Search
English Turkish Sentence Translations Page 18878
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Mr. Tak. | Müdür Tak. Efendim! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
What's the law firm's number? | Avukatlık bürosunun numarası kaçtı? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
As soon as we got out of the room… | Odadan çıkar çıkmaz hafıza kartını almıştım. Mükemmel, değil mi? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
So you threw the camera in the water on purpose? | Yani kamerayı havuza bilerek mi attın? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
That was the best operation ever! | Gelmiş geçmiş en iyi operasyondu bu! General Mac Arthur gibisin. Ben... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Hamo, hamo! Hamo, hamo! | Hamo hamo! Hamo hamo! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
By the way, your sister in law is in the video… | Bu arada videoda baldızın da vardı. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
…so I couldn’t ask someone else to cover up her face. | Ondan dolayı yüzünü kapatması için başkasından yardım isteyemedim. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
It took me a month... | Kapatma işlemini kendi başıma yapmam tam bir ayımı aldı. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
...to work on the cover up by myself. | Bir şey değil. Sadece sözleşmemizde ne varsa onu yaptım. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You’ve done a great job. | Harika bir iş çıkarmışsın. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Why are you drinking out here... | Restoranda kimse yokken ne diye dışarıda içiyorsunuz? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
It’s just that this place is more comfortable for us. | Burası bize çok daha rahat geliyor da ondan. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
By the way… | Ha bu arada oldukça lezzetli olmamış mı? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Of course, mother. | Elbette anneciğim. Gerçekten çok lezzetli. Yalan mı? Eğer istediğin buysa ve annenin de rızası olursa... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Then both of you enjoy your meal... | O halde yemeğinizi yiyin, sonra da gidip geberin bir yerlerde. Müşteri lazım bana. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You saw her, right? | Gördün onu değil mi? Baldızıma ne olduğunu öğrenirse... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
…Mi Young's going to die. | ...Mi Young öldü demektir. Aslına bakılırsa, 3 yıl önceki geçici hafıza kaybından başka... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
My lips are sealed. | Dudaklarımı mühürledim. Anlaştık. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
The USB. | USB. USB, doğru ya! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Call the CEO's secretary. | Başkanın sekreterini ara. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
She's not answering. What? | Yanıt vermiyor. Ne dedin? Bir daha ara o zaman. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
[Camcorder video file] | Video dosyası | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
[Attachment download] | Dosya aktarılıyor | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mr. CEO. | Başkanım. Lütfen beni bekleyin. Merdivenleri kullandım. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Nice! | Bomba! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
It’s outrageous. | Bu akıl alır iş mi? Bana böyle çirkin bir şey yaptıkları halde onları affetmiştim. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
How could they blackmail me like this? | Nasıl bu şekilde sırtımdan vururlar beni? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Illegal protesting and now threats. | Yasadışı protesto ve şimdi de tehdit. Hepsini hapse tıkacağım. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I want them imprisoned and compensation for damages. | Fasulyeli pilav yiyip, verdikleri zarar için tazminat ödemelerini istiyorum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I'll put them in jail! All of them! | Parmaklıkların ardına tıkacağım! Hem de hepsini! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
By the way, who is this woman? | Peki bu kadın kim? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I don’t know her. | Tanımıyorum onu. Bu olaydan önce hiç görmemiştim. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Ah, Miss Kim Mi Young who you saw the other day... | Geçen gün görüştüğünüz Bayan Kim Mi Young bugün izinli. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Why are you telling me that? | Bunu bana neden söylüyorsunuz? Soran mı var? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Ah, yes. | Peki, öyle olsun. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
By the way… | Peki bu kadın odanıza mı gönderilmiş? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I said I don’t know. I really don't know. | Bilmiyorum dedim ya. Bilmiyorum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
How many times I have to tell you that I don’t know? | Bilmediğimi daha kaç defa dile getirmem gerek? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I think we could get a professional to restore the image. | Profesyonel birinden yardım alırsak kadının yüzünü ortaya çıkarabiliriz. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Frankly speaking… | Dürüst olmak gerekirse davayı kazanıp onları hapse tıkabilir, | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
…and get a compensation order for damage from the court, but… | ...tazminat ödemelerini de sağlarım ama alacağınızdan fazla ödemiş olursunuz. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
If they upload this video to the internet… | Bunu internete yüklerlerse bir de video popüler olursa kontrol edemezsiniz. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I bought the plant at full price. | Fabrikayı parasını ödeyerek aldım ben. Neden kötü adam ben oldum şimdi ha? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
These men are outrageous! | Çok edepsiz adamlar bunlar! Aynı zamanda da umutsuzlar. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Their lives are at stake here. | Hayatları mevzu bahis. Bu yüzden edepsizce davranıyorlar. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
This is absurd! | Akıl alır iş mi bu?! Akıl alır iş mi diyorum! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Please do as I said. | Söylediğimi yapın lütfen. İlla dava açacağım diyorsanız ne ala. Ne de olsa para alıyorum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
