Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158171
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I was just 10. | Henüz 10 yaşındaydım. Daha 10 yaşındaydım. Daha 10 yaşındaydım. Henüz 10 yaşındaydım. Henüz 10 yaşındaydım. Henüz 10 yaşındaydım. Daha 10 yaşındaydım | Take Shelter-1 | 2011 | |
| My brother was 17. And | Ağabeyim 17 yaşındaydı ve... Abim 17 yaşındaydı. Abim 17 yaşındaydı. Ağabeyim 17 yaşındaydı ve... Ağabeyim 17 yaşındaydı ve... Ağabeyim 17 yaşındaydı ve... Abim 17 yaşındaydı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| I don't know. She just left me in the car | Bilmiyorum... Bir gün marketin park yerinde... Bilmiyorum. Bir gün bakkal dükkanının önünde... Bilmiyorum. Bir gün bakkal dükkanının önünde... Bilmiyorum... Bir gün marketin park yerinde... Bilmiyorum... Bir gün marketin park yerinde... Bilmiyorum... Bir gün marketin park yerinde... Bilmiyorum. Bir gün bakkal dükkanının önünde... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| in the parking lot at the grocery store one day. | ...beni arabada bırakıp gitti. ...park edip beni arabada bıraktı. ...park edip beni arabada bıraktı. ...beni arabada bırakıp gitti. ...beni arabada bırakıp gitti. ...beni arabada bırakıp gitti. ...park edip beni arabada bıraktı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| And she didn't come back. | Sonra da dönmedi. Geri de gelmedi. Geri de gelmedi. Sonra da dönmedi. Sonra da dönmedi. Sonra da dönmedi. Geri de gelmedi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| And then they found her a week later | Bir hafta sonra onu Northern Kentucky'de... Ondan 1 hafta sonra onu... Ondan 1 hafta sonra onu... Bir hafta sonra onu Northern Kentucky'de... Bir hafta sonra onu Northern Kentucky'de... Bir hafta sonra onu Northern Kentucky'de... Ondan 1 hafta sonra onu... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| eating trash out of a dumpster | ..."Northern Kentucky"de çöp bidonundan çöp yerken buldular. ..."Northern Kentucky" çöplüğünde çöp yerken buldular. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| My dad had to put her in the State Hospital in Columbus. | Babam onu Columbus'taki Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. Babam onu Columbus Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. Babam onu Columbus Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. Babam onu Columbus'taki Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. Babam onu Columbus'taki Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. Babam onu Columbus'taki Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. Babam onu Columbus Devlet Hastanesi'ne yatırmak zorunda kaldı. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| And she's been in assisted living ever since. | O günden beri de yatılı bakım merkezinde kalıyor. Ondan sonra destekli yaşam tesisinde tutuldu. Ondan sonra destekli yaşam tesisinde tutuldu. O günden beri de yatılı bakım merkezinde kalıyor. O günden beri de yatılı bakım merkezinde kalıyor. O günden beri de yatılı bakım merkezinde kalıyor. Ondan sonra destekli yaşam tesisinde tutuldu. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| My dad raised me. | Beni babam büyüttü. Beni babam yetiştirdi. Beni babam yetiştirdi. Beni babam büyüttü. Beni babam büyüttü. Beni babam büyüttü. Beni babam yetiştirdi. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| He died last April. | Geçen nisan ayında öldü o da. Geçen nisan vefat etti. Geçen nisan vefat etti. Geçen nisan ayında öldü o da. Geçen nisan ayında öldü o da. Geçen nisan ayında öldü o da. Geçen nisan vefat etti. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| So tell me about these dreams. | Şu rüyalarınızdan bahsedin. Gördüğün rüyaları anlat. Gördüğün rüyaları anlat. Şu rüyalarınızdan bahsedin. Şu rüyalarınızdan bahsedin. Şu rüyalarınızdan bahsedin. Gördüğün rüyaları anlat. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| SAMANTHA: I don't know what our schedule will be, but... | Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Programımız nasıl olacak bilmiyorum ama... Programımız nasıl olacak bilmiyorum ama... Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Programımız nasıl olacak bilmiyorum ama... | Take Shelter-1 | 2011 | |
