• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 177306

English Turkish Film Name Film Year Details
Me and Marshall Potter went out to the smoke house. Ben ve polis şefi Potter tandırın oraya gittik. Ben ve Marşal Potter tütsü evine gittik. Ben ve Marşal Potter tütsü evine gittik. Ben ve Marşal Potter tütsü evine gittik. True Grit-2 2010 info-icon
And that rock had been moved, the jar with the money in it was gone. Kaya yerinden oynatılmıştı, içinde para bulunan kavanoz da ortalıkta yoktu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. Kaya yerinden oynatılmıştı ve kavanoz içindeki parayla yok olmuştu. True Grit-2 2010 info-icon
Objection, speculative. Sustained. İtiraz ediyorum, tamamen varsayım. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, spekülatif. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, kurgu yapıyor. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, spekülatif. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, kurgu yapıyor. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, spekülatif. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, kurgu yapıyor. Kabul edildi. İtiraz ediyorum, kurgu yapıyor. Kabul edildi. True Grit-2 2010 info-icon
With a hollowed out space there. Ve derince de bir çukur vardı. ...gri düz bir kaya buldun. ...gri düz bir kaya buldun. ...gri düz bir kaya buldun. ...gri düz bir kaya buldun. ...gri düz bir kaya buldun. ...gri düz bir kaya buldun. ...gri düz bir kaya buldun. True Grit-2 2010 info-icon
Found a flat grey rock with a hollowed out space under it, nothing there. Yarısı kesilmiş olduğu anlaşılan gri bir kaya, altında bir oyuk. Oyuk boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. Altında bir oyukla yarıya kadar kaldırılmış gri bir kaya ve oyuk da boştu. True Grit-2 2010 info-icon
Well what did you...? No jar or nothing. Peki siz ne yapt…? Ne kavanoz, ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. Peki, siz ne... Ne yaptınız? Ne kavanoz ne de başka bir şey. True Grit-2 2010 info-icon
Well, rode up to the Wharton's near where the north fork strikes the Canadian.... Atlarımıza atlayıp Wharton’ların mekanına gittik, bir traktör vardı, Kanada malı. Whartonların oraya doğru sürdük, orada North Fork iz sürücüsü vardı, Kanadalı. Atlarımızı Whartonlar'ın oraya North Fork'un Kanada tarafına sürdük. Whartonların oraya doğru sürdük, orada North Fork iz sürücüsü vardı, Kanadalı. Atlarımızı Whartonlar'ın oraya North Fork'un Kanada tarafına sürdük. Whartonların oraya doğru sürdük, orada North Fork iz sürücüsü vardı, Kanadalı. Atlarımızı Whartonlar'ın oraya North Fork'un Kanada tarafına sürdük. Atlarımızı Whartonlar'ın oraya North Fork'un Kanada tarafına sürdük. True Grit-2 2010 info-icon
...branch of the Canadian. Kanada’dan. True Grit-2 2010 info-icon
I had my glass, spotted them two boys and their old daddy Aaron. Gözlüğüm vardı, iki çocuğu ve yaşlı babaları Aaron’ı teşhis ettim. Dürbünümle baktım, oradaki iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. Dürbünümle baktım, iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. Dürbünümle baktım, oradaki iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. Dürbünümle baktım, iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. Dürbünümle baktım, oradaki iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. Dürbünümle baktım, iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. Dürbünümle baktım, iki Wharton ve yaşlı babaları Aaron'ı gördüm. True Grit-2 2010 info-icon
Down in the creek bank with some hogs. Etrafta farklı boylarda domuzlar vardı. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Bir tane yavru domuzu vurdular. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Bir tane yavru domuzu vurdular. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Bir tane yavru domuzu vurdular. Birkaç yaban domuzunun peşindeydiler. Bir tane yavru domuzu vurdular. True Grit-2 2010 info-icon
They killed a shoat. Yavru bir domuz öldürdüler. Bir tane yavru domuzu vurdular. Bir tane yavru domuzu vurdular. Bir tane yavru domuzu vurdular. True Grit-2 2010 info-icon
Had a fire built up under a wash pot for scalding water. Kazanda su kaynatmak için ateş yaktılar. Haşlamak için çamaşır kazanının altında bir ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. Haşlamak için çamaşır kazanının altında bir ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. Haşlamak için çamaşır kazanının altında bir ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. Haşlamak için kazanının altında ateş yaktılar. True Grit-2 2010 info-icon
