Search
English Turkish Sentence Translations Page 158246
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| ...at 8 a.m. Iocal time. | ...yerel saatle 08:00'da inmiştir. "...yerel saatle 8:00'de iniş yapmıştır." "...yerel saatle 8:00'de iniş yapmıştır." | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, are you serious?. | Ciddi misin? | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, my God. Nice address. | Aman Tanrım. Güzel ev. Aman Yarabbi. Güzel evmiş. Aman Yarabbi. Güzel evmiş. | Taken-19 | 2008 | |
| It' s my cousins', but they're in Madrid, so we have the whole place to ourselves. | Aslında kuzenlerimin, ama onlar Madrid'te, yani ev tamamen bizim. Aslında kuzenlerimin dairesi ama onlar... Aslında kuzenlerimin dairesi ama onlar... | Taken-19 | 2008 | |
| How cool is that?. | Nasıl ama? Ne kadar harika, değil mi? Ne kadar harika, değil mi? | Taken-19 | 2008 | |
| I didn't know that. It's no biggie. | Bunu bilmiyordum. Önemli bir şey değil ki. Bundan haberim yoktu. Büyütme canım. Bundan haberim yoktu. Büyütme canım. | Taken-19 | 2008 | |
| Well, I have to be going. | Ben gideyim. Benim gitmem gerekiyor. Benim gitmem gerekiyor. | Taken-19 | 2008 | |
| Nice to meet you. Oh, okay. | Tanıştığımıza sevindim. Tamam. Memnun oldum. Tamam. Memnun oldum. Tamam. | Taken-19 | 2008 | |
| You too. Bye. | Biz de. Güle güle. Biz de memnun olduk. Hoşça kal. Biz de memnun olduk. Hoşça kal. | Taken-19 | 2008 | |
| There is a party tonight at school. Want to come?. | Bu akşam okulda bir parti var. Gelmek ister misiniz? Bu gece okulda parti var. Gelmek ister misiniz? Bu gece okulda parti var. Gelmek ister misiniz? | Taken-19 | 2008 | |
| Sure. Yeah. We don't even know him. | Tabii ki. Evet. Onu bile tanımıyoruz daha. Elbette isteriz. Onu doğru dürüst tanımıyoruz bile. Elbette isteriz. Onu doğru dürüst tanımıyoruz bile. | Taken-19 | 2008 | |
| What is there to know?. He's hot. | Tanıyacak ne var ki? Seksi biri işte. Nesini tanıyacaksın? Yakışıklı ya işte. Nesini tanıyacaksın? Yakışıklı ya işte. | Taken-19 | 2008 | |
| I come pick you up around 9?. Okay, yeah. | Ben gelip sizi 9'da alırım o zaman. Tamam, olur. Sizi akşam dokuz gibi alayım mı? Tamam, olur. Sizi akşam dokuz gibi alayım mı? Tamam, olur. | Taken-19 | 2008 | |
| Okay, great. Your apartment?. | Tamam, harika. Daire kaç? Mükemmel. Daire numaranız? Mükemmel. Daire numaranız? | Taken-19 | 2008 | |
| It's the whole fifth floor. Hoffmann. Okay. See you tonight. Bye. | Bütün 5. kat. Hoffman. Tamam. Akşam görüşürüz. Beşinci katın tamamı bize ait. Hoffmann ismi yazılı. Beşinci katın tamamı bize ait. Hoffmann ismi yazılı. | Taken-19 | 2008 | |
| Yeah. | Evet. Benim. Benim. | Taken-19 | 2008 | |
| Fifth floor. | Beşinci kat. | Taken-19 | 2008 | |
| Two girls around 1 8. | 18'lerinde iki kız. 18 yaşlarında iki kız. 18 yaşlarında iki kız. | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, my God. | Aman Tanrım. Aman Yarabbi. Aman Yarabbi. | Taken-19 | 2008 | |
