Search
English Turkish Sentence Translations Page 152279
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| The guys are here, bye. | Adamlar geldi, görüşürüz. | Sseom-1 | 2004 | |
| Okay, wait a sec. | Tamam, bekleyin bir saniye. | Sseom-1 | 2004 | |
| No idea. Damned if i know. | Hiç bir fikrim yok. Lanet olsun biliyorsam. | Sseom-1 | 2004 | |
| Why are the busan gangsters after you? | Busan gangsterleri neden peşinizde? | Sseom-1 | 2004 | |
| They've got jeong chan. | JEONG Chan ellerinde. | Sseom-1 | 2004 | |
| Did you really deliver it? You're always the last one. | Malı gerçekten teslim ettin mi? Sen hep son adam olurdun. | Sseom-1 | 2004 | |
| My point is, we've been dealing with strangers too long. | Bence yabancılarla fazla uzun süre iş yaptık. | Sseom-1 | 2004 | |
| That bastard must have taken it. | Malı o piç almış olmalı. | Sseom-1 | 2004 | |
| The guy who called on dark horseman's phone is a cop. | Karanlık Süvari'nin telefonundan arayan adam bir polisti. | Sseom-1 | 2004 | |
| If he's after dark horseman, then it's because of the photo. | Karanlık Süvari'nin peşindeyse fotoğraf yüzündendir. | Sseom-1 | 2004 | |
| We need the original. | Orijinale ihtiyacımız var. | Sseom-1 | 2004 | |
| He called because he hasn't found it yet. | Adam telefon etti çünkü o da bulamadı. | Sseom-1 | 2004 | |
| They got away? | Kaçtılar mı? | Sseom-1 | 2004 | |
| They're in a rented car, | Kiralık bir arabadalar... | Sseom-1 | 2004 | |
| Yeah, dark horseman. | Evet, Karanlık Süvari. | Sseom-1 | 2004 | |
| Did you find out who he is? Yes, transfer it, | Kim olduğunu bulabildin mi? Evet, yayına bağlayın... | Sseom-1 | 2004 | |
| Hang up your phone! | Kapat telefonunu! | Sseom-1 | 2004 | |
| Why'd you report my car? | Arabamı neden bildirdin? | Sseom-1 | 2004 | |
| What? I stole money from the wrecked car? | Ne? Kaza yapan araçtan para mı çalmışım? | Sseom-1 | 2004 | |
| Crazy bastard... tell that rat i'll throw him in jail! | Deli piç... O fareye söyle onu kodese tıkacağım! | Sseom-1 | 2004 | |
| Let's talk at the station. | Merkezde konuşuruz. | Sseom-1 | 2004 | |
| I need to go on the air. | Canlı yayına çıkmam gerekiyor. | Sseom-1 | 2004 | |
| Turn your phone off completely. | Telefonunu tamamen kapat. | Sseom-1 | 2004 | |
| Don't even breathe, please? | Nefes bile alma, lütfen. | Sseom-1 | 2004 | |
| yes, the morning commute is still smooth at this hour. | Sabah trafiği bu saatte rahat. | Sseom-1 | 2004 | |
| Furthermore, we're receiving news | Bundan başka, Seul’un iç çevre yolunda... | Sseom-1 | 2004 | |
| of a major accident on seoul's inner beltway. | ...büyük bir kaza olduğuna dair haberler alıyoruz. | Sseom-1 | 2004 | |
| The collision took place at the end of jeongreung tunnel | Kaza, Jeongreung Tüneli'nin sonunda, uyuşturucu... | Sseom-1 | 2004 | |
| when a driver affected by drugs | ...etkisi altındaki şoförün... | Sseom-1 | 2004 | |
| collided with a construction vehicle. | ...bir inşaat kamyonu ile çarpışmasıyla oluştu. | Sseom-1 | 2004 | |
| The car was overturned | Arabanın takla attığı kazaya... | Sseom-1 | 2004 | |