Announced we was U.S. Marshall�s, I hollered out to Aaron. Biz ABD polis şefleriyiz, Aaron’a seslendim. Amerikan Marşal'ı olduğumuzu söyledim, ve Aaron'a yüksek sesle bağırdım. Amerikan Marşal'ı olduğumuzu söyledim, ve Aaron'a yüksek sesle bağırdım. Amerikan Marşal'ı olduğumuzu söyledim, ve Aaron'a yüksek sesle bağırdım. True Grit-2 2010 info-icon
He raised an axe. Baltayı havaya kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. Baltasını kaldırdı. True Grit-2 2010 info-icon
Commenced to cussing us and blackguarding this court. Balta elindeyken bize sövmeye başladı ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. Bize küfretti ve bu mahkeme hakkında ileri geri konuştu. True Grit-2 2010 info-icon
Barlow: What did you do then? Sonra ne yaptı? Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? True Grit-2 2010 info-icon
Picks up a shot gun. Av tüfeğini kaptı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. Bir tüfek kaptı. Potter onu gördü ama çok geç kalmıştı. True Grit-2 2010 info-icon
Odus lit out, and I shot him. Otis tabanları yağladı, arkasından ateş ettim. Otis sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. Otis sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. Otis sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. Odus sıvıştı, onu da vurdum. True Grit-2 2010 info-icon
C.C. Wharton and Aaron Wharton was dead when they hit the ground, but Odus was just winged. C.C. yere yığıldı kaldı, Otis kaçmayı başardı. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Otis kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Otis kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Otis kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. C.C. Wharton ve Aaron Wharton yere düştüklerinde ölmüştü, Odus kaçıp gitti. True Grit-2 2010 info-icon
Barlow: Did you find the jar with a hundred and twenty dollars in it? İçinde yüz yirmi dolar bulunan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldun mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldun mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldun mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? İçinde 125 dolar olan kavanozu buldunuz mu? True Grit-2 2010 info-icon
Leading. Sustained. İtirazımı yineliyorum. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. Yönlendiriyor. Kabul edildi. True Grit-2 2010 info-icon
What became of Odus Wharton? Otis Wharten’a ne oldu? Otis Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? Otis Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? Otis Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? Odus Wharton'a ne oldu? True Grit-2 2010 info-icon
Thank you Mr. Barlow. Sağ olun Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. Teşekkürler Bay Farlow. True Grit-2 2010 info-icon
In your four years as a U.S. Marshall. ABD polis şefliği görevini icra ettiğiniz 4 yılda… Dört yıllık Amerikan Marşalı görevinizde... Dört yıllık Federal Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? Dört yıllık Amerikan Marşalı görevinizde... Dört yıllık Yardımcı Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? Dört yıllık Amerikan Marşalı görevinizde... Dört yıllık Yardımcı Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? Dört yıllık Yardımcı Şeriflik görevinizde kaç kişiyi vurdunuz? True Grit-2 2010 info-icon
Never shot nobody that didn't ask for it. Yetkimi aşacak şekilde kimseyi vurmadım. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. Gerekmedikçe kimseyi vurmadım. Soru bu değildi. True Grit-2 2010 info-icon
Let us restrict it to "killed", so that we may have a manageable figure. Öldürdüklerinizle sınırlayalım, böylece elimizde hesaplayabileceğimiz bir rakam olur. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. Sadece öldürdüklerinizle sınırlayalım ki daha kullanışlı bir sayı çıksın. True Grit-2 2010 info-icon
Fifteen stopping men in flight, defending myself, et cetera. Belki on beş. Suç işlemekten alıkoydum, kendimi savundum, vesaire. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. ...kaçanları durdurmak ve kendimi müdafaa ederken öldürdüklerimle falan filan, 15. True Grit-2 2010 info-icon
Goudy: I have examined the records, and can supply the accurate figure. Kayıtları inceledim, tam sayıya ulaşabilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. Kayıtları inceledim ve tam sayıyı söyleyebilirim. True Grit-2 2010 info-icon
Immediate or.. Did you also shoot Dub Wharton, brother? Sarhoş mu yoksa… Kardeşleri Dub Wharton’ı da vurmamış mıydınız? Sanırım... Sanırım... Sanırım... True Grit-2 2010 info-icon
And Clete Wharton, half brother. Ve Clete Wharton, o da kardeş sayılır. True Grit-2 2010 info-icon
Well Clete was selling ardent spirits to the Cherokee. He come at me with a king bolt Clete yerli Kızılderililere sert kuzey içkileri satıyordu. Krank miliyle üzerime geldi. Clete, Cherokee'lere mal satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. Clete, Cherokee'lere mal satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. Clete, Cherokee'lere mal satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. Clete, Cherokee'lere içki satıyordu. True Grit-2 2010 info-icon
I've seen men badly torn up with nothing bigger than a king bolt. I defended myself. Bugüne kadar krank miliyle karşılık veren bir sürü adam gördüm. Ben kendimi korudum. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. Civatadan daha etkisiz şeylerle karşılık veren insanlar gördüm. True Grit-2 2010 info-icon
That'd be it. Loaded and cocked. Kesinlikle. Dolu ve horozu çekilmiş. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. True Grit-2 2010 info-icon
Well he was armed, he had an axe raised. İyi de o da silahlıydı, baltası havadaydı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. True Grit-2 2010 info-icon
That's right. Which direction were you going? Evet öyle. Hangi yöne doğru gittiniz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? True Grit-2 2010 info-icon
Goudy: Now he advanced on you much in the manner of Clete Wharton. Evet, size karşı Clete Wharton’dan daha avantajlı durumdaydı. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. True Grit-2 2010 info-icon
Menacing you with that little ol' King bolt, or rolled up newspaper, or whatever it was. Gözünüzü korkuttu, şu küçük krank miliyle, ya da kıyma paketleyicisiyle, ya da her ne idiyse. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. True Grit-2 2010 info-icon
Yes sir, he commit to cussin' and Küfür ederek suç işledi zaten. Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... True Grit-2 2010 info-icon
Laying about a threat. And you were backing away. Sözlü saldırıda bulundu ve tehdit etti. Ve siz o sırada geriye doğru yürüyordunuz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. True Grit-2 2010 info-icon
Uh, seven to eight steps. Aa, yedi sekiz adım. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. True Grit-2 2010 info-icon
Goudy: Good, Aaron Wharton keeping pace. Güzel, Wharton da sizinle beraber adım atıyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. True Grit-2 2010 info-icon
What would that be? Fifteen, twenty feet? Ne kadar eder? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? True Grit-2 2010 info-icon
Goudy: His sleeve and hand smoldering. ‘Yen’i ve elinden dumanlar tütüyordu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. True Grit-2 2010 info-icon
You did not drag the body over to the fire and fling his arm in. Vücudunu ateşe kadar sürükleyip kolunu içine atmadınız? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? True Grit-2 2010 info-icon
No, sir. Two witnesses. Hayır, bayım. İki şahit. Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... True Grit-2 2010 info-icon
Goudy: You do not remember moving the body. Adamın gövdesini yerinden oynattığınızı hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. True Grit-2 2010 info-icon
So it was, a cold blooded bushwhack, while poor Mr. Wharton was tending to his campfire. Yani yerdeki uzunca kan izi, zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakarken oldu. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. True Grit-2 2010 info-icon
If that's where the body was, I might have moved him. Ceset gerçekten dediğiniz yerde bulunduysa, yerini değiştirmiş olabilirim. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. True Grit-2 2010 info-icon
Them hogs, moving around, they might have moved him. Domuzlar etrafta dolanıyorlardı, onlar da hareket ettirmiş olabilirler. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. True Grit-2 2010 info-icon
Rooster mumbling: Pencil neck, son of a bitch. ... orospu çocuğu. Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! True Grit-2 2010 info-icon
Mr. Cogburn. Rooster: What is it? Bay Cogburn. Ne istiyorsun? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? True Grit-2 2010 info-icon
Rooster: What is it? Ne var? True Grit-2 2010 info-icon
Speak up, it's suppertime. Yorma beni, sadede gel. True Grit-2 2010 info-icon
I'm looking for the man who shot and killed my father, Frank Ross in front of the Monarch boarding house. Babam Frank Ross’u vurup öldüren adamı arıyorum, Hükümdar pansiyonunun hemen önünde vurdu. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. True Grit-2 2010 info-icon
They will need help with the churning. İşleri yoluna koymak için sana ihtiyaçları vardır. True Grit-2 2010 info-icon
Government will pay you two dollars for bringing him in plus ten cents a mile for each of you. Devlet onu teslim etmeniz halinde size iki dolar veriyor ve yol gideri olarak kilometre başına 1,3 dolar. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. True Grit-2 2010 info-icon
My god, a Colt Dragoon. Şu işe bak, silah kesesi. Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! True Grit-2 2010 info-icon
You're no bigger than a corn muffin. What are you doing with a pistol like that? Boyun mısır koçanını geçmez. Böyle bir tabancayla ne işin olur? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? True Grit-2 2010 info-icon
Kill Tom Chaney? If the law fails to do so. Tom Chaney’i öldürmek ki? Kanunlar bana başka şans tanımıyor. Tom Chaney mi? Kanun da böyle söylüyor. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. Tom Chaney mi? Kanun da böyle söylüyor. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. Tom Chaney mi? Kanun da böyle söylüyor. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. True Grit-2 2010 info-icon
If you can find a high stump to rest it on, and a wall to put behind you. Tüm dünyayı arkana alır, adamı tutuklaması için de bir emniyet görevlisi bulursan neden olmasın. Senin için onu tutuklayacak birilerini bulursan herkes sana destek verecektir. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. Senin için onu tutuklayacak birilerini bulursan herkes sana destek verecektir. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. Senin için onu tutuklayacak birilerini bulursan herkes sana destek verecektir. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. True Grit-2 2010 info-icon
afraid nothing's going to be done about Chaney except I do it. benim haricimde kimsenin Chaney’i yakalamak için kılını bile kıpırdatacağı yok. ...ve korkarım Chaney konusunda ben bir şey yapmazsam kimse yapmayacak. ...ve korkarım Chaney konusunda ben bir şey yapmazsam kimse yapmayacak. ...ve korkarım Chaney konusunda ben bir şey yapmazsam kimse yapmayacak. True Grit-2 2010 info-icon
I don't believe you have fifty dollars. Elli dolar vereceğine inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. True Grit-2 2010 info-icon
I have a contract with Colonel Stonehill, Teğmen Stone’la kontrat imzalarım, ödemeyi yarın ya da ertesi gün yapar. Albay Stone ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stone ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stone ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. True Grit-2 2010 info-icon
Once our lawyer countersigns. Avukatımız onay verir vermez. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. True Grit-2 2010 info-icon
Don't believe in fairy tales or sermons or stories about money, baby sister. But thanks for the cigarette. Peri masallarına, dinî hikayelere ya da bebekli ajitasyonlara inanmam. Ama sigara için sağ ol. Peri masallarına ve para vaatlerine inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Peri masallarına ve para vaatlerine inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Peri masallarına ve para vaatlerine inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. True Grit-2 2010 info-icon
Grandma Turners, the bed is quite narrow. Büyükanne Turner… Yatak biraz dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. True Grit-2 2010 info-icon
Mrs. Floyd: The second floor in the back did open up. İkinci katta arkadaki oda boşaldı. İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... True Grit-2 2010 info-icon
Mrs. Floyd: Oh but don't worry yourself, dear. Üzme kendini hayatım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. True Grit-2 2010 info-icon
My name is La Boeuf. Benim adım LaBoeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. True Grit-2 2010 info-icon
You called him, Tom Chaney. Sanırım sen ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. True Grit-2 2010 info-icon
I believe. Though in the months I've been tracking him he has used the name, Theron Chelmsford. Onu aylardır takip ediyorum, farklı adlar kullanıyor; Theron Chelmsford, True Grit-2 2010 info-icon
John Todd Anderson, John Todd Anderson John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. True Grit-2 2010 info-icon
He dallied in Monroe, Louisiana, and Pine Bluff, Arkansas. Monroe, Louisiana’da ve Pine Bluff, Arkansas’ta görüldü. Babanın yerine gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... Babanın yerine gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... Babanın yerine gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... True Grit-2 2010 info-icon