| How sick is this?. Are you kidding me?. It's great. | Nasılmış? Dalga mı geçiyorsun? İnanılmaz. Ne müthiş bir şey, değil mi? Dalga mı geçiyorsun? Bu harika bir olay. Ne müthiş bir şey, değil mi? Dalga mı geçiyorsun? Bu harika bir olay. | Taken-19 | 2008 | |
| I just wish you would've told me they weren't gonna be here. | Keşke kuzenlerinin olmayacağını daha önceden söyleseydin. Keşke kuzenlerinin burada olmayacağını bana daha önceden söyleseydin. Keşke kuzenlerinin burada olmayacağını bana daha önceden söyleseydin. | Taken-19 | 2008 | |
| What's the difference?. I told my dad they'd be here. | Ne farkeder ki? Babama burada olacaklarını söyledim. Ne fark eder ki? Babama burada olacaklarını söylemiştim. Ne fark eder ki? Babama burada olacaklarını söylemiştim. | Taken-19 | 2008 | |
| You told your dad you were going to museums too. | Babana müzeleri gezmeye geldiğini de söyledin. Babana müzeleri ziyaret edeceğini de söylemiştin. Babana müzeleri ziyaret edeceğini de söylemiştin. | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, come on. He's not gonna know. | Haydi ama. Haberi bile olmayacak. Yapma Allah aşkına. Ruhu bile duymayacak. Yapma Allah aşkına. Ruhu bile duymayacak. | Taken-19 | 2008 | |
| I'm gonna sleep with him. Who?. | Onunla yatacağım. Kiminle? Onunla işi pişireceğim. Kiminle? Onunla işi pişireceğim. Kiminle? | Taken-19 | 2008 | |
| Peter. You just met him. | Peter. Daha yeni tanıştın. Peter'la. Onunla daha yeni tanıştın. Peter'la. Onunla daha yeni tanıştın. | Taken-19 | 2008 | |
| I hear French guys are amazing in bed. | Fransız erkeklerinin yatakta inanılmaz olduklarını duydum. Fransız erkekleri yatakta çok maharetliymiş diye duymuştum. Fransız erkekleri yatakta çok maharetliymiş diye duymuştum. | Taken-19 | 2008 | |
| Maybe he has a friend, huh?. No. | Hem belki bir arkadaşı da vardır. Hayır. Arkadaşı varsa sana ayarlarız. Olmaz. Arkadaşı varsa sana ayarlarız. Olmaz. | Taken-19 | 2008 | |
| No. Oh, come on. | Hayır. Haydi ama. Olmaz. Hadi ama. Olmaz. Hadi ama. | Taken-19 | 2008 | |
| You gotta lose it sometime. Might as well be in Paris. | Bir ara bekâretini kaybedeceksin. En güzeli Paris'te olur. Bazen dizginleri salıvermen gerekir. Bazen dizginleri salıvermen gerekir. | Taken-19 | 2008 | |
| Amanda, where's the bathroom?. What?. | Amanda, tuvalet nerede? Ne? Amanda, banyo ne tarafta? Ne dedin? Amanda, banyo ne tarafta? Ne dedin? | Taken-19 | 2008 | |
| I have to pee! | İşemem lâzım. Çişim geldi! Çişim geldi! | Taken-19 | 2008 | |
| Hello?. It's me. Has Kim called you?. | Alo? Benim. Kim aradı mı? Alo? Benim. Kim seni aradı mı? Alo? Benim. Kim seni aradı mı? | Taken-19 | 2008 | |
| Bryan, she's 1 7. She's in Paris. Give her some space. | Bryan, kızın 17 yaşında. Paris'te. Biraz rahat bırak. Bryan, o 17 yaşında bir genç kız ve şu an Paris'te. Bryan, o 17 yaşında bir genç kız ve şu an Paris'te. | Taken-19 | 2008 | |
| She'll call. Take a sleeping pill. | Sonra arar. Bir uyku ilacı al. "Er ya da geç arayacaktır. Bir tane uyku hapı al." "Er ya da geç arayacaktır. Bir tane uyku hapı al." | Taken-19 | 2008 | |
