Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 165895
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Tell me your secret. | Bana sirrini söyle. Bana sırrını söyle. Bana sırrını söyle. Bana sırrını söyle. Bana sırrını söyle. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Pity. | Merhamet. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Pity for who? Yourself?. | Kimin için? Kendin için mi? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Pity for men. | Insanlar için. İnsanlar için. İnsanlar için. İnsanlar için. İnsanlar için. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Our enemies are men. | Düºmanlarimiz da insan. Düşmanlarımız da insan. Düşmanlarımız da insan. Düşmanlarımız da insan. Düşmanlarımız da insan. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I feel pity for everything. | Her ºey için. Her şey için. Her şey için. Her şey için. Her şey için. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Donkeys... | Eºekler... Eşekler... Eşekler... Eşekler... Eşekler... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...grass, sparrows. And ants? You feel pity for them, too? | otlar, serçeler için. Ya karincalar? Onlara da aciyor musun? otlar, serçeler için. Ya karıncalar? Onlara da acıyor musun? ..otlar, serçeler için. Ya karıncalar? Onlara da acıyor musun? otlar, serçeler için. Ya karıncalar? Onlara da acıyor musun? otlar, serçeler için. Ya karıncalar? Onlara da acıyor musun? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Everything's a part of God. | Her ºey Tanri'nin bir parçasi. Her şey Tanrı'nın bir parçası. Her şey Tanrının bir parçası. Her şey Tanrı'nın bir parçası. Her şey Tanrı'nın bir parçası. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
When I see an ant, when I look at his shiny black eye... | Bir karinca görünce, onun o parlak, siyah gözlerine bakinca... Bir karınca görünce, onun o parlak, siyah gözlerine bakınca... Bir karınca görünce, onun o parlak, siyah gözlerine bakınca... Bir karınca görünce, onun o parlak, siyah gözlerine bakınca... Bir karınca görünce, onun o parlak, siyah gözlerine bakınca... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...you know what I see? | ne görüyorum, biliyor musun? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I see the face of God. | Tanri'nin yüzünü görüyorum. Tanrı'nın yüzünü görüyorum. Tanrının yüzünü görüyorum. Tanrı'nın yüzünü görüyorum. Tanrı'nın yüzünü görüyorum. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
You're not afraid of dying? | Ölmekten korkmuyor musun? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Why should I be? | Niye korkayim? Niye korkayım? Niye korkayım? Niye korkayım? Niye korkayım? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Death isn't a door that closes, it opens. | Ölüm kapanan degil, açilan bir kapidir. Ölüm kapanan değil, açılan bir kapıdır. Ölüm kapanan değil, açılan bir kapıdır. Ölüm kapanan değil, açılan bir kapıdır. Ölüm kapanan değil, açılan bir kapıdır. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
It opens and you go through it. | Açilir, sen de içeri girersin. Açılır, sen de içeri girersin. Açılır, sen de içeri girersin. Açılır, sen de içeri girersin. Açılır, sen de içeri girersin. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
If I don't kill you, what happens? | Seni öldürmezsem ne olacak? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I'll speak to people. | Insanlara seslenecegim. İnsanlara sesleneceğim. İnsanlara sesleneceğim. İnsanlara sesleneceğim. İnsanlara sesleneceğim. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
