Search
English Turkish Sentence Translations Page 156414
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What are you complaining about? | Senin şikayetin niye? Şikayetçi misin? | Submarine-1 | 2010 | |
| This is conclusive proof that you might not be gay. | Homo olmadığına dair nihai kanıt işte. Eşcinsel olmadığının kanıtı olacak. | Submarine-1 | 2010 | |
| CHlLDREN: Gaylord! Gaylord! Gaylord! Gaylord! | Homo! Homo! Homo! Homo! İbne! İbne! İbne! İbne! İbne! | Submarine-1 | 2010 | |
| Gaylord! Gaylord! Gaylord! Gaylord! | İbne! İbne! İbne! İbne! İbne! | Submarine-1 | 2010 | |
| Come on, gay boy, take back what you said about me! | Haydi, homo oğlan, ağzından çıkanı geri al. Hadi ibne, hakkımda dediklerini geri al! | Submarine-1 | 2010 | |
| I take it back. I take it back. | Geri alıyorum. Geri alıyorum. Geri alıyorum, geri alıyorum! | Submarine-1 | 2010 | |
| And admit that you're in fact a gaylord. | Ve aslında homo olduğunu söyle. Ve ibnetor olduğunu itiraf et. | Submarine-1 | 2010 | |
| No. Do not admit it. | Hayır. Sakın söyleme. Hayır, etme. | Submarine-1 | 2010 | |
| Do not admit that. Shut up, Chips. | Sakın söyleme. Kapa çeneni, Chips. İtiraf etme. Kapa çeneni Chips. | Submarine-1 | 2010 | |
| Fine. I'm gay. I'm very gay. | Peki. Homoyum. Çok homoyum. Tamam. Eşcinselim. Çok eşcinselim. | Submarine-1 | 2010 | |
| (Shouting and laughter) | Hahah. | Submarine-1 | 2010 | |
| And Jordana's a slut. | Ve Jordana'ya kaşar de. Ve" Jordana bir kaşar" de. | Submarine-1 | 2010 | |
| Jordana is a slut. No. | Jordana'ya kaşar de. Hayır. "Jordana bir kaşar de" hadi. Hayır. | Submarine-1 | 2010 | |
| Say it. Say it! | Söyle. Söyle! Diyeceksin. De! | Submarine-1 | 2010 | |
| Don't be a dick, Mark. Just let him go. | Şerefsizlik yapma, Mark. Bırak da gitsin. Amcıklaşma Mark, bırak gitsin. | Submarine-1 | 2010 | |
| Fine. I'll let him go. | Peki. Bırakırım. Tamam. Bırakıcam. | Submarine-1 | 2010 | |
| I'll let him go. | Bırakırım. Gitmesine izin vericem. | Submarine-1 | 2010 | |
| If...he admits you're a slut. | Ancak... senin kaşar olduğunu söylerse. Senin kaşar olduğunu söyledikten sonra. | Submarine-1 | 2010 | |
| Ooh. Just say it, gay boy. | Aah. Söyle gitsin, homo oğlan. Ooh. Söyle de bitsin ibne! | Submarine-1 | 2010 | |
| Why don't you go fuck yourself? Fucking big gay. | Git de kendini parmakla. Siktiğimin koca homosu. Neden gidip kendini sikmiyorsun? Aptal ibne. | Submarine-1 | 2010 | |
| I was completely overbalanced. | Tamamıyla dengemi kaybetmiştim. Dengemi kaybettim. | Submarine-1 | 2010 | |
| It was luck. I'm gonna get him for this. I'll bring him so much pain. | Şans işte. Yanına kâr bırakmayacağım. Çok acı çektireceğim. Şansı iyiydi. Ona bunu ödeticem. Çok acı çektiricem ona. | Submarine-1 | 2010 | |
| Probably catch him like he caught me, on the sly. | Muhtemelen beni yakaladığı gibi, sinsice yakalayacağım onu. Beni yakaladığı gibi onu yakalayacağım. | Submarine-1 | 2010 | |
| Blood. | Kan. Kan?! | Submarine-1 | 2010 | |
| Are you gonna get up now? Yeah. Sorry, yeah. | Artık kalkacak mısın? Evet. Pardon, evet. Kalkacak mısın? Evet, pardon. Evet. | Submarine-1 | 2010 | |
| You've got scaly hands. It's eczema. | Ellerin pul pul olmuş. Egzamadan. Ellerin pul pul. Egzamadan. | Submarine-1 | 2010 | |
| Now that we had kissed for non blackmail purposes, | Şantaj dışı sebeplerle de öpüştüğümüz için... Şimdi şantaj dışında da öpüştüğümüz için | Submarine-1 | 2010 | |
| I thought it gentlemanly to escort. Jordana home. | ...bir beyefendiye yakışır şekilde Jordana'yı evine bırakayım diye düşündüm. Beyfendi olup onu eve bırakabileceğimi düşündüm. | Submarine-1 | 2010 | |
| When there, I asked if she was my girlfriend now. And she said: | Vardığımızda artık kız arkadaşım olup olmadığını sordum. O da dedi ki: Ona şimdi kız arkadaşım olup olmadığını sordum. | Submarine-1 | 2010 | |
| I'll think about it. | Bir düşüneyim. Düşüneceğim. | Submarine-1 | 2010 | |
| But what she meant was, yes. | Ancak kastettiği "Evet."di. Ama demek istediği "Evet"ti. | Submarine-1 | 2010 | |
| We are now as one. | Artık bir olmuştuk. Artık birlikteyiz. | Submarine-1 | 2010 | |
| Whenever I'm late home from school, | Okuldan eve gelirken ne zaman geç kalsam... Ne zaman okuldan geç dönsem | Submarine-1 | 2010 | |
| my mother assumes I've been abducted and left to drown in a lake. | ...annem kaçırılıp gölün tekinde boğdurulduğum fikrine kapılır. annem kaçırılıp ve göle bırakıldığımdanşüpheleniyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| There he is. Oliver? | Gelebildi sonunda. Oliver? Geldi işte. Oliver? | Submarine-1 | 2010 | |
| My mother is worried that I have mental problems. | Annem zihinsel sorunlarım olduğundan endişeleniyor. Annem zihinsel problemlerim olduğunu düşünüyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| I found a book about teenage paranoid delusions | Ebeveynlerimin odasına yaptığım sıradan aramalardan birinde... Annemle babamın odasındaki rutin araştırmalarımın birinde | Submarine-1 | 2010 | |
| during a routine search of my parents' bedroom. | ...genç paranoid sanrılarıyla ilgili bir kitap bulmuştum. Ergen paranoyak sanrıları hakkında bir kitap buldum. | Submarine-1 | 2010 | |
| After that, I start.ed slipping choice phrases into our conversation. | Bunun ardında konuşmamızın arasına sıkça tekrarlanan bazı cümleleri sıkıştırmaya başladım. Ondan sonra konuşmalarıma seçim kalıpları koymaya başladım. | Submarine-1 | 2010 | |
| My body has been replaced by a shell. My organs are made of stone. | Vücudumun yerine kabuğum var. İç organlarım taştan. Vücudum kabuk tutuyor. Organlarım taşlaşıyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| I've been dead for years. Right. | Yıllardır ölüyüm. Tabii. Yıllardır ölüyüm. Tamam. | Submarine-1 | 2010 | |
| My mother is naturally neurotic and in her youth even dreamed of being an actress. | Annemin yapısında evhamlılık vardır, hatta gençliğinde aktrislik hayali kurduğu bile olmuş. Annem nevrotik ve gençliğinde oyuncu olmak istemiş. | Submarine-1 | 2010 | |
| Until she was told by a speech therapist her tongue was too big for her mouth. | Ta ki bir konuşma terapisti dilinin ağzına oranla çok büyük olduğunu söyleyene dek. Ama sonra konuşma terapisti dilinin ağzı için çok büyük olduğunu söylemiş. | Submarine-1 | 2010 | |
| Now she works for the council's Legal and Democratic Services depart.ment. | Şimdi encümenin Yasal ve Demokratik Hizmetler Müdürlüğü'nde çalışıyor. Şimdi belediyede Yasal ve Demokratik Hizmetler bölümünde çalışıyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| One of the rules in her office | İş yerindeki kurallardan biri... Ofis kurallarından bir tanesi | Submarine-1 | 2010 | |
| is that if it's your birt.hday... Ta da. | ...eğer o gün doğum gününüzse... İşte. Eğer sizin doğum gününüz ise Ta da. | Submarine-1 | 2010 | |
| ..you are held responsible for bringing your own cake to work. | ...işe kendi pastanızı kendiniz getirmenizden sorumlu olmanız. Kendi pastanızı kendiniz almaktan sorumluydunuz. | Submarine-1 | 2010 | |
| Happy birthday, Jill. Thank you. | Nice yıllara, Jill. Teşekkür ederim. İyi doğdun, Jill. Teşekkür ederim. | Submarine-1 | 2010 | |
| Oliver, come here. | Oliver, gel buraya. | Submarine-1 | 2010 | |
| Come here. | Gel buraya. Gel. | Submarine-1 | 2010 | |
| Where are you going, Oliver? | Nereye gidiyorsun, Oliver? | Submarine-1 | 2010 | |
| OK, sit up. | Peki, doğrul bakalım. Tamam, otur. | Submarine-1 | 2010 | |
| Are you being victimised again? No. I'm never victimised. | Yine mi ezilmeye başladın? Hayır. Yine mi ne demek? Beni hiç ezmediler. Yine mi saldırıya uğradın? Hayır. Öyle bir şey hiç olmadı. | Submarine-1 | 2010 | |
| You were, in primary school and Cubs. | Evet, ezilmiştin. İlkokulda, yavrukurtken. Oldu, ilk okulda ve daha sonra... | Submarine-1 | 2010 | |
| I don't remember. I do. There was a lot of crying. | Hiç hatırlamıyorum. Ben hatırlıyorum. Zır zır ağlardın. Hatırlamıyorum. Ben hatırlıyorum. Çok ağlamıştın. | Submarine-1 | 2010 | |
| Is it drug related? How? | Uyuşturucuyla mı alakası var? Ne alakası olacak? Uyuşturucuyla mı alaklı? Nasıl? | Submarine-1 | 2010 | |
| I don't know. You tell me. It's not. | Bilmem. Orasını sen söyle. Yok. Ben bilmiyorum, sen söyle. Değil. | Submarine-1 | 2010 | |
| Your pupils are huge. It's dark. | Gözbebeklerin büyümüş. Karanlıktan. Göz bebeklerin büyümüş. Oda karanlık. | Submarine-1 | 2010 | |
| Is it self harm? Why would I punch myself in the eye? | Kendini mi incittin? Niye kendi gözüme yumruk atayım? Kendin mi yaptın yoksa? Neden kendi gözüme yumuruk atayım? | Submarine-1 | 2010 | |
| I really don't know. I wouldn't. This is stupid. | Gerçekten bilmiyorum. Atmam. Bu saçmalık. Hiç bir fikrim yok. Atmam tabi ki. Çok saçma. | Submarine-1 | 2010 | |
| I'm not going anywhere until you tell me the truth. | Gerçeği söyleyene kadar hiçbir yere gitmiyorum. Sen doğruyu söyleyene kadar hiç bir yere gitmiyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| OK, I got into a fight. | Tamam, kavgaya karıştım. | Submarine-1 | 2010 | |
| I was defending the honour of my girlfriend. | Kız arkadaşımın namusunu koruyordum. Kız arkadaşımın namusunu savunuyordum. | Submarine-1 | 2010 | |
| OK, fine. | Tamam, iyi madem. İyi öyle olsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| You're not being serious, it's fine. | Ciddiye almıyorsun, önemli değil. Dalga geçiyorsun, öyle olsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| No, I am. I have a girlfriend now. | Hayır, alıyorum. Artık kız arkadaşım var. Hayır geçmiyorum. Kız arkadaşım var artık. | Submarine-1 | 2010 | |
| Do you? Yeah. | Var mı? Evet. Senin? Evet. | Submarine-1 | 2010 | |
| Of course. | Tabii. Tabi ki. | Submarine-1 | 2010 | |
| Yes, of course. I mean, why wouldn't... I didn't... | Tabii, canım. Yani, ben niye... Öyle... Evet tabi ki, neden olmasın.. Ben düşün neyse... | Submarine-1 | 2010 | |
| Did you think I was... No, I didn't. Come here. | Sanıyordun ki ben... Hayır, yok canım. Gel bakayım. Yoksa sen şey olduğumu mu düşündüm? Hayır hayır. Gel buraya. | Submarine-1 | 2010 | |
| What a lovely little chat. You're doing so well. | Ne de güzel lafladık. Çok iyi gidiyorsun. Ne güzel bir konuşmaydı. Çok iyi gidiyorsun. | Submarine-1 | 2010 | |
| K nock, k nock, can I come in? | Tak, tak, girebilir miyim? K nock, k nock, gelebilir miyim? | Submarine-1 | 2010 | |
| This was the happiest I'd seen my fatherfor years. | Yıllardır babamı bu kadar mutlu görmemiştim. Yıllardır babamı hiç bu kadar mutlu görmemiştim. | Submarine-1 | 2010 | |
| Not too long ago, I discovered an empty bottle of anti depressants, | Pek az bir zaman önce, yine ebeveynlerimin odasında yaptığım... Geçenlerde ailemin odasını tekrar kontrol ederken | Submarine-1 | 2010 | |
| during another routine search of my parents' bedroom. | başka bir sıradan aramada boş bir anti depresan şişesi bulmuştum. içi boş anti depresan kutusu buldum. | Submarine-1 | 2010 | |
| My research indicates it all start.ed when he was sacked from his job | Araştırmam her şeyin Açık Öğretim'deki sunum... Araştırmalarıma göre her şey açık öğretim kursları verirken | Submarine-1 | 2010 | |
