Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 172803
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Mr. DeTamble. | Bay DeTamble. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I am very sorry about that, but I don't see what I can do to help. | Bunun için çok üzgünüm... Buna çok üzüldüm fakat yardım edebilecek bir şey görmüyorum. Buna çok üzüldüm fakat yardım edebilecek bir şey görmüyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What if the baby's a traveler like me? | Ya bebek de benim gibi zamanda yolculuk yaptıysa? Ya bebek de bir zaman yolcusuysa? Ya bebek de bir zaman yolcusuysa? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What if it has the same genetic anomaly? What if it traveled out of the womb? | Ya aynı genetik anormalliği varsa, ya rahmin dışına yolculuk yaptıysa? Ya o da genetik anomaliye sahipse? Ya rahimden yolculuk ettiyse? Ya o da genetik anomaliye sahipse? Ya rahimden yolculuk ettiyse? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You need help. Not the kind of Help I can give you. | Yardıma ihtiyacın var. Yardıma ihtiyacınız var. Yardıma ihtiyacınız var. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
How can I prove it to you? | Sana bunu nasıl kanıtlayabilirim? Bunu size nasıl ispat edebilirim? Bunu size nasıl ispat edebilirim? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You can't. It's impossible. | Kanıtlayamazsın, bu imkansız! Edemezsiniz. Bu imkânsız. Edemezsiniz. Bu imkânsız. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, just do one test. | Sadece bir test yap. Peki, yalnızca tek bir test yapın. Peki, yalnızca tek bir test yapın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
If you don't find anything, fine. I'll leave you alone, you can go back to your life. | Bir şey bulmazsan, seni rahat bırakacağım ve sen de kendi hayatına dönersin. Bir şey bulamazsanız amenna. Bir şey bulamazsanız amenna. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'm calling Security. | Güvenliği arıyorum. Güvenliği çağırıyorum. Güvenliği çağırıyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
The grant. | Burs. Ödül. Ödül. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
The Berger Grant. | Berger bursu. Berger Ödülü. Berger Ödülü. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Have you applied for it yet? How did you find out about that? | Daha başvurmadın mı? Müracaat ettiniz mi? Bu bilgiyi nereden öğrendin? Müracaat ettiniz mi? Bu bilgiyi nereden öğrendin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You win. | Sen kazanıyorsun. Kazanacaksınız. Kazanacaksınız. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We're going to start the first series. It'll take about 10 minutes. | İlk diziyle başlıyoruz. İlk diziden başlayacağız. 10 dakika kadar sürecek. İlk diziden başlayacağız. 10 dakika kadar sürecek. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, shit. | Hadi be! Kahretsin. Kahretsin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Your brain emits a blast of electromagnetic energy... | Beynin, elektro manyetik enerjiyi... Beyniniz yolculuk esnasında epilepsiye benzer... Beyniniz yolculuk esnasında epilepsiye benzer... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...akin to an epileptic’s right at the moment you travel. | ...epileptik bölgeye emiyor... ...şiddetli elektromanyetik enerji yayıyor. ...şiddetli elektromanyetik enerji yayıyor. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And you can see it right here. | Buradan da görebilirsin. Tam şurada görebilirsin. Tam şurada görebilirsin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Now, there are drugs for epilepsy we can use. | Epilepsi için kullanabileceğimiz ilaçlar var. Kullanabileceğimiz epilepsi ilaçları mevcut. Kullanabileceğimiz epilepsi ilaçları mevcut. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
But all of these drugs are way too strong for a fetus... | Ama bu ilaçlar fetüs için fazla sert gelir. Ama bu ilaçlar bir fetüs için çok sert gelir. Ama bu ilaçlar bir fetüs için çok sert gelir. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...if, indeed, it is a similar condition which is causing the miscarriage. | Düşüğe sebep olan durum buysa, tekrarlanır. Aslında, bu da düşüğe sebep benzer bir durum. Aslında, bu da düşüğe sebep benzer bir durum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'm 10 weeks in now, and we've never been that far along... | Şu an 10 haftalık hamileyim. Şuan on haftalığım ve hiç bu kadar uzun sürmemişti. Şuan on haftalığım ve hiç bu kadar uzun sürmemişti. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...so maybe the baby isn't gonna travel. | Belki de bebek zaman yolculuğu yapmayacak. Yani belki de bebek yolculuk etmeyecektir. Yani belki de bebek yolculuk etmeyecektir. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We're going to find out. | Araştırıp bulacağız. Öğreneceğiz. Öğreneceğiz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We're going to take a look at Henry's genetic code. | Henry'nin genetik kodlarına bakacağız. Henry'nin genetik kodunu inceleyeceğiz. Henry'nin genetik kodunu inceleyeceğiz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We'd like to take a look at the clock genes. | Zaman genlerine bakmayı istiyoruz. Zaman genlerini incelemek isteriz. Zaman genlerini incelemek isteriz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
