Search
English Turkish Sentence Translations Page 177871
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| It is the water... or me | Su mu, ben mi? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It is water with tea in it | Bu içindeki çayla birlikte su. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| My parents are hindu europeans | Ailem Avrupalı Hindulardandır. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I am a pure product of colonization | Sömürgeleşmenin temiz bir eseriyim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Normal birth. Some respiratory problems | Normal doğdum. Çocukluğumda solunum problemlerim oldu... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| during childhood but nothing too serious. | ..ama o kadar ciddi bir şey değildi. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It is a shame, you look better than yesterday after the assassination | Yazık, dünkü suikastten sonraki halinden çok iyisin. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I haven't seen anybody so pale it was amazing | O kadar soluk yüzlü birisini görmemiştim, şaşırtıcı. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I can stand neither violence nor blood | Ne şiddete ne de kana dayanabilirim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| What makes you say that? | Sana bunu söylettiren nedir? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It blocks your blood flow and you become all pale and white, right? | Kan akışını tıkıyor ve soluklaşıp, beyazlaşıyorsun değil mi? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Maybe we can speak of something else | Başka şeylerden konuşabiliriz. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Yes� Of what | Evet… Ne hakkında konuşalım? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Me neither and you | Ne benden, ne de senden. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You can tell me where are you from? | Bana nereli olduğunu söyleyebilirsin? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| There is something quite interesting about your face | Yüzünde oldukça ilginç bir şeyler var. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Not 36, only one | 36 değil, sadece 1. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Very nice for the other 35 | Diğer 35'i için oldukça iyi. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Two blue veins right here | İki mavi damar şurada. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You can feel them pumping | Bastırınca hissedebilirsin. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The paler your face is, the more beautiful it is | Yüzündeki solukluk daha bir güzellik katmış sana. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Yesterday, the sight of blood made this sensation pretty rare | Dün, kanın görünüşünü daha da güçlendirmiş. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It gave me the will to paint you | Makyaj yapma isteği uyandırdı içimde. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Does painting still exist? | Hala makyaj yapılıyor mu? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I don't know, I don't have my tools anymore | Bilmiyorum, malzemelerim yok artık. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Now I am cutting the stone | Şimdi taş kesiyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I am shaping, breaking, searching� | Şekil veriyorum, kırıyorum, arıyorum… | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Found anything? | Bir şey bulabiliyor musun? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Would you like from me to? | Benden de hoşlanacak mısın? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| No Yes | Hayır. Evet. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I have my intuitions, it's worth all the weapons in the world | Sezgilerim kuvvetlidir, dünyadaki bütün silahlardan daha tehlikelidir. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You are doing everything forbidden and useless | Ne kadar yasak varsa çiğneyip, işe yaramaz şeyler yapıyorsun. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The sculpture hurts the hands but eases the headache. | Heykeltıraşçılık ellere zarar verir ama baş ağrısına iyi gelir. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Can I see your work? | Eserlerini görebilir miyim? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I never finish them | Hiç bitiremedim ki. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I am burning or breaking them | Yaptıklarımı yakıp, kırıyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I kept only one painting, an autoportrait that I gave to a friend | Sadece bir eserimi, bir dostuma verdiğim portreyi. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It is so resembling that it resembles to nothing | Hiçbir şeye benzemediği kadar benziyor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You smell like tea | Çay gibi kokuyorsun. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You're drinking this chemical crap and you weirdly smell like tea | Şu kimyasal saçmalığı içiyorsun ve garip bir şekilde çay kokuyorsun. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The morning tea, the tea of dawn | Sabah çayı, uyanma çayı. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why are you destroying your work, if they are so important for you | Eğer senin için o kadar değerliyse, niye eserlerini yok ediyorsun. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You know that it is not my work that matters, but their destruction | İşimin önemli olan yanı, onları yapmam değil, yok etmem. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Wrong. I am 25 years old | Yanlış. 25 yaşımdayım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I have no reason to lie | Niye yalan söyleyeyim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I was born at 25, I had no childhood, nor any origin | 25'imde doğdum, ne ailem ne de çocukluğum oldu. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I like you the way you are: you speak non sense | Anlamsız konuşmalarına bayılıyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| But I don't ask stupid questions | Ama aptal sorular sormuyorum ki. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| There are more than two millions of men in this damn place, | Bu lanet yerde iki milyon erkekten daha önemli şeyler de var... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| and you found me twice in two days. How do you call that: | ...iki günde iki kere buldun beni. Buna ne isim verirsin peki... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Chance | ...şans... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Destiny | ...kader... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Sex appeal | ...cinsel cazibe. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You neither have the skin nor the odor of a whore from around here | Ne derinin rengi nede kokun etraftaki fahişelere benzemiyor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| and even less the gestures | Hatta hareketlerin bile farklı. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I don't like watchers� | Dikizleyenlerden hoşlanmıyorum… | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| His name is Glennbar, would you like from me to introduce you? | İsmi Glennbar, istersen tanıştırayım? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Back to work | İşe mi? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I would like to see your blue veins again | Mavi damarlarını yine görmek isterim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Then it would not be chance anymore... | O zaman bu şans... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Destiny or sex appeal. | ...kader veya cinsel cazibe olmaktan çıkar. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| A true wish from the bottom of my heart | Kalbimin derinliklerinden gelen en iyi dileklerimle. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I need you | Sana ihtiyacım var. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| This man keeps me from working | Bu adam beni çalışmaktan alıkoyuyor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Does he have his papers? | Evrakları tamam mı? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I take my leave | Ayrılıyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Leave her alone | Onun peşini bırak. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| This girl is dangerous | Kız tehlikeli. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| If it's for a control, I am afraid I can't | Eğer kontrol içinse, korkarım yapamayacağım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Why is that? I suffer from hemophilia | Niye? Hemofiliden çok çektim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Especially in the ears, I have a bad blood | Özelliklede kulaklarımdan, çok kanamam oldu. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Let him go, I know him | Bırakın gitsin, onu tanıyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| He is dangerous: Hemophilia, bad blood | Tehlikeli; hemofili, kanama. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| We got enough for today | Bugünlük bu kadar yeter. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I'll join you right away | Size yetişirim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| To you too | Sana da. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I don't want you to talk to them | Onlarla konuşmanı istemiyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| You don't have enough money to forbid it | Bunu yapmamı engelleyecek kadar paran yok. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| What's your price? | Kaç paralıksın? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It is not a matter of money anymore | Paranın bir değeri yok artık. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I need to know | Bilmem lazım. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| So do I | Bende öyle yapıyorum. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| How is he? Is he speaking to you. | Nasıl? Seninle konuşuyor mu? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Of what? Of me | Ne hakkında? Benim hakkımda. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| No, never | Hayır, hiç konuşmadı. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| It is a silent man | Sessiz bir adam. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Hello, Goodbye. The weather is fine or not | Merhaba, iyi akşamlar. Havadan sudan... | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The color of my skin. The density of the dust | ...derimin rengi, pudralardan dolayı böyle. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Nothing else | Başka da bir şey yok. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I fail to see my use in this | Bu konuda pek ilerleme kaydedemedim. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I need you to take pictures of him, I want to know if he looks like me | Fotoğrafını çekmeni istiyorum, benzeyip benzemediğimizi bilmem gerek. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| He is smart | Kurnaz. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Very smart | Çok kurnaz. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Can he remember? | Hatırlıyor mu? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| What should he? | Ne hatırlamalıydı? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| Or what shouldn't he? | Yada neyi hatırlamamalıydı? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| I hope you haven't brought me any disease with you this time | Umarım bana hastalık bulaştırmazsın. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| So, how is going down there, old Europe | Evet, aşağıda, eski Avrupa'da işler nasıl gidiyor. | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| The icebergs still melting, the level raising? | Buz dağları hala eriyor mu, derinlik ne alemde? | Tykho Moon-1 | 1996 | |
| We speak french in here | Burada Fransızca konuşuruz. | Tykho Moon-1 | 1996 |