| presenting on the Open University. | ...işinden kovulduğunda başladığını gösteriyordu. işinden olmasıyla başladı. | Submarine-1 | 2010 | |
| My father is a marine biologist, | Babam deniz biyologu, Babam Deniz Biyolojisti. | Submarine-1 | 2010 | |
| and introduced a segment called Mysteries Of The Deep. | ve 'Derindeki Gizemler' adlı bir parçayı takdim etmişti. "Derinlerdeki Gizemler" diye bir program hazırladı. | Submarine-1 | 2010 | |
| But he was an uneasy screen presence | Ancak kamera önünde pek tedirgin olur... Ama ekran karşısında iyi değildi | Submarine-1 | 2010 | |
| and never knew quite what to do with his hands. | ...ve ellerini ne yapacağını hiç bilemezdi. ve ellerini nasıl kullanması gerektiğini bilmiyordu. | Submarine-1 | 2010 | |
| After his dismissal, he spent several days in bed, | İşten çıkarılmasının ardındaki birkaç günü yatakta, Ayrıldıktan sonra bir kaç gün yataktan çıkmadı. | Submarine-1 | 2010 | |
| drinking hot lemon from the same mug and never washing it, | sıkıntılı bir dönem geçirdiğinin büyük işaretlerinden biri olan, Sıcak limon suyunu aynı bardaktan içip durdu hiç yıkamadan. | Submarine-1 | 2010 | |
| a key sign of one of his downturns. | hiç yıkamadığı o aynı kupadan sıcak limon içerek geçirdi. Çöküşün çok açık bir işareti. | Submarine-1 | 2010 | |
| Now he works at the local university, | Artık yerel üniversitede, Şimdi yerel üniversitede çalışıyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| doing a job he finds difficult to explain | ...balıklara lisans seviyesinde hakim olmayan kimseye... Yaptığı iş ise balıklar hakkında belli bir derece almayan | Submarine-1 | 2010 | |
| to anyone without a degree level knowledge of fish. | ...anlatmakta zorluk çektiği bir işte çalışıyor. insanlara açıklaması zor bir şey. | Submarine-1 | 2010 | |
| Listen, I hope you don't mind. | Dinle, umarım kusura bakmıyorsundur. Dinle, umarım sorun değildir. | Submarine-1 | 2010 | |
| But your mother informs me that you have a girlfriend. | Ancak annen beni kız arkadaşın olduğu konusunda bilgilendirdi. Ama annen bana kız arkadaşın olduğunu söyledi. | Submarine-1 | 2010 | |
| Is there anything I can help you with there? | İlgili olarak yardım edebileceğim bir şey var mı? Yardım edebileceğim bir konu var mı? | Submarine-1 | 2010 | |
| I'm not sure yet. I'll let you know. | Daha pek bilemiyorum. Haber veririm. Bilmiyorum. Olursa söylerim. | Submarine-1 | 2010 | |
| OK. All right. | Tamam. Pekâlâ. Tamam, sorun değil. | Submarine-1 | 2010 | |
| Yes. Er...Iisten... | Peki. Ee... Ne diyeceğim... Evet. Hımm, dinle. | Submarine-1 | 2010 | |
| I know you think I'm very boring, you know. | Beni çok sıkıcı bulduğunu biliyorum. Sana göre çok sıkıcıyım biliyorum. | Submarine-1 | 2010 | |
| But once...I ripped my vest off in front of a woman | Ancak bir seferinde... bir kadının önünde yeleğimi yırtmıştım... Ama bir keresinde bir kadının önünde göğsümü gererek açmıştım | Submarine-1 | 2010 | |
| and er...it was very effective, actually. | ...ve, ee... açıkçası pek etkili olmuştu. Ve oldukça etkiliydi. | Submarine-1 | 2010 | |
| It produced a very atavistic response. | Çok soyaçekimsel bir sonuç üretmişti. Çok atavik bir hareket doğuruyor. | Submarine-1 | 2010 | |
| That's just something to bear in mind. | Aklında bulunsun diye söylüyorum. Aklında bulunsun yani. | Submarine-1 | 2010 | |
| And listen, I made you a cassette recording. | Bir de ne diyeceğim, sana bir kaset kaydı doldurdum. Ve bir şey daha, sana bir kaset yaptım. | Submarine-1 | 2010 | |
| It's a compilation of songs I used to listen to during some of my early formative relationships. | Bana şekil veren eski ilişkilerim esnasında dinlediğim bazı şarkıların bir derlemesi. Benim gençliğimde dinlediğim şarkılar. | Submarine-1 | 2010 |