That may make you a big noise in that state. O eyalette fazla yaygara olmuyor mu? Bu, seni o şehirde pek sözü geçen biri yapmaz. Bu, seni o şehirde sözü geçen biri yapabilir. Bu, seni o şehirde pek sözü geçen biri yapmaz. Bu, seni o şehirde sözü geçen biri yapabilir. Bu, seni o şehirde pek sözü geçen biri yapmaz. Bu, seni o şehirde sözü geçen biri yapabilir. Bu, seni o şehirde sözü geçen biri yapabilir. True Grit-2 2010 info-icon
In Arkansas you should know that your Texas Rangers trappings and title Bilmelisin ki siz Teksas korucularının süslü eşyaları veya unvanları Arkansas’ta Arkansas'ta Texas'lı gibi davranman ve ünvan kullanman sana hiçbir şey kazandırmaz. Arkansas'ta, Texas takılarınız ve ünvanınızın sizi eğlence aracı yapmadığını bilmelisiniz. Arkansas'ta Texas'lı gibi davranman ve ünvan kullanman sana hiçbir şey kazandırmaz. Arkansas'ta, Texas takılarınız ve ünvanınızın sizi eğlence aracı yapmadığını bilmelisiniz. Arkansas'ta Texas'lı gibi davranman ve ünvan kullanman sana hiçbir şey kazandırmaz. Arkansas'ta, Texas takılarınız ve ünvanınızın sizi eğlence aracı yapmadığını bilmelisiniz. Arkansas'ta, Texas takılarınız ve ünvanınızın sizi eğlence aracı yapmadığını bilmelisiniz. True Grit-2 2010 info-icon
He shot and killed a state senator named Bibbs in Waco Texas. Bir eyaletin senatörüne Waco Teksas’ta ateş etti ve onu öldürdü. Adı Bibs’ti. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. Waco Texas'da Bibs ismindeki bir şehir senatörünü vurarak öldürdü. True Grit-2 2010 info-icon
Bibb's family put out a reward. Bibs’in ailesi sonunda ödül koydu. Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? Bibs'in ailesi bir ödül koydu. Chaney o senatörü neden öldürsün ki? True Grit-2 2010 info-icon
He is in the territory, and I hold out little hope for you winning your bounty. Kızılderililerin mıntıkasında. Ve senin ikramiyeni kazanacağıma dair küçük bir umut doğdu içime. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü senin kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü senin kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü senin kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu ve ödülü kazanma ihtimalinin az olduğunu biliyorum. True Grit-2 2010 info-icon
Why is that? I'm going to beat you to it. Nedenmiş? Onu senden önce bulabilirim. True Grit-2 2010 info-icon
I've hired a deputy Marshall. The toughest one they have. Bu iş için bir polis şefi tuttum. Aralarında en serti o. Ellerindeki en sert Marşal'ı kiraladım. Ellerindeki en sert Federal Şerif'i kiraladım. Ellerindeki en sert Marşal'ı kiraladım. Ellerindeki en sert Yardımcı Şerif'i kiraladım. Ellerindeki en sert Marşal'ı kiraladım. Ellerindeki en sert Yardımcı Şerif'i kiraladım. Ellerindeki en sert Yardımcı Şerif'i kiraladım. True Grit-2 2010 info-icon
And he's familiar with the Lucky Ned Pepper gang they say Chaney's tied up with. Ve Chaney’nin bağlı bulunduğu Şanslı Ned Pepper çetesine de aşina. Ayrıca Chaney'nin, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine katıldığı söylentisine de aşina. Ayrıca Chaney'nin katıldığı söylenen, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine de aşina. Ayrıca Chaney'nin, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine katıldığı söylentisine de aşina. Ayrıca Chaney'nin katıldığı söylenen, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine de aşina. Ayrıca Chaney'nin, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine katıldığı söylentisine de aşina. Ayrıca Chaney'nin katıldığı söylenen, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine de aşina. Ayrıca Chaney'nin katıldığı söylenen, Şanslı Ned Pepper'ın çetesine de aşina. True Grit-2 2010 info-icon
Well, I will throw in with you and your Marshall. Pekâla seninle ve tuttuğun polis şefiyle işbirliği yapmaya hazırım. Peki, ben de senin Marşal'ınla giderim. Peki, ben de senin Federal Şerifinle giderim. Peki, ben de senin Marşal'ınla giderim. Peki, ben de senin Yardımcı Şerifinle giderim. Peki, ben de senin Marşal'ınla giderim. Peki, ben de senin Yardımcı Şerifinle giderim. Peki, ben de senin Yardımcı Şerifinle giderim. True Grit-2 2010 info-icon
No, Marshall Cogburn and I are fine. Hayır, Şef Cogburn ve ben böyle iyiyiz. Olmaz, Marşal Cogburn ve ben iyiyiz. Olmaz, Şerif Cogburn ve ben iyiyiz. Olmaz, Marşal Cogburn ve ben iyiyiz. Olmaz, Şerif Cogburn ve ben iyiyiz. Olmaz, Marşal Cogburn ve ben iyiyiz. Olmaz, Şerif Cogburn ve ben iyiyiz. Olmaz, Şerif Cogburn ve ben iyiyiz. True Grit-2 2010 info-icon
Your Marshall, I presume, knows the territory. Polis şefi o bölgeyi tanıyordur. Senin Marşal'ın bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. Senin Şerif'in bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. Senin Marşal'ın bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. Senin Şerif'in bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. Senin Marşal'ın bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. Senin Şerif'in bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. Senin Şerif'in bölgeyi bildiğini tahmin ediyorum. True Grit-2 2010 info-icon
