi öğrenmelisin. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| The son might know something. I just want to try him again. | Oğlu bir şeyler biliyor olabilir. Onu tekrar denemek istiyorum. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| All right, let me grab my stuff. No, it's fine. I got it. | Pekala, izin ver eşyalarımı alayım. Hayır sorun değil. Ben giderim. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| No reason for both of us to be obsessive, right? | İkimizin de takıntılı olmasına gerek yok, değil mi? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Why should I waste my time? | Neden vaktimi harcayayım ki? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Because it's the right thing to do. You're his son. | Çünkü yapılacak doğru şey bu. Oğlusun. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I needn't pretend it meant more to me than it did to him. | Benim için olduğundan daha önemliymiş gibi davranamam. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Can't you, just for today, do this one little thing for him? | Davranamaz mısın? Sadece bugünlük, bunu onun için yap. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| I'm sorry to intrude. | İzinsiz girdiğim için özür dilerim. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| Your father's body is still unclaimed, and nobody's even come to identify it. | Babanın cesedi hala teşhis edilmedi ve kimse gelmedi. | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 | |
| What, you both go to the same school of etiquette? | Ne, ikiniz de aynı ahlak okuluna mı gittiniz? | Tru Calling D.O.A.-1 | 2004 |