| in an accident affecting four vehicles. | ...toplam 4 araç karıştı. | Sseom-1 | 2004 | |
| As cars are still being cleared away, | Enkaz kaldırma çalışmaları devam etmekte olup... | Sseom-1 | 2004 | |
| jeongreung tunnel is virtually impassable. | ...Jeongreung Tüneli hemen hemen geçişe kapandı. | Sseom-1 | 2004 | |
| Drivers heading in this directionare strongly advised | Bu yöne gitmekte olan sürücülerin başka bir... | Sseom-1 | 2004 | |
| That asshole...! | Hayvan herif...! | Sseom-1 | 2004 | |
| Street events are scheduled to take place each hour today, | Saat başı yol durumunu aktarmaya devam edeceğiz... | Sseom-1 | 2004 | |
| so be sure to tune in often to our traffic reports. | ...sık sık trafik bültenlerimizi dinlemeyi ihmal etmeyin. | Sseom-1 | 2004 | |
| Those driving through it, please take precautions. | O yöne gidecekseniz lütfen önleminizi alın. | Sseom-1 | 2004 | |
| Change your wipers! | Sileceklerini değiştir! | Sseom-1 | 2004 | |
| Finished? Wow, you're a good liar... | Bitti mi? Sen çok iyi bir yalancısın... | Sseom-1 | 2004 | |
| yes, producer mok... yes, i'm almost there. | Evet, Bay MOK... Evet, neredeyse vardım. | Sseom-1 | 2004 | |
| Yes, i'll do better on the second broadcast. | Evet, ikinci yayında daha iyi sunacağım. | Sseom-1 | 2004 | |
| Yes, i'm sorry. | Evet, üzgünüm. | Sseom-1 | 2004 | |
| If i keep this up, they're gonna fire me! | Böyle giderse, beni kovacaklar! | Sseom-1 | 2004 | |
| Oh, you said you had medicine? | İlacın olduğunu söylemiştin. | Sseom-1 | 2004 | |
| In the back, do you see the box? | Arkada, kutuyu görüyor musun? | Sseom-1 | 2004 | |
| Up above. | Orada yukarıda. | Sseom-1 | 2004 | |
| Wow, you could open a pharmacy. | Vay, eczane açabilirmişsin. | Sseom-1 | 2004 | |
| what is this for? | ...bu ne için? | Sseom-1 | 2004 | |
| Wait, yu jin! | Bekle, Yu jin! | Sseom-1 | 2004 | |
| Your camera... | Makinen... | Sseom-1 | 2004 | |
| that's my photo diary. | O benim fotoğraf günlüğüm. | Sseom-1 | 2004 | |
| Who would lend their diary to a stranger? | Kim günlüğünü bir yabancıya ödünç verir ki? | Sseom-1 | 2004 | |
| I'll come after work, okay? | İşten çıkınca geleceğim tamam mı? | Sseom-1 | 2004 | |
| Then give me your phone. | Öyleyse telefonunu ver. | Sseom-1 | 2004 | |
| What do you want with my phone? | Telefonumu ne için istiyorsun? | Sseom-1 | 2004 | |
| Let a witness go without knowing anything about her? | Görgü tanığını, hakkında hiç bir şey bilmeden gönderemem. | Sseom-1 | 2004 | |
| I may look like a hoodlum, but i'm a detective. | Serseri gibi görünebilirim ama ben bir dedektifim. | Sseom-1 | 2004 | |
| 0724... 0724? | 0724... 0724 mü? | Sseom-1 | 2004 | |
| 2pm, gangnam police station! | Saat 14'te, Gangnam Karakolu'nda! | Sseom-1 | 2004 | |
| Have we ever met before? | Daha önce hiç karşılaştık mı? | Sseom-1 | 2004 | |
| Try looking in your diary. | Günlüğüne bakmayı dene. | Sseom-1 | 2004 | |
| Where have i seen her? | Onu nerede görmüştüm? | Sseom-1 | 2004 | |
| Where have i seen him? | Onu nerede görmüştüm? | Sseom-1 | 2004 | |
| News flash police officer suspected of taking $10m drug stash | Sıcak Haber: Polis Müdürünün 10 Milyon $'lık Uyuşturucu Çaldığından Şüpheleniliyor... | Sseom-1 | 2004 | |
| isn't that kang sung joo? | Bu KANG Sung joo değil mi? | Sseom-1 | 2004 | |
| I told you he's a cop! | Size onun bir aynasız olduğunu söylemiştim! | Sseom-1 | 2004 | |
| I always said there was something weird about him. | Onda garip bir şeyler olduğunu hep söylüyordum. | Sseom-1 | 2004 | |
| Are we in here because of him? | Onun yüzünden mi buradayız? | Sseom-1 | 2004 | |
| Sex offender | Seks Suçlusu... | Sseom-1 | 2004 | |
| It's dark horseman. | Karanlık Süvari. | Sseom-1 | 2004 | |
| What's with him this morning? | Bunun neyi var bugün? | Sseom-1 | 2004 | |
| Hey, do you know where i am now? | Hey, şu an nerede olduğumu biliyor musun? | Sseom-1 | 2004 | |
| Crazy bastard, he's been doing this all morning. | Çılgın piç, sabahtan beri böyle yapıyor. | Sseom-1 | 2004 | |
| Ki joon, how have you been? | Ki joon, nasılsın? | Sseom-1 | 2004 | |
| In here you're entered as "sex offender". | Burada "Seks Suçlusu" olarak kayıtlısın. | Sseom-1 | 2004 | |
| Which one's your real name? | Gerçek ismin hangisi? | Sseom-1 | 2004 | |
| Come on out. Take your test next month. | Haydi dışarı gel. Testi gelecek ay olursun. | Sseom-1 | 2004 | |
| The drugs should be out of your system by then? | O zamana kadar uyuşturucu bedeninden çıkar değil mi? | Sseom-1 | 2004 | |
| You know kwon jeong min? | KWON Jeong min'i tanıyor musun? | Sseom-1 | 2004 | |
| I really need to catch that bastard. | O piçi yakalamam gerekiyor. | Sseom-1 | 2004 | |
| If you want to leave here, | Buradan çıkmak istiyorsan... | Sseom-1 | 2004 | |
| don't pretend you don't know him. | ...onu tanımıyormuş gibi davranma. | Sseom-1 | 2004 | |
| I'll say that you're a dealer. | Senin bir satıcı olduğunu söylerim. | Sseom-1 | 2004 | |
| A dealer? | Satıcı mı? | Sseom-1 | 2004 | |
| Is he so scary? | Çok korkutucu biri mi? | Sseom-1 | 2004 | |
| You guys are all in here because of kwon jeong min. | Siz hepiniz KWON Jeong min yüzünden buradasınız. | Sseom-1 | 2004 | |
| Tough luck, then. | Kötü şans demek ki. | Sseom-1 | 2004 | |
| Wait...! | Bekle...! | Sseom-1 | 2004 | |
| Kwon chul woo, jeong chan, min jae il... | KWON Chul woo, JEONG Chan, MIN Jae il. | Sseom-1 | 2004 | |
| their family names spell "kwon jeong min." | Soyadlarını birleştirince "KWON Jeong min." oluyor. | Sseom-1 | 2004 | |
| Wait here a second. I already told you. | Bekle bir saniye. Söyledim ya. | Sseom-1 | 2004 | |
| Why didn't you report that i bailed out that day? | O gün oradan ayrıldığımı neden rapor etmedin? | Sseom-1 | 2004 | |
| It looks like you were working alone! | O gün yalnız çalışıyormuşsun gibi görünüyor! | Sseom-1 | 2004 | |
| You said three guys jumped you? | Sana üç adamın saldırdığını söyledin mi? | Sseom-1 | 2004 | |
| Kwon jeong min isn't one man, but three. | KWON Jeong min bir kişi değil, üç ayrı kişi. | Sseom-1 | 2004 | |
| Kwon chul woo, jeong chan, min jae il. | KWON Chul woo, JEONG Chan, MIN Jae il. | Sseom-1 | 2004 | |
| That's what people call them. | İnsanlar onları bu şekilde çağırıyor. | Sseom-1 | 2004 | |
| I'm sure it was them. | Onların olduğuna eminim. | Sseom-1 | 2004 |