And then I would like to run the same test on the fetus. | Sonrasında ise aynı testi fetüse yapmayı düşünüyorum. Sonra da fetüste bazı testler uygulamak isterim. Sonra da fetüste bazı testler uygulamak isterim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Not to worry. It's a noninvasive extraction of cells. | Endişelenme, basit bir hücre çıkarma işlemi. Endişe etmeyin. Bu bir saldırgan olmayan hücre bölünmesi. Endişe etmeyin. Bu bir saldırgan olmayan hücre bölünmesi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
But perhaps we'll get some sort of indication... | Belki de hamileliği nasıl tamamlayabileceğini... Belki de hamilelik dönemini nasıl tamamlayabileceğin konusunda... Belki de hamilelik dönemini nasıl tamamlayabileceğin konusunda... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...as how to bring you to full term. | ...gösterecek bulgulara rastlayabiliriz. ...bulgulara rastlayabiliriz. ...bulgulara rastlayabiliriz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What? Wake up. You're bleeding. | Ne? Uyan Kanıyorsun. Ne var? Uyan. Kanaman var. Ne var? Uyan. Kanaman var. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
HENRY: We could adopt. | Evlat edinebiliriz. Evlât edinebiliriz. Evlât edinebiliriz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What's wrong with me wanting one normal thing in my life? | Benim sorunum ne? Hayatımda normal bir şey olmayacak mı? Hayatımda tek bir normallik aramamdaki sorunum ne? Hayatımda tek bir normallik aramamdaki sorunum ne? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I wanna be a mother. I wanna bear a child, your child. | Anne olmak istiyorum, çocuk doğurmak istiyorum, senin çocuğunu. Anne olmak istiyorum. Anne olmak istiyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Why can't I have that? | Neden anne olamıyorum? Buna neden sahip olamıyorum? Buna neden sahip olamıyorum? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I've never seen us with a baby. Never. I've traveled to the future... | Bizi hiç bebekle görmedim. Geleceğe gittim... Bizi bir bebekle hiç görmedim. Hiç. Geleceğe yolculuk ettim... Bizi bir bebekle hiç görmedim. Hiç. Geleceğe yolculuk ettim... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...and I've never seen it. I don't wanna hear that. | ...ve hiç bebek görmedim. Bunu duymak istemiyorum. ...ama asla görmedim. ...ama asla görmedim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You heard what the doctor said. You'd be Stop. | Doktoru sen de duydun Yeter. Doktorun dediğini duydun. Sen... Kes artık. Doktorun dediğini duydun. Sen... Kes artık. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Okay, Henry. | Pekala, Henry. Tamam, Henry. Tamam, Henry. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Uh, just to be official about this, I need to ask you one last time: | Adet yerini bulsun diye, son bir kez daha sormak zorundayım. Resmilik kazanması açısından tekrar sormak durumundayım: Resmilik kazanması açısından tekrar sormak durumundayım: | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You're sure you wanna do this? Yeah, yeah. I've signed the papers. | Bunu yapmak istediğinden emin misin? Bunu yapmak istediğinden emin misin? Evet, evet. Evrakları imzaladım. Bunu yapmak istediğinden emin misin? Evet, evet. Evrakları imzaladım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah. Yeah, I know, but, uh, vasectomy's rarely a one party decision. | Biliyorum, ama kısırlaştırma bir kerelik karardır. Evet. Evet, biliyorum ama kısırlaştırma dönüşü olmayan bir karardır. Evet. Evet, biliyorum ama kısırlaştırma dönüşü olmayan bir karardır. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, well, this time it is. | Evet, bu iş şimdi olmalı. Evet, bu sefer öyle. Evet, bu sefer öyle. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
NURSE: You all right? | İyi misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You need us to call someone? No. | Senin için birini arayalım mı? Hayır. Birilerini aramamızı ister misin? Hayır. Birilerini aramamızı ister misin? Hayır. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
NURSE: A cab? | Taksi? Bir taksi? Bir taksi? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
CLARE: Henry. | Henry. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Hey. What's the matter? | Hey, sorun ne? Hey. Sorun ne? Hey. Sorun ne? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I don't really feel like being here right now. | Şu an burada olmaktan hoşnutsuzum. Şuan burada olup olmadığımı gerçekten hissetmiyorum. Şuan burada olmaktan mutluluk duyduğumu sanmıyorum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Is it me? | Sorun ben miyim? Benim yüzünden mi? Benim yüzünden mi? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I did something. | Bir şey yaptım. Ben bir şey yaptım. Ben bir şey yaptım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It was hard, and you won't like it. | Verilmesi zor bir karardı ve hiç hoşuna gitmeyecek. Çok zordu, bundan hoşlanmayacaksın. Çok zordu, bundan hoşlanmayacaksın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What'd you do? | Ne yaptın? Ne yaptın ki? Ne yaptın ki? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You won't like it. | Hiç hoşuna gitmeyecek. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, then why'd you do it? | Öyleyse niye yaptın. Peki o zaman neden yaptın? Peki o zaman neden yaptın? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
To stop us from fighting. We're fighting? | Kavgamızı bitirmek için yaptım. Kavgamızı mı? Kavga etmeyi bırakmak için. Kavga mı ediyoruz? Kavga etmeyi bırakmak için. Kavga mı ediyoruz? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Well, just once, one time, could you ? | En azından bir kere olsun... Bir kez olsun, bir kez, acaba...? Bir kez olsun, bir kez, acaba...? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Could you tell me the answer to something I'm asking you? | Sana sorduğum şeyin cevabını verebilir misin? Acaba sana sorduğum sorunun cevabını söyleyebilir misin? Acaba sana sorduğum sorunun cevabını söyleyebilir misin? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You wouldn't get it anyway. | Hiçbir şekilde anlamayacaktın. Gene de anlamazdın. Gene de anlamazdın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
That wasn't very nice. | Aman ne güzel. Bu hiç hoş değildi. Bu hiç hoş değildi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You've never kissed me before. | Beni daha önce hiç öpmemiştin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I was with you in the meadow. | Seninle birlikte çayırlıktaydım. Çayırlıkta seninle birlikteydim. Çayırlıkta seninle birlikteydim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
When? You looked about 18. | Ne zaman? Ne zaman? 18'indeydin. Ne zaman? 18'indeydin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It was our first kiss. | İlk öpüşmemizdi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You were having a bad day. | Kötü bir gün geçiriyordun. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I did something. | Bir şey yaptım. Bir şey yapmıştım. Bir şey yapmıştım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I did something I felt I had to do. | Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi yaptım. Yapmak durumunda olduğum bir şey. Yapmak durumunda olduğum bir şey. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Oh, please don't tell me something that's gonna make me hate you. | Lütfen beni senden nefret ettirecek bir şey söyleme. Senden nefret ettirecek bir şey söyleme bana lütfen. Senden nefret ettirecek bir şey söyleme bana lütfen. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I had a vasectomy. | Kısırlaştırma ameliyatı yaptırdım. Kısırlaştırma ameliyatı oldum. Kısırlaştırma ameliyatı oldum. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'm not gonna have a child... | Öleceğimi bilerek... Benimle aynı genetik bozukluğa... Benimle aynı genetik bozukluğa... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...with the same genetic disorder as me who's gonna die. I | ...benimle aynı ölümcül genetik bozukluğa sahip bir çocuğum olsun istemiyorum. ...sahip olarak ölecek bir çocuk yapmayacağım. Ben... ...sahip olarak ölecek bir çocuk yapmayacağım. Ben... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I'm not gonna do it. | Böyle bir şey yapmayacağım. Bunu yapmayacağım. Bunu yapmayacağım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You came to that meadow... | Çayırlığa geldin... Çayırlığa gelip... Çayırlığa gelip... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...and you forced yourself into the heart and the mind of a little girl. | ...ve küçük bir kızın, kalbine ve aklına girmek için kendini zorladın. ...küçük bir kızın aklına ve kalbine girmek için yırtındın. ...küçük bir kızın aklına ve kalbine girmek için yırtındın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