I know Chaney. It is at least a two man job to take him alive. Ben de Chaney’yi tanırım. Onu canlı ele geçirmek en az iki kişinin yapabileceği iş. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. Ben de Chaney'i tanıyorum. Onu canlı yakalamak için en az iki adam gerekir. True Grit-2 2010 info-icon
When Chaney is taken he's coming back to Fort Smith to hang. Chaney paçayı ele verdiğinde onu Fort Smith’e götürüp asacaklar. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. Chaney yakalandığında asılması için Fort Smith'e getirilecek. True Grit-2 2010 info-icon
I'm not having him go to Texas to hang for shooting some Senator. Onu senatörün tekini vurduğu için Teksas’a idam etmeye götürmeyeceğim. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. Senatörün birini vurdu diye onu Texas'sa göndermem. True Grit-2 2010 info-icon
It is not important where he hangs, is it? Nerde asıldığının önemi yok, değil mi? Nerede asıldığı önemli değil. doğru mu? Nerede asıldığı önemli değil, doğru mu? Nerede asıldığı önemli değil. doğru mu? Nerede asıldığı önemli değil, doğru mu? Nerede asıldığı önemli değil. doğru mu? Nerede asıldığı önemli değil, doğru mu? Nerede asıldığı önemli değil, doğru mu? True Grit-2 2010 info-icon
It means a great deal of money to me, Benim için işin ucunda hatırı sayılır miktarda para var. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. Benim için büyük para demek, aylardır peşindeyim. True Grit-2 2010 info-icon
it's been many month's work. Bu işe aylarımı verdim. True Grit-2 2010 info-icon
Well I'm sorry that you are paid piece work and not on wages. Para kazanmak için yapman gereken iş sana huzur vermeyeceği için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. Çalışmanın karşılığını alamayacağın için üzgünüm. True Grit-2 2010 info-icon
And that you have been eluded the winter long by a half wit. Ve bir ahmağın peşinden gitmek isteyecek olman için de üzgünüm. Geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. Bütün kış geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. Geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. Bütün kış geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. Geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. Bütün kış geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. Bütün kış geri zekâlı birinin peşinde boşa koştuğun için de. True Grit-2 2010 info-icon
When I sat there watching you, I gave some thought to stealing a kiss. Orada oturup seni seyrederken, birkaç öpücük almak aklımdan geçmedi desem yalan olur. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. Burada oturup seni izlerken bir öpücük kaparım diye düşünüyordum. True Grit-2 2010 info-icon
But you are very young and sick, and Ama daha çok küçüksün ve hastasın, ve Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... Çok genç ve hastasın ve tekmelemeye de gelmezsin... True Grit-2 2010 info-icon
unattractive to boot, sepetlenecek kadar çekici değilsin, ama True Grit-2 2010 info-icon
but now I have a mind to give you five or six good licks with my belt. şu an sana kemerimle beş altı şaplak indirmek gibi bir düşüncem var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. ...ama şu an aklımda sana kemerimle 5 6 darbe vurasım var. True Grit-2 2010 info-icon
That wouldn't be as unpleasant as the other. Bu bile diğeri kadar nahoş olmazdı. O da diğeri kadar nahoş olurdu. İlk söylediğin kadar nahoş olmazdı. O da diğeri kadar nahoş olurdu. İlk söylediğin kadar nahoş olmazdı. O da diğeri kadar nahoş olurdu. İlk söylediğin kadar nahoş olmazdı. İlk söylediğin kadar nahoş olmazdı. True Grit-2 2010 info-icon
If you wet your comb, you might tame that cowlick. Tarağını ıslat, böylece saçının kalkmış olan kısmını yatırabilirsin. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. Tarağını ıslat, belki dik saçların da yatar. True Grit-2 2010 info-icon
Madame, I wish you would leave these matters (Avukatın sesi) Madam, bu işleri tamamıyla bana bırakmanızı Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... Mattie, bu konuları tamamen bana bırakmanızı ya da en azından bu tür anlaşmaları... True Grit-2 2010 info-icon
Yours, J. Noble Daggett. Saygılar, J. Mulden Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. Saygılarımla, J.Noble Daggett. True Grit-2 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 177301
  • 177302
  • 177303
  • 177304
  • 177305
  • 177306
  • 177307
  • 177308
  • 177309
  • 177310
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact