Search
English Turkish Sentence Translations Page 177873
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| It's Lapu Lapu, a fish from the chinese sea | Bu Lapu Lapu, Çin denizlerinden bir balık. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It's from the deep then | O zaman derinlerden. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Something phosphorescent swimming in theeverlasting dark of the deep | Okyanusun sonsuz derinliklerinde fosfor gibi ışıldayarak yüzen şeyler vardır. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You like this kind of stuff | Bu tür zımbırtıları seviyorsun. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| French wine. Illegal import | Fransız şarabı. Yasadışı ithalat. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I'm sure you got an attraction for everything not neat | İyi olmasa da her şeyi çekici hale getirebileceğinden eminim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| That's why I like so much your blue veins | Mavi damarlarını da bu yüzden seviyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I live my obsessions all the way | Saplantılarımı olduğu gibi kabul ederim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Don't praise yourself. You're thicker than a safe | Hemen kendini övme. Kalastan bile kalınsın. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The interesting thing about faces is that it reveals you nothing | İlginç olan, insanların yüzlerinin sana bir şey ifade etmemesi. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| When I look in a mirror, I first see nothing | Aynaya ilk baktığımda, hiçbir şey göremem. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It takes a second, just the time to identify myself | Kendimi tanımam bir saniye sürüyor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| How is it when you're twenty? | Yirmili yaşlarında nasıldın? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You wake up in a bed | Bir yatakta uyanırsın. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You got bandage all around your head | Kafan komple bandajlıdır. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You take it off and you discover a bald head and two scars. Here | Bandajı açar ve iki yaralı, kel bir kafayla karşılaşırsın. İşte böyle. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I am sure of one thing. I was the fist time I saw myself | Tek bir şeyden eminim. Kendimi ilk gördüğümde... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I've lost everything. Forgot everything. | Her şeyimi yitirdim. Her şeyi unuttum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Nothing to compare. With nothing | Hiçbir şeyle kıyaslayacak bir şeyim yoktu. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I've learned everything from the beginning | Her şeyi en başından öğrendim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| to read, to write, people, things, women� | Okumayı, yazmayı, insanları, eşyaları, kadınları... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You didn't want to discover anything? | Kendini öğrenmek istemedin mi? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| For what? Ever seen a boy asking for things happened to him before his birth? | Niye? Doğumundan önce başından geçenleri öğrenmek isteyen bir çocuk gördün mü hiç? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| And now? It makes no difference to me now | Ya şimdi? Fark yok. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| What will I learn? | Ne öğrenebilirim? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Look around you | Etrafına bak. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| They are all consumed by a story, a memory, signs | Hepsi bir senaryonun, bir hafızanın ve bir mucizenin köleleri... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| They are keeping | Onlar saklarlar. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I'm burning | Ben yakarım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The past is like a crab | Geçmiş yengeç gibidir. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| If you push too much, it consumes you from the inside, the guts, the brain | Eğer çok bastırırsan, seni için için yer, bağırsaklar, beyin. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I prefer the emptiness | Boşluğu tercih ederim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Not me | Ben etmem. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| If I'd knew a little about me, I'd want to understand | Eğer kendi hakkımda bir şeyler bilseydim, anlamaya çalışırdım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Once I'd understood, I'd want to know more and more | Bir kez anlayınca da, hep daha fazlasını isterdim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| For exemple, why would I wanna know why you are here? | Örneğin, niye senin burada olduğunu öğrenmek isteyeyim ki? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why are you always lying? | Niye sürekli yalan söylediğini? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why do you pretend to be a whore? | Niye fahişe gibi davrandığını? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Cabin number three | Üç numaralı oda. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I want to help you | Yardım etmek istiyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I want from you to teach me more pleasant things | Daha hoş şeyler öğretmeni istiyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Teach me to kiss | Öpüşmeyi öğret. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| And tell me now, who do you work for? | Ve şimdi de kimin adına çalıştığını söyle? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| For mad people, hanging with other mad people | Diğer aptallarla çalışan, aptal insanlar için. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| A sanitarium, a zoo, weird animals | Sanatoryum, hayvanat bahçesi, garip hayvanlar için. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| These images looks quite good on you | Buranın havası sana çok uyuyor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It's natutal, I was born here | Gayet doğal, burada doğdum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| So doctor. | Evet doktor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| There is in fact something | Gerçekten bir şeyler var. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Here� | Burada... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| And here | Ve burada. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| A very old surgical operation | Eski bir cerrahi operasyondan kalma izler. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Mr Anikst Soloko | Bay Anikst Soloko. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Tykho Moon. | Tykho Moon. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Nice blue tone | Güzel mavi tonlar. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Ashes and dust. Hard to get it | Kül ve pudra. Yapılması zordur. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Don't shoot | Ateş etme. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I don't have a lob anymore | Kulak memem yok artık. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| That's biopsy from distance. Your friends are quite good | Uzaktan biyopsi yaptılar. Arkadaşların oldukça iyiymiş. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| They are not my friends | Onlar arkadaşım değil. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You know how to drive? | Kullanmasını biliyor musun? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I loved him more than the others. | Onu herkesten fazla sevdim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Then came the surgical operation and the transplant� | Sonra sıra ameliyata ve organ nakline geldi... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| And it was too much for me | ...buna katlanamıyordum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| He said that they became a stockpile of organs | Organlarını almaya geldiklerini söyledi. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Cobayes. It drove me mad | O zaman çıldırdım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| So I took him out of the hospital | Onu hastaneden uzaklaştırdım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I ordered to burn down everything. No more evidences, no more witnesses | Her yeri yakmalarını emrettim. Ne şahit ne de kanıt bırakamazdım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Then I hid him | Sonra onu sakladım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I brought him to the peripheral zone | Onu önemsiz bir bölgeye götürdüm. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Years have passed | Yıllar geçti. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| He was unable to remember anything | Hiçbir şey hatırlayamıyordu. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I lost the will to love | Aşka inancımı kaybettim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Unable to love | Sevemiyordum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Unwilling to be loved | Sevilmek istemiyordum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I know what you are going to ask me but I can't answer you | Soracağın şeyi biliyorum ama cevap veremem. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why? Because I don't know it | Niye? Çünkü bilmiyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why is that? | Niye bilmiyorsun? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I have the right to know | Gerçeği bilmeye hakkım var. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| With whom have you slept with | Kiminle yattığını bilmeye hakkım var. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why don't you say anything? Why do you remain silent? | Niye bir şey söylemiyorsun? Niye hala sessiz kalıyorsun? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You had so many lovers, so many potential fathers? | Çok fazla mı aşkın vardı, çok fazla baba adayım mı vardı? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| My mother is a whore | Annem bir fahişeymiş. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| And I am the son of a whore and a stranger | Ben de bir fahişeyle bir yabancının ürünüyüm. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Konstantin? | Konstantin? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I am no whore | Fahişe değilim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| And your father may very well be Mac Bee | Ve büyük ihtimalle baban Mac Bee. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Where did this assassin come from? | Nereden çıktı bu suikastçı? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| We must find him | Onu bulmalıyız. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| He killed my uncle | Amcamı öldürdü. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| He killed Edward | Edward'ı öldürdü. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I am next | Sıradaki de benim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It is forbidden that I die. It is forbidden that I die. | Ölemem. Ölemem. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| If you don't go out, you won't die | Dışarı çıkmazsanız, ölmezsiniz. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I need to find Tykho Moon | Tykho Moon'u bulmam gerek. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It will be night soon | Biraz sonra gece olacak. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It will be dark | Karanlık çökecek. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Put back the electricity on, everywhere | Her yere elektrik verilsin. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| We can't see a thing in this city | Şehirde bir şey göremiyoruz. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Not a thing | Hiç bir şey. | Tykho Moon-1 | 1996 |