What, you think that I wanted this life... | Bu hayatı benim istediğimi mi düşünüyorsun? Ne yani, böyle bir hayatı ben mi istedim? Ne yani, böyle bir hayatı ben mi istedim? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...this husband that disappears without any kind of warning? | Hiçbir uyarı olmadan kaybolan kocayı ben mi istedim? Herhangi bir uyarı olmadan aniden kaybolan bir kocayı? Herhangi bir uyarı olmadan aniden kaybolan bir kocayı? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you think anyone would want that? Who would want that? | Sence biri böyle bir hayatı ister mi? Kim böyle bir hayatı ister? Kimsenin böyle bir şey isteyeceğini mi sanıyorsun? Bunu kim ister ki? Kimsenin böyle bir şey isteyeceğini mi sanıyorsun? Bunu kim ister ki? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You have a choice. I never had a choice. | Seçme şansın var. Asla seçmek için bir şansım olmadı. Seçim yapma hakkın var. Asla seçme hakkım olmadı. Seçim yapma hakkın var. Asla seçme hakkım olmadı. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Thanks for coming. It's freezing out there. | Geldiğin için sağol. Dışarısı buz gibi. Geldiğin için teşekkürler. Dışarısı buz gibi. Geldiğin için teşekkürler. Dışarısı buz gibi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Uh, I left him sleeping. | Uyuyor. Evde uyur vaziyette bıraktım. Evde uyur vaziyette bıraktım. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I needed some time away from him. | Biraz ondan uzak kalmaya ihtiyacım var. Ondan biraz uzak kalmak istedim. Ondan biraz uzak kalmak istedim. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
How's that working out for you? | İşler senin için ne hale geldi? Sana ne gibi faydası var bunun? Sana ne gibi faydası var bunun? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It was bad. | Kötüydü. Çok kötüydü. Çok kötüydü. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, well, he can be a pain in the ass, that guy. | O adam bazen tam bir baş belası olabiliyor. Öyle, tam bir baş belâsı olabiliyor. Öyle, tam bir baş belâsı olabiliyor. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
It's really good to see you. | Seni gördüğüme çok sevindim. Seni görmek gerçekten güzel. Seni görmek gerçekten güzel. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You're weird. | Tuhafsın. Bir garipsin. Bir garipsin. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Been weird all week. | Bütün hafta böyle tuhaf davrandın. Hafta boyu garip davrandın. Hafta boyu garip davrandın. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Do you remember the night in the parking lot? | Otoparktaki geceyi hatırlıyor musun? | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
When I came to get you? | Seni almaya geldiğim geceyi. Seni almaya geldiğim gece. Seninle buluştuğum gece hani. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
You were younger. | Daha gençtin. Daha gençken. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Before the surgery. | Henüz ameliyat olmamıştın. Ameliyattan önceki gece. Ameliyattan önceki gece. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I mean, it's not like I cheated on you. | Yani, seni aldatmış da sayılmam. Seni aldatmış sayılmam. Seni aldatmış sayılmam. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
If we lose this baby, if something happens to | Bu bebeği de kaybedersek, sana bir şey olursa... Bu bebeği kaybedersek, Eğer ona bir şey olursa... Bu bebeği kaybedersek, Eğer ona bir şey olursa... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
From now on... | Şu andan itibaren başlayarak... Bundan böyle... Bundan böyle... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...we're not gonna fight anymore. | ...artık kavga etmeyeceğiz. ...bir daha kavga etmeyeceğiz. ...bir daha kavga etmeyeceğiz. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
We're not even getting excited. | Heyecanlanmak bile yok. Heyecan dahi yok. Heyecan dahi yok. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
I mean, if stress is what's causing the traveling... | Yani, yolculuğa sebep olan şey stres ise... Yani, yolculuğa stres neden oluyorsa,... Yani, yolculuğa stres neden oluyorsa,... | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
...then we should give this baby the most serene gestation on the planet. | ...bu bebeğe Dünya'daki en huzurlu gebelik ortamını sağlamalıyız. ...o zaman bu bebeğe en huzurlu gebeliği yaşattırmalıyız. ...o zaman bu bebeğe en huzurlu gebeliği yaşattırmalıyız. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |
Eighteen weeks and perfectly healthy. | 18 haftalık ve son derece sağlıklı. On sekiz haftalık ve sağlığı çok iyi. On sekiz haftalık ve sağlığı çok iyi. | The Time Traveler's Wife-1 | 2009 | ![]() |