Search
English Turkish Sentence Translations Page 18539
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Call the doc just to be on the safe side? Yeah, I left word. | Her ihtimale karşı doktoru aradın mı? Evet, haber verdim. Doktora haber verdin, değil mi? Evet, mesaj bıraktım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
We're already doing great marketing the drug to physicians. | Doktorlara yaptığımız ilaç satışı, zaten yeterli derecede. İlacı doktorlara zaten harika bir şekilde pazarlıyoruz. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Is she all right? Just keep your cell with you. | İyi mi? Telefonunu yanından ayırma, yeter. O iyi mi? Telefonunu yanından ayırma yeter. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Okay. Can I do something? I'll call you when I know more. | Tamam. Yapabileceğim bir şey var mı? Gelişme olursa ararım. Tamam, yapabileceğim bir şey var mı? Bir şey öğrenirsem seni ararım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
I should really get back to Megan, so I'll call you as soon as I know anything, okay? | Megan'ın yanına dönmem gerek. Bir haber gelir gelmez arayacağım, tamam mı? Şimdi Megan'ın yanına dönmem gerekiyor. Bir şey öğrendiğim anda seni ararım, tamam mı? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Excuse me, please. Sir? | Bakar mısınız lütfen? Beyefendi. Bakar mısınız? Buyrun. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
My daughter, Megan Crowley, was brought in for observation. | Kızım Megan Crowley, gözetim için yatırılacaktı. Kızım, Megan Crowley müşahede altına alınmak üzere getirilmişti. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Aileen. John. | Aileen. John. Aileen. John. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Has she told you about the trip that Fiona's taking with her remote controlled car? | Sana Fiona'nın uzaktan kumandalı arabasıyla yapacağı yolcuğu anlattı mı? Fiona'nın uzaktan kumandalı arabasıyla çıktığı yolculuktan bahsetti mi sana? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
...like icebergs and maybe a polar bear. | Buzdağları veya kutup ayıları falan. ...buz dağları olsun, kutup ayıları olsun... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
As you know, Pompe patients suffer muscle deterioration in every part of the body, | Bildiğiniz gibi, Pompe hastalarında vücudun her bölgesinde... Bildiğiniz üzere Pompe hastalarında vücutlarının... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
so this sort of respiratory complication, well, that's just an inevitable fact of the disease. | Ve bu solunum komplikasyonu da... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
As you know, she was already well past the life expectancy, for, you know, Pompe kids. | Bildiğiniz gibi, Pompe çocuklar için verilen yaşama süresini geçti bile. Bildiğiniz üzere, Pompe çocukları için öngörülen yaşama süresini doldurdu bile. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Her heart, her liver, these organs have been compromised | Kalbi, karaciğeri. Bu organların hepsi çökmüş durumda... Kalbiyle karaciğeri de tehlikeye girdi ve bu organlar da... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Now, I wish that we had a drug to treat Pompe, but we simply don't. | Keşke Pompe için bir ilacımız olsaydı. Fakat ne yazık ki, yok. Keşke Pompe'yi tedavi edebilecek bir ilacımız olsaydı ancak ne yazık ki yok. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Maybe you can find some small comfort in knowing that Megan's suffering will be over. | ...Megan'ın acılarının sonunda dineceğini bilmek sizi biraz olsun rahatlatır. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Maybe you can see this as a blessing. | Bunu bir lütuf olarak görebilirsiniz. Belki de bunu Tanrı'nın bir lütfu olarak görebilirsiniz. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Help! Help! Megan? | Yardım edin! Yardım edin! Megan? Yardım edin! Yardım edin! Megan? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Please, someone come help! 321! | Lütfen biri yardım etsin! 321! Lütfen biri yardıma gelsin! 321 nolu oda! | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Asystole! Yeah, right through here. | Asistoli mevcut. Hemen bakıyorum. Asistoli durumu. Evet, bu taraftan. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Can you hear my voice? Can you hear Mama? | Beni duyuyor musun? Anneyi duyuyor musun? Sesimi duyabiliyor musun? Anneciğini duyabiliyor musun? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Starting compressions. I'll switch her out. | Kalp masajına başlıyorum. Oksijeni kesiyorum. Kalp masajına başlıyorum. Oksijeni kesiyorum. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Over here, please. Quickly. Hang in there, Megan. | Buradan, acele et. Dayan Megan. Bu taraftan. Lütfen, acele edin. Dayan Megan. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Hang in there, baby, okay? I need to bag her. | Dayan tatlım, tamam mı? Oksijen verin. Dayan tatlım, olur mu? Oksijeni aç. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Aileen? Some room right there. | Aileen? Müdahale ediyoruz. Aileen? Şuradaki odada. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Let us in, all right? | Bize bırakın, olur mu? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Epinephrine, 0.1 mils per kig. Got it. | Epinefrin, 0.1 ml/kg. Anlaşıldı. 0.1 ml/kg epinefrin. Tamam. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Still no pulse. No reading. | Hâlâ tepki yok. Göstergelerde hareket yok. Hâlâ nabız alamıyorum. Bir değişiklik yok. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Forget the weight, come on, get it in there! Aileen, Aileen. | Dozajı boş ver, hadi hemen ver. Aileen, Aileen. Dozajı umrumda değil, getirin çabuk. Aileen, Aileen. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
0.1 epi. It's all right. | 0.1 ml epinefrin. İyi olacak. 0.1 epinefrin. İyileşecek. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Okay, just give the epi a couple seconds. Still non responsive. | Pekâlâ, epinefrini yavaş yavaş ver. Hâlâ tepki yok. Epinefrini yavaş yavaş ver. Hâlâ nabız yok. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
All right, charge the defib. Charging. | Pekâlâ, elektroşok cihazını hazırlayın. Hazırlanıyor. Tamam, defibrilatörü getirin. Doluyor. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
She's gonna be okay. Oh, my God. | İyi olacak. Tanrı'ya şükür. İyileşecek. Şükürler olsun. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
but her vital signs have improved and I'm cautiously optimistic. | ...kızınızın halen çok hasta olduğu bir gerçek. Az da olsa umudum var. ...yaşamsal belirtileri iyileşmiş durumda ve... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Mrs. Crowley, these came for Megan. Thanks so much. Thank you. | Bayan Crowley, bunlar Megan'a geldi. Çok teşekkür ederim. Sağ olun. Bayan Crowley, bunlar Megan'a geldi. Çok teşekkür ederim. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Hey, John? | Orada mısın John? John? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Yeah? I'm John Crowley. | Buyurun? Ben John Crowley. Buyrun? Ben John Crowley. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
I left you three or four messages in the last month, | Geçen ay üç dört mesaj göndermiştim... Size geçtiğimiz ay içerisinde üç dört mesaj bıraktım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Dr. Stonehill, two of my kids have Pompe. | Dr. Stonehill, iki çocuğum Pompe hastası. Dr. Stonehill, iki çocuğum da Pompe hastası. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Oh, Jesus. | Tanrım. Tanrım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
but, hell, you shouldn't have come all this way without talking to me. | ...ama benimle konuşmadan bunca yolu kat etmemen gerekirdi. ...ama benimle konuşmadan evvel ta buralara kadar gelmemeliydin. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
and all the researchers out there say that your work holds the most promise. | ...ve bu alandaki tüm araştırmacılar sizin çalışmanızı umut verici görüyorlar. ...ayrıca bütün o araştırmacılar da en çok umut vâât eden... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Your kids have a genetic disease. | Çocuklarınızda genetik bir hastalık var. Çocuklarının genetik bir hastalığı var. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, I know. I know a lot about that. Everybody's making an enzyme, | Evet, biliyorum. Fazlasıyla bilgim var. Herkes bir enzim üretiyor... Evet biliyorum, o konuda epey bilgim var. Herkes bir enzim üretiyor... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
and it's not gonna do any good 'cause it's not gonna get into their cells. | Çünkü o enzimler hücrelere geçmez. ...hiçbir faydası olmaz çünkü o verdiğin enzimler hücrelerin içine giremiyor. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Understand what I'm saying? | Beni anlıyor musun? Ne dediğimi anlıyor musun? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, so that means that if you put the sugar... | Evet, yani şekeri dışarıdan versen de Evet, yani bu demek oluyor ki şekeri hücrelerin içi | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
I'm not on the verge of anything, kid. This is a theory, not a therapy. | Hiçbir şeyin eşiğinde değilim, evlat. Bu bir teori, terapi değil. Bir buluşun eşiğinde falan değilim evlat. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
You got any idea how shitty my funding is? No. | Ödenek durumum ne durumda, hiç fikrin var mı? Hayır. Çalışmalarıma ayrılan ödeneğin azlığından haberin var mı senin? Yok. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Six and eight. | Altı ve sekiz. Biri 6, biri 8. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
How much? How much what? | Ne kadar? Ne ne kadar? Ne kadar? Ne ne kadar? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
That's why you need me. I need you? Why? | Artık bana muhtaçsın. Sana muhtaç mıyım? Nedenmiş o? İşte burada devreye ben giriyorum. Sen mi? Nasıl yani? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
That's because we're relatively new. We're just in the gearing up phase. | Oldukça yeni bir vakıf olmamızdandır. Henüz kuruluş aşamasındayız. Çünkü derneğimiz daha yeni yeni oturmaya başlıyor. Henüz büyüme aşamasındayız. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
How soon do you need a grant? Now would be good. | Ödenek ne zamana lazım? Hemen olsa hiç fena olmaz. Ödeneğe ne kadar çabuk ihtiyacınız var? Hemen şimdi olsa çok iyi olurdu. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Thanks. Thank you, sir. Have a good day. | Teşekkürler. Rica ederim, efendim. İyi günler. Teşekkür ederim. Rica ederim efendim. İyi günler. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Did you get my messages? Your messages? | Mesajlarımı aldın mı? Mesajlarını mı? Mesajlarımı aldın mı? Mesajlarını mı? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
The fight in her. | Verdiği mücadele gibi. Kendi içinde verdiği o savaş. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
He's really eccentric, but his science is way ahead of everybody else's. | Garip birisi, ancak becerisi diğerlerinin çok daha ötesinde. Çok acayip bir adam ancak bilimsel açıdan diğer herkesten daha önde. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
He's definitely the one to put our money on. Lf we had any. | Kesinlikle yatırım yapılabilecek biri. Tabii paramız kaldıysa. Kesinlikle yatırım yapmaya değecek biri. Tabii paramız olsaydı. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
because he's got this conference up here next month, | Gelecek ay burada düzenlenecek şu konferansa katılacak... Gelecek ay burada bir konferansı varmış... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
How much? Five hundred. | Ne kadarlık? 500. Ne kadar? Beş yüz. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Sweetheart, are you totally insane? Apparently. | Kafayı mı yedin sen, hayatım? Galiba. Hayatım, sen aklını mı kaçırdın? Çok mu belli oluyor? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
We're holding our first fundraiser on the 23rd at the school, | İlk bağış toplama etkinliğini 23'ünde okulda yapacağız. İlk bağış kampanyasını ayın 23'ünde okulda yapıyoruz... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Ready for your spelling test? I'm gonna nail it. | Heceleme sınavına hazır mısın? Hakkından geleceğim. Heceleme testin için hazır mısın? Hiç şüphen olmasın. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Okay. Good luck. | Pekâlâ. Bol şans. Peki, iyi şanslar. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
And I was so sorry not to see you at the reunion | Mezunlar toplantısında sizi göremediğim için çok üzüldüm... Sizi mezunlar gecesinde göremeyince çok üzüldüm... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Just make it right. | Düzgün yap yeter. İşi halledin yeter. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Dad? Can't you see I'm on the phone? | Baba? Telefonda olduğumu görmüyor musun? Baba? Telefonda olduğumu görmüyor musun? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Okay, well, tell me what he told you. Dad! | Tamam, sana ne söylediğini söyle bana o zaman. Baba! Peki, sana ne dediğini söyle bana. Baba! | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
No, I'm gonna have to call you back. I can't talk. All right, bye. | Seni daha sonra ararım, şimdi müsait değilim. Görüşürüz. Seni birazdan ararım. Şu an konuşamıyorum. Pekâlâ, görüşürüz. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Marcus Temple. We spoke on the phone. Right. Absolutely. Good to see you. | Marcus Temple. Telefonda konuşmuştuk. Tabii. Sizi gördüğüme çok sevindim. Marcus Temple. Telefonda konuşmuştuk. Evet, hatırladım. Sizi görmek ne güzel. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Well, this is for your foundation, from my relatives, friends and church group. | Bunlar vakfınız için akrabalarım, arkadaşlarım ve kilise grubundan. Bu, akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan ve... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
My goodness. | Aman Tanrım. Tanrım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Thank you very much. | Çok teşekkür ederim. Çok teşekkürler. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Hi, Dr. Stonehill. I'm Megan. Hi, Megan. I'm Dr. Stonehill. | Merhaba, Dr. Stonehill. Megan ben. Selam, Megan. Ben de Dr. Stonehill. Merhaba Dr. Stonehill, ben Megan. Merhaba Megan, ben de Dr. Stonehill. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Are you coming in or not? Yeah, thanks. | Giriyor musunuz, girmiyor musunuz? Giriyorum, sağ ol. İçeri giriyor musunuz, girmiyor musunuz? Gireyim, teşekkür ederim. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
So, what's your deal? You married? | Ee, hayat nasıl gidiyor? Evli misin? Ee, senin hikayen ne peki? Evli misin? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Ex wives. Two of 'em. | Boşandığım var. İki tane. Vardı. İki tane. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Yeah? How come? 'Cause I'm so easy to get along with. | Öyle mi? Neden peki? Benimle geçinmek çok kolay da ondan. Hadi ya? Nasıl oldu o? Çünkü geçinmesi çok kolay biriyim. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Any other questions? No. Your turn to ask one. | Başka sorun var mı? Hayır, sorma sırası sende. Başka sorun var mı? Yok. Sorma sırası sende. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
What grade are you in? I'm in third. | Kaçıncı sınıftasın? Üçüncü sınıftayım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
I already graduated. No, I mean hobbies. | Ben çoktan mezun oldum. Yok, sevdiğin şeyleri diyorum. Ben çoktan mezun oldum. Hayır, hobilerini kastetmiştim. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Wanna see? Sure. | Görmek ister misin? Tabii. Görmek ister misin? Tabii. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Is he here yet? I don't know. | Gelmedi mi hâlâ o? Bilmem ki. Gelmedi mi hâlâ? Bilmiyorum. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
I won. | Kazandım. Ben kazandım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Dr. Stonehill has two ex wives. | Dr. Stonehill'in iki eski eşi varmış. Dr. Stonehill iki kere boşanmış. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
And John Jr. Hello. | Bu da John Jr. Merhaba. Ve küçük John. Merhaba. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, come on inside. | Evet, içeri buyurun lütfen. Megan, sen de içeri gel. Hadi. Evet, içeri gelin. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
You gotta say good night to Dr. Stonehill. Kiss SpongeBob. | Dr. Stonehill'e de iyi geceler de bakalım. Sünger Bob'u öpsün. Dr. Stonehill'e iyi geceler dilemeyecek misin? Sünger Bob'u öpsene. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Me? For good luck. For bass fishing. | Bana mı? Balık tutarken iyi şans getirsin diye. Bana mı? Levrek avlarken iyi şans getirmesi için. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Well, sure. A happy go lucky little fellow, lots of personality, huh? | Tabii. Tasasız küçük bir dost kim bilir içinde neler barındırıyordur, değil mi? Gitti ya. Şansına güvenen küçük bir dost... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
He's a plastic toy. I know. | Plastik oyuncak o. Biliyorum. Plastik oyuncak o. Biliyorum. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Here's the father daughter dance. | Burada da baba kız dans ederken. Burada da baba kız dansı yapıyoruz. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
You haven't lived until you've seen Megan do the Wheelchair Watusi. | Ama Megan'ı tekerlekli sandalye ile Watusi dansı yaparken kesin görmeniz lazım. Megan'ı tekerlekli sandalyeyle boğa güreşi yaparken görmen lâzım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Go ahead and eat the cobbler while it's hot. Smells great, honey. | Hâlâ sıcakken yiyin ekmek pudinginden. Harika kokuyor, canım. Hazır sıcakken yiyin, bekletmeyin. Harika kokuyor tatlım. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
This was hilarious. | Bu acayip komikti bak. İşte bu muhteşemdi. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Bob, we went to this dude ranch. All right if I call you Bob? | Büyük bir çiftliğe gitmiştik, Bob. Bob dememin sakıncası var mı? | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
You got a check for a half million dollars, hell, you can call me Peggy Sue. | Yarım milyon dolarlık bir çekin varsa, Peggy Sue bile diyebilirsin. Yarım milyon dolarlık bir çekin varken bana Peggy Sue bile diyebilirsin. | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
I'll just... | O zaman | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, I know. Lf... In enough time, then... | Evet, biliyorum. Yeterli zamanımız olsaydı Evet, biliyorum. ...parayı bulacağımıza... | Extraordinary Measures-2 | 2010 | ![]() |