...but I'm telling you for the sake of Jang In Chemical. | Fakat bunu Jang In Kimya'nın iyiliği için söylüyorum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You to go to Yeowol Island to meet their representative... | Yeo Wool adasına gidip temsilcilerle görüşün ve bir anlaşmaya varın. En iyi çözüm bu. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I have to tell mother… | Söylemeliyim. Söylememeliyim. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I have to tell mother… | Söylemeliyim. Söylememeliyim. Söylemeliyim. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I have to tell mother… …or not. | Söylemeliyim. Söylememeliyim. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
…or not. I have to tell mother… | Söylememeliyim. Söylemeliyim... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
No, I can’t. | Olmaz, söyleyemem. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
If mother finds out... | Annem öğrenirse bacaklarımı kırar. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Hey! | Mi Young! Gerçekten de Mi Young'sun sen! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Hello. | Merhaba. Şu an Seul'de çalıştığını duydum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Are you back to see your mother? | Anneni görmek için mi geldin? Evet. Birkaç gün izne çıktım. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Then ask mother to cook you a lot of food… | O halde söyle annene bir sürü leziz yemek pişirsin, tatilin tadını çıkar. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I still have to tell her, right? | Yine de ona söylemem gerek, değil mi? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
What are you looking at? | Nereye bakıyorsun öyle? Buradayım, burada! Tam karşıya bak! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You! | Seni gidi! Eve geleceğini neden söylemedin? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I found out because Chan Kyu’s mom just called me. | Az önce Chan Kyu'nun annesi arayınca öğrendim. Hangi rüzgar attı seni buraya? Ben bir kazmayım! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mom. | Anne. Anneciğim, ben... Ben... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mom. | Anne. Ağlıyor musun sen? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Why are you crying? | Neden ağlıyorsun? Bir iş mi geldi başına? Ne oldu? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
It’s nothing. | Yok bir şey. Seni gördüğüm için sevindim işte. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Hey, you're embarrassing me. | Bu kız yok mu... Utandırıyorsun beni. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
The neighbors will think you're crying because you got dumped. | Komşular terk edildin sanıp ağladığını düşünecek bak. Gel bakalım. Koş hadi! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Ok. | Tamam. Şimdiye kadar annemle görüşüyor muydun? Evet, ne var bunda? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
It’s so good to see you. | İyi ki geldin. Ne var ne yok? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Ah! | Al bakalım! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mi Young, you're eating so much. | Mi Young, amma çok yiyorsun. Benim kadar yiyor ya. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I’m pregnant, so it’s understandable, but… | Ben hamileyim hadi onu anladık da sen de iyi yiyorsun hani. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mother’s cooking is always the best. | Annemin yemekleri üzerine tanımam! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You’re right. | Doğru diyorsun. Ellerim yemek yapmak için yaratılmış! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Getting hit with them hurts, too. | Bir de çaktığında resmen ölüsün. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
By the way, you should be bragging about your trip to Macao. | Bu arada Makau gezin hakkında böbürlenmen gerekir. Neden dut yemiş bülbül gibisin? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
There are lots of hot guys there, right? | Orada tonlarca seksi erkek vardı, değil mi? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I've only seen the same men on this island for twenty years. | 20 yıldır bu adada aynı adamlara bakıp duruyorum. Burası mı? Bu ne? Burası ayrı bir ev mi? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I haven't been able to update my tastes. | Zevklerimi güncelleme fırsatım bile olmadı. Baksana, gözlerim... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Hey! | Bana baksana sen! Neden o bir yılın bahsini etmiyorsun? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You lived in Seoul for a year after getting married. | Evlendikten sonra bir yıl kadar Seul'de yaşamıştın ya. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I’m so happy with my honey… | Eşimle çok mutluyum. Sonsuza dek bu şekilde yaşamak istiyorum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Enough! | Yeter be! Kimse gıpta etmiyor hayatına, bu yüzden kes böbürlenmeyi. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Also, if you got married, you should stay at your house. | Ayrıca madem evlisin, git kendi evinde kal. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Why are you always staying over and eating here? | Ne diye hep burada kalıp yemekleri indiriyorsun midene? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
What about your husband? | Kocan denen adama ne demeli? Müdür Park ile fabrika konusunda... | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
...about the plant. | ...yapacağı bir iş vardı. Bugün ablamın odasında yatarım ben. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Also, mom! | Bu arada anne! O kadar çok yemiyorum ki ben! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You shouldn't be so mean to a pregnant woman. | Hamile bir kadına böyle davranmamalısın! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mom. | Anneciğim. Bu gece seninle yatmak istiyorum. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
I have something to tell you, too. | Sana söylemek istediğim bir şey de var. Benimle mi? Sorun olmaz mı? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
You don't want to stay with her. | Onunla yatmasan iyi edersin. | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mr. CEO! | Başkanım! Başkanım! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Mr. CEO, are you alright? | Başkanım, iyi misiniz? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Ugh! | Burnum kanıyor burnum! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Do you want your coffee? Nosebleed, nosebleed! | Kahve mi istiyorsunuz? Burnum kanıyor diyorum! | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |
Coffee with a lot of syrup. | Şeker attım. Eskiden acı içerdiniz, ne diye son günlerde tatlı içiyorsunuz? | Fated to Love You-1 | 2014 | ![]() |