Search
English Turkish Sentence Translations Page 19601
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| A techie, chess playing, | Teknolojiden anlayan, satrancı seven ve asosyal, gizemli bir fizikçi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Have you ever seen him before, at conferences or lectures? | Onu herhangi bir derste veya konferansta gördün mü? Hayır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But if he had anything to do with the blackout, I'll do everything | Ama bayılmayla bir ilgisi varsa onu bulmanız için elimden geldiğince yardım edeceğim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| At least, I'd like to give his testicles a squeeze | Plazma art yakıcı tasarımımı çaldığı için testislerini ezmek istiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I need to find somewhere where my son can be safe. | Oğlumun güvende olacağı bir yer bulmam gerek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Southland University Hospital. | Southland Üniversitesi Hastanesi. Orası bu hastaneden daha güvensiz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I beg your pardon? The announcement, you said | Anlayamadım? Bu sabah yaptığınız açıklamada... | FlashForward-2 | 2009 | |
| you caused the blackout, | ...bayılmaya sizin sebep olduğunuzu söylediniz... | FlashForward-2 | 2009 | |
| and then that you didn't mean to. | ...sonrasında da isteyerek olmadığını. Her şey karmakarışık oldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In my experience, innocent people tend to speak in specifics. | Bana göre, masum insanlar daha açık konuşurlar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| No. I spoke in specifics, | Hayır, hayır. Açık konuştum. Birtakım gerçekleri ortaya serdim ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Southland University Hospital. | Southland Üniversitesi Hastanesi. Oğlunuzu oraya nakledebilirim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I need you to find a secure facility | Oğlum için güvenli bir tesis... | FlashForward-2 | 2009 | |
| for my son. | ...bulmanızı istiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Let's try Travers. | Travers'ı bir deneyelim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's a private children's hospital, in Glendale. | Glendale'de özel bir çocuk hastanesi. Boş yatakları olduğundan şüpheliyim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Get that started, and I'll draw up a transfer note. Be back in an hour. | Siz işlemleri başlatın, ben nakil kağıdını yazarım. Bir saate dönerim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I don't suppose I can expect anyone to help me much in future. | Sanırım gelecekte bana bu kadar yardım edenim olmayacak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You need help, I'll help you. | Yardıma ihtiyacınız var, ben de ediyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| "And I, John, saw the Holy City, New Jerusalem, | "Sonra da ben, John, Cennet'teki Tanrı'dan aşağıya,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| "coming down from God out of heaven, | ...kocası için süslenmiş bir gelin gibi süzülen,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| "prepared as a bride adorned for her husband." | ...kutsal şehir, Yeni Kudüs'ü gördüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We are here tonight to say a final goodbye to Joyce. | Burada, Joyce'u son yolculuğuna uğurlamak için toplandık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You saw me there. | Beni orada gördün. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But I'm positive you were. | Ama orada olduğundan eminim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Joyce's death is a tragic loss. | Joyce'un ölümü çok üzücü bir kayıp oldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We've lost a daughter, a wife, | Bir kızımızı, eşimizi ve dostumuzu kaybettik. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But what we must remember, what we must hold in our hearts... | Ama hatırlamamız gereken şey, kalbimizde hissetmemiz gereken şey... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Looks like we found her. | Sonunda bulduk galiba. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You shouldn't have come here. You called me, remember? | Buraya gelmemeliydiniz. Beni aramıştın, hatırlıyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| That was a mistake, clearly. | O, açıkça bir hataydı. Şu an burada olmanız... | FlashForward-2 | 2009 | |
| you'll set things in motion that will end very badly for you. | ...olayların sizin için çok kötü sonuçlanmasına neden olacak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Can we just skip over | Şu yapmacık aksiyon filmi klişelerini geçebilir miyiz? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Cause I'm way too jet lagged to deal with any of that right now. | Çünkü onları dinleyemeyecek kadar canım çok sıkkın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Tell me who you are. | Kim olduğunu söyle. Söyleyemem. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Why'd you call me? | Beni neden aradın? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I was trying to warn you. You don't know me. | Sizi uyarmaya çalışıyordum. Beni tanımıyorsun bile. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Why do you care if I live or die? Your death is the first | Ölmem ya da yaşamam neden umurunda olsun ki? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I would rather not see fall down. So help us prevent it. | Düştüğünü asla görmek istemem. O zaman durdurmamıza yardımcı ol. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I can't. You can. | Olamam. Olabilirsin, bize anlatarak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| If I tell you more, | Size daha fazlasını söylersem, söylemiş olmam... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm willing to take that risk. | O riski almaya niyetliyim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I said you would be shot three times. | Üç kere vurulacağınızı söylemiştim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Shots at close range. | Kısa mesafeden. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Which means I probably know my killer. | Bu da, katilimi tanıdığımı gösterir. Evet, tanıyorsunuz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| He is sitting at this table right now. | Kendisi şu an bu masada oturuyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You, Agent Benford. | Siz, Ajan Benford. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You will kill Agent Noh on March 15th, | 15 Mart'ta muhtemelen şu an taşıdığınız silahla... | FlashForward-2 | 2009 | |
| A SIG Sauer model P226. | Bir SIG Sauer, modeli P226. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In the call you said you didn't know who killed me. Now you do. | Aradığın zaman beni kimin öldürdüğünü bilmediğini söylemiştin. Şimdi biliyorsun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I lied because I didn't want to bring about | Yalan söyledim çünkü bahsettiğim olayın başımıza gelmesini istemiyordum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| How could you possibly know? | Nasıl bilebilirsin ki? | FlashForward-2 | 2009 | |
| A, | A, 5, 6,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| 1, | ...1, 9, 8, 4. | FlashForward-2 | 2009 | |
| And... | Peki... Bu da ne? | FlashForward-2 | 2009 | |
| The serial number of your gun. | Silahının seri numarası. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It will be your gun, Agent Benford, | Senin silahınla olacak, Ajan Benford... | FlashForward-2 | 2009 | |
| and you will pull the trigger. | ...ve bu tetiği çekeceksin; tekrar ve tekrar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You could a found the number a different way. | Bu seri numaraya birçok yoldan ulaşabilirsin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You could have hacked into the Bureau's gun registry. | Büronun silah kayıtlarına bile girmiş olabilirsin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| How many times have you interrogated a suspect? | Ajan Noah, kaç defa bir şüpheliyi sorguya çektin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Your partner is going to kill you, intentionally. | Ortağın bile bile, isteyerek seni öldürecek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Why would I do that? | Neden bunu yapayım? Neden? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Presumably, in the next few months, | Muhtemelen birkaç ay içerisinde bu neden oluşacak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Now, you've got what you've come for. | Şimdi ne için geldiyseniz... Hayır, daha sorularım var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I am done giving you answers. | Cevapları verdim işte. Şimdi gitme zamanı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're coming with us, right now! | Sen de bizimle geliyorsun, hemen! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Move, move! | Kımılda, kımılda! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Move! What are we doing? | Kımılda! Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Cover me! | Beni koru! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Down the stairs, now! Down! | Merdivenlere yürü, hemen! Yürü! Haydi, haydi, haydi! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Trust me, I got it. | Bana gönder! Tutarım! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Back off, now! | Geri çekilin, hemen! | FlashForward-2 | 2009 | |
| This woman is a material witness | Bu kadın potansiyel cinayet tanığı olacak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But there will be. Will there, Agent Benford? | İleride olacak. Olacak mı, Ajan Benford? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Let her go. | Bırak onu. Mark. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Nhadra, have your men lower their guns. | Nhadra, adamlarına söyle hemen silahlarını indirsinler. Hemen. | FlashForward-2 | 2009 | |
| All the way down! | Yere yatın! | FlashForward-2 | 2009 | |
| This isn't over. It never is. | Burada bitmedi. Bitmeyecek de. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Mr Simcoe. Hey. | Bay Simcoe, selam. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I have those transfer papers. | Dylan'ın nakil kağıtlarını getirdim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Sorry for all the red tape. I appreciate it. | Formaliteler için kusura bakmayın. Çok teşekkür ederim... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Especially after the inconvenience I've caused you and your family. | ...özellikle sana ve ailene verdiğim rahatsızlıktan sonra. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You did nothing wrong. | Sen yanlış bir şey yapmadın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Are you ready to get Dylan checked out? | Dylan'ı almak için hazır mısın? Evet. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You really think there won't be another blackout? | Gerçekten başka bir bayılma olmayacağını mı düşünüyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Not unless we recreate the exact conditions of our experiment, no. | Deney yeniden yapılmadığı sürece, hayır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It was an incredibly brave thing you did, | Yaptığın gerçekten çok cesurcaydı; öne çıkmak, sorumluluğu almak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I think the line between brave and stupid's a pretty blurry one. | Sanırım cesaret ve aptallık arasındaki sınır çok bulanık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I didn't say it wasn't stupid. | Aptallık olmadığını söylemedim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| All the same, I'd like to think I did it for the right reasons. | Ne olursa olsun, doğru olduğuna inandığım için bunu yaptım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| So, you went to Harvard in'98? | 1998 yılında Harvard'a gittin, öyle mi? Evet. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It was one of the best times of my life. I was doing my doctorate. | Hayatımın en güzel zamanlarından biriydi. Doktoramı yapıyordum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I had this beautiful apartment above a cigar shop. | Puro dükkânının ilerisinde güzel bir dairem vardı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Levitt and Pierce? That's the one. | Levitt ve Pierce mi? Evet o. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I was supposed to go to Harvard in'98, | Ben de 1998 yılında Harvard'a gitmeliydim ve senin yan apartmanında kalacaktım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Why didn't you? Because Mark got his job. | Peki neden gitmedin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I decided to be with him instead. | ...ve ben de onunla olmam gerektiğini düşündüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| My wife... | Eşim de senin olduğun binadaydı, onunla orada tanışmıştık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| So, if I had gone, we probably would have met. | Yani eğer ben devam etseydim, muhtemelen seninle tanışacaktık. | FlashForward-2 | 2009 |