Search
English Turkish Sentence Translations Page 182797
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
And after spending 4 years inside for nothing... | ...ve dört yıI boşu boşuna hapis yatıp akıI hastanelerinde süründükten sonra. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...and doing the round of mental institutions, the truth comes out. | Şimdi gerçek ortaya çıkıyor. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What if your sentence had been carried out? | Ya cezanız infaz edilseydi... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Or this mistake had never been exposed? | ...ya da bu yanlışlık hiç ortaya çıkmasaydı? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What difference would it have made? | Ne fark ederdi? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What do you mean? Apart from the damage you've done yourself... | Ne demek ne fark ederdi? Kendinize yaptığınız kötülük bir yana... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...this is tantamount to murdering justice. | ...adalete cinayet işletmek gibi bir şey bu. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That doesn't interest me, but it's what happened anyway. | Bu beni ilgilendirmez; ama olan zaten bu. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You could at least have stopped it. | En azından engel olabilirdiniz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I just haven't protested against being charged. And that's my right. | Ben sadece suçlanmış olmaktan şikayetçi olmadım; bu da benim hakkım. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Strange, isn't it? Not if you ask me. | Tuhaf değil mi bu? Benim için değil. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Do you feel guilty? No. I don't feel innocent either. | Kendinizi suçlu mu hissediyorsunuz? Hayır; ama suçsuz da hissetmiyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Why not? You can say you're guilty. | Neden? Insan ben "suçluyum" diyebilir... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But you can't say you're innocent. | ...ama "suçsuzum" diyemez. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Why not? All murderers make a noise about being innocent. | Neden diyemesin? Ortalıktaki bütün katiller "Ben suçsuzum!" diye bağırıyor. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
It's their right. | Bu onların hakkıdır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You see being wrongfully accused and denying the charges as rights. | Haksız yere suçlanmış olmayı da suçluluğun inkar edilmesini de birer hak olarak görüyorsunuz... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I don't understand. | ...sizi anlamıyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
By the way, your release papers are being prepared as we speak. | Bu arada sizi boşu boşuna tutmuyorum; bir taraftan tahliye işlemleriniz yapılıyor. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
They'll tell us when they're done. Makes no difference. | Bitince haber verecekler. Fark etmez. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I forgot to ask. Like a drink? No. | Sormayı unuttum bir şey içer misiniz? Hayır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Have you eaten? I'm not hungry. | Yemek yediniz mi? Aç değilim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What are you planning to do now? I don't know. | Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bilmiyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You'll go back to Istanbul? Yes. | Herhalde İstanbul'a döneceksiniz? Evet. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Have you heard from your wife? No. | Eşinizden haber alıyor muydunuz? Hayır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Hasn't she ever been to visit? Once at the beginning. That's all. | Hiç ziyaretinize gelmedi mi? En başta bir kere gelmişti, bir daha görmedim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Well, did you get divorced? No. | Peki boşandınız mı? Hayır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Do you plan to call her? No. | Dönünce aramayı düşünüyor musunuz? Hayır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Don't get me wrong. This isn't an interrogation or anything. | Beni yanlış anlamayın, bu bir sorgulama filan değil... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I've given instructions for your release. You're free. | ...zaten bırakılma emrinizi az önce bildirdim; artık hür bir insansınız... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I can't force you to do anything. | ...ve sizi hiçbir şeye zorlayamam. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But the stuff I read in your file was really interesting. | Ancak dosyanızda okuduklarım ve yaşadıklarınız gerçekten ilgimi çekti... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I also followed your case in the press then. | ...ayrıca o günlerde davanızı basından izlemiş, günlerce takip etmiştim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
We discussed you not believing in God and being glad your mother died. | Tanrı'ya inanmadığınız ve annenizin ölümünden sevinç duymanızı biz de epey tartışmıştık. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That's why I wanted to meet you and talk to you. | Bu yüzden sizinle tanışmak, biraz sohbet etmek istedim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
There's something I'm dying to know. | Çok merak ettiğim bir şey var. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Do you really not believe in God? No. | Nerden biliyorsunuz, oturup üstüne düşündünüz mü hiç? Tanrı'ya gerçekten inanmıyor musunuz? Hayır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
How do you know? Have you ever sat down and thought about it? | Nerden biliyorsunuz, oturup üstüne düşündünüz mü hiç? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
It's not worth thinking about. Why not? | Benim için düşünmeye değer bir şey değil bu. Neden? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That's what people think, but it may not be like that in reality. | İnsan genellikle böyle olduğunu sanır; ama gerçekte böyle olmayabilir. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I'm in no position to prove it. | Bunu ispatlayabilecek durumda değilim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
If you'd been going to the gallows, would you still think the same? | Peki, idam edilecek olsaydınız son anda yine böyle mi düşünürdünüz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
What do you believe in then? Nothing. | Neye inanırsınız peki? Hiçbir şeye. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You're really that cynical? I'm not cynical. | Bu kadar mı umutsuzsunuz? Umutsuz değilim... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I've always been optimistic about certain things. | ...bazı konularda hep umutlu olmuşumdur. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Like what? Things that directly concern me. | Hangi konularda mesela? Beni doğrudan ilgilendiren şeyler konusunda. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Like your desires and wishes? You could say that. | Arzularınız ve İstekleriniz gibi mi? Öyle de denilebilir. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But that's true of others, too. I can only speak for myself. | Bu başkaları için de geçerli ama? Ben kendiminkileri bilirim... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Other people don't interest me. | ...başkaları beni ilgilendirmez. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
The door's fixed. Anything else? No thanks. Close it as you go out. | Kapı tamam Savcı Bey, başka bir emriniz var mı? Sağol, çıkarken çekiver. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Sorry, but can I be more direct? That's up to you. | Kusura bakmayın; ama daha açık olabilir miyim? Siz bilirsiniz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I hear what you're saying, but don't you realise this is behind... | Böyle söylüyorsunuz, tamam kabul ediyorum; ama yaşadığınız bunca kötü şeye... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...all the stuff you've been through and the death of not 3 but 4 people? | ...üç hatta dört insanın ölümüne bunların sebep olduğunun farkında değil misiniz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
How come? How come? | Bunlar neden sebep olsun ki? Neden? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Isn't that why your boss took in a young girl? | Patronunuz bu yüzden gencecik bir kızı kandırıp günahına girmedi mi? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Isn't that why he murdered his wife and kids? | Karısını, çocuklarını bu uğurda katletmedi mi? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I don't count the stuff you went through because you didn't object. | Şikayetçi olmadığınız için size yapılanları saymıyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I don't see anything weird about a person acting as they want. | İnsanın istediği gibi davranmasında anlaşılmayacak bir şey yok benim için. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Then are we supposed to accept everything he did... | Arzularına göre davrandı diye bütün bunları kabul edip... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
...on the basis that he acted as he wanted? | ...yaptığı kötülükleri anlamamız mı gerekiyor şimdi? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That's your job to decide. Do you understand? | Bu sizin bileceğiniz iş. Siz anlıyor musunuz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I can understand for people I can apply to other people. | Kendim için anladığımı başkası içinde anlayabilirim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You mean, you don't wish none of this had ever happened? | Keşke bunlar olmasaydı, bu kötülükler yaşanmasaydı demiyor musunuz yani? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
It makes no difference to me. I told you I have no complaints. | Benim için fark eden pek bir şey yok, şikayetçi olmadığımı söylemiştim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Are you saying that killing kids is a good thing? | Çocuklar için iyi değildir tabii; ama öldüren için iyidir. Çocuk öldürmenin iyi birşey mi olduğunu söylüyorsunuz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Not for the kids, of course. But it is for the murderer. | Çocuklar için iyi değildir tabii; ama öldüren için iyidir. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
So you could do it too, then. | O zaman siz de yapabilirsiniz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You forget that till a few days ago I was going to be executed for that. | Birkaç gün öncesine kadar bu suçtan dolayı idam edilmeyi beklediğimi unutuyorsunuz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I'm not trying to ignore the fact that kids get killed. | Bunun bir önemi yok, çocukların öldürüldüğü gerçeğini de gözardı etmeye çalışmıyorum... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Hundreds of them die every day from starvation, war or other things. | ...açlıktan, savaştan ya da başka nedenlerle her gün yüzlercesi zaten öldürülüyor... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But I don't see how anyone can defend this. | ...ama bir insanın bunun iyi olduğunu nasıI savunabildiğini anlayamadım. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Then you tell me. Like you say, hundreds of kids die every day. | Sahiden inanarak mı söylüyorsunuz bunları? İnanmasam neden böyle söyleyeyim? O zaman siz söyleyin, dediğiniz gibi her gün yüzlerce çocuk öldürülüyor. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Do you really believe what you say? Lf I didn't, why would I say it? | Sahiden inanarak mı söylüyorsunuz bunları? İnanmasam neden böyle söyleyeyim? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Let me make a confession. It may help you believe me. | Ayrıca size bir itirafta bulunayım, belki inanmanıza yardım eder. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Go on then. | Buyrun. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That day at the house I felt like killing the woman and her kids. | O gün eve gittiğimde o kadını ve çocukları öldürmek istedim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Why? What did they do to you? Nothing. No reason. | Neden, ne yaptılar size? Hiçbir şey, şu diyebileceğim bir nedenim yok. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I just felt like it. Maybe there was a reason. | Ama öyle hissettim. Belki vardır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Like getting revenge on your boss for sleeping with your wife. | Mesela patronunuzun karınızla ilişkisinin intikamını böyle alabileceğinizi düşünmüş olabilirsiniz... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That's what they thought in court anyway. | ...mahkeme de böyle düşünmüştü zaten. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I don't remember wanting revenge. I'd have remembered if I had. | İntikam almak istediğimi hatırlamıyorum, böyle olsaydı hatırlardım... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But I do remember thinking about killing them. | ...ama öldürmeyi düşündüğümü iyi hatırlıyorum. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Well why would any normal, decent person have thoughts like that? | Peki, sağlıklı ve normal bir insanın böyle bir istek duymasına ne sebeb olabilir? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Prisons are full of decent people who've committed unthinkable crimes. | Hapishaneler akıl almaz suçlar işlemiş sağlıklı insanlarla dolu. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Shouldn't we ask why people want to kill kids for no obvious reason? | Durup dururken çocukları öldürme isteği duyuluyorsa, bunun sebebini merak etmeyelim mi? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Sure, but you'll have trouble finding an answer. | Edebilirsiniz tabii; ama bir şey bulmanız çok zor. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Right, but maybe you could help since that's what you want. | Doğru; ama siz yardımcı olabilirsiniz belki, madem bunu istediniz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
The woman kept blubbering. And the kids couldn't care less. | Kadın ağlayıp zırlıyordu, çocukların da hiçbir şey umurunda değildi. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
For a moment it seemed like I'd be doing them a favour by killing them. | Bir an öldürmekle onlara iyilik yapacakmışım gibi geldi. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
So why didn't you? | Neden öldürmediniz peki? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I thought it wouldn't make any difference anyway. | NasıI olsa fark eden bir şey olmayacak diye düşündüm. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
You really thought that? I meant from my point of view. | Fark eden bir şey olmayacak diye düşündünüz? Kendi açımdan demek istedim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
That's really why you didn't kill them? | Tam böyle değil; ama böyle de diyebiliriz. Sırf bunu düşündüğünüz için mi öldürmediniz? | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Not exactly, but you could say so. | Tam böyle değil; ama böyle de diyebiliriz. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I'm not trying to put you back on the right track or annoy you. | Size doğru yolu göstermek ya da canınızı sıkmak için çalışmıyorum... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
As far as I can see, you're a guy who knows what he's doing. | ...gördüğüm kadarı ile ne yaptığını bilen bir insansınız. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
But whoever we are, we're all human in the end. | Ancak kim olursak olalım insanız sonuçta. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
And there has to be something we bow to. | Ve hepimizin önünde eğilip büküldüğü bir şey mutlaka vardır. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
I just want to know what yours is. | Ben sadece sizinkini merak ettim. | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |
Then I'll tell you. Whatever you say I couldn't care less about... | O zaman şöyle söyleyeyim: "Siz ne derseniz deyin bütün bu olanlar... | Yazgi-1 | 2001 | ![]() |