Search
English Turkish Sentence Translations Page 19599
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You feel guilty because your wife died, you have to take care of your son | Suçlu hissediyorsun çünkü karın kararma sırasında öldü, anlıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I won't let you drag me down into your shame | Hem analık hem babalık ediyorum tribin için beni daha fazla batırmana izin vermeyeceğim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'd like to introduce you now to | Sizlere şimdi ortağımız ve Plazma Wakefield programı yöneticileri,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Dr Lloyd Simcoe and Dr Simon Campos. | ...Dr. Lloyd Simcoe ve Dr. Simon Campos'u takdim ediyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| My name is Lloyd Simcoe. | Adım, Lloyd Simcoe. | FlashForward-2 | 2009 | |
| As Dr Myhill indicated, our speciality | Dr. Myhill'in de belirttiği gibi araştırmalarımız,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| is proton driven plasma Wakefield acceleration. | ...proton çakıştırma plazma Wakefield hızlandırma üzerine. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What we're trying to do is to reproduce the kind of energy levels | Deneylerimiz Büyük Patlama olayından sonra oluşan enerji aşamalarını... | FlashForward-2 | 2009 | |
| that existed just after the Big Bang, on a more controllable scale. | ...daha kontrol edilebilir bir seviyede incelemek üzerineydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We were conducting just such an experiment here on... | 6 Ekim günü Pasifik saat dilimi ile tam saat 11.00'de... | FlashForward-2 | 2009 | |
| October the 6th, at precisely | ...bir deney daha yürütmeye başlamıştık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Please, please! | Lütfen, lütfen! | FlashForward-2 | 2009 | |
| If you could wait a moment, | Bir dakika bekler misiniz, sorularınızı alacağım, lütfen. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I just need to get to the heart of the matter. | Daha konunun can alıcı noktasına gelmedim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We are here today | Bugün buradayız... | FlashForward-2 | 2009 | |
| because we believe that the global blackout | ...çünkü inanıyoruz ki... | FlashForward-2 | 2009 | |
| was precipitated by our experiment. | ...küresel bayılma olayının nedeni bizim deneyimizdi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Please. If you just give me a moment, | Lütfen, lütfen. Birazcık izin verir misiniz? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I will take questions in a minute. Please, one moment... | Bir dakika sonra sorularınızı alacağım. Lütfen biraz zaman verin... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Are you taking responsibility for all the death | Bayılma sırasında olan tüm ölümlerin ve hasarların sorumluluğunu... | FlashForward-2 | 2009 | |
| and damage caused by the blackout? | ...üstünüze alıyor musunuz? | FlashForward-2 | 2009 | |
| We admit that our experiment does seem the most likely cause. 1 | Deneyimizin bunların sebebi olabileceğini düşündüğümüze göre, evet. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But we contend | Fakat böyle bir şeyi veya herhangi bir şeyin olabileceğini öngördüğümüz yok. | FlashForward-2 | 2009 | |
| This was utterly unforeseeable. | Bu bütünüyle beklemediğimiz bir şeydi. Bilim adamları her zaman deney yapar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We cannot stop experiments | Deney yapmayı kesemeyiz çünkü sonuçlar hakkında emin olamayız ki... | FlashForward-2 | 2009 | |
| What does that mean for Mosaic? Game over? | Mozaik için bu ne anlama geliyor? Oyun bitti mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Maybe Simcoe caused the blackout... | Belki Simcoe bayılmanın nedenidir... Belki değildir. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Game's not over. | Oyun daha bitmedi. ...bu tüm çalışmaların çöpe atıl... | FlashForward-2 | 2009 | |
| We will be concluding this. We will now be concluding... | Bitirmeme izin verin. Hemen bitireceğiz... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Please believe me when I say that our hearts go out to anyone | Lütfen bana inanın,... 1 | FlashForward-2 | 2009 | |
| And I would give anything to have her back. | Üstelik onu geri getirmek için her şeyimi verebilirim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We understand people are scared of another blackout. | İnsanların bir bayılma daha olmasından korktuğunu biliyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| There won't be. | Korkmamalılar çünkü bunun sebebi biziz... | FlashForward-2 | 2009 | |
| And we assure you, | ...ve bir daha olmayacağına söz veriyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| because of this moment, all plasma wakefield experiments | Çünkü bu andan itibaren, Plazma Wakefield deneyleri tamamen durduruldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You didn't even apologize! | Doğru düzgün özür bile dilemediniz! | FlashForward-2 | 2009 | |
| You killed my family! | Ailemi öldürdünüz! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Idiot. | Beyinsiz. Endişelerimiz hakkında konuşmuştuk, işimizin bir fenomen oluşturmak olduğunu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We needed to be more definitive. There's no we. | Biz daha açık olmalıyız. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're ignoring the obvious to save your own skin. | Evet, sen de postunu kurtarmak için kasten bunları görmezden geldin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Of course, I am. It's the scientific method. | Elbette öyle yaptım. Buna bilimsel metot derler. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's about collecting empirical evidence. | Buna deneysel kanıt toplamak denir... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Until we can prove empirically that we were the cause, | ...ta ki deneysel olarak sebebin biz olduğuna emin olana dek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm not about to flush my life down the toilets. | Bundan emin olana kadar hayatımı öylece tuvalete atmayacağım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I do not think we were to blame for this, you do. | Bundan dolayı suçlanması gerekenin biz olduğunu ben değil sen düşünüyorsun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| If you won't see my line of reasoning, it's war between us. | Eğer akıl yürütme yöntemimi anlamıyorsan bu ikimiz arasındaki savaş demektir. | FlashForward-2 | 2009 | |
| They both disappeared within ten minutes of their announcement. | İkisi de açıklamalarından tam on dakika sonra kayboldu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Simon Campos is completely off our radar. | Simon Campos tamamen radar dışına çıktı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Lloyd Simcoe, he had a ticket for a flight to DC | Lloyd Simcoe röportajının bitişinden bir saat kadar sonra... | FlashForward-2 | 2009 | |
| that left San Francisco within an hour of his little speech. | ...San Fransico'dan Washington'a bilet alıp gitti. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We found out he wasn't on the plane. Wait. Simcoe. | Az önce öğrendik ki uçağına binmemiş. | FlashForward-2 | 2009 | |
| How and why, Janice? | Nasıl ve neden, Janice? | FlashForward-2 | 2009 | |
| When I was in the hospital, I overheard Olivia Benford talking about... | Hastanedeyken, Olivia Benford'un Dylan Simcoe hakkında konuştuğunu duymuştum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| He was a patient that they were treating. He's Lloyd Simcoe's son. | Onun baktığı bir hastaydı ve bu bilgilere dayanarak, o Lloyd Simcoe'nun oğlu. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Then you're going to wait for him to check on his boy. | O zaman o hastaneye gidip onun oğlunun başından ayrılmayacaksın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We don't have any basis for an arrest. Right. This is you. | Alıkoymak için fazla bir bilgimiz yok. | FlashForward-2 | 2009 | |
| We need to know what he knows. | O ne biliyorsa bilmemiz gerekiyor. Tamam. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Have you spoken to Mark or Demetri? | Mark veya Dimitri ile konuştun mu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's what happened to the TV. | Çıkarın beni. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You've reached the Nohs. Leave a message | Nohları aradınız. Mesajınızı bırakın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Mrs Noh. But this is it. | Bayan Noh, bu kadar. Size son kez soracağım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're the parents of the man I love. | Sevdiğim adamın ailesisiniz. Sizi de düğünde görmek istiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| In the future that I saw, you were there | Gördüğüm gelecekte siz de oradaydınız ve geleceğinizi söylerseniz bu gerçek olur. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm supposed to marry Demetri | Demetri ile evlenmem gerekiyor... | FlashForward-2 | 2009 | |
| and I hope to God that this is the message I'm supposed to send | ...ve umarım bu mesaj gelmenizi sağlayacak mesajdır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I love your son more than anything in this world and... | Oğlunuzu bu dünyada her şeyden çok seviyorum efendim, o da beni seviyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're early. Hi. | Erkencisin. Selam, baş ortak olabilmek için çabalıyorum işte. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You going to the memorial tonight? I know you didn't know Joyce well. | Bugün anma törenine gelecek misin? Biliyorum, Joyce'u pek tanımazdın ama... | FlashForward-2 | 2009 | |
| She was so friendly and so kind to me, so of course. I wouldn't miss it. | Bana karşı çok arkadaşçaydı, iyiydi, yani tabii ki, bunu kaçırmam. | FlashForward-2 | 2009 | |
| See you then. Yes. | Orada görüşürüz o zaman. Evet. | FlashForward-2 | 2009 | |
| This is it. | Tamam budur. Ses biriminin bize verdiği 5 kilometrelik arama çapı burasıydı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| But there are a bunch of good reasons why we might find Eartha right here. | Fakat Eartha'yı neden burada bulacağımız hakkında bir sürü iyi nedenimiz var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Eartha? | Eartha mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Well, she kind of sounds like Eartha Kitt, don't you think? | Sesi Eartha Kitt gibi geliyordu, sence de öyle değil mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You know, the Batman TV show. She played Catwoman. | Televizyondaki Batman dizisi adamım. Kedi kadını oynardı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're right. She does sound like Eartha Kitt. | Haklısın. Sesi Eartha Kitt gibiydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| A Persian, well educated Eartha Kitt. | Evet. Acem, iyi eğitimli bir Eartha Kitt. | FlashForward-2 | 2009 | |
| There's only two news stands within a block of here | Bak, buradan bir blok ötede Farsça gazete satan iki gazeteci var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| This may be a stretch but there's a place around the corner | Biraz abartı gelebilir fakat, şu köşede ise İran tütünü satan bir yer var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That voice, you know, it's... | Sesi, bilirsin ya, tiryaki gibi geliyordu. Ne? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Madd O' Meh. | Madd o Mehh mi? Farsça. Buğuyu kaldırmak için. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Persian woman, Persian food. | Acem kadın, Acem yemekleri. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yahtzee. | Yahtzee. | FlashForward-2 | 2009 | |
| What? | Ne? Daha önce gözetilmemiştim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm not surveilling you. | Seni gözetlemiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It feels like I'm being surveilled. | Gözetleniyormuşum gibi hissettim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Well, I could split, if you slide me Lloyd Simcoe's phone number. | Eğer bana Lloyd Simcoe'nun telefonunu verirsen bunu bırakabilirim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| And what do I do after I get fired? | Peki, kovulduktan sonra ne yapacağım? Kızların denemesi gerek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Dr Benford said that you came in while I was away. | Dr. Benford'un dediğine göre ben yokken çıkmışsın. | FlashForward-2 | 2009 | |
| How'd it go? She says I'm doing good. | Nasıl geçti? İyi olduğumu söyledi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Not good enough to have a baby yet. | Tabii bebek sahibi olabilecek kadar iyi değilim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You wanna have a baby? I didn't... | Bebek sahibi olmak mı istiyorsun? İstemiyordum... | FlashForward-2 | 2009 | |
| But then the blackout happened and I saw myself getting a sonogram. | ...ama bayılma olduğunda kendimi ultrasonda görmüştüm. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I was pregnant. I was totally crazy. | Hamileydim. Tam bir delilik. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It was like being in love or something. | Âşık olmak gibiydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I don't know. Maybe I'll just listen to the universe and... | Bilmiyorum. Belki de evreni dinleyip her şeye havlu atmalıyım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Listen. In your flash forward, you saw yourself pregnant. | Dinle, geleceği görüşünde, kendini hamile gördün. | FlashForward-2 | 2009 | |
| If you were really listening to the universe, | Eğer evreni gerçekten dinlersen, bebek sahibi olman gerekir. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Do you know how far along you were? | Ne kadarlık olduğunu biliyor muydun? Ultrasondaki dört aylık demişti. | FlashForward-2 | 2009 | |
| The beginning of January. | Ocak'ta başlayacak demek ki. Eğer gördüğün buysa. | FlashForward-2 | 2009 |