What are you going to say? | Onlara ne söyleyeceksin? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I'll just open my mouth and God will do the talking. | Ben sadece agzimi açacagim, Efendimiz konuºacak. Ben sadece ağzımı açacağım, Efendimiz konuşacak. Ben sadece ağzımı açacağım, Efendimiz konuşacak. Ben sadece ağzımı açacağım, Efendimiz konuşacak. Ben sadece ağzımı açacağım, Efendimiz konuşacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Maybe God didn't send you here to kill me. | Belki de Tanri, beni öldürmen için göndermedi seni. Belki de Tanrı, beni öldürmen için göndermedi seni. Belki de Tanrı, beni öldürmen için göndermedi seni. Belki de Tanrı, beni öldürmen için göndermedi seni. Belki de Tanrı, beni öldürmen için göndermedi seni. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Maybe he sent you here to follow me. | Belki de benim peºimden gelmen için gönderdi. Belki de benim peşimden gelmen için gönderdi. Belki de benim peşimden gelmen için gönderdi. Belki de benim peşimden gelmen için gönderdi. Belki de benim peşimden gelmen için gönderdi. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Just so there's no mistake. | Yanliº anlama. Yanlış anlama. Yanlış anlama. Yanlış anlama. Yanlış anlama. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I'll go with you until I understand. | Bu iºi çözene kadar seninleyim. Bu işi çözene kadar seninleyim. Bu işi çözene kadar seninleyim. Bu işi çözene kadar seninleyim. Bu işi çözene kadar seninleyim. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
But if you stray this much... | Ama amacimizdan ºu kadar bile sapsan... Ama amacımızdan şu kadar bile sapsan... Ama amacımızdan şu kadar bile sapsan... Ama amacımızdan şu kadar bile sapsan... Ama amacımızdan şu kadar bile sapsan... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...from the path, I'll kill you. | seni öldürürüm. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
It's Magdalene. | Bu Mecdelli Meryem. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
She deserves it. | Bunu hak etmiºti. Bunu hak etmişti. Bunu hak etmişti. Bunu hak etmişti. Bunu hak etmişti. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Get out of there. Get out of the way! | Çekil oradan! Defol git! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
This is not your business. Do you want to get hurt? | Bu iº seni ilgilendirmez. Sen de mi taºlanmak istiyorsun? Bu iş seni ilgilendirmez. Sen de mi taşlanmak istiyorsun? Bu iş seni ilgilendirmez. Sen de mi taşlanmak istiyorsun? Bu iş seni ilgilendirmez. Sen de mi taşlanmak istiyorsun? Bu iş seni ilgilendirmez. Sen de mi taşlanmak istiyorsun? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Did you hear what he said, idiot? Move! No. | Ne dedigini duydun mu aptal? Çekil! Hayir. Ne dediğini duydun mu aptal? Çekil! Hayır. Ne dediğini duydun mu aptal? Çekil! Hayır. Ne dediğini duydun mu aptal? Çekil! Hayır. Ne dediğini duydun mu aptal? Çekil! Hayır. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I don't want this. | Bunu yapmanizi istemiyorum. Bunu yapmanızı istemiyorum. Bunu yapmanızı istemiyorum. Bunu yapmanızı istemiyorum. Bunu yapmanızı istemiyorum. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Listen to him. He doesn't want this. Well, we want it. | ªuna bakin, istemiyormuº. Ama biz istiyoruz. Şuna bakın, istemiyormuş. Ama biz istiyoruz. Şuna bakın, istemiyormuş. Ama biz istiyoruz. Şuna bakın, istemiyormuş. Ama biz istiyoruz. Şuna bakın, istemiyormuş. Ama biz istiyoruz. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Why? We don't have to tell you why! | Niye? Sana söylemek zorunda degiliz! Niye? Sana söylemek zorunda değiliz! Niye? Sana söylemek zorunda değiliz! Niye? Sana söylemek zorunda değiliz! Niye? Sana söylemek zorunda değiliz! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I've had enough. We live in a whorehouse. | Artik yeter! Orospulari istemiyoruz! Artık yeter! Orospuları istemiyoruz! Artık yeter! Orospuları istemiyoruz! Artık yeter! Orospuları istemiyoruz! Artık yeter! Orospuları istemiyoruz! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
She's a Jew. She works on the Sabbath. She goes with Romans on the Sabbath. | O bir Yahudi. ªabbat günü de çaliºiyor, Romalilarla yatiyor. O bir Yahudi. Şabbat günü de çalışıyor, Romalılarla yatıyor. O bir Yahudi. Şabbat günü de çalışıyor, Romalılarla yatıyor. O bir Yahudi. Şabbat günü de çalışıyor, Romalılarla yatıyor. O bir Yahudi. Şabbat günü de çalışıyor, Romalılarla yatıyor. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
She broke Moses' law. She dies. | Musa'nin emirlerine karºi geldi. Ölecek. Musa'nın emirlerine karşı geldi. Ölecek. Musanın emirlerine karşı geldi. Ölecek. Musa'nın emirlerine karşı geldi. Ölecek. Musa'nın emirlerine karşı geldi. Ölecek. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Who has never sinned? Who? | Günah iºlememiº olan var mi? Var mi? Günah işlememiş olan var mı? Var mı? Günah işlememiş olan var mı? Var mı? Günah işlememiş olan var mı? Var mı? Günah işlememiş olan var mı? Var mı? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Which one of you people has never sinned? | Aranizda günah iºlememiº olan var mi? Aranızda günah işlememiş olan var mı? Aranızda günah işlememiş olan var mı? Aranızda günah işlememiş olan var mı? Aranızda günah işlememiş olan var mı? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Whoever that is, come up here! | Varsa gelsin buraya! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And throw these! | Ve bu taºlari o atsin! Ve bu taşları o atsın! Ve bu taşları o atsın! Ve bu taşları o atsın! Ve bu taşları o atsın! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I have nothing to hide. | Benim saklayacak bir ºeyim yok. Benim saklayacak bir şeyim yok. Benim saklayacak bir şeyim yok. Benim saklayacak bir şeyim yok. Benim saklayacak bir şeyim yok. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Good. Take this. It's bigger. | Güzel. AI o zaman bunu. Bu daha büyük. Güzel. Al o zaman bunu. Bu daha büyük. Güzel. Al o zaman bunu. Bu daha büyük. Güzel. Al o zaman bunu. Bu daha büyük. Güzel. Al o zaman bunu. Bu daha büyük. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Be careful, Zebedee. | Dikkat et Zebedi. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
There is a God. | Yukarida Tanri var. Yukarıda Tanrı var. Yukarıda Tanrı var. Yukarıda Tanrı var. Yukarıda Tanrı var. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
He's seen you cheat your workers. | Adamlarini aldattigini gördü. Adamlarını aldattığını gördü. Adamlarını aldattığını gördü. Adamlarını aldattığını gördü. Adamlarını aldattığını gördü. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
He's seen you with that widow, what's her name? | Seni o dulla da gördü. Adi neydi? Seni o dulla da gördü. Adı neydi? Seni o dulla da gördü. Adı neydi? Seni o dulla da gördü. Adı neydi? Seni o dulla da gördü. Adı neydi? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Judith. | Yuditi. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Aren't you afraid God will paralyze you if you lift that stone? | O taºi kaldirirsan çarpilmaktan korkmaz misin? O taşı kaldırırsan çarpılmaktan korkmaz mısın? O taşı kaldırırsan çarpılmaktan korkmaz mısın? O taşı kaldırırsan çarpılmaktan korkmaz mısın? O taşı kaldırırsan çarpılmaktan korkmaz mısın? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
That your arm will wither? | Kolunun kaskati kesilmesinden? Kolunun kaskatı kesilmesinden? Kolunun kaskatı kesilmesinden? Kolunun kaskatı kesilmesinden? Kolunun kaskatı kesilmesinden? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
That you'll lose all strength? | Bütün gücünü yitirmekten? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
God has so many miracles. | Tanri mucizeleryaratmaya kadir. Tanrı mucizeler yaratmaya kadir. Tanrı mucizeler yaratmaya kadir. Tanrı mucizeler yaratmaya kadir. Tanrı mucizeler yaratmaya kadir. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
What ifl say the wrong thing? | Ya yanliº birºey söylersem? Ya yanlış bir şey söylersem? Ya yanlış bir şey söylersem? Ya yanlış bir şey söylersem? Ya yanlış bir şey söylersem? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
