Search
English Turkish Sentence Translations Page 182798
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
...my scrape with execution and all of that stuff. | ...idamdan dönmüş olmam filan hepsi vız gelir, hiçbir şey umurumda değil." | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
True maybe, but people have to have something they care about. | Doğrudur belki; ama az da olsa insanın kayıtsız kalamadığı bir şeyler olmalı. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Sure they do, but none of that is as important as having money... | Elbette var; ama bunların zengin olmak, iyi bilgisayar kullanmak... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...being a computer wizard or so goodlooking the women can't say no. | ...ya da hiçbir kadının hayır diyemeyeceği kadar yakışıklı olmayı istemek kadar önemi yok. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Being a human being's that simple? What else could it possibly be? | İnsan olmak bu kadar basit mi? Başka ne olma ihtimali var ki? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Sorry, but I sense that it's anger that's driving you to say this. | Kusura bakmayın; ama sanki size bunları büyük bir öfkenin söylettiği hissine kapılıyorum... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Perhaps, but don't forget it's you who started this conversation. | Olabilir; ama bu gereksiz konuşmayı kendinizin başlattığını unutmayın. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Sorry, I can't accept that people are as facile as you say. | Özür dilerim, ben sadece insanın söylediğiniz kadar basit olabileceğini kabul edemiyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Whatever happens, people have to stand up for their actions. | Her ne olursa olsun, insan yaptığının anlamını savunmak ister. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
If they can't do that, they'd destroy themselves. | Bunu yapamazsa kendini yok eder. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Isn't that the position your boss found himself in? | Patronunuzun düştüğü durum da bu değil mi? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Didn't he commit suicide because he couldn't accept what he'd done? | İntihar etmesine kendine yediremediği davranışları sebep olmadı mı? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Maybe, but we can't prove it. There are his confessions. | Belki öyledir; ama bunu ispat edebilecek durumda değiliz. İtirafları var. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
He convinced the court, too, by confessing his affair with my wife. | Mahkemeyi de karımla birlikte olduğunu itiraf ederek ikna etti. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But he didn't commit suicide afterwards. | Ama arkasından intihar etmedi. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What's that supposed to mean? | Bu neyi ifade eder? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That his initial motive was evil, then a guilty conscience. | Birini kötülük diğerini vicdanı uğruna yaptığını... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Isn't the difference crucial? Lf you ask me, yes, of course. | Bu fark önemli değil mi? Bana soruyorsanız, elbette önemli... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But for me evil is more important than a guilty concience. | ...ancak vicdan adına değil kötülük adına olanı... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But are you lumping together evil and evil with a conscience? | Vicdanla kötülüğü aynı kefeye mi koyuyorsunuz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
The thing you call conscience, doesn't that originate from evil? | Vicdan dediğiniz şey kötülükten doğurmuyor mu? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
No, that's unfair. It's the real justice granted us by God. | Hayır, bu haksızlık olur, Tanrımızın bize bağışladığı gerçek adalet demek lazım. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Like in you and your boss's trial. | Sizin ve patronunuzun muhakemesinde olduğu gibi. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Personally, I prefer your justice. | Kendi adıma sizin adaletinizi tercih ederim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Didn't you try and send yourself to the gallows without justification... | Bu kadar zorlamayın, yok yere kendinizi ipe göndermeye kalkmanızın sebebi bu olamaz mı? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...because you can't deal with being so unbelieving as to be glad... | Annenizin ölümüne sevinecek kadar sevgisiz, karınızın aldatmasına ilgisiz kalacak kadar... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...when your mother died and indifferent to your wife's affair? | ...inançsız olmanın altından kalkamadığınız için yapmış olamaz mısınız? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Do you really think it's so complicated? | Sahiden bu kadar karışık mı olduğunu mu düşünüyorsunuz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I know at least that it's not as simple as you say. | En azından söylediğiniz kadar basit olmadığını biliyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