| Have a drink or something. Good night. | Sonra da bir şeyler falan iç. İyi geceler. Ya da bir şeyler iç. İyi geceler. Ya da bir şeyler iç. İyi geceler. | Taken-19 | 2008 | |
| Hi, Daddy. | Merhaba babacığım. Merhaba, babacığım. Merhaba, babacığım. | Taken-19 | 2008 | |
| What did I say?. You were supposed to call me. | Ne demiştim ben sana? İnince arayacaktın. Ne demiştim ben sana? İnince beni arayacaktın hani? Ne demiştim ben sana? İnince beni arayacaktın hani? | Taken-19 | 2008 | |
| I thought something was wrong with the phone. | Telefonuna bir şey oldu sandım. "Sana verdiğim telefonda sorun çıktığını sandım." "Sana verdiğim telefonda sorun çıktığını sandım." | Taken-19 | 2008 | |
| No. It was such a rush at the airport. All right. | Hayır, havaalanında biraz koşturduk. Pekâlâ. Hayır. Havaalanındaki curcunadan fırsat bulamadım. Hayır. Havaalanındaki curcunadan fırsat bulamadım. | Taken-19 | 2008 | |
| Well, if I'd had the number where you were staying... | Kaldığın yerin telefonu olsaydı... Kaldığın yerin numarası bende olsaydı... Kaldığın yerin numarası bende olsaydı... | Taken-19 | 2008 | |
| ...I would've just called there. | ...orayı arardım. "...ben orayı arardım." "...ben orayı arardım." | Taken-19 | 2008 | |
| What's the number? | Numarası kaç? "Numarası nedir?" "Numarası nedir?" | Taken-19 | 2008 | |
| I don 't have it. Kimmy, come on. | Bilmiyorum. Kimmy, haydi ama. "Bilmiyorum." Kimmy, yapma lütfen. "Bilmiyorum." Kimmy, yapma lütfen. | Taken-19 | 2008 | |
| This is one of the conditions. Let me talk to the cousins. | Şartlardan biri buydu. Kuzenlerden biriyle konuşayım. "Şartlardan biri de buydu. Kuzenlerden birini telefona ver." "Şartlardan biri de buydu. Kuzenlerden birini telefona ver." | Taken-19 | 2008 | |
| I'll get it from them. | Onlardan öğrenirim. "Numarayı onlardan alırım." "Numarayı onlardan alırım." | Taken-19 | 2008 | |
| Dad, they're in Spain. I didn't know. I swear. | Baba, onlar İspanya'ya gitmişler. Bilmiyordum, yemin ederim. Baba, kuzenler İspanya'daymış. Yemin ederim ki bilmiyordum. Baba, kuzenler İspanya'daymış. Yemin ederim ki bilmiyordum. | Taken-19 | 2008 | |
| To Spain?. | İspanya'ya mı? İspanya mı? İspanya mı? | Taken-19 | 2008 | |
| Kim, is there anything else you want to tell me?. | Kim, bana söylemek istediğin başka bir şey var mı? | Taken-19 | 2008 | |
| There's someone here. The cousins are back?. | Evde birileri var. Kuzenler geri mi gelmiş? İçeride birileri var. Kuzenler geri mi döndü? İçeride birileri var. Kuzenler geri mi döndü? | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, my God. They got Amanda. What?. | Aman Tanrım! Amanda'yı yakaladılar. Ne? Aman Tanrım. Amanda'yı yakaladılar. Ne dedin? Aman Tanrım. Amanda'yı yakaladılar. Ne dedin? | Taken-19 | 2008 | |
| What are you talking about? Kimmy? | Neden bahsediyorsun? Kimmy? "Neler oluyor? Kimmy?" "Neler oluyor? Kimmy?" | Taken-19 | 2008 | |
| Dad. Kim. | Baba. Kim. Baba. "Kim." Baba. "Kim." | Taken-19 | 2008 | |
| Kim. Dad. They took her. | Kim. Baba. Onu götürdüler. " Kim." Baba. Onu götürüyorlar. " Kim." Baba. Onu götürüyorlar. | Taken-19 | 2008 | |
| They took her. All right, listen to me. | Onu götürdüler. Pekâlâ, beni dinle. " Onu götürüyorlar." Pekâlâ, beni iyi dinle. " Onu götürüyorlar." Pekâlâ, beni iyi dinle. | Taken-19 | 2008 | |
| Did you meet anyone on the plane?. No. | Uçakta kimseyle tanıştınız mı? Hayır. Uçakta herhangi biriyle tanıştınız mı? Hayır. Uçakta herhangi biriyle tanıştınız mı? Hayır. | Taken-19 | 2008 | |
| ln the airport?. No. Yes, Peter. | Havaalanında? Hayır. Evet, Peter. Ya havaalanında? Hayır. Evet, Peter'la. Ya havaalanında? Hayır. Evet, Peter'la. | Taken-19 | 2008 | |
| Peter?. Peter who?. I don 't know. | Peter mı? Soyadı ne? Bilmiyorum. Peter mı? Soyadı ne? " Bilmiyorum." Peter mı? Soyadı ne? " Bilmiyorum." | Taken-19 | 2008 | |
| An American?. No. | Amerikalı mı? Hayır. Amerikalı mıydı? " Hayır." Amerikalı mıydı? " Hayır." | Taken-19 | 2008 | |
| Did he know where you were staying?. | Evi nerede biliyor musun? Kaldığınız yeri biliyor muydu? Kaldığınız yeri biliyor muydu? | Taken-19 | 2008 | |
| He took a cab with us. | Bizi buraya taksiyle bıraktı. Taksiye birlikte bindik. Taksiye birlikte bindik. | Taken-19 | 2008 | |
| Dad, they're coming. | Baba, buraya geliyorlar. | Taken-19 | 2008 | |
| Please, I'm scared. I know you are. | Lütfen, çok kurkuyorum. Korktuğunu biliyorum. " Lütfen, çok korkuyorum." Korktuğunu biliyorum. " Lütfen, çok korkuyorum." Korktuğunu biliyorum. | Taken-19 | 2008 | |
| Stay focused, Kimmy. You have to hold it together. | Odaklanmaya çalış Kimmy. Aklını sakin tutman gerek. Dikkatini topla, Kimmy. Kendine mukayyet olman gerek. Dikkatini topla, Kimmy. Kendine mukayyet olman gerek. | Taken-19 | 2008 | |
| How many people are there?. | Kaç kişi var? Kaç kişiler? Kaç kişiler? | Taken-19 | 2008 | |
| Three, four. I don't know. Where are you?. | Üç, dört. Bilmiyorum. Neredesin şimdi? Üç, dört. Bilmiyorum. Şu an neredesin? Üç, dört. Bilmiyorum. Şu an neredesin? | Taken-19 | 2008 | |
| I'm in the bathroom. Go to the next bedroom. | Banyodayım. En yakın yatak odasına geç. Banyodayım. Yan taraftaki yatak odasına geç. Banyodayım. Yan taraftaki yatak odasına geç. | Taken-19 | 2008 | |
| Get under the bed. Tell me when you're there. | Yatağın altına gir. Girdiğin zaman bana haber ver. Yatağın altına gir. "Hazır olduğunda bana haber ver." Yatağın altına gir. "Hazır olduğunda bana haber ver." | Taken-19 | 2008 | |
| I'm here. Now, the next part is very important. | Yatağın altındayım. Şimdi, bir sonraki adım çok önemli. Hazırım. Şimdiki kısım çok önemli. Hazırım. Şimdiki kısım çok önemli. | Taken-19 | 2008 | |
| They are going to take you. Kim, stay focused, baby. This is key. | Gelip seni alacaklar. Kim, odaklan bebeğim. Önemli nokta burası. Seni de götürecekler. Seni de götürecekler. | Taken-19 | 2008 | |
| You will have five, maybe ten seconds. Very important seconds. | Beş, belki de on saniyen olacak. Çok önemli saniyeler. Beş ya da belki on saniyen olacak. Hayati önem taşıyan saniyeler. Beş ya da belki on saniyen olacak. Hayati önem taşıyan saniyeler. | Taken-19 | 2008 | |
| Leave the phone on the floor. Concentrate. | Telefonu yere bırak ve konsantre ol. "Telefonu yere bırak. Konsantre ol." "Telefonu yere bırak. Konsantre ol." | Taken-19 | 2008 | |
| Shout out everything you see about them. Hair color, eye color, tall, short, scars. | Onlarda ne görüyorsan bağırarak söyle. Saç rengi, göz rengi, uzun, kısa, yarası. Onlarla ilgili görebildiğin her şeyi haykır. Onlarla ilgili görebildiğin her şeyi haykır. | Taken-19 | 2008 | |
| Anything you see. You understand?. | Ne görürsen. Anladın mı? Görebildiğin her şeyi. Anlıyor musun? Görebildiğin her şeyi. Anlıyor musun? | Taken-19 | 2008 | |
| They're there. I can hear them. | Geldiler. Onları duyabiliyorum. | Taken-19 | 2008 | |
| Remember, concentrate. | Unutma. Konstantre ol. "Konsantre olmayı unutma." "Konsantre olmayı unutma." | Taken-19 | 2008 | |
| Put the phone closer so I can hear. | Telefonu yaklaştır ki daha iyi duyabileyim. Telefonu daha yakına koy ki duyabileyim. Telefonu daha yakına koy ki duyabileyim. | Taken-19 | 2008 | |
| They're leaving. I think they're | Gidiyorlar. Sanırım beni Gidiyorlar. Gidiyorlar... Gidiyorlar. Gidiyorlar... | Taken-19 | 2008 | |
| Beard. Six feet. Tattoo right hand, moon and star. | Sakallı. 1.80. Sağ elinde dövme var, ay ve yıldız. "Sakalı var. 1.80 boylarında. Sağ elinde ay ve yıldız dövmesi var." "Sakalı var. 1.80 boylarında. Sağ elinde ay ve yıldız dövmesi var." | Taken-19 | 2008 | |
| I don't know what you want. | Ne istediğini bilmiyorum. Ne istediğini de. Ne istediğini de. | Taken-19 | 2008 | |
| If you are looking for a ransom, I can tell you, I don't have money. | Fidye istiyorsan, hemen söyleyeyim, param yok... Fidye peşindeysen, karşılayacak param olmadığını şimdiden söyleyeyim. Fidye peşindeysen, karşılayacak param olmadığını şimdiden söyleyeyim. | Taken-19 | 2008 | |
| But what I do have are a very particular set of skills. | ...ama çok çeşitli yeteneklerim var. Ama bazı özel yeteneklere sahip olduğumu bilesin. Ama bazı özel yeteneklere sahip olduğumu bilesin. | Taken-19 | 2008 | |
| Skills I've acquired over a very long career. | Çok uzun bir kariyer sırasında kazanılmış yetenekler. Uzun bir meslek hayatının neticesinde edindiğim yetenekler. Uzun bir meslek hayatının neticesinde edindiğim yetenekler. | Taken-19 | 2008 | |
| Skills that make me a nightmare for people like you. | Senin gibi insanlar için bir kabus olmamı sağlayan yetenekler. Beni, senin gibi insanların kâbusu yapan yetenekler. Beni, senin gibi insanların kâbusu yapan yetenekler. | Taken-19 | 2008 | |
| If you let my daughter go now, that'll be the end of it. | Kızımı şimdi bırakırsan, bu iş burada biter. Kızımı hemen şimdi bırakırsan, sorunumuz kalmaz. Kızımı hemen şimdi bırakırsan, sorunumuz kalmaz. | Taken-19 | 2008 | |
| I will not look for you. I will not pursue you. | Seni aramam, seni takip etmem... Seni ne ararım, ne de peşine düşerim. Seni ne ararım, ne de peşine düşerim. | Taken-19 | 2008 | |
| But if you don't, I will look for you. | ...ama bırakmazsan, seni ararım. Ama bırakmazsan, seni ararım. Ama bırakmazsan, seni ararım. | Taken-19 | 2008 | |
| I will find you... | Seni bulurum... Seni bulur... Seni bulur... | Taken-19 | 2008 | |
| ...and I will kill you. | ...ve öldürürüm. | Taken-19 | 2008 | |
| Good luck. | İyi şanslar. "Bol şans." "Bol şans." | Taken-19 | 2008 | |
| Sam, it's me. I need a favor. | Sam, benim. Senden bir iyilik yapmanı istiyorum. Sam, benim. Bir iyiliğe ihtiyacım var. Sam, benim. Bir iyiliğe ihtiyacım var. | Taken-19 | 2008 | |
| I'm gonna download something. I need it analyzed. Right now. | Bir şey yükleyeceğim. Analiz edilmesini istiyorum. Hemen. Bir şey yükleyeceğim. Derhâl analiz edilmesi gerekiyor. Bir şey yükleyeceğim. Derhâl analiz edilmesi gerekiyor. | Taken-19 | 2008 | |
| She's been taken. What?. | Kaçırıldı. Ne? Kaçırıldı. Ne diyorsun sen? Kaçırıldı. Ne diyorsun sen? | Taken-19 | 2008 | |
| Any enemies overseas?. Why would I have enemies?. | Yurtdışında düşmanların var mı? Neden düşmanım olsun ki? Deniz aşırı ülkelerde düşmanın var mı? Neden düşmanım olsun ki? Deniz aşırı ülkelerde düşmanın var mı? Neden düşmanım olsun ki? | Taken-19 | 2008 | |
| You do business overseas through multiple shell corporations. | Birçok naylon firma üstünden deniz aşırı işler yapıyorsun. Paravan şirketler aracılığıyla deniz aşırı ülkelerde iş yapıyorsun da ondan. Paravan şirketler aracılığıyla deniz aşırı ülkelerde iş yapıyorsun da ondan. | Taken-19 | 2008 | |
| You were involved in an oil deal with a bunch of Russians that went south. | Güneye yönelen bir grup Rus ile bir petrol anlaşmasına girdin. Beş yıl önce güneye kaçan Ruslarla petrol anlaşması yaptın da ondan. Beş yıl önce güneye kaçan Ruslarla petrol anlaşması yaptın da ondan. | Taken-19 | 2008 | |
| How do you know that?. I was not gonna let my daughter... | Bunu nereden biliyorsun? Kızımın, her şeyini bilmediğim... Bunları nereden biliyorsun? Kızımın ne idüğü belirsiz... Bunları nereden biliyorsun? Kızımın ne idüğü belirsiz... | Taken-19 | 2008 | |
| ...Iive with someone without knowing everything about them. | ...birileriyle yaşamasına asla izin veremem. ...biriyle yaşamasına izin verecek değildim ya. ...biriyle yaşamasına izin verecek değildim ya. | Taken-19 | 2008 | |
| I have a few resources Now is not the time for dick measuring. | Benim de birkaç kaynağım Sidik yarışı yapmanın zamanı değil. Benim de bazı kaynaklarım var... Şimdi sidik yarıştırmanın sırası değil. Benim de bazı kaynaklarım var... Şimdi sidik yarıştırmanın sırası değil. | Taken-19 | 2008 | |
| Anyone looking to hurt you?. Not that I know. | Sana zarar vermeye çalışan biri var mı? Bildiğim kadarıyla yok. Bir kez daha soruyorum: Sana zarar vermek isteyen birileri var mı? Bir kez daha soruyorum: Sana zarar vermek isteyen birileri var mı? | Taken-19 | 2008 |