What ifl say the right thing? | Ya dogru olani söylersem? Ya doğru olanı söylersem? Ya doğru olanı söylersem? Ya doğru olanı söylersem? Ya doğru olanı söylersem? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Come closer. | Yaklaºin. Yaklaşın. Yaklaşın. Yaklaşın. Yaklaşın. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Come closer! We're all a family. | Yaklaºin, biz bir aileyiz. Yaklaşın, biz bir aileyiz. Yaklaşın, biz bir aileyiz. Yaklaşın, biz bir aileyiz. Yaklaşın, biz bir aileyiz. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Come closer, so you can hear. | Beni duyabilmek için yaklaºin. Beni duyabilmek için yaklaşın. Beni duyabilmek için yaklaşın. Beni duyabilmek için yaklaşın. Beni duyabilmek için yaklaşın. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I have something to tell you. | Size söyleyeceklerim var. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
It's Jesus from Nazareth. | Nasirali lsa. Nasıralı İsa. Nasıralı İsa. Nasıralı İsa. Nasıralı İsa. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Nothing good can come out of Nazareth, even the Scriptures say so. | Nasira'dan iyi bir ºey çikmaz, Kutsal Kitapta da yazar bu. Nasıra'dan iyi bir şey çıkmaz, Kutsal Kitapta da yazar bu. Nasıradan iyi bir şey çıkmaz, Kutsal Kitapta da yazar bu. Nasıra'dan iyi bir şey çıkmaz, Kutsal Kitapta da yazar bu. Nasıra'dan iyi bir şey çıkmaz, Kutsal Kitapta da yazar bu. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I'm sorry, but... | Afedersiniz, ama... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...the easiest way to make myself clear... | söylediklerimin anlaºilmasi için... söylediklerimin anlaşılması için... söylediklerimin anlaşılması için... söylediklerimin anlaşılması için... söylediklerimin anlaşılması için... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...is to tell you a story. | size bir hikaye anlatacagim. size bir hikaye anlatacağım. size bir hikaye anlatacağım. size bir hikaye anlatacağım. size bir hikaye anlatacağım. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
A farmer was planting in his field. | Ekincinin biri tarlasina tohum ekmiº. Ekincinin biri tarlasına tohum ekmiş. Ekincinin biri tarlasına tohum ekmiş. Ekincinin biri tarlasına tohum ekmiş. Ekincinin biri tarlasına tohum ekmiş. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Some seed fell on the ground and the birds ate it. | Kimi tohumlar yola düºmüº, kuºlar yemiº. Kimi tohumlar yola düşmüş, kuşlar yemiş. Kimi tohumlar yola düşmüş, kuşlar yemiş. Kimi tohumlar yola düşmüş, kuşlar yemiş. Kimi tohumlar yola düşmüş, kuşlar yemiş. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Some seed fell on rocks and dried up. | Kimi tohumlar taºlarin arasina düºmüº, kurumuº. Kimi tohumlar taşların arasına düşmüş, kurumuş. Kimi tohumlar taşların arasına düşmüş, kurumuş. Kimi tohumlar taşların arasına düşmüş, kurumuş. Kimi tohumlar taşların arasına düşmüş, kurumuş. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
But some seed.... | Ama kimi tohumlar... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Some seed fell on rich soil... | Kimi tohumlar verimli topraga düºmüº... Kimi tohumlar verimli toprağa düşmüş... Kimi tohumlar verimli toprağa düşmüş... Kimi tohumlar verimli toprağa düşmüş... Kimi tohumlar verimli toprağa düşmüş... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...and grew into enough wheat to feed a whole nation. | ve bütün halka yetecek kadar bugday yetiºmiº. ve bütün halka yetecek kadar buğday yetişmiş. ve bütün halka yetecek kadar buğday yetişmiş. ve bütün halka yetecek kadar buğday yetişmiş. ve bütün halka yetecek kadar buğday yetişmiş. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Can you hear me? | Duydunuz mu? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
We can hear you fine. | Hem de çok iyi duyduk. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I'm the farmer. The farmer is me. | Ben ekinciyim. Ekinci benim. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And 2 and 2 makes 4. | Iki kere iki de dört yapar. İki kere iki de dört yapar. İki kere iki de dört yapar. İki kere iki de dört yapar. İki kere iki de dört yapar. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Another lunatic! | Bir çatlak daha! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Rabbi... | Efendim... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...tell me, if you're the farmer... | Ekinci sensen eger... Ekinci sensen eğer... Ekinci sensen eğer... Ekinci sensen eğer... Ekinci sensen eğer... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...and we're the stones, what's the seed? | bizler de taºlarsak, tohum ne o zaman? bizler de taşlarsak, tohum ne o zaman? bizler de taşlarsak, tohum ne o zaman? bizler de taşlarsak, tohum ne o zaman? bizler de taşlarsak, tohum ne o zaman? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
What's the seed? | Tohum ne? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
That's easy to say, maybe that's good advice, but for some other world. | Söylemesi kolay. Bu iyi bir ögüt, ama belki baºka bir dünyada. Söylemesi kolay. Bu iyi bir öğüt, ama belki başka bir dünyada. Söylemesi kolay. Bu iyi bir öğüt, ama belki başka bir dünyada. Söylemesi kolay. Bu iyi bir öğüt, ama belki başka bir dünyada. Söylemesi kolay. Bu iyi bir öğüt, ama belki başka bir dünyada. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
These people are starving. First you feed them, then you talk! | Bu insanlar aç. Önce karinlarini doyur, sonra ögüt ver! Bu insanlar aç. Önce karınlarını doyur, sonra öğüt ver! Bu insanlar aç. Önce karınlarını doyur, sonra öğüt ver! Bu insanlar aç. Önce karınlarını doyur, sonra öğüt ver! Bu insanlar aç. Önce karınlarını doyur, sonra öğüt ver! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
I used to think God was angry, too, but not anymore! | Ben de Tanri'nin kizmiº oldugunu sanirdim, ama artik öyle düºünmüyorum! Ben de Tanrı'nın kızmış olduğunu sanırdım, ama artık öyle düşünmüyorum! Ben de Tanrının kızmış olduğunu sanırdım, ama artık öyle düşünmüyorum! Ben de Tanrı'nın kızmış olduğunu sanırdım, ama artık öyle düşünmüyorum! Ben de Tanrı'nın kızmış olduğunu sanırdım, ama artık öyle düşünmüyorum! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
He used to jump on me like a wild bird and dig his claws into my head. | Yirtici bir kuº gibi saldirirdi bana, tirnaklarini geçirirdi kafama. Yırtıcı bir kuş gibi saldırırdı bana, tırnaklarını geçirirdi kafama. Yırtıcı bir kuş gibi saldırırdı bana, tırnaklarını geçirirdi kafama. Yırtıcı bir kuş gibi saldırırdı bana, tırnaklarını geçirirdi kafama. Yırtıcı bir kuş gibi saldırırdı bana, tırnaklarını geçirirdi kafama. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
But then one morning, he came to me. | Sonra bir sabah bana geldi. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
He blew over me like a cool breeze and said, "Stand up." | Serin bir esinti gibi... "Kalk" dedi bana. Serin bir esinti gibi..."Kalk" dedi bana. Serin bir esinti gibi... Kalk dedi bana. Serin bir esinti gibi... ''Kalk'' dedi bana. Serin bir esinti gibi... ''Kalk'' dedi bana. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And here I am. | Iºte karºinizdayim. İşte karşınızdayım. İşte karşınızdayım. İşte karşınızdayım. İşte karşınızdayım. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And you will go to hell. | Ve cehenneme gideceksin! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
These are children's stories. How can they help us? | Bunlar masal yahu. Bize ne yarari olur? Bunlar masal yahu. Bize ne yararı olur? Bunlar masal yahu. Bize ne yararı olur? Bunlar masal yahu. Bize ne yararı olur? Bunlar masal yahu. Bize ne yararı olur? | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