| That's all right. | Önemli değil. Sorun değil. Sorun değil. Önemli değil. Önemli değil. Önemli değil. Sorun değil. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| But I really do think you should continue with the sign language. | İşaret dili alıştırmalarına devam etmelisiniz mutlaka. Ama işaret diline devam etmeniz gerektiğini düşünüyorum. Ama işaret diline devam etmeniz gerektiğini düşünüyorum. İşaret dili alıştırmalarına devam etmelisiniz mutlaka. İşaret dili alıştırmalarına devam etmelisiniz mutlaka. İşaret dili alıştırmalarına devam etmelisiniz mutlaka. Ama işaret diline devam etmeniz gerektiğini düşünüyorum. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| And any additional therapies that kids need for the cochlear implant. | Koklear implant için çocukların ihtiyacı olan... Çocuklar fazladan terapilere ihtiyaç duyarlar koklear implant için. Çocuklar fazladan terapilere ihtiyaç duyarlar koklear implant için. Koklear implant için çocukların ihtiyacı olan... Koklear implant için çocukların ihtiyacı olan... Koklear implant için çocukların ihtiyacı olan... Fazladan tedavilerle bu çocuklar koklear implant cihazına gereksinim duyarlar. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| SAMANTHA: Absolutely. Okay. | Elbette. Tamam. Muhakkak. Tamam. Muhakkak. Tamam. Elbette. Tamam. Elbette. Tamam. Elbette. Tamam. Muhakkak. Tamam. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Good night. Good night. | İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi geceler. İyi geceler. İyi geceler. İyi geceler. İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi geceler. İyi geceler. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| not being in charge of someone I'm so close to. | ...zor oluyor. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| but that action alone would mean a lot. | ...fakat sırf bu eyleminiz bile çok önemli. | Take Shelter-1 | 2011 | |
| Thanks, babe. | Sağ ol, hayatım. Teşekkürler bebeğim. Teşekkürler bebeğim. Sağ ol, hayatım. Sağ ol, hayatım. Sağ ol, hayatım. Teşekkürler bebeğim. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Yeah, let's keep going with that bit. | Böyle devam edelim. Evet, bu uçla devam edelim. Evet, bu uçla devam edelim. Böyle devam edelim. Böyle devam edelim. Böyle devam edelim. Evet, bu uçla devam edelim. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| and I saw the progress from apes to men. | Maymundan insana geçiş aşamalarını izliyordum resmen. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| You guys okay? Yeah. | İyi misiniz çocuklar? Evet. Çocuklar iyi misiniz? Evet. Çocuklar iyi misiniz? Evet. İyi misiniz çocuklar? Evet. İyi misiniz çocuklar? Evet. İyi misiniz çocuklar? Evet. Çocuklar iyi misiniz? Evet. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| I gotta get home. | Eve gitmem lazım. Eve gitmeliyim. Eve gitmeliyim. Eve gitmem lazım. Eve gitmem lazım. Eve gitmem lazım. Eve gitmeliyim. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| She's about 250, 275. | 120 kilo falan. 110 120 kilo falan işte. 110 120 kilo falan işte. 120 kilo falan. 120 kilo falan. 120 kilo falan. 110 120 kilo falan işte. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| All right. What? | Tamam. N'apıyorsun? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Curtis? What? | Curtis? Ne var? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| I didn't say you had control over the weather, Russell. | Hava şartlarını sen belirliyorsun demedim tabii, Russell. Hava durumunu kontrol etmediğini söylemedim Russell. Hava durumunu kontrol etmediğini söylemedim Russell. Hava şartlarını sen belirliyorsun demedim tabii, Russell. Hava şartlarını sen belirliyorsun demedim tabii, Russell. Hava şartlarını sen belirliyorsun demedim tabii, Russell. Hava durumunu kontrol etmediğini söylemedim Russell. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| We stripped that bit. | Dişi kırdık. Evet. Aletin ucunu yalama yaptık. Evet. Aletin ucunu yalama yaptık. Evet. Dişi kırdık. Evet. Dişi kırdık. Evet. Dişi kırdık. Evet. Ucu çıkartmıştık. Evet. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| So if you continue with the basic vocabulary, | Temel kelime haznesinin dışına çıkmazsanız... Eğer temel kelimeleri kullanmaya devam ederseniz... Eğer temel kelimeleri kullanmaya devam ederseniz... Temel kelime haznesinin dışına çıkmazsanız... Temel kelime haznesinin dışına çıkmazsanız... Temel kelime haznesinin dışına çıkmazsanız... Eğer temel kelimeleri kullanmaya devam ederseniz... | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Shit! | Ha siktir! Kahretsin! Kahretsin! Ha siktir! Ha siktir! Ha siktir! Kahretsin! | Take Shelter-2 | 2011 | |
| You're okay. | İyisin. Bir şeyin yok. Bir şeyin yok. İyisin. İyisin. İyisin. Bir şeyin yok. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| It's okay. | Geçti, canım. Geçti. Geçti. Geçti, canım. Geçti, canım. Geçti, canım. Geçti. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Good, you're up. Yeah. | Kalkmışsın. Evet. Güzel, uyanmışsın. Evet. Güzel, uyanmışsın. Evet. Kalkmışsın. Evet. Kalkmışsın. Evet. Kalkmışsın. Evet. Güzel, uyanmışsın. Evet. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| How much you asking for this pillow? | Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastıklar için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastıklar için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastık için ne kadar istiyorsunuz? Bu yastıklar için ne kadar istiyorsunuz? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| the gas cloud spread across their six acre property. | Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. ...gaz bulutu 24 dönümlük bir araziye yayıldı. ...gaz bulutu 24 dönümlük bir araziye yayıldı. Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. Gaz bulutu 2,5 hektarlık arazi boyunca yayıldı. ...gaz bulutu 24 dönümlük bir araziye yayılmış durumda. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| I tried using some wet rags | Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Islak bez parçaları ve havlularla nefes almaya çalıştım... Islak bez parçaları ve havlularla nefes almaya çalıştım... Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Nemli bez ve havluyla ağzımı kapatıp nefes almaya çalıştım... Islak bez parçaları kullanmaya ve havlularla nefes almaya çalışıyoruz... | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Missed you at church this morning, Curtis. | Bu sabah kilisede gözlerimiz seni aradı Curtis. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| No. No, I need the name of the specialist | Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Teşhisini kabul edeceğiniz bir uzmanın ismine ihtiyacım var. Hayır. Teşhisini kabul edeceğiniz bir uzmanın ismine ihtiyacım var. Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Hangi uzmanın teşhisini kabul edecekseniz onun ismini verin. Hayır. Kabul edeceğiniz teşhisi koyabilecek bir uzmanın ismine ihtiyacım var. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Can I give you a hug? | Size sarılabilir miyim? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| It was like talking to a sane person for once. | İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. Aklı başında birisi ile konuşmak bu olsa gerek. Aklı başında birisi ile konuşmak bu olsa gerek. İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. İlk defa aklı başında biriyle konuşuyormuş gibi hissettim kendimi. Aklı başında birisinin tek bir seferde yaptığı bir konuşma gibiydi. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Excited? Yeah? | Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? Heyecanlı mısın? Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? Evet mi? Heyecanlı mısın? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| I got to do you | Seni boyayacağım şimdi. Sana da yapalım. Sana da yapalım. Seni boyayacağım şimdi. Seni boyayacağım şimdi. Seni boyayacağım şimdi. Sana da yapalım. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Oh, honey, look at this one. | Heyecanlı mısın? Seni tedavi ettireceğiz. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| You want me to come up there and do it for you? | Ben yapayım istersen. Oraya gelip senin için bunu yapmamı ister misin? Oraya gelip senin için bunu yapmamı ister misin? Ben yapayım istersen. Ben yapayım istersen. Ben yapayım istersen. Oraya gelip senin için bunu yapmamı ister misin? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Hey, how much food you think you'd need to live on for a week? | Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Yaşamak için haftalık ne kadar yiyecek gereklidir sence? Yaşamak için haftalık ne kadar yiyecek gereklidir sence? Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Bir insan ne kadar yiyecekle bir haftayı geçirebilir? Yaşamak için haftalık ne kadar yiyecek gereklidir sence? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| What sounds like thunder? | Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsüne benziyordu? Ne gök gürültüsüne benziyordu? Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsü gibi geldi? Ne gök gürültüsüne benziyordu? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Curtis Hey, Mom. | Curtis. Merhaba anne. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Isn't she lovely? | Ne kadar da tatlı. Çok tatlı, değil mi? Çok tatlı, değil mi? Ne kadar da tatlı. Ne kadar da tatlı. Ne kadar da tatlı. Çok tatlı değil mi? | Take Shelter-2 | 2011 | |
| I thought people were watching me | İnsanların beni izlediğini, dinlediğini düşünüyordum. İnsanların beni izlediğini ve dinlediğini düşünüyordum. İnsanların beni izlediğini ve dinlediğini düşünüyordum. İnsanların beni izlediğini, dinlediğini düşünüyordum. İnsanların beni izlediğini, dinlediğini düşünüyordum. İnsanların beni izlediğini, dinlediğini düşünüyordum. İnsanların beni izlediğini ve dinlediğini düşünüyordum. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| I don't know what our schedule will be, but... | Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Programımız nasıl olacak bilmiyorum ama... Programımız nasıl olacak bilmiyorum ama... Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Henüz hangi tarihte olacağını bilemiyorum. Programımız nasıl olacak bilmiyorum ama... | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Absolutely. Okay. | Elbette. Tamam. Muhakkak. Tamam. Muhakkak. Tamam. Elbette. Tamam. Elbette. Tamam. Elbette. Tamam. Muhakkak. Tamam. | Take Shelter-2 | 2011 | |
| Is anyone seeing this? | Başka gören yok mu bunu? Kimse bunu görmüyor mu? Başka gören yok mu bunu? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| It's all right. Calm down, okay? | Bir şey yok. Sakin ol, olur mu? Yok bir şey. Sakin ol, tamam mı? Bir şey yok. Sakin ol, olur mu? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Samantha? | Samantha? Samantha? Aklını mı kaçırdın sen? Samantha? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (YELLING) Are you out of your mind? | Aklını mı kaçırdın sen?! | Take Shelter-4 | 2011 | |
| SAMANTHA: Not a word. | Tek kelime etmedin. Bir şey söylemedin. Tek kelime etmedin. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| You didn't say one word about this to me. | Bu konuda bana tek kelime etmedin. Bunun hakkında tek kelime etmedin bana. Bu konuda bana tek kelime etmedin. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Don't you think you owe me that? | Bana sorman gerekmiyor muydu? Bana bunu lütfetme gereği duymadın mı? Bana sorman gerekmiyor muydu? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Don't you think that you might respect me enough | Hiç değilse bu konudaki düşüncelerimi alacak kadar... En azından söyleyeceklerimi düşünebilecek kadarda mı... Hiç değilse bu konudaki düşüncelerimi alacak kadar... | Take Shelter-4 | 2011 | |
| to at least consider what I'd have to say? | ...saygı duymuyor musun bana? ...bana saygı duymuyorsun? ...saygı duymuyor musun bana? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I didn't want you worrying about it. | Seni endişelendirmek istemedim. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Well, I'm worried, Curtis. | Endişeleniyorum ama, Curtis. Parayı nereden buldun? Endişelendim Curtis. Bunların parasını nasıl karşılıyorsun? Endişeleniyorum ama, Curtis. Parayı nereden buldun? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I got a home improvement loan from the bank. | Bankadan konut geliştirme kredisi aldım. Ev dekorasyonu için bankadan kredi aldım. Bankadan konut geliştirme kredisi aldım. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (VOICE SHAKING) How could you do that without talking to me? | Benimle konuşmadan nasıl yaparsın bunu? Böyle bir şeyi benimle konuşmadan nasıl yaparsın? Benimle konuşmadan nasıl yaparsın bunu? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| You know the expenses we have coming up. | Çıkacak masraflarımızı biliyorsun. Ödememiz gereken masraflarımızı biliyorsun. Çıkacak masraflarımızı biliyorsun. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| You want to waste money on a stupid tornado shelter? | Parayı aptal bir kasırga sığınağına mı çarçur etmek istedin? Parayı aptal tornado sığınağına mı harcamak istiyorsun? Parayı aptal bir kasırga sığınağına mı çarçur etmek istedin? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I'm doing it... I'm doing it for us. | Bunu bizim için yapıyorum. Bunu... Bunu bizim için yapıyorum. Bunu bizim için yapıyorum. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I know you don't understand. | Anlamadığının farkındayım. Anlamadığını biliyorum. Anlamadığının farkındayım. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (YELLING) You're right. I don't understand. | Doğru, anlamıyorum! Haklısın. Anlamıyorum. Doğru, anlamıyorum! | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I don't understand half the stuff you've been doing lately. | Son zamanlarda yaptıklarının yarısını anlamıyorum zaten! Son zamanlarda yaptıklarının yarısını bile anlamıyorum. Son zamanlarda yaptıklarının yarısını anlamıyorum zaten! | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I don't understand you putting Red out back. | Kızıl'ı bahçeye koymanı anlamıyorum. Red'i dışarı atmanı anlamıyorum. Kızıl'ı bahçeye koymanı anlamıyorum. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I don't understand (BREATHING DEEPLY) | Bütün geceyi... Bu aptal... Bütün geceyi... | Take Shelter-4 | 2011 | |
| you staying up all night in that stupid tornado shelter. | ...o aptal kasırga sığınağında geçirmeni anlamıyorum. ...tornado sığınağıyla sabahlamanı anlamıyorum. ...o aptal kasırga sığınağında geçirmeni anlamıyorum. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| You don't come to bed half the time. | Bazen yatağa bile gelmiyorsun. Nereye gittiğini söylemeden çıkıyorsun. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| You leave, you don't tell me where you're going. | Gidiyorsun, nerelere gittiğini bana söylemiyorsun. Bana bunları açıkla. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Explain that to me. | Açıkla bunu bana. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Tell me something | Neden böyle davrandığını... Bir şey söyle... Neden böyle davrandığını... | Take Shelter-4 | 2011 | |
| that helps me understand why you're being like this. | ...anlamamı sağlayacak bir şey söyle bana. ...neden bu hale geldiğini anlamama yardım edecek bir şey. ...anlamamı sağlayacak bir şey söyle bana. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| There's nothing to explain. | Açıklayacak bir şey yok. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I'm gonna go put Hannah to bed. | Hannah'yı yatıracağım. Hannah'ı yatırmaya gidiyorum. Hannah'yı yatıracağım. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Baby. Oh, my God. Baby... | Canım... Aman Tanrım! Canım. Bebeğim. Aman Tanrı'm. Bebeğim... Canım... Aman Tanrım! Canım. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Oh, my God. (VOICE SHAKING) Baby. | Olamaz. Hayatım! Aman Tanrı'm. Bebeğim... Olamaz. Hayatım! | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (STAMMERING) I need an ambulance! | Ambulans istiyorum. Ambülansa ihtiyacım var! Ambulans istiyorum. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| My husband's having a seizure. | Kocam kriz geçiriyor. Kocam nöbet geçiriyor. Kocam kriz geçiriyor. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| 41800 Tindale Road. | 41800 Tindale Caddesi. 41800 Tindale Caddesi. Acele edin. Kanaması var! 41800 Tindale Caddesi. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (SOBBING) Hurry up. He's bleeding! | Acele edin, kanaması var! | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (SOBBING) Okay | Tamam. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| (SOBBING) Honey? | Hayatım? Tatlım? Hayatım? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Honey? | Hayatım? Tatlım? Hayatım? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Honey? Are you okay? | Hayatım, iyi misin? Tatlım? İyi misin? Hayatım, iyi misin? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| You were having a seizure. I called an ambulance. | Kriz geçiriyordun. Ambulans çağırdım. Bir nöbet geçiriyordun. Ambülans çağırdım. Kriz geçiriyordun. Ambulans çağırdım. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| No. It's fine. It's fine. Don't send an ambulance. | Hayır, gerek yok. Ambulans göndermeyin. Hayır. Sorun yok. Ambülans göndermeyin. Hayır, gerek yok. Ambulans göndermeyin. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| What are you doing? It's fine. | Ne yapıyorsun? Gerek yok. Ne yapıyorsun? Sorun yok. Ne yapıyorsun? Gerek yok. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| DISPATCHER (FAINTLY) Ma'am? | Hanımefendi? Hayatım, neler oluyor? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Baby, what's going on? | Bebeğim, neler oluyor? | Take Shelter-4 | 2011 | |
| I'm sorry you fellows had to come all the way out. | Buraya kadar zahmet ettiğiniz için üzgünüm. Bu kadar yolu gelmek zorunda kaldığınız için üzgünüm beyler. Buraya kadar zahmet ettiğiniz için üzgünüm. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| It's what we do. | İşimiz bu. Bizim işimiz bu. Gene de ağzınızdaki kesiklere... İşimiz bu. | Take Shelter-4 | 2011 | |
| Now we can still take you in | Ağzınızdaki kesikleri doktora göstermek isterseniz sizi götürebiliriz yine de. | Take Shelter-4 | 2011 |