It's even simpler, only you like complicating the issue. | Söylediğimden daha da basit; ama siz karıştırmayı seviyorsunuz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
It suits you to tell the person you're about to hang... | Boynunu koparacağınız insana borcunu ödeyeceksin demek... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...that they're going to pay for it. Just like you did to me. | ...işinize geliyor. Bana da yaptığınız gibi. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What did we do to you? Charged me with murdering 3 people. | ...annemin ölümüne üzülemediğim... Ne yaptık size? Üç insanı öldürmekle suçladınız; ama... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But punished me for not being upset when my mother died... | ...annemin ölümüne üzülemediğim... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...and being indifferent to my wife's affair. | ...ve karımın aldatmasına kayıtsız kaldığım için cezalandırdınız. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
As if that wasn't enough, you're now trying to get me judged by God. | Bu da yetmezmiş gibi şimdi de Tanrı'nın mahkemesine havale etmeye çalışıyorsunuz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Doesn't this show that even bad guys want to believe in something? | Bu kötülerin bile bir şeye inanmak istediğini... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Doesn't it show they need meaning? It's hypocrisy if you ask me. | ...bir anlama ihtiyaç duyduğunu göstermiyor mu? Benim için ikiyüzlülüktür bu. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
If that wasn't so, you'd punish yourself before anybody else. | Böyle olmasaydı başkalarından önce kendinizi cezalandırırdınız. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
So the entire human race are hypocrites. | Peki bütün insanlık iki yüzlülük mü yapıyor? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Worse, they offload the burden of being human onto people like me. | Daha da beterini, insan olmanın bütün yükünü benim gibilerin omuzlarına yıkıp kaçıyorlar. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What about the things they suffer? | Ya onların çektikleri? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Take a look around. The world is full of the suffering of believers. | Bir bakın çevrenize, dünya inananların çektiği çilelerle dolu. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You're showing me evil not suffering. | Çileyi değil kötülüğü gösteriyorsunuz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That's harsh. Even if it was true... | Ağır konuşuyorsunuz. Eğer gerçek bu bile olsa... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...and we admitted being indifferent to our wife's infidelity... | ...karımızın bizi aldatmasına seyirci kalıp... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...and glad that our mother died, there wouldn't be much left. | ...annemizin ölümünden sevinç duymayı kabul edersek geriye pek bir şey kalmaz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
The human soul can't be so empty. And if it is? | O zaman o ruh için dua etmekten başka çare kalmamış demektir. İnsan ruhu bu kadar da boş olamaz. Ya bu kadar boş ise? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Then there's nothing for it but to pray for that soul. | O zaman o ruh için dua etmekten başka çare kalmamış demektir. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Let me make something hot then. What would you like to drink? | Sıcak bir şey yapayım o zaman, ne içersin? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
A coffee. White. All right. | Sütlü kahve. Tamam. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Sorry, Sinem. Could you lend me a couple of eggs if you have them? | Kusura bakma Sinemciğim, varsa iki yumurta verebilir misin? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
'Course. Wait, and I'll get them. Necati's not too well. | Lafı mı olur Fatma Abla, dur getireyim. Necati azıcık hasta. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
He keeps going on about omelettes. And of course we're out of eggs. | Çocuk gibi omlet isteyip tutturdu; evde de hiç kalmamış aksilik. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Have a seat. I'll be right back. | Otur şimdi geliyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Thanks a lot. Thanks. No problem. | Çok teşekkür ederim sağolasın. Ne olacak. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
If you need anything else, do say. | Başka şey lazım olursa çekinme. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
OK. Good night. Good night. | Tamam canım iyi akşamlar. İyi akşamlar. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Then we went to bed and had sex. | Sonra yatıp, seviştik. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I woke up towards dawn and got up. | Sabaha karşı uyanıp kalktım. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I opened the window, and looked out on the street. | Pencereyi açıp sokağı seyrettim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Suddenly I felt like everything was coming to an end. | Bir an her şey artık sona eriyormuş gibi geldi... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
And I thought of my mum for the first time in ages. | ...ve uzun zamandan beri ilk defa annemi anımsadım. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I wondered what she was feeling, what was going through her mind... | O uzun ve saçma yılların sonunda... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...that night when she was so close to death... | ...o gece ölüme o kadar yakınken neler hissetmişti acaba? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...after all those wasted years. | Aklından neler geçmişti diye düşündüm. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Then something stirred inside me. I felt a surge of excitement... | O an içimde bir şey kımıldar gibi oldu... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...and listened to my soul. But my soul was empty. | ...heyecanlanıp dinledim; ama ruhum bomboştu. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
907 AD, China | İsa'dan Sonra, 907, Çin. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
the once mighty empire of the Tang Dynasty | Tang Hanedanının kudretli imparatorluğu... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
has fallen into ruin | ...çökmeye başlamıştır. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Rebellion has spread across the land | Başkaldırı bütün ülkeye yayılmış ve isyancılar... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
This is the period known as | Bu dönem... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
the "Five Dynasties and Ten Kingdoms" | "Beş Hanedan, On Krallık" olarak bilinir. ..."Beş Hanedan, On Krallık" olarak bilinir. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
It was an era plagued by widespread turmoil | Öyle bir çağ ki, her yana yayılan kargaşayla... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
treachery amongst government officials | ...hükümet yetkililerinin ihanetiyle... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
and a bitter struggle for power | ...ve imparatorluk ailesindekilerin... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
winthin the imperial family | ...acımasız iktidar savaşıyla, cehenneme dönmüş bir çağ. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Against this backdrop | İşte bu böylesi bir sahnede öykümüz başlar. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
What blessed night is this? | ~Ne mübarek bir gece bu... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Drifting down the River Qian | ~Akıp gidiyorum Qian Irmağında... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
What auspicious day is this? | ~Ne hayırlı bir gün bu... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Dreaming beside my prince | ~Düşlüyorum prensimi yanımda... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
the maiden Little Wan and young Prince Wu Luan | Bakire Küçük Wan ile genç Prens Wu Luan arasında... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
but his father, the Emperor, marries Little Wan himself | ...ama babası, İmparator, Küçük Wan'la kendisi evlendi. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Desperate, Prince Wu Luan disappears | Çaresiz Prens Luan gözden kaybolur, Güney topraklarında... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
seeking solace in the art of music and dance | ...müzik ve dans sanatında teselliyi arayarak. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Three years later | Üç yıl sonra... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Prince Wu Luan's uncle has killed his brother, the Emperor | Prens Wu Luan'ın amcası öldürür ağabeyi olan İmparatoru... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
and usurped the throne and the Empress | ...ve göz diker tahta ve İmparatoriçeye. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Empress Wan secretly sends her messengers | İmparatoriçe Wan gizlice gönderir elçilerini... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
to warn Prince Wu Luan of the assassination and urge his return | Prens Wuan'a cinayeti bildirip dönmesini sağlasınlar diye. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
But she is unaware | Ancak yeni İmparatorun da Prensin dönüşünü engellemek için... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
to prevent Prince Wu Luan's return | ...adamlarını yolladığından habersizdir. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Trees live on mountains and branches live on trees | ~Ağaçlar dağlarda yaşar dallar ağaçlarda... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
My heart lives for your heart | ~Kalbimse yaşar senin için... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
but you do not see me... | ~ama görmezsin sen beni... | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
From her Majesty the Empress | Majesteleri İmparatoriçeden Prens Wu Luan'a. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Our country has suffered a great loss | Ülkemiz, babanız İmparatorun vefatından dolayı yas içinde. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |
Your uncle has usurped the throne | Amcanız tahtı ele geçirdi. Bu mesajı alır almaz geri dönün. | Ye yan-1 | 2006 | ![]() |