What are you hungry for? What are you thirsty for? For justice! | Neye susamiºsiniz? Neye ihtiyaciniz var? Adalete! Neye susamışsınız? Neye ihtiyacınız var? Adalete! Neye susamışsınız? Neye ihtiyacınız var? Adalete! Neye susamışsınız? Neye ihtiyacınız var? Adalete! Neye susamışsınız? Neye ihtiyacınız var? Adalete! | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And bread! Bread, too. | Bir de ekmege! Ekmege de. Bir de ekmeğe! Ekmeğe de. Bir de ekmeğe! Ekmeğe de. Bir de ekmeğe! Ekmeğe de. Bir de ekmeğe! Ekmeğe de. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
You're thirsty for justice, for people to treat you fairly... | Adalet istiyorsunuz, insanlarin size karºi adil olmasini... Adalet istiyorsunuz, insanların size karşı adil olmasını... Adalet istiyorsunuz, insanların size karşı adil olmasını... Adalet istiyorsunuz, insanların size karşı adil olmasını... Adalet istiyorsunuz, insanların size karşı adil olmasını... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...for people to treat you with respect. What I'm telling you is... | saygili olmasini istiyorsunuz. Söylemeye çaliºtigim ºey ºu... saygılı olmasını istiyorsunuz. Söylemeye çalıştığım şey şu... saygılı olmasını istiyorsunuz. Söylemeye çalıştığım şey şu... saygılı olmasını istiyorsunuz. Söylemeye çalıştığım şey şu... saygılı olmasını istiyorsunuz. Söylemeye çalıştığım şey şu... | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
...whoever's hungry for justice, they are the ones who'll be blessed. | adalet isteyenler, onlar ödülsüz kalmayacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
They'll be filled with bread. They'll never be hungry again. | Onlarin ekmegi olacak. Hiç acikmayacaklar. Onların ekmeği olacak. Hiç acıkmayacaklar. Onların ekmeği olacak. Hiç acıkmayacaklar. Onların ekmeği olacak. Hiç acıkmayacaklar. Onların ekmeği olacak. Hiç acıkmayacaklar. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
They'll have the real value, the value of love. | Çok önemli bir deger onlarin olacak, sevgi. Çok önemli bir değer onların olacak, sevgi. Çok önemli bir değer onların olacak, sevgi. Çok önemli bir değer onların olacak, sevgi. Çok önemli bir değer onların olacak, sevgi. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
To love, share and comfort. They'll have the courage to do the good. | Sevmek, paylaºmak ve teselli etmek. Iyilik yapmaya cesaretleri olacak. Sevmek, paylaşmak ve teselli etmek. İyilik yapmaya cesaretleri olacak. Sevmek, paylaşmak ve teselli etmek. İyilik yapmaya cesaretleri olacak. Sevmek, paylaşmak ve teselli etmek. İyilik yapmaya cesaretleri olacak. Sevmek, paylaşmak ve teselli etmek. İyilik yapmaya cesaretleri olacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And you. You're mourning. | Sen yastasin. Sen yastasın. Sen yastasın. Sen yastasın. Sen yastasın. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
Mourners will be blessed. | Yas tutanlar ödülsüz kalmayacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
You'll have God to comfort you. You won't need men to do it. | Bunun için Tanri yaninizda olacak. Insanlara ihtiyaciniz kalmayacak. Bunun için Tanrı yanınızda olacak. İnsanlara ihtiyacınız kalmayacak. Bunun için Tanrı yanınızda olacak. İnsanlara ihtiyacınız kalmayacak. Bunun için Tanrı yanınızda olacak. İnsanlara ihtiyacınız kalmayacak. Bunun için Tanrı yanınızda olacak. İnsanlara ihtiyacınız kalmayacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And the meek. They're the ones who'll be blessed. | Yumuºakbaºli olanlar ödülsüz kalmayacak. Yumuşakbaşlı olanlar ödülsüz kalmayacak. Yumuşakbaşlı olanlar ödülsüz kalmayacak. Yumuşakbaşlı olanlar ödülsüz kalmayacak. Yumuşakbaşlı olanlar ödülsüz kalmayacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |
And the suffering, they'll be blessed, too. | Aci çekenler de ödülsüz kalmayacak. Acı çekenler de ödülsüz kalmayacak. Acı çekenler de ödülsüz kalmayacak. Acı çekenler de ödülsüz kalmayacak. Acı çekenler de ödülsüz kalmayacak. | The Last Temptation of Christ-1 | 1988 | ![]() |