• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 18530

English Turkish Film Name Film Year Details
All right, charge the defib. NURSE 3: Charging. Pekâlâ, elektroşok cihazını hazırlayın. Hazırlanıyor. Tamam, defibrilatörü getirin. Doluyor. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Your daughter is some fighter. Kızınız mücadeleci bir çocuk. Kızınız çok mücadeleci. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
She's gonna be okay. İyi olacak. Tanrı'ya şükür. İyileşecek. Şükürler olsun. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Now, look, she's still a very sick girl, obviously, Bakın, yaşamsal etkinlikleri düzgün olmasına rağmen... Bakın, o hâlâ eskisi gibi çok hasta ancak... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
but her vital signs have improved ...kızınızın halen çok hasta olduğu bir gerçek. Az da olsa umudum var. ...yaşamsal belirtileri iyileşmiş durumda ve... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
So, I guess you could say we dodged that blessing, huh? Anladığım kadarıyla kızımızın kurtulma şansının olduğunu söylüyorsunuz, değil mi? Yani bir nevi Tanrı'nın o lütfundan sıyrılmayı başardık, ha? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Mrs. Crowley, these came for Megan. Bayan Crowley, bunlar Megan'a geldi. Çok teşekkür ederim. Sağ olun. Bayan Crowley, bunlar Megan'a geldi. Çok teşekkür ederim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
PETE: Hey, John? Huh? Orada mısın John? John? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Any time you're ready, man. Hazır olduğunda başlayabiliriz. Hazır olduğunda başlayalım dostum. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
You gonna tell us about the product launch? Ürün lansmanıyla ilgili bilgi verecek misin bize? Ürünü piyasaya sürme konusunda konuşacaktın? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
John, you okay? John, her şey yolunda mı? John, sen iyi misin? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I have to go. Gitmem gerekiyor. Gitmem gerek. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Where you going? Nebraska. Nereye gidiyorsun? Nebraska'ya. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Excuse me, please. There's a gentleman here to see you. Affedersiniz. Bir bey sizinle görüşmek istiyor. Affedersiniz. Burada sizi görmek isteyen bir beyefendi var. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Best make yourself comfortable, hon. Siz buyurun oturun, beyefendi. Siz iyisi mi rahatınıza bakın. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Oh, dear. Eyvah! Olamaz. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Sir, sir. That's Dr. Stonehill. He just left, I'm sorry. Bayım. İşte Dr. Stonehill. Şimdi kapıdan çıktı, üzgünüm. Bayım, Dr. Stonehill'i sormuştunuz. Kendisi az önce çıktı, üzgünüm. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Thank you. Yeah. Teşekkür ederim. Rica ederim. Teşekkürler. Rica ederim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Dr. Stonehill! Dr. Stonehill! Dr. Stonehill! Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Hey, Dr. Stonehill! Bekleyin, Dr. Stonehill! Dr. Stonehill! Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Dr. Stonehill? Dr. Stonehill? Dr. Stonehill! Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Yeah? Buyurun? Ben John Crowley. Buyrun? Ben John Crowley. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Okay. Didn't you get any of my messages? Evet. Mesajlarımı almadınız mı? Peki. Mesajlarımın hiçbirini almadınız mı? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
What messages? Ne mesajı? Ne mesajları? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I left you 3 or 4 messages in the last month, Geçen ay üç dört mesaj göndermiştim... Size geçtiğimiz ay içerisinde üç dört mesaj bıraktım. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
and you even hung up on me the night before last. ...hatta evvelki gün telefonu suratıma kapatmıştınız. Hatta sonuncudan bir önceki gece telefonu yüzüme kapattınız. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
What the hell are you talking about? I never hung up on you. Sen neden bahsediyorsun be? Suratına falan kapamadım ben. Neden bahsediyorsun sen yahu? Ben senin yüzüne falan kapamadım. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Dr. Stonehill, 2 of my kids have Pompe. Dr. Stonehill, iki çocuğum Pompe hastası. Dr. Stonehill, iki çocuğum da Pompe hastası. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Well, I'm sorry. Üzüldüm. Üzüldüm. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
A terrible disease, Korkunç bir hastalık... Korkunç bir hastalık... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
but, hell, you shouldn't have come all this way ...ama benimle konuşmadan bunca yolu kat etmemen gerekirdi. ...ama benimle konuşmadan evvel ta buralara kadar gelmemeliydin. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I do research, son. I don't see patients. Ben araştırma yapıyorum, evlat. Hastalarla ilgilenmiyorum. Ben araştırma yaparım evlat. Hastalara bakmam. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Well, it's your research that I'm interested in. İyi ya, ben de araştırmanızla ilgileniyorum. Zaten ilgilendiğim şey de sizin araştırmalarınız. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I've read all the journal articles on Pompe disease, Pompe hastalığı üzerine yazdığınız tüm makalelerinizi okudum... Pompe hastalığı hakkındaki bütün dergi makalelerinizi okudum... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
and all the researchers out there say that ...ve bu alandaki tüm araştırmacılar sizin çalışmanızı umut verici görüyorlar. ...ayrıca bütün o araştırmacılar da en çok umut vâât eden... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Get to the point, son. What do you want from me? Sadede gel, evlat. Benden ne istiyorsun? Sadede gel evlat. Benden ne istiyorsun? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
We almost lost my daughter last week. Geçen hafta kızımı neredeyse kaybediyorduk. Geçen hafta neredeyse kızımı kaybediyorduk. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I need to hear about your research. Araştırmanızın durumunu sizden dinlemek istiyorum. Araştırmalarınız hakkında bilgi almak istiyorum. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
STONEHILL: Your kids have a genetic disease. Çocuklarınızda genetik bir hastalık var. Çocuklarının genetik bir hastalığı var. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
They're missing an enzyme Bir tür şeker olan glikojen tüketimini sağlayan bir enzimin eksikliği yaşıyorlar. Şekerin önemli bir çeşidi olan glikojeni parçalayan enzimden yoksunlar. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
It's defective in Pompe patients. Pompe hastalarında bu enzimin üretimi kusurludur. Pompe hastalarındaki genetik kusur bu. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
So, this sugar builds up in the muscle cells, Bu şeker kas hücrelerinde birikir... Bu şeker kas hücrelerinde toplanıyor... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
especially in the heart, the skeletal muscles, the diaphragm, ...özellikle de kalp, iskelet kasları ve diyaframda... ...özellikle de kalpte, iskelet kaslarında, diyaframda... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
which is why they have a hard time breathing. ...ki bu yüzden hastalar nefes almakta güçlük çeker. ...ki solunumda sıkıntı yaşamalarının sebebi de bu zaten. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Yeah, I know. I know a lot about that. Evet, biliyorum. Fazlasıyla bilgim var. Herkes bir enzim üretiyor... Evet biliyorum, o konuda epey bilgim var. Herkes bir enzim üretiyor... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
but you can infuse kids all day long with their enzyme, ...ve o enzimleri çocuklara günde 24 saat versen de fayda etmez. ...ancak çocuklara bütün gün boyunca bu enzimleri versen bile... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
and it's not gonna do any good Çünkü o enzimler hücrelere geçmez. ...hiçbir faydası olmaz çünkü o verdiğin enzimler hücrelerin içine giremiyor. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Don't interrupt. Sorry. Lafımı kesme. Özür dilerim. Sözümü kesme. Affedersin. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'm making a different version of this enzyme. Bu enzimin farklı bir çeşidini üretiyorum. Ben bu enzimin değişik bir modeli üzerinde çalışıyorum. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
My enzyme has a biological marker, mannose 6 phosphate. Enzimim biyolojik bir marköre sahip, mannoz hekzafosfat. Benim enzimimde mannoz 6 fosfat denen biyolojik bir işaretleyici var. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'm the only one that's cloned the gene for phosphotransferase. Fosfotransferaz için gerekli geni kopyalayan tek kişi benim. Fosfotransferaz için bu geni tek çoğaltan benim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'm the only one who's cloned the gene for uncovering enzyme, Enzimi serbest bırakan geni kopyalayan tek kişi benim. Serbestleştirici enzim için bu geni tek çoğaltan benim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
so I can get more mannose 6 phosphate onto the lysosomal protein, Bu sayede lizozomal proteini işaretleyecek daha fazla mannoz hekzafosfat oluyor... Böylece lizozomal proteinlerin üzerine daha fazla mannoz 6 fosfat yollayabileceğim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
and I can deliver a more effective amount of enzyme ...ve yeter miktarda enzimi hücrelere... Ve bu sayede hücrelerin içine daha fazla miktarda enzim... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
into the cells. ...dağıtabiliyorum. ...ulaştırabileceğim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
That's why people are citing my work. Bu yüzden çalışmam dilden dile dolaşıyor. İşte bu yüzden insanlar benim çalışmalarımdan bahsedip duruyor. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
That's why you read my name in the literature. Bu yüzden literatürde adımı sıklıkla görüyorsun. Bu yüzden literatürde arattığında benim ismimle karşılaşıyorsun. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I can get more enzyme into the cells. Hücrelere daha fazla enzim gönderebiliyorum. Ben hücrelerin içine daha fazla miktarda enzim ulaştırabilirim. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
What's the matter, Sal? Not up on your glycobiology? Sorun nedir, Sal? Glikobiyoloji bilgini aşmıyor mu biraz? Bir sorun mu var Sal? Bunlar senin glikobiyoloji bilgini aşmıyor mu biraz? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I thought Doc was just your nickname. Doktorun sadece lakabınız olduğunu sanıyordum. Sana hep dalgasına doktor dediklerini düşünmüştüm de. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
No, that man's a genius. He's on the verge of a scientific breakthrough. Hayır, bu adam bir dahidir. Bilimsel bir buluşun eşiğinde. Hayır, bu adam bir dehâ. Kendisi bilimsel bir buluşun eşiğinde. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Wow. Who knew? Vay canına. Kim bilirdi ki? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'm not on the verge of anything, kid. Hiçbir şeyin eşiğinde değilim, evlat. Bu bir teori, terapi değil. Bir buluşun eşiğinde falan değilim evlat. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'm just an academic. Ben yalnızca bir akademisyenim. Ben de sıradan bir akademik personelim işte. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
You got any idea how shitty my funding is? Ödenek durumum ne durumda, hiç fikrin var mı? Hayır. Çalışmalarıma ayrılan ödeneğin azlığından haberin var mı senin? Yok. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
University of Nebraska pays their football coach Nebraska Üniversitesi'nin futbol koçlarına bir yılda ödediği para... Nebraska Üniversitesi'nin bir yıl içerisinde futbol koçlarına... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
more money in a year than my entire science budget. ...ödediği para benim bilim projemin tamamının bütçesinden daha fazla. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Nobody's paying attention to this work. Bu çalışmaya kimse önem vermiyor. Kimsenin bu çalışmaya önem verdiği yok. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Half my grants don't get approved. Ödeneklerimin yarısı onaylanmadı. Ödenek isteklerimin yarısı reddediliyor. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I don't have the money to make my theory into a useable medicine. Teorimi gerçeğe dönüştürecek param yok. Teorimi kullanılabilir bir ilaç hâline getirecek ödeneğim yok. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
How old are your kids? Çocukların kaç yaşındalar? Çocukların kaç yaşında? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
6 and 8. Altı ve sekiz. Biri 6, biri 8. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Look, do yourself a favor. Go home and spend time with your kids. Dinle, kendine bir iyilik yap. Evine dön ve çocuklarınla vakit geçir. Kendine bir iyilik yap ve eve gidip çocuklarınla zaman geçir. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Enjoy 'em while they're still here. Halen yaşıyorlarken onlarla iyi vakit geçir. Fırsatın varken onlarla bir şeyler yap. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
How much? Ne kadar? Ne ne kadar? Ne kadar? Ne ne kadar? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
How much money would it take to prove your theory, Teorini kanıtlaman, ilacını üretmen için... Teorini kanıtlayıp kullanılabilir bir ilaç... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
to create your version of the medicine? ...ne kadar para gerekiyor? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'd need half a million bucks just to fund the lab work. Laboratuarı oluşturmak için yarım milyona ihtiyacım olacak. Sadece laboratuar çalışmalarım için yarım milyon dolara ihtiyacım var. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
That's why you need me. Artık bana muhtaçsın. Sana muhtaç mıyım? Nedenmiş o? İşte burada devreye ben giriyorum. Sen mi? Nasıl yani? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Because I'm the founder of the Pompe Foundation for Children. Çünkü ben "Pompe Hastası Çocukları Vakfı" kurucusuyum. Pompe Çocukları Yardım Derneği'nin kurucusuyum ben. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I've been working on this disease for 10 years. 10 yıldır bu hastalık üzerinde çalışıyorum. 10 yıldır bu hastalık üzerinde çalışıyorum. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I have never heard of you guys. Böyle bir vakfı hiç duymadım. Sizi daha önce hiç duymadım. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
That's because we're relatively new. Oldukça yeni bir vakıf olmamızdandır. Henüz kuruluş aşamasındayız. Çünkü derneğimiz daha yeni yeni oturmaya başlıyor. Henüz büyüme aşamasındayız. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
How soon do you need a grant? Ödenek ne zamana lazım? Hemen olsa hiç fena olmaz. Ödeneğe ne kadar çabuk ihtiyacınız var? Hemen şimdi olsa çok iyi olurdu. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Well, not all the money's in place, but it will be, and soon. Şu an o kadar para yok, ama çok yakında olacaktır. Paranın tümü şu an hazır değil ama olacak, çok yakında. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
This is a very exciting time. Çok heyecan verici bir an bu. Bu çok heyecan verici bir an. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
JOHN: Thanks. DRIVER: Thank you, sir. Have a good day. Teşekkürler. Rica ederim, efendim. İyi günler. Teşekkür ederim. Rica ederim efendim. İyi günler. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Did you get my messages? Mesajlarımı aldın mı? Mesajlarını mı? Mesajlarımı aldın mı? Mesajlarını mı? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
You suddenly walk out of the meeting Aniden toplantıyı terk ediyorsun... Ansızın toplantıyı terk ediyorsun... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
and fly to Nebraska without talking to me about it, ...ve bir haber bile vermeden Nebraska'ya uçuyorsun... ...ve bana haber bile vermeden Nebraska'ya uçuyorsun. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
and you think messages make it okay? ...ve mesajların yeterli olacağını mı düşünüyorsun? Mesajlarının bunu telafi edebileceğini mi düşündün yani? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I'm sorry. My God, John. Özür dilerim. Yapma, John. Üzgünüm. Tanrım, John. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
I wanna find a miracle as much as you do, okay? Ben de senin kadar mucize arayışındayım. Ben de en az senin kadar bir mucize olsun istiyorum. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
But how could you put your job in jeopardy? Ama nasıl olur da işini tehlikeye atarsın? Ama nasıl olur da işini tehlikeye atarsın? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Aileen. How exactly Aileen. Sigortanı kaybedersen... Aileen. Sigortanı kaybedersen... Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
do we pay $40,000 a month in healthcare if you lose your insurance? ...aylık 40 bin dolarlık hastane masrafını nasıl öderiz? ...sağlık masrafları için ayda 40.000 doları nasıl öderiz? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Honey, come on. Look, I'm not gonna lose my job. Hayatım, lütfen. Dinle, işimi kaybetmeyeceğim. Tatlım, hadi ama, işimi kaybettiğim falan yok. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Oh, really? Öyle mi? Hadi ya? Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
Pete called here twice last night to ask if you were okay. Pete dün gece iyi olup olmadığını sormak için iki defa aradı. Pete iyi olup olmadığını sormak için dün gece 2 defa aradı. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
You know, mentally. Yani akli olarak. Zihinsel olarak. Extraordinary Measures-1 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 18525
  • 18526
  • 18527
  • 18528
  • 18529
  • 18530
  • 18531
  • 18532
  • 18